K24 RÖPORTAJ - Uras: Barış konuşuldu ama çözüm süreci yok

Türkiye’de 2013 ile 2015 yılları arasında devam eden çözüm sürecinin konuşulduğunu, sürecin bozulmasına sebep olan eksikliklerin tartışıldığını söyledi.

Cesim İlhan

Geçtiğimiz haftalarda Norveç’in başkenti Oslo’da “Çatışma Çözümlerine Toplumsal Katılım” başlığı ve “Akiller Heyeti Deneyimini Düşünmek” alt başlığıyla bir toplantı düzenlendi.

Merkezi Londra’da bulunan Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (Democratic Progressive Institute -DPI) düzenlediği etkinliğe Akil İnsanlar heyetinin katılması ‘Türkiye’de yeni bir çözüm süreci mi başlıyor’ şeklindeki yorumları beraberinde getirdi.

Toplantıya Akil İnsanlar heyetinin dışında aralarında siyasetçi Ufuk Uras, gazeteci ve yazarlar ve AK Parti’li eski milletvekilleri de katıldı.

Doç. Dr. Ufuk Uras, toplantıda Türkiye’de 2013 ile 2015 yılları arasında devam eden çözüm sürecinin konuşulduğunu, sürecin bozulmasına sebep olan eksikliklerin tartışıldığını söyledi.

Uras, Oslo toplantılarının Türkiye’de yeni bir çözüm sürecine zemin hazırlamak için yapılmadığını belirterek, AK Parti ile MHP’nin gündeminde çözüm süreci olmadığını vurguladı.

Ufuk Uras, K24’ün sorularını yanıtladı:

Türkiye’de çözüm süreci bitti diye biliyoruz. İnsanlar ‘Oslo görüşmeleri nerden çıktı’ diye soruyor. Siz ne düşünüyorsunuz?   

Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI) Oslo’daki toplantı, esas itibariyle 2013 - 2015 dönemindeki ‘Akil İnsanlar’ının deneyimlerinin bir muhasebesini yapmakta. Dolaysıyla çözüm sürecinde nerde hata yapıldı nerede doğru yapıldı, bunun üzerinde duruluyor.

Bunu yeni bir çözüm sürecine işaret olarak görebilir miyiz?

Bunun yeni bir açılım süreci alanı olmadığını defalarca belirttik. Biz o dönemde yaşananların yeni bir hafızasını oluşturalım dedik. Çünkü bu konuda fazla bir çalışma yok. Sadece Akil İnsanların raporları var. Türkiye’de barış tesis edilecekse bütün katmanlarının ortak bir zeminde buluşmasıyla olur. Daha da önemlisi toplumun bekâsını günlük politikalarda değil, demokraside aradığımızda zaten su kendi yatağını bulur diye düşünüyorum.

Bazı partiler sizin gerçekleştirdiğiniz Oslo toplantısından rahatsızlığını dile getirdiler.

Bunlardan rahatsızlık duymayı anlamak mümkün değil. Çünkü Türkiye’deki Akil İnsanlar deneyimi uluslararası ölçekte önemli bir deneyim. DPI toplantılarında biz genelde İrlanda, Filistin, Filipinler’de neler oluyor başka ülkelere de bakıyoruz. Onun için uluslararası önemli bir deneyim… Katılımcılarla beraber Norveç’te olması kıymetli. Ayrıca bu toplantıda sadece Akil İnsanlar yoktu başka uzmanlar da vardı. Kırk yıldır barış için mücadele ediyoruz ama gördüğüm kadarıyla sanki barıştan yana olmak meşru bir talep değilmiş gibi bir algı yaratılıyor. Neredeyse kırk yıldır demokrasi için barış için insan hakları için mücadele ediyoruz. Fakat önemli olan toplumu öncelikli konu haline getirmek gerekir. O zaman bunu dar siyasi polemiklerden çıkarmak gerekiyor. Çünkü insan hayatından daha kutsal hiçbir şey yok.  

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, “HDP bu işin içinde yoktur. HDP’nin bu tür adımların çok anlamlı bulmamaktadır” açıklamasında bulundu.

Bu toplantı Akil İnsanlar toplantısı olduğu için HDP içerisinde yoktu. Daha önceki toplantılarda AK Parti, CHP, HDP hep var oldular. Sadece Akil İnsanlar toplantısına bakarak bir genelleme yapmamak lazım. Zaten daha önceki toplantılarda Hışyar Özsoy, Ahmet Türk, Osman Baydemir gibi HDP’den insanlar vardı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli de “Akıllı olun, çözüm çığlığı atmayın. Meydan boş değildir, MHP’nin gözü üzerinizdedir”dedi. Sizce bu bir tehdit mi?

