VİDEO- AK Partili eski Bakan: Er ya da geç Kürdistan devleti kurulacaktır

AK Parti kurucularından ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumu ile ilgili Kurdistan24’e önemli açıklamalarda bulundu.
kurdistan24.net

Kurdistan24 - ANKARA / Ercan DAĞ

AK Parti kurucularından ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, 25 Eylül’de yapılacak bağımsızlık referandumu ile ilgili Kurdistan24’e önemli açıklamalarda bulundu. Ankara’nın referandum karşıtı tutumunun yanlış olduğunu vurgulayan Yakış, Kürtlerin devlet kurma arzularının meşru olduğunu belirterek, “365 bin nüfusa sahip Malta, 700 bin nüfusu olan Güney Kıbrıs devlet olabiliyor da 35-40 milyon nüfusu olan dünyada devleti olmayan en büyük millet olan Kürtler neden devlet sahibi olmasın ki? Er geç bu olacaktır” diye konuştu.

Türkiye’nin karşı çıkışında özellikle tartışmalı bölgeler kapsamında bulunan Kerkük’ün referanduma dahil etmesinin etkili olduğunu söyleyen Yakış, Kerkük’ün Bağdat yönetimine bağlı olmaktansa Kürdistan’a bağlı olmasının hem Türkmenler hem Türkiye açısından daha yararlı olacağının altını çizerek, şöyle konuştu: “Bölgede 500 ile 800 bin arasında Türkmen olduğu söyleniyor. Bunlar 21 milyonluk Irak bünyesinde mi daha etkin olarak haklarını savunabilirler yoksa 5 milyonluk Kürdistan yönetimi bünyesinde mi? Şüphesiz Erbil yönetimine bağlı olmaları Türkmenler açısından daha yararlı olacaktır.”

Kürdistan’daki referandumun Türkiye için bir savaş sebebi sayılamayacağını vurgulayan Yaşar Yakış, “Benim oğlum ne için Irak sınırını geçip oradaki Kürtler ile savaşıp ölsün? Niçin ölsün ki toprak mı kazanacağız?” ifadesini kullandı.

Irak’taki fiili bölünmüşlük durumu birçok uzmana göre artık dikiş tutmaz aşamaya gelmiş olmasına karşın Ankara, “Irak’ın toprak bütünlüğü” deyip duruyor. Arap baharında halkların özgürlük talepleri dillendiren Türkiye, bu konuda yüzyıl önce kalemle çizilmiş sınırları savunuyor. Statükocu bir duruş sergiliyor. Türkiye’nin bu konulara dair bir B planı yok mu?

Y.Y: Eminim ki vardır ve o plan da her gelişmeye göre yeniden adapte edilmesi lazımdır. Ama böyle toptancı yaklaşmak yerine, Irak’ta toprak bütünlüğünü mü istiyor, başka türlüsünü mü istiyor demek yerine; biraz daha büyüteçle baktığınız zaman orda başka şeyler de var.

Ne gibi mesela? Türkiye’nin birçok kesimi tarafından şaşkınlıkla karşılanan bu referandum karşıtlığının sebebi nedir?

Y.Y: Özellikle Sayın Barzani’nin referandum yapılması söz konusu olan yerlere Kerkük’ü de ilave etmesinden kaynaklı bir sorun var.

Nasıl bir sorun? Ankara, Kerkük’ün Kürdistan yerine Bağdat’a bağlı kalmasından mı yana?

Y.Y: Evet, Kerkük’ün statüsü ile ilgili nereye bağlı olmasıyla ilgili bir sorun var. Zaten Irak anayasasına göre tartışmalı bölgeler arasında. Ancak ben bu konuda Kerkük’ün Bağdat yönetimine bağlı olmaktansa Kürdistan’a bağlı olmasının hem Türkmenler hem Türkiye açısından daha yararlı olacağını düşünüyorum. Bölgede 500 ile 800 bin arasında Türkmen olduğu söyleniyor. Bunlar 21 milyonluk Irak bünyesinde mi daha etkin olarak haklarını savunabilirler yoksa 5 milyonluk Kürdistan yönetimi bünyesinde mi? Şüphesiz Erbil yönetimine bağlı olmaları Türkmenler açısından daha yararlı olacaktır.

