Rusya ve Türk Devleti Afrin’de karşı karşıya mı? ABD, Suriye’den çıkacak mı?

Kurd24

Son günlerde, uluslararası, bölgesel, ulusal, yerel anlamda üç temel ve önemli konu gündeme geldi. Bu konuların hepsi birbirine bağlı, Suriye ve Kürdistan bağlamında,  gelişen konulardır.

Uluslararası tüm güçleri, BM’yi, dünyayı ve bölgeyi ilgilendiren birinci gündem maddesi: Suriye’nin Başkenti Şam’ın bir mahallesi ya da merkezi bir ilçesi olan Duma’da kimyasal silahların kullanılması ve yapılan katliamdır. Bu katliam sonrasında neleri olacağıdır. Üçüncü Dünya Savaşı ortaya çıkacak mı? Sorusunu sorduracak kadar önemli bir gelişmeye kaynaklık eden bir konu.

Kürtler için birinci gündem maddesi olan konu, Rusya ve Türkiye arasında Afrin konusunda ortaya çıkan anlaşmazlık. Rusya ve Türkiye için de birinci gündem maddesi olan bu konuyu, Duma’daki kimyasal katliam ikincil yaptı ve  gerilere itti.

Aynı zamanda uluslararası planda birinci gündem maddesi olan ve ABD Başkanı’nın, “Suriye’den çekileceğiz” görüşlerini ve bu konudaki tartışmaları da Duma’daki katliam gerilere itmekle kalmadı, Trump’ın askeri operasyona ilişkin yeni açıklamalarıyla, ABD’nin Suriye’de rejimi yıkacağına dair görüşlerin gelişmesiyle birlikte, ABD’nin Suriye’den çekilmeyeceği güçlü bir kanaat haline geldi.

RUSYA VE TÜRKİYE AFRİN’DE KARŞI KARŞIYA MI?

Türk Devleti, uzun zaman Kürt Dağı’nda operasyon yapacağına dair açıklamalar yapıyordu. Ama genel kanaat oydu ki, Türk Devleti’nin Rusya ve ABD’nin konumundan dolayı operasyon yapamayacağıydı. Çünkü Rusya, hava sahasının kontrolünü eline tutuyordu. Ayrıca Rusya ve Rejimin PKK/PYD ile umutları son bulmamıştı.

ABD, açıkça PKK/PYD’ye destek veriyordu. PKK/PYD eliyle bir vekâlet savaşı sürdürüyordu. Menbiç, Rakka ve Derzor’de IŞİD’i, onların gücüyle tasfiye etmişti.

ABD’nin ilişkileri, özellikle PKK/PYD’ye ve genel olarak Kürtlere bir rahatlık sağlıyor ve nefes aldırıyordu. ABD’nin PKK/PYD’yi desteklemesi için Afrin Operasyonu’na doğrudan taraf olacağını düşünüyordu.

Ama ben Rusya’nın hava sahasını Türk Devleti’ne açacağını düşünüyordum. Bunun nedeni de, Baas Rejimi ve Rusya’nın Kürt Dağı’nın (Afrin’in) PKK/PYD’den temizlenmesini istemesiydi. Çünkü daha önce PKK/PYD, Rusya ve Baas Rejimine bağlı çalışırken, ABD’nin güdümüne girmişti. Bundan dolayı onların Afrin’de egemenliğinin tasfiyesinin zor olacağını düşünüyordu.

Ayrıca kendilerinin operasyon yapmasını, siyasi risk olarak ele alıyorlardı. Kürtlerle de doğrudan karşı karşıya gelmeleri de, onların devlet çıkarlarına uygun düşmüyordu.

Bunun en büyük delili de, Türk Devleti Operasyonu başlatmadan önce, PKK/PYD’nin Afrin’i Baas rejimine ve kendilerine teslim etmeleri istemişleri. Bu talebin karşılık bulması halinde, Türk Devleti’nin operasyonuna izin vermeyeceği anlamına geliyordu. Ne yazık ki PKK/PYD,  Rusya’nın bu talebini ret etmişti.

Ben de içinde olmak üzere birçok Kürt siyasetçisi, aydını, örgütü de, PKK/PYD’nin silahlı adamlarını operasyondan önce Afrin’den çekmesi halinde, Afrin’e yönelik Türk Devleti operasyonunu ve giderek işgalini engelleyeceği görüşündeydi.

