Yalan, Mam Celal ölmedi!

Kurd24

Onlarca yıl Iraklılar Saddam’ın bir dublörü olduğunu ve törenlerde, bayramlarda boy gösteren kişinin kendisi değil, dublörü olduğuna inandı.

Bütün Irak’ın altında tüneller, sığınaklar, gizli bir dünya ve sırlar olduğu yayıldı. Baas çöktüğünde ise Irak’ta kanlı bir toprak ve büyük bir kabristandan başka birşey çıkmadı.

Saddam darağacında sallandırıldı ama hâlâ Irak’ın yarısı inanmıyor, hayır! Kim, dublörünün asıldığını söylemiyor ki?! Bu Irak’ın bütün korkularının sırrıdır!

Burada insanlık tarihinin en uzun ve en büyük ateşi hala yanıyor. İnsanların yarısı elini Ali, Hüseyin, Zeyd ve Ali Asgar’ın intikam kanından yıkamış değil. Diğer yarısı da halen fırsat bulunca diğer Şii imam ve mercilerinin kanını döküyor. 1400 yıldır Ali ve Hüseyin sorununu aralarında çözemeyen bunlar, nasıl yüz yıllık Kürt sorununu yakın bir zamanda çözebilir ki?!

Emevi halifesi Mervan oğlu Abdulmelik oğlu Hişam, bundan 1275 yıl önce öldü ama 2018 yılında “gıyabında” Küfe’de Ali oğlu Hüseyin’in oğlu Zeyd’i öldürmekten asılarak idam edilme cezasına çarptırıldı. Yani halife hazretleri can verene kadar sallandırılacaktı! Burası Irak, Mervan oğlu Abdulmelik oğlu Hişam’ı yargılayan ve aynı yıl UNESCO tarafından başkenti dünyanın en yaşanmaz kenti ilan edilen ülke. Evet, burası Irak! Aptallıkla dolu bir ülke, suçla dolu bir coğrafya!

2 milyon dulun yaşadığı bu ülkede, 4 milyon insanın iç göçmen adı altında kamplarda yaşadığı bu kanlı bölgede ve 3 milyondan fazla vatandaşının da ülke dışında aynı kaderi paylaştığı, 5 milyon çocuğun anne babasız yaşadığı bir ülke nasıl Kürtler için yaşanası bir yer olabilir? Bu topraklarda hala yenilik ve inşa yok. Bir caddeye asflat dökülene kadar bir şehir harabeye çeviriliyor! Kürtlerin üzerinde yaşadığı coğrafya farklı bir zeminde olsaydı, Irak’ın bu kanlı zemininden daha iyi olurdu.

Ortadoğu’da yaklaşık 200 yıl geriye giderseniz lider, şah, prens, han ve sultanların birçoğunun ya öldürüldüğünü ya kaybedildiğini ya zehirlendiğini ya da sürgün edildiğini görürsünüz. Irak’ın yüz yıllık geçmişinde de hiçbir şah, başkan, prens ve sultan Allah’ın emriyle ölmedi, hep öldürüldüler.

Burada prens ve başkanların yaşam ve ölümü sırlarla dolu. Youtube’da Saddam Hüseyin’e ait olduğu belirtilen ve yaşadığına dair kanıt olarak gösterilen birçok ses kaydı var. Yaser Arafat’ın da benzeri bir kişi var ve Arap kanallarına zaman zaman demeç veriyor. Kimi, bunun onun benzeri olduğunu söylüyor, kimi bizzat o olduğunu. En çok da Araplar bu soruları soruyor. Muammer Kaddafi’e benzeyen biri var geçenlerde videosunu izledim. Kaddafi’nin ölümüyle ilgili gerçekten şüpheye düştüm!

Birkaç yıldır da İran İslam Devrimi lideri Ali Hamaney’in benzeri olduğuna dair bir söylenti var. İddia o kadar güçlü ki zaman zaman televizyona çıkan kişinin Hamaney değil, Mir Tahir isimli biri olduğu söyleniyor. Doğrusu yıllardır Hamaney’in öldüğü ve gördüğümüz kişinin onun benzeri olduğunu birçok kişi söylüyor. Birçok Fars’ın kafasında bu soru var. Bu Doğuluların şüpheciliğidir, ardı ardına padişahların, zalimlerin bu millete yaptıklarının sırrıdır. Amerika’da bile Dennis Allen adında şeklen Trump’a benzeyen biri var. Kim Jong Un, Obama ve onlarca dünya liderinin daha benzerleri var ancak sadece Youtube’da şaka amaçlı, zaman geçirmek için kullanılıyor. Korku, şüphe, gizem haline getirmiyorlar. Hurafe padişahı yapmıyorlar!

İran’da Hamaney’in varlığı korkusunun dışında bir ses ve görüntü oluşturan cihazın kullanıldığı söyleniyor. Buna göre 2009 yılındaki olaylarda Mir Hüseyin Musevi, Rafsancani ve Mehdi Kerrubi’nin sesi oluşturulmuş. Bu üç ismin Hamaney ve İslam Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılmasından söz ettiği, cezalandırılmaları için de bu video ve sesin Hamaney’e götürüldüğü söyleniyor!

Kürtler, 50 milyonluk nüfuslarıyla bu hurafelerin tam ortasına düşmüş. Onların da varlıkları için bir korku üretmeleri gerekiyor. Ben hayalperestleri sevmem, yukarıda bahsettiklerimin zerresine de inanmam. Ne liderlerin korku ve diğer etkilerine inancım var ne de varsa bile önemli olduklarına. Fakat bizim de bizim de böylesi bir Mam Celal yaratmamız gerekirdi. Hiçbir şey için olmasa bile kendi içimizde ters düşenleri korkuturduk!

Not: Mam Celal, 3 Ekim 2017’de gerçekten de hayata veda etti ve ne ses, ne görüntü ne de duruş olarak kendisine benzeyen birini ardında bırakmadı.

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.