Türkiye, Kürdistan’daki referandumu neden kendi güvenlik meselesi olarak görüyor? Siz bunu Türkiye için bir tehdit unsuru olarak görüyor musunuz?

Y.Y: Bu Irak’ın iç meselesidir. Bana göre de Türkiye’nin bu bakış açısıyla hareket etmesi gerekir Bakın ben Dışişleri Bakanı iken önemli bir anımı sizin aracılığınızla paylaşmak istiyorum: Partinin kurulduğu aşamada bir gün o zamanın savunma bakanı, MHP’li bir savunma bakanıydı. Sayın Çakmakoğlu; “İşte Kuzey Iraktaki Kürtler otonomi istiyorlarmış, verilsin de görelim bakalım” şeklinde bir beyanda bulunmuştu ve bu gazetelere yansımıştı. Biz de partiyi yeni kuruyoruz o sıralarda. O gazeteyi aldım ve Abdullah Gül’ün odasına gittim. Dedim ki Sayın Gül bakın şimdiye kadar ki göstergeler, bizim partimizin parlamentoya gireceği ve belki hükümet de olabileceğini gösteriyor. Bizim dedim bu çeşit beyanlardan sakınmamız lazım. Çünkü Irak’ta Kürtlere otonomi mi verilecek, ademi merkeziyetçi bir statü mü tanınacak yoksa üniter mi kalacak, yoksa Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürdistan mı olacak ona Irak halkı karar verecektir. Türkiye’nin oradaki gelişmeleri etkilemesinin gereği yok. Sayın Gül’e de dedim otonom bir bölge de olsa, bağımsız bir devlet te olsa onlarla dost geçinmemiz lazım dedim.

Abdullah Gül bana dedi ki; Yaşar dedi bu kadar hızlı gelişirken olaylar dedi biz bu virajı dönebilir miyiz? dedi. Ben de dedim ki belki dönemeyiz ama görüşümüzün bu olması lazım dedim. Aradan zaman geçti, sonra seçimler oldu biz iktidara geldik. Abdullah bey Başbakan ben Dışişleri bakanıyım. Yine bir dar katılımlı bir toplantıda bu konu gündeme geldi. Abdullah Gül dedi Yaşar hatırlıyor musun, sen partinin kurulduğu dönemde bana böyle bir şey söylemiştin. Evet dedim. Şimdi dedi Dışişleri Bakanısın o zaman dediklerini şimdi yapabilir misin dedi. Şimdi dedim Amerika Irak’ı istila etmek üzere. Bu kadar hızlı gelişmelerde pek tabi olmaz ama görüşümüzün bu olması lazım dedim. Ben hala o görüşümü muhafaza ediyorum.

Türkiye’nin bu tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz, bazı milliyetçi kesimler savaş sebebi vs diyor, ne diyorsunuz?

Y.Y: Yani referandumda olumlu çıkarsa ve daha ileride de belki bağımsızlık ilan edilse Türkiye bunu savaş sebebi sayacağını ben sanmıyorum. Benim oğlum ne için Irak sınırını geçip oradaki Kürtler ile savaşıp ölsün? Niçin ölsün ki toprak mı kazanacağız?

 

 

Son 10 yılı aşkın sürede Erbil ile Ankara arasında güçlü siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirildi. Bütün bunlar berhava mı ediliyor?

Y.Y: Türkiye’yi ilgilendiren, nasıl şuandaki gibi ekonomik bağlarının güçlü olmasından her iki tarafta bol bol istifade ettiyse, bu istifadenin sürmesidir. Önemli olan budur. Bence Türkiye daha çok ona yönelmelidir.

Yani ekonomik çıkarlar çok önemli tabi. Ama siyaset bazen ekonominin önüne geçiyor onu biliyorum. Dolayısıyla Türkiye’nin, oradaki halk ne istiyorsa ve Bağdat ile Erbil arasında bir çatışmaya meydan vermeden bu sorun çözümlenirse ideali o olur. Türkiye’nin haklı olarak endişesi tabi; Kuzey Iraktaki otonom bölge bağımsız olursa, yarın işte kantonlar oluştu Kuzey Suriye’de. O kantonlar da önce otonomi sonra belki bağımsızlık gibi bir çaba içine girerler endişesi var. İran’daki Kürtlerin durumunu pek iyi bilmiyoruz çünkü o kadar açık bir rejim değil. Acaba Türkiye’deki Kürtlere de örnek olur mu? Meselesi var.

