Bitmeyen Yıl: 1946

Kurd24

On bir ay yaşamış 1946 Kürdistan Cumhuriyeti’nin kısa tarihinin modern Kürdistan tarihinin en önemli gelişmelerinin başında sayılmasının sebebi neredeyse cumhuriyetin ani yıkılışından beri devam eden bir tartışmadır. Her ne kadar Kürdistan’da benzer kısa süreli ve halen devam etmekte olan uzun süreli siyasi hakimiyetler kurulmuş olsa da, Kürdistan Cumhuriyeti’ni modern Kürdistan tarihinde önemli yapan faktörlerin başında Kürdistan’da üst orta sınıf ile geleneksel elitlerin ilk başarılı ittifakı olması gelmektedir. Bu konuyu cumhuriyetin tarihi üzerine süren tartışmalardan bağımsız bir biçimde kısaca açmak gerektiğini düşünüyorum.

Bilindiğinin aksine Mahabad ve çevresinde 1946 yılında kurulmuş olan Kürdistan Cumhuriyeti Kürdistanlıların modern dönemde elde ettikleri ilk fiili egemenlik statüsü değildir. İran özelinde değerlendirmek gerekirse, 1906-1911 Anayasa Devrimi sürecinde de, Şikak aşiretler konfederasyonu öncüsü İsmail Ağa’nın (Simko) sürüncemeli bağımsızlık girişimleri döneminde de ve hatta Kürdistan Cumhuriyeti’nin ilanından önce, 1941-1945 yılları arasındaki Anglo-Sovyet işgali sürecinde de Kürdistan’da toprak egemenliği kazanmış yapılar var olmuştur. Bu egemen yapılar içinde en uzun süreçli olan 1941’de İran polisinin ordunun ardından Mahabad’dan çekilmesiyle kurulmuş olan Mahabad Şehir Konseyi (Şuray Şar) isimli yapıdır. Şehrin en tanınmış geleneksel elitlerinden olan Qazi Mihemed’in liderliğini yaptığı konsey fiili bir biçimde Mahabad ve çevresinde cumhuriyetin ilanına değin silahsız bir egemenlik kurmayı başarmıştır. Fakat bu egemenlik teorik bir nasyonalist çerçeveden uzak kalmış, varlığını bünyesinde bulundurduğu geleneksel elitlerin toplum üzerindeki hakimiyetine borçlu kalarak yerini cumhuriyete bırakmıştır.

Mahabad ve civarındaki Kürdistanlı siyasi egemenliğin modern bir cumhuriyet girişimine evrilmesinin yolunu açan ise aslında pek de iyi anlaşamayan orta ve üst orta sınıf entelektüeller ile geleneksel elitlerin 1945 yılında yaptıkları ortaklıktır. Bu ortaklığın adı Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) olarak belirlenmiş ve sürpriz olmayacak bir biçimde bu parti Kürdistan tarihindeki tüm modern-milliyetçi girişimlerin çıkış noktası halini almıştır. Dört parçada Kürdistan nasyonalizmini modern siyasi ve ekonomik bir doktrin olarak teorize etmiş hareketlerin 1945 doğumlu KDP’nin içinden çıkmış olmaları tesadüf değildir, aksine bu partinin kuruluş hikayesiyle oldukça ilintilidir denebilir.

