PKK'li Rıza Altun: Kürt devletine karşıyız

PKK Dış İlişkiler Sorumlusu, PKK’nin bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına karşı olduklarını söyledi ve…

Lübnan’da yayın yapan Suriye rejine yakın el Safir gazetesine mülakat veren PKK Dış İlişkiler Sorumlusu Rıza Altun, Kurulacak bir Kürt devletinin mevcut sorunlara yenisinin eklenmesi olarak değerlendirdi ve bağımsız bir devletten ayrılmak ve bölünmek yerine bölgenin bileşenleri için toplumsal özgürlüğe odaklandıklarını söyledi.  

Gazete, röportajın ayrıntılarına yer vermeden önce düştüğü birkaç notta, Kürtlerin, sayı olarak en yoğun olduğu ülkenin Türkiye olmasına rağmen burada en ırkçı baskıyla karşı karşıya kaldığını iddia etti.

“Kuzey Irak Federasyonu (Kürdistan Bölgesi) şu ana kadar Kürtlerin en büyük başarısıydı.” diyen El Safir gazetesi, Kürtlerin, Rojova’daki deneyimlere büyük bir iyimserlikle baktığını ve ancak deneyimin henüz tamamlanmadığını ifade ederek “Özellikle ‘Arap Baharı’nın ortaya çıkmasının ardından Kürtler bugün Orta Doğu’nun seçkin oyuncularıdır.” dedi.

“Bağımsızlık yerine özgürlüğe odaklanıyoruz”

PKK’nin, Türkiye’de bağımsız bir devlet kurma talebinin halen geçerli olup olmadığı sorusuna Rıza Altun: “Biz Kürt sorunu meselesine sınırlı bir milliyetçi ve etnik zaviyeden bakmıyoruz. Esasen bu meseleyi Orta Doğu halklarının tamamının özgürlüğü bağlamında değerlendiriyoruz. Tutumumuz genel olarak Orta Doğu’daki bütün bileşenlerin tarihi ve toplumsal bağlarıyla bağlantılıdır. Genel olarak Orta Doğu tarihine baktığımızda bütün deneyimlerin bir yapı tesis etmede milliyetçi bir metot izlediğini ve bunun diğerleriyle çatışmakla sonuçlandığını görürüz. Dolayısıyla biz böyle bir şeyin içine girmeyiz. Eğer bu deneyimin içine girersek bugün Orta Doğu’da mevcut olan aynı girdabın içine girmiş ve askıdaki sorunlara bir başka sorun eklemiş oluruz. Biz şu anda bu tıkanıklığa çözüm arıyoruz. Bu bağlamda ülkelerin “demokratikleşmesi” ile etnik, dini ve mezhepsel çoğulculuğa saygı duyulmasına dayanan bir çözüme odaklanıyoruz.

 Bağımsız bir devletten ayrılma ve bölünme çağrısı yapmak yerine bölgenin bileşenleri için toplumsal özgürlüğe odaklanıyoruz. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce ortada adı devlet olan bir şey yoktu. Aşiretleri ve kabileleri kapsayan Arap ümmeti vardı. O toplumların arasında daha çok dayanışma vardı. Ancak savaş sonrasında ve ümmetin birçok devlete bölünmesinin ardından ümmet bileşenleri arasında sorunlar ve çelişkiler çoğaldı.” şeklinde yanıt verdi.     

“ Yani PKK’nin geçmişteki bağımsız devlet önerisi yanlış bir öneri olarak kabul edilebilir mi?” sorusuna ise Altun, “ Doğru veya yanlış demek uygun olmaz. O zamanlar bağımsız devlet çağrısında bulunuyorduk. Ancak o zamanlar bu şekilde bir yapının gerçekleşmesi imkanı olsaydı belki de arayışında olduğumuz devletin yapısının demokratikleşmesi ve özgürlüklerin sağlamlaştırılması üzerine yoğunlaşırdık. Ancak bu olmadı. Zamanla bağımsızlık terimini özgürlük terimiyle değiştirdik. Çünkü özgürlük hem bizim için ve hem başkaları için esastır. Terim olarak bağımsızlık özgürlüğü kapsamazken özgürlük bağımsızlığı kapsar.” yanıtını verdi.

“Rojava’da devlet terimini kullanmıyoruz”      

 “Rojova”da devlet terimini kullanmıyoruz. Çünkü devlet teriminin kullanılması onu bir ulusla tanımlamak anlamına gelir. Biz alternatif olarak “kanton” terimini önerdik. Nitekim bütün milliyetlerin kendini temsil etme ve yönetme hakkı oldu.” diyen Altun, Rojava’da devletleşmek gibi bir niyetlerinin olmadığını kaydetti.

“Üzerimizdeki baskıdan ötürü silahlı mukavemete başvurduk”

Altun açıklamalarına şöyle devam etti: “Çeşitli savaşlar veriyoruz. Siyasi, toplumsal, fikri, diplomatik ve askeri savaşların yanı sıra medya savaşları da veriyoruz. Kullandığımız yöntem, devletin tutumuyla bağlantılıdır. Eğer devlet varlığınızı yok etmek için saldırıları kullanırsa siz de varlığınızı savunmak için silah kullanmak zorunda kalırsınız ki bu durum son zamanlarda bariz bir hal almıştır. Silahlı mücadelenin sağlayacağı başarılardan demokratik değişim bağlamında yararlanacağız. Son zamanlarda üzerimizde büyük bir baskı var. Bu nedenle silahlı mukavemete başvurduk. Partiler ve basın organları kapatıldı, parlamenterlerin dokunulmazlıkları kalktı ve tutuklamalar yapıldı. Dolayısıyla önümüzde silah kullanmaktan başka seçenek kalmadı.