Tabii ki, burada bir hedef gösterme var. Bahçeli aynen gölge boksu gibi bir açıklama yaptı. Aklınızı başınıza alın dediğiniz insanlar zaten aklı başında insanlar olarak yaşadıkları bir şey muhasebesini yapıyorlar.

Toplantıda AK Parti’li eski üç vekil olunca insanlar yeni çözüm süreci başlacak diye düşündüler.

Tabi bu kişiler eski vekil kimliği ile değil, Akil İnsan kimliğiyle katılıyorlar. Çözüm gibi bir durum söz konusu olsaydı herhalde bu eski vekillerin muhatabı AK Parti’nin kendisi olurdu. Ya da AK Parti ‘Ben böyle bir sürecin içerisinde varım’ diye açıklama yapardı.

Bir de seçim öncesine denk gelmesinin etkisi var herhalde.

Seçim öncesi uygun bir zemin olmadığı kesin. Çünkü bu tür polemikler esas itibariyle seçimlere yönelik tribünlere yönelik polemiklerdir. Ve popülist bir yaklaşım nefret söylemiyle de birleşince işin içinden çıkılmaz hale geliyor. Bizim derdimiz sorun çıkarmak değil, geçmişte bu sorunlara karşı nasıl yanıt üretilmişti, bunun birikimlerini yoklamak. Bir de Türkiye’de sürekli bir seçim var.

Toplantı sonuçlarından çıkacak olan eksi ve artıları partilere, özellikle iktidar partisine iletmeyi düşünüyor musunuz?

Siyasi partilerden çok önce sivil toplum kuruluşları ile paylaşılması gerekir. Sonra MHP ve İYİ Parti de dahil olmak üzere bütün partilerle paylaşılması gerekiyor. Çünkü bu ülkede ne yapılacaksa sağcısıyla solcusuyla ortak asgari noktada buluşarak yapılabilir.

Peki, toplantılarda en çok hangi tarafın hatalı olduğu öne çıkıyor?

Tabi herkes farklı görüşler ifade etti. Ama tek taraflı bir hata yok. Herkesin değişik derecelerde yanlışları var. Sadece bir tarafa yanlış deyip kendimizi rahatlatmak ya da şeytan taşlamak isabetli bir tutum değil. 

Bütün bunlarla beraber bizce Türkiye yeni bir çözüm sürecine yakın mı?

Şimdi Cumhur İttifakı’nın gündeminde çözüm diye bir şey olmadığı ortada. Özellikle MHP çözüme karşı bir tutum alıyor. Dolaysıyla Suriye’deki durumlara baktığımızda kısa dönemde böyle bir durum yok. Ama çözüm yok deyip oturup beklemek yerine geçmişin analizinin yapılması lazım. Çünkü sorunun çözümünü güvenlik politikalarına havale etme lüksümüz yok.

PORTRE / UFUK URAS

Ufuk Uras, 4 Ocak 1959 tarihinde İstanbul Üsküdar'da doğdu. Kadıköy Anadolu Lisesi'nde tahsil gördü. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Daha sonra aynı üniversitede yardımcı doçent doktor olarak çalışmaya başladı.

Uras, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde İstanbul 1’inci Bölge'den bağımsız milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 1 Ağustos 2007 tarihinde de Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne (ÖDP) katıldı. 11 Şubat 2008'de de partinin genel başkanlığına seçildi. 17 Haziran 2009 tarihinde de ÖDP'den istifa ederek Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin kuruluşuna katıldı. Daha sonra Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) kapatılarak milletvekili sayısının 19’a düşüp grupsuz kalmasının ardından, Kürt sorununun parlamentoda çözülmesi gerektiğini belirterek yeni kurulan Barış ve Demokrasi Partisi'ne (BDP) geçti.

Yeşiller ile Sol Gelecek partilerinin de oluşum çalışmalarında yer aldı.

“ÖDP Söyleşileri”, “İdeolojilerin Sonu mu?”, “Başka Bir Siyaset Mümkün”, “Sezgiciliğin Sonu mu?”, “Siyaset Yazıları”, “Alternatif Siyaset Arayışları”, “Kurtuluş Savaşı‘nda Sol”, “Velhasıl” gibi kitapları bulunuyor.