Referandum konusunda Ankara’nın Tahran ve Bağdat ile hareket etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eminim ki ortak bir politika izleyebilir miyiz diye bir şey yapacaklardır ama İran’ın Kürtlerin bağımsız olmasından endişeleri daha büyüktür. Türkiye’nin o kadar büyük olmaması lazım. İran için kendi etkisindeki Irak’ın petrol gelirleri çünkü Kürdistan otonomi bölgesi petrol kaynaklarının olduğu yer hele ki Kerkük de o bağımsızlığın içerisine girerse bu sefer kendi nüfusunda olan Irak çok önemli bir petrol gelirinden mahrum kalacaktır. Onun için İran’ın bağımsızlığa karşı olan tavrı Türkiye’ninkinden muhtemelen daha kuvvetli sebeplere dayanır.

Cumhurbaşkanı’nın, hükümetin bu referandum karşıtı söylemlerinin temelinde 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğu, Erdoğan’ın milliyetçi oylarla ilgili hesapları olduğu değerlendirmeleri var, ne diyorsunuz? Bu söylemlerin Kürt seçmende rahatsızlık yarattığı değerlendirilmiyor mu?

Y.Y: Benim tahminimce bu değindiğiniz konu, 2019 seçimlerinin çok kritik olması nedeni ile, Türkiye’nin Kürt seçmenini gücendirecek şeylerden, kaçınacağı şeklinde hissediyorum. Türkiye’de farklı siyasal tercihlerde bulunan yüzde 15, yüzde 16 kadar Kürt oyu faktörü var. Siz Kürtleri gücendirdiğiniz zaman, o zaman siz Kürtlerden vazgeçmiş oluyorsunuz. Sayın Erdoğan diğer liderlere nazaran, halkın nabzını çok iyi sezebilen bir insan. O bunun hesabını yapıyordur. Eminim ki kamuoyu yoklamaları ile K. Irak’taki gelişmelere bigane kalıp, veyahut orda A formülünü uyguladığım takdirde, Türkiye’deki yüzde 16 olan Kürt oylarının ne kadarını kaybederim? Milliyetçilere oynarsam ne kadarını kaybederim? Bunun hesabını yapıyordur ve eminim ki senden benden daha isabetli teşhisler koyuyordur.

Türkiye’nin şuanki referanduma dair tavrı, 25 Eylül’den sonra devam eder mi değişir mi?

Y.Y: Muhtemelen değişebilir.

Milli Güvenlik Kurulu bu konuyu görüşmek üzere toplanıyor. Siz bugün Dışişleri Bakanı olsaydınız o toplantıda ne söylerdiniz?

Ben Irak’taki gelişmelerin Irak halkının sorunu olduğunu savunurdum ve orada atılacak adımların bölgeye istikrarsızlık getirmemesi için ne yapılmalıdır ona bakılmalıdır derdim orada. Yani bu adım bölgede zaten istikrarsızlık var bu istikrarsızlığı daha da arttırmasın.

Eski bir diplomat olarak, bir siyasetçi olarak, bir insan olarak Kürdistan’da Kürtlerin yükselen bağımsızlık taleplerine dair görüşünüz nedir?