“Darbe girişiminde Gülen’nin payı çok az”

Altın, başarısız sonuçlanan 15 Temmuz askeri darbe girişiminin arkasında Fethullah Gülen’in payın çok az olduğunu iddia ederek şöyle devam etti: “Türkiye’de askeri vesayet ile güçlendirilen Kemalist bir gelenek var. Erdoğan’ın iktidara gelişi, iktidarın Kemalist geleneğe kapanması neticesinde Batı’nın desteğiyle oldu. Erdoğan’ın yönetiminde çok iniş çıkış yaşansa da Kemalist gelenek kırıldı. Bu dönemde ordu içinde iki Kemalist akım vardı. Biri Erdoğan’ın politikasına uyum sağlamaya çalışırken diğeri Kemalist çizgiyi sürdürdü ki darbeyi de onun yaptığını düşünüyorum. Fakat bu akım aynı zamanda ordu içinde Erdoğan yönetiminden rahatsız başka akımlarla anlaştı. Darbe başarısız oldu. Şimdi olan ise sivil bir anti-darbe. Karşımızda Anayasa’yı tanımayan bir adam var: Erdoğan. Şu ana kadar tutuklananların sayısı 50 bini aşmış durumda. Bütün üniversite hocaları görevlerinden atıldı, 17 bin öğretmen gözaltına alındı. Sayı giderek artıyor.

Söylemek istediğimiz şey şu: asıl darbe bugün Erdoğan’ın yaptığı darbedir. Darbe girişiminin başarılı olduğunu düşünsek bile bundan demokrat bir iktidar değil, Kürt düşmanı bir iktidar çıkardı. Kimse kimseden iyi değil. 7 Haziran seçimlerinin ardından Erdoğan sonuçlara darbe yaptı. Asıl darbe de buydu; başkanlık sistemine geçildi ve yargı da dahil başka kurumlar felce uğratıldı. Askeri darbe, Erdoğan darbesine karşı bir darbeydi ama başarılı olamadı. Bu sebeple bugün başka bir darbeye geldik. Özetle Erdoğan Kürtler için de bölge için de tehlikeli. IŞİD, el Nusra, Ahrar el Şam ve diğer irticai hareketler ile ittifak kurmaya çalışmasının ardından yaptığı her şey yapacaklarını yansıtıyor.”

“Darbe’nin Arkasında ABD olabilir”

“Amerika artık kendisine sorun çıkaran Erdoğancı politikalara tahammül edemiyordu. Batı bu son darbe girişimine karşı olduğunu söylüyor ama ilk saatlerde sessiz kaldı. Başarılı olsaydı açıklamalar da farklı olurdu.” diyen Altun,Darbe girişiminde ABD’nin parmağının da olabileceğini çünkü ilk başta sessiz kaldığını dile getirdi ve şöyle devam etti: “Amerika’nın kesinlikle bir rolü olduğu söylenemez ancak Erdoğan, Gülen’i suçluyor. Gülen ise Amerika’da ve Amerika’nın bilgisi dışında bir darbe yapamaz. Amerika’nın Türkiye’ye yaklaşımı başka ülkelere yaklaşımından farklı zira ne kadar rahatsız olsa da Türkiye’ye ihtiyaç duymaya devam ediyor. Batı ile Türkiye arasında sorunlar var fakat bu, Türkiye’ye ihtiyaç duymadıkları anlamına gelmiyor. Zira Türkiye’nin bölge için oynaması gereken bir rol var.”

“ABD ile PKK arasında temaslar var”

“ABD ile PKK arasında temas var mı?” sorusuna Altun, “Temas var ama ileri seviyede değil. Koordinasyon seviyesine ulaşmıyor. Doğrudan ile dolaylı arasında bir yerde. Kürt meselesi açısından bu, bölgeye göre değişiyor. Örneğin Rojava’da ortaya çıkan modele yönelik bir ABD desteği ve Türkiye’nin müdahalesini önleme çabası var. Buna karşılık Türkiye’nin güneyinde Kürtlere yapılan katliama ve baskıya sessiz kalıyor. Örneğin YPG ile iş birliği yapıyor, destek sağlıyor ve Türkiye’nin müdahalesini engelliyor. Çıkarına göre ikili oynuyor.”

“ABD Federasyonu desteklemiyor ancak itiraz da etmiyor”

“Amerika pragmatik bir politika izliyor. Federasyonu desteklemiyor ama doğrudan da itiraz etmiyor. Bunu bir emrivaki olarak bırakıyor ve çıkarlarına göre bir yaklaşım sergiliyor. Herkesin ağzına bir parmak bal çalıyor. Kulislerde federasyona karşı olmadığını söylerken bir taraftan da açıkça bölünmeye karşı olduğunu dile getiriyor.  Amerika var olan bütün unsurlar üzerinde oynamaya çalışıyor ve Kürtlerin Afrin’e ulaşmalarının önünde ciddi bir engel olarak durmuyor.

“Şam ile başından beri temas var”

Suriye rejimi ile PKK arasında bir iletişimin olup olmadığına ilişkin soruya Altun “Başından beri. Şam’la ilişki var ve temaslar sürüyor ama çok sık değil.” diye yanıtladı.