1941 yılında Anglo-Sovyet işgaliyle İran üç bölgeye ayrılmıştır: Kuzeyde Sovyet bölgesi, güneyde İngiliz bölgesi ve bu iki bölgenin arasında, Kürdistan’ın çoğunluğuna denk düşen tampon silahsız bölge. Kürdistan’ın İran ordu ve polisinden arındırılmış olması geleneksel elitlerin alışık oldukları tarzda yerel ve fiili bir yönetim kurmasına olanak sağlarken aynı zamanda orta sınıf aydınların modern milliyetçi teorileri yapısallaştırdıkları ortamı da bir nebze genişletmiştir. 1938 yılında gizlice kurulmuş olan Hizbî Azadîxwazanî Kurdistan (Kürdistan Özgürlükçüler Partisi) 1942’de KDP’nin yapı taşını oluşturmuş Komeley Jîyanewey Kurdistan’a (Kürdistan Diriliş Örgütü) evrilerek neredeyse tüm orta ve üst orta sınıf milliyetçi aydınları bünyesine almıştır. Kısa adı Jê-Kaf ya da Komeley Jê-Kaf olan bu örgüt doğu Kürdistan’da modernist nasyonalist fikirleri savunan ilk örgüt olmasının yanı sıra geleneksel elitlerin etkisi dışında kalabilmiş tek yapı olmayı da başarabilmiştir. Yeraltında çalışan bu teşkilatın çıkardığı Nîştîman dergisi geleneksel elitlerin Kürdistan’ın bağımsızlığına en az sömürgeci devletler kadar engel teşkil ettiklerini hararetle savunmuş ve bu elitlerle hiç bir surette ortaklık yapmayacağını defalarca ilan etmiştir. Bahsi geçen bu elitlerin başında da Qazî Mihemed gelmektedir. Fakat örgütün yeraltından çıkma gereksiniminin büyümesi, Sovyetlerin Kürtlere partileşme telkinleri ve Kürdistan’da siyasi egemenlik kurabilmenin yolunun açık olduğu yönündeki farkındalık 1945 yılında Qazî Mihemed’in (Sovyetlerin muhalefetine karşın) Jê-Kaf’a üye alınması ve aynı toplantıda yeni başkan seçilmesiyle sonuçlanmıştır. Bu adım beklendiğinin aksine bir kaç muhalif ses dışında Jê-Kaf’ın tüm üyeleri tarafından da benimsenmiştir. Qazî Mihemed’in önderliğiyle Jê-Kaf bir kaç ay içerisinde tüm geleneksel elitlerin üzerinde bir yapı olmayı başarmış ve partileşerek modern bir cumhuriyetin de temelini atmıştır. Şüphesiz ki bu çaba Kürdistan tarihinde bir ilktir.

1946’nın on bir ayı Kürdistan’a devasa bir siyasi miras bırakarak sona ermiştir. Bu miras nasyonalist teoriyi modern aletlerle yürüten orta ve üst orta sınıf entelektüel kadroların geleneksel elitlerle kurdukları ittifakla ne kadar hızlı bir başarıya ulaşabildiklerinin dersidir. Jê-Kaf ya da KDP hiç bir surette Simko’nun kurduğu orduların İran karşısındaki gücüne erişememiş ya da bir kaç cephe dışında hiç bir savaşta pek de başarılı olamamıştır. Lakin geride bıraktığı miras kendinden sonraki tüm Kürt örgütlenmeleri için bir taslak olarak kullanılmış, örgütün çıkardığı Nîştîman ve Kurdistan gazeteleri ise Kürdistan’daki nasyonalist teorinin en temel yapı taşları olarak kalmıştır.

Kürdistan’da 1946 yılı hiç bitmemiştir ve Kürdistan topraklarında Kürdistanlı siyasi egemenlikler kurulana kadar da bitmeyecektir. Bunun yegane sebebi dört parçaya yayılmış siyasi ve askeri mücadelenin taslağını on bir ay yaşayabilmiş bu cumhuriyetin oluşturmuş olmasıdır. Zira 1946 devrimi tek başına siyasi-askeri bir girişim olmadığı gibi, on bir aylık kısa ömrüne kendinden sonraki tüm mücadelenin özetini sığdırmak gibi ender bir özelliğe de sahiptir. Benzer bir biçimde, 1946 devrimi ve Kürdistan Cumhuriyeti, İran ve komşularının Kürdistan’da varoluşuna müsamaha göstermeyecekleri tüm özelliklere de sahiptir. Kürt idaresi iş başına gelir gelmez Pehlevi rejiminin kapattığı azınlık okullarını açmış, onlarca öğrenciyi yurt dışına tahsile göndermiş, Kürtçe okullar kurmuş, pan-Kürt siyasi teoriyi pragmatik ve oportünist gereksinimlerini ötelemeden sürdürmeyi başarmış ve en önemlisi Kürdistan tarihindeki en karizmatik lideri yaratmıştır.