Y.Y: Benim eskiden beri söylediğim bir şey var galiba bunu en yüksek sesle söyleyenlerden biriyim. Kürtler dünyada devleti olmayan en büyük halktır.  İşte 35 milyon civarında olduğu tabii tanıma bağlı olarak kimin Kürt kimin olmadığı meselesine bağlı olarak. Bu kadar büyük kitle olup da devleti olmayan başka bir halk yok. Yani Malta nüfusu 365 bin, Estonya’nın nüfusu 1 milyon, Slovenya’nın nüfusu 2 milyon, Güney Kıbrıs’ın nüfusu 700 bin yani onlar devlet olabiliyor da Kürtler neden devlet olmasın? Kürtler de er veya geç kendi devletlerine kavuşacaklardır. Ben yani yüzyıllar tarihi boyunca düşünürseniz günün birinde olacaktır. Hangi şartlarda hangi devletlerdeki Kürtler en önce olur –şu an Kuzey Iraklılar en önde, ötekiler ne zaman olur, onlar da bağımsızlıktan sonra birleşirler mi? tek bir Kürdistan olur mu? O da belli değil. İşte 21 tane Arapça konuşan devlet var ama tek bir Arap ülkesi yoktur.

Kürt halkı günün birinde Irak’taki gibi veya öteki ülkelerde başka zamanlarda devletleri olacaklardır. Ben buna inanıyorum.

Türkiye’nin kaygılarından birisi bunun kendi içine de yansıması, siz öyle bir ihtimal görüyor musunuz?

Y.Y: Türkiye’deki nasıl olacak bilmiyorum ama her bir ülkedeki farklıdır. Türkiye’deki Kürdistan’ın sınırları belli değildir ve en büyük Kürt şehri Diyarbakır değil İstanbul belki ikinci Kürt şehir İzmir veya Mersin olabilir yani merkezi ilçeyi alırsanız Diyarbakır’da başka türlü İzmir’deki merkez ilçeyi alırsanız başka türlüdür. Birçok iş adamının İstanbul Çerkezköy’de fabrikaları vardır, boğazda yalıları var, Akdeniz kıyısında tatil köyleri ve köyleri var o tatiller de ve tatil köylerinde on binlerce belki de yüz binin üzerinde Kürt delikanlısı var kızları ve erkekleri. Şimdi Türkiye’de bağımsız bir Kürdistan kurulması gündeme gelirse boğazda yalısı olan adam, Çerkezköy’de fabrikası olan adam ne diyecektir bilemiyoruz. Yani evi Çilo dağları eteklerindeki denize açılışı olmayan bir devlet kurulsun da ben onun vatandaşı mı olayım diyecek yoksa 80 milyon nüfuslu kendine göre demokraside belli adımlar atmış olan ve boğazda yalısı olan veya Çerkezköy’de fabrikası olan adam böyle bir ülkenin vatandaşı mı olayım sorusu.

Türkiye bu paranoyadan nasıl kurtulacak?

Y.Y: Şöyle bir şey olursa Türkiye’de hem Kürtler açısından hem Türkler açısından paranoya ortadan kalkar. Türkiye’de temel hak ve hürriyetlerin sonuna kadar yararlanıldığı bir ülke olursa, demokrasi İskandinav ülkelerinde olduğu gibi çalışırsa ve her Kürt gibi her Türkün de bu vatan benimdir ben burada yararlanabileceğim bütün haklardan yararlanıyorum demeye başladığı zaman o zaman Kürt ile Türkün farkı kalmayacaktır o zaman zaten Kürtçülük cereyanı idealist 100-150 gencin zihninde çünkü Türkiye’de öyle şeyler vardır ki gençler ben bağımsız Kürdistan’dan bir adımdan geriye hiçbir şeye razı değilim diyebilir ama milyonlarca başka insanlar da hayatımdan memnunum yeter ki kültürel haklarım sağlansın, ikinci vatandaş durumuna düşmeyeyim, bu bana yeter diyen milyonlarca insan vardır. Türkiye’nin politikasını geliştirirken o 150 tane idealist kafasına koymuş gençler gibi değil ana akım Kürtler ne diyor? Ana akım Kürtlerinin beklentilerini cevap verecek şekilde bir politika geliştirsin, öyle bir şey yaparsa o zaman sizin söylediğiniz o paranoya da atılmış olur. Hem milliyetçi Türkler tarafından, milliyetçi olmayan Türkler açısından zaten böyle bir sorun bugün de yoktur. Milliyetçi Türkler tarafından da o paranoya ortadan, zihinlerden atılır. Kürtler idealist ondan sonra idealizmi teröre dönüştürmüş olan Kürtler açısından da o paranoya ortadan kalkmış olur.