Nobelli Şirin Ebadi’den Kürtlere: Yalvarıyorum direnin!

2003 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanan İranlı avukat ve insan hakları savunucusu Şirin Ebadi, “Kürt partilerine, taleplerini dile getirmeleri ve direnmeye devam etmeleri için yalvarıyorum ama bunu barışçıl yöntemlerle yapmalarını talep ediyorum” dedi.

K24 - ERBİL

2003 yılında Nobel Barış Ödülü'nü kazanan İranlı avukat ve insan hakları savunucusu Şirin Ebadi, “Kürt partilerine, taleplerini dile getirmeleri ve direnmeye devam etmeleri için yalvarıyorum ama bunu barışçıl yöntemlerle yapmalarını talep ediyorum” dedi.

K24’e konuşan Şirin Ebadi, Kürtlerin zulüm gördüğü alanlardan birinin de dil olduğunu vurgulayarak, “İran Anayasası bu hakkı tanısa da Kürtler kendi dillerinde eğitim görme hakkına sahip değiller” ifadelerini kullandı.

İran hükümetinin anayasayı uygulamadığını ifade eden Ebadi, “Anayasanın onaylanmasından bu yana 40 yıl geçti ve hala hükümet bunu uygulamaya koymadı” diye konuştu.

Ebadi, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde sınırlı istihdam olanaklarından dolayı kaçakçılık faaliyetlerine başvurma ihtiyacı olan ve Güney Kürdistan’ın sınır bölgelerinde yaşayan kolberlerin (sırtında yük taşıyarak sınır ticareti yapan kişiler) yaşadığı zorluklara değindi.

Ebadi, kolberlerle ilgili, “Uygulamanın yasadışı olduğunu farz edelim. Bu, Tahran'ın onları bir mahkemeye götüreceği ya da onları öldürebileceği anlamına mı geliyor? Kürtlere yönelik bu tür davranışlar, hükümete karşı daha da fazla bir hoşnutsuzluğa yol açtı ve zaman zaman protestolardan bile daha radikal önlemlere ilham verdi” diye ekledi.

KÜRTLERİN MÜCADELESİ

İran'da onlarca yıl süren aşiret ayaklanmalarından sonra Kürtler, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, önce monarşiye ve daha sonra İran İslam rejimine karşı ayaklanmalar başlattılar. Yeni rejim ve İran Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-İ) ile Komala arasında, İslam Devrimi'nden sonra 1979'da yaklaşık 10 bin Kürt'ün ölümüne ve 200 bin Kürt’ün göç etmesine neden oldu.

1996 yılında Kürt partileri, Kürdistan Bölgesi'nde karargahla birlikte siyasi aktivizme karşı muhalefet olarak hareket ettiler. Ancak, taraflar son yıllarda İran'daki isyan operasyonlarına yeniden başladı.

Ebadi, İran’ın 8 Eylül’de Kürdistan Demokrat Partisi (HDK) ve KDP-İ Erbil’in Koye ilçesindeki karargahlarına yönelik saldırılarıyla ilgili ise şöyle konuştu:

 “Başka bir ülkedeki [Irak] partilere  saldırılar uluslararası hukukun ihlalidir. İran, Irak'taki Rojhılatlılara karşı ilk kez bu tür suçlar işledi. Ve gördük ki Kürtler, saldırıdan sonra bütün bir gün greve gitti.”

Irak’ın olayla ilgili tepkisine ilişkin olarak Ebadi, Dışişleri Bakanı’nın ifadesini “yüzeysel” olarak nitelendirerek “Saddam Hüseyin’in çöküşünden sonra, İran’ın Irak’taki nüfuzunun çok güçlü olduğunu” vurguladı.

İran’ın Kürt aktivistler Ramin Hüseyin Penahi, Luqman Muradi ile Zanyar Muradi’yi idam etmesine de değinen Ebadi, Kürt aiktivistlerin ailelerine başsağlığı dileryerek, “Bir insan hakları savunucusu olarak, İran'ın infazlarının bir kaydını tutuyorum ve infaz edilenlerin yüzde 90'ından fazlası Beluci, Kürtler ya da Araplardır” dedi.

Ebadi, sözlerini şöyle tamamladı:

“Şiddet eylemleri sadece daha fazla huzursuzluğa yol açıyor. İran’ın azınlıklara yaklaşımı, özellikle Kürtlere daha iyi olsaydı, daha barışçıl bir Kürdistan görebilirdik. Kürt partilerine, taleplerini dile getirmeleri ve direnmeye devam etmeleri için yalvarıyorum ama bunu barışçıl yöntemlerle yapmalarını talep ediyorum. ”