1946’nın bitmeyen serüvenini kısaca izah etmeye çalıştığım bu yazıyı Kürdistan Cumhuriyeti’nin muadil Kürt egemenlik girişimlerinden bariz farkını ortaya koyan bir hatıra ile bitirmek isterim. Bu tarih konuşulduğunda cumhuriyetin başına gelen en büyük sıkıntının silah sıkıntısı olduğu vurgusu doğru bir biçimde yapılıyor olsa da, yaşanan kağıt sıkıntısı ve okullara olan etkisi pek anlatılmaz. Oysa Kürdistan Cumhuriyeti en az silah kadar o zamanlar zor bulunan kağıt sıkıntısı yaşamış ve kısa ömrünün ilk on ayı boyunca okullarda öğretmenlerin Farsça kitaplardan anlık tercüme yaparak Kürtçe ders anlatmasıyla bu sorunu çözmeye çalışmıştır. Nitekim onuncu ayın sonunda Sovyetlerden temin edilen bozuk bir matbaa ve kağıt ile ilkokul kitapları Kürtçe basılabilmiştir. Kürdistanlı çocuklar bir aydan kısa bir süre Kürtçe kitaplarla ders işleyebilmişlerdir. Nitekim, tüm bu kitaplar İran ordusunun Mahabad’a girdiği gün cumhuriyetin ilan edildiği Çarçira meydanında yakılmıştır. Tanıkların anlatısına göre İran ordusunun aynı meydanda yaktığı ikinci şey Qazî Mihemed’in ofisinde asılı olan Kürdistan haritasıdır. Devrimin liderlerinin Mahabad ve Saqiz’da idam edilmeleri kitapların yakılmasından tam üç buçuk ay sonrasına tekabül eder. Dönemin İran genelkurmay başkanı Hasan Arfa’nın Kürdistan’ın işgali ve cumhuriyetin yıkılışı üzerine yazdıkları okunduğunda İran’ın devrimin önderlerinden ziyade teorik üretimini bir tehdit olarak gördüğü anlaşılacaktır. Nitekim, aynı dönemde Tahran’da çıkan ünlü Ayindeh gazetesi gibi yayınlarda da bu sıklıkla vurgulanmıştır. 1946 Kürdistan Cumhuriyeti kendisine hiç bir surette Mahabad cumhuriyeti ismini vermemiş olmasına karşın İran tüm kaynaklarından Kürdistan ismini silerek on bir aylık bu yapıya bu isimle hitap etmiştir.

İran, eskiden yaptığı gibi ilk iş olarak devrimin liderini değil de devrimin bastığı kitapları yok ederek 1946’nın Kürdistan tarihindeki önemini istemeden de olsa vurgulamıştır. Bu nedenle 1946 yılı Kürdistan için sadece ilk modern-milliyetçi girişiminin hızlı yükselişi ve ani yıkılışı değil koruyamadığı çocuk kitaplarının da yılıdır. Cumhuriyetin öncüllerinden farkı ilk defa bir devletin Kürdistan’da isyan önderleri yerine entelektüel üretimi öncelikli hedef olarak gördüğü yapı olmasıdır. Bu durum ve Mahabad merkezli orta sınıf-geleneksel elit ittifakı Kürdistan için yeni bir tarihin başlangıcına denk düşmüş, tüm mücadelenin yeni bir safhaya geçtiğine işaret etmiştir. Bu safha henüz sonlanmadığı gibi 1946 yılı da henüz bitmemiştir.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.