Batı Kürdistan’ın geleceği

Kurd24

Geçtiğimiz birkaç haftada ABD güçlerinin Suriye’den çekilme olasılığı siyasilerin ve gazetecilerin gündem konusuydu.

Donald Trump, başkan olmadan önce ABD güçlerini Suriye ve Irak’tan çekeceğini söylemişti. ABD güçlerinin çekilmesiyle birinci derecede zararlı çıkacak kesim Kürtler, özellikle de RojavaKürtleri’dir.

Çünkü bugüne kadar RojavaKürtleri’nin statüsü hiçbir yerden resmi olarak tanınmadı. Ayrıca hiçbir görüşmeye katılmıyorlar.

ABD, Suriye’deki güçlerini çeker mi? Bu çok önemli bir soru...

Batı Kürdistan’ın geleceği belirli bir aşamaya kadar bu sorunun cevabına bağlıdır.

Bu sorudan daha önemli bir soru var; ABD güçleri çekilsin veya çekilmesin, her durumda RojavaKürtleri’nin projesini destekliyor mu?

Maalesef Kürtlerin Başur ve Rojava geçmişi ortaya koyuyor ki, ABD’nin dış politikasını iyi anlamış değiller.

Bu nedenle Kürtler hedeflerine ulaşamamaktadır.

Güney Kürdistan’daki bağımsızlık referandumu sonrası ve Afrin’de yaşananlar, Kürtlerin ABD dış siyasetini anlamadığını ve ilerleme katetmeleri gerektiğini ortaya koyuyor.

Kürtlerin ABD ile ilişkilerinde gözönünde bulundurmaları gereken bazı hususlar var.

ABD ve Avrupa ülkeleri dışişleri politikalarını hiçbir şekilde kolonyalizm ve jeopolitik değer üzerine kurmamışlardır.

ABD dış politikası iki temel üzerine kuruludur; ekonomik çıkar ve ABD’lilerin özgürlük ve demokrasi temelleri dedikleri siyasi etik.

Bunun nedeni 1965 ile 1983 yılları arasında ABD’lilerin Britanya Kolonyalizmi’ne karşı verdikleri zaferle sonuçlanan mücadeledir.

Amerikan Devrimi, Britanyalılara vergi vermemek temelinde ülkenin kuzey doğusunun özgürlüğüyle başladı. Şimdiye kadar Washington’ın politikası, özellikle de dış politikada ABD’nin kuzeydoğusunun etkisinde olup söylediğimiz iki esas üzerine kuruludur. ABD’nin 45 başkanın 40’ı da doğma büyüme ülkenin kuzeydoğusundandır.

Amerikalıların kapitalizme güçlü bir inançları vardır. Çünkü bu sistem onlar için özgürlük ve zengin olma sistemidir. Bu yolla dünyanın süper gücü oldular ve hiçbir güç “Avrupa dışında” ABD’yi krize sokamaz.

Aynı zamanda Avrupa ülkelerinin aksine Amerika’daki sol partiler hiçbir bakış açısına sahip değiller ve Sovyet Komünizmi gibi sosyalist sistemi de demokrasi ve özgürlük düşmanı olarak tanımlıyorlar.

Avrupa ülkelerinin aksine Amerika dış politikasının temeli, ülkesinin ekonomik çıkarları doğrultusunda, demokrasinin yerleşmesini, rejimlerin değişmesi yoluyla görüyor. Bu durum Trump’ın kabinesinde zirveye taşındı. Bir taraftan Körfez ülkeleri üzerinden ekonomik çıkarlarını koruyorlar diğer yandan da Suudi Arabistan ve diğer ülkelere değişim ve reform yapmaları için baskı yapıyorlar.

ABD, DAİŞ’e karşı mücadele Kürtlere destek vermiş olsa bile, şimdiye kadar Suriye’nin geleceğinde Kürtlerin rolünden bahsetmemiştir. Tam aksine, 2018’in ilk ayında açıklanıp, 3’üncü ayda onaylanan ABD’nin 5 aşamalı Suriye planında Kürtlerden bahsedilmiyor.

Geçtiğimiz haftalarda yaşanan olaylar Amerika’nın Suriye’de bu planını uygulamak istediğini ortaya koyuyor. Bu konuyla ilgili şimdiye kadar Kürt liderler açıklama yapmadı. Onların bu plandan haberdar olmamaları şaşırtıcı olur. ABD, Kürtlerle işbirliğini sadece DAİŞ’e karşı mücadele ve Esad’ın ekonomik olarak köşeye sıkıştırılması üzerinden tanımlıyor.

ABD’nin Suriye’nin geleceğinde Kürtlerden söz etmemesinin nedeninin Batı Kürdistan’daki Kürt hareketinin “sol” ideolojiye mensup olmasından kaynaklandığı ortaya çıkıyor.

Geçtiğimiz ay, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Batı Kürdistan’daki Kürtlerin ABD sistemine inançlarının olmayıp Komünist olduklarını ve DAİŞ’le mücadele sonrası ilişkilerini gözden geçirmeleri gerektiğini söylemişti. Kürtlerin bunun farkına varması gerekiyor; Sosyalist olmak Avrupa’ya göre doğal birşey olabilir ama ABD, özellikle de Trump yönetimi böyle bir yapıya siyasi destek vermez.

Öte yandan ABD başta olmak üzere Batı ülkeleri Güney ve Batı Kürdistan’daki Kürtlerin siyasi sistemini kendilerine yakın bulmuyorlar. Bunun nedeni de Kürt bölgelerindeki demokrasi ve özgürlük derecesinin düşüklüğüdür.

Kürtler sistemlerinin demokrat oluşundan bahsetseler bile ABD ve AB’li yetkililere göre bunlar sadece sözden ibarettir. Demokrasi kültürünün yerleşmesi Kürtler için önemli olduğu gibi, Kürtlerin Avrupa ülkelerinden destek bulabilmeleri için de en önemli husustur.

Öte yandan, Trump yönetimi ilk gününden bugüne kadar İran’a karşı durmuştur. Kürt güçlerin İran ve Esad’a yakınlaşmaları her geçen gün Amerika’dan, gelecekte de Arap ülkelerinden uzaklaştıracaktır. Bu sebeple Kürtler, İran ve Esad’a karşı sınırını belirlemelidir.

Rojava, dış ilişkiler ve siyasi açıdan kendini çok köşeye sıkıştırdı. Ne Esad ve İran’a karşı olan ülkelerle, ne de Erdoğan’ın siyasetine karşı olan ülkelerle ilişkileri yok. Kürtler her zaman Esad’la aralarındaki balansı korumaya gayret ettiler ama Afrin’le ortaya çıktı ki, Esad, gözüne kestirirse, bölgesel güçlerle birlikte Kürtleri hedefine koyup saldırabilir.

Afrin gösterdi ki, Kürtler kendi başına özerklik elde edemezler ve sadece “halk gücü” sloganıyla topraklarını özgürleştiremezler.

Öyle görülüyor ki, ABD Avrupa ülkelerinin çıkarlarını korumak için Suriye’de kalmaya devam edecek. Buna karşılık Avrupa ülkelerinin Trump’ın İran karşıtı politikalarıyla uyumlu hareket etmesi gerekiyor. Rojavalı Kürt liderler ABD’nin Rojava’da kalması için çaba göstermeli. Rojava’nın kendini köşeye sıkışmışlık durumundan kurtarıp, Suriye ve bölge hadiselerinde ne kadar aktif olduğunu göstermesi gerekmektedir.

Kürtler gelişmeleri güzel okuyup yorumladıklarını ve balans siyasetine mahkum olmadıklarını göstermeliler.

Burada Kürtlerin Amerika’ya teslim olmalarından bahsetmiyorum. Ancak Batı Kürdistan’ın ABD ve bir nebze Fransa ile olan ilişkileri dışında hiçbir güçle ilişkileri yok.

Kürtlerin savunma ve dış politikasıyla Fransa’ya, ABD’ye, sonra da Çin’e karşı başarı elde eden “HoChiMinh”in sözlerine kulak vermeleri gerekmektedir.

HoChiMinh’e sorarlar, “Fransa’nın desteğiyle Japon güçleri çıkarıldıktan sonra niçin Fransa’nın çıkartılıp bağımsızlık ilan edilmesi istenmedi?”

HoChiMinh cevap verir: “Eğer Fransa topraklarımızdan çıkmış olsaydı, Çin gelip sonsuza kadar Vietnam’da kalırdı. İyi biliyorum ki, birkaç yıl Amerika ve Fransalıların pisliğini yemek, sonsuza kadar Çin’in pisliğini yemekten iyidir.”

Rojava’nın geleceği öncelikle anlama ve liderlerinin siyasi manevralarına bağlıdır. Eğer bu şekilde devam ederlerse gelecekte ellerindeki diğer yerleri de Afrin gibi elden çıkarmak zorunda kalacaklardır.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.