Ne yazık ki PKK/PYD, Kürt milletinin çıkarlarını ön plânda tutmadığı ve sömürgeci devletlere hizmet ettiği için, savaşacağını ilan etti. PKK/PYD’nin bu yanlış politikası Afrin’in işgaline yol açtı.

Sonuç olarak benim düşündüklerim ne yazık ki doğrulandı: PKK/PYD silah güçlerini Afrin’den çekmedi. Rusya da, hava sahasını Türk Devletine açtı, askeri personelini de operasyon bölgesinden çıkardı.

Ben ve başka birçok siyasi yorumcu ve analist, ABD’nin de Afrin operasyonundan dolayı bir NATO ülkesini ve müttefiki olan Türk Devleti’ni karşı almayacağı görüşündeydik.

Ne yazık ki bu görüş de doğrulandı. ABD, Afrin’in kendi ilgi alanı ya da başka ifade ile egemenlik alanı içinde olmadığını; Türk Devletine karşı bir yapacağı hareketin olmadığını açıklayarak, Türk Devleti’nin operasyonuna yeşil ışık yakmakla kalmadı, doğrudan Türk Devleti’nin operasyonunu destekledi.

AFRİN OPERASYONUNDAN ÖNCE NELER KONUŞULDU? BİR ANLAŞMA YAPILDI MI? RUSYA’NIN TALEBİ NE VE TÜRK DEVLETİNİN TALEBE KARŞI TUTUMU NE?

Rusya ve Türk Devleti’nin Afrin Operasyonundan ve işgalinden önce, neler konuştukları da haklı olarak önem taşıyordu. Ayrıca çok merak konusu olmaya da devam ediyordu.

Türk Devleti’nin Afrin’e yönelik operasyonunum başlamasından sonra,  Türk Devleti ile Rusya ve müttefikleri arasından bir anlaşmanın olduğu kesine yakın bir ihtimal olarak belirleniyordu. Çünkü Rusya hava sahasını açmadığı zaman, Türk Devletinin dağlık bölgede sadece kara hareketi ile bu operasyonu başaramayacağı önemli gerçeklerden biri olarak orta yerde duruyordu.

Bunu doğrulayan da bir pratik gelişme oldu. Nedeni açıklanmamasına rağmen, Rusya 4-5 gün hava sahasını kapatınca, Türk Devleti operasyonda fazla adım atamadı.

Son günlerde, Rusya’nın, Afrin’le ilgili açıklamaları, Türk Devleti’nin Rusya’nın açıklamalarına ilişkin açıklamaları; Rusya ile Türk Devleti arasında Afrin konusunda bir yazılı antlaşmanın ve hatta açık bir sözlü antlaşmanın olmadığı görülüyor.

Bunu her iki devletin karşılıklı açıklamalarından saptamak olanaklıdır.

Rusya, “Türk Devleti Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanadır. Afrin’e yönelik operasyonu, Afrin’i PKK/PYD’den temizlemesi Suriye topraklarının birliği içindir. Bundan dolayı, operasyon son bulduğuna ve Afrin PKK/PYD’den temizlendiğine göre, Türk Devleti Afrin’i Baas Rejimine teslim etmesi gerekir” diye talebini açık seçik ifade etti.

Türk Devleti’nin Rusya’nın bu talebine karşı tutumu sert oldu. Türk Devleti en üst düzeyden, Cumhurbaşkanı düzeyinde karşı açıklama yaptı. Dedi ki: “Afrin konusunda Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov’un konuşması yanlıştır. Afrin’i ne zaman ve kime teslim edeceğimizi biz biliriz.”

Türk Devleti’nin bu açıklaması, Türk Devleti’nin Rusya’nın talebini karşılamayacağını, Afrin’i Baas Rejimine teslim etmeyeceğini gösteriyor.

Türk Devleti’nin bu açıklamasından sonra, Rusya, “aramızda bir anlaşma da var” diyemedi. Bu da Rusya gibi kocaman ve süper bir devletin bile ne kadar amatör hareket ettiğini ortaya koyuyor.

Türk Devleti’nin bu açıklaması, kendi amaçlarına göre de bir tutarlılık ve haklılık taşıyor. Bilindiği gibi Türk Devleti, Baas Rejiminin başından beri tasfiyesi ve yıkılmasından yanadır. Bu stratejiye sahip olan Türk Devleti’nin işgal ettiği Afrin’i, Rusya’nin dediği gibi Baas Rejimine teslim etmesi kendi stratejisine aykırıdır.

Buna göre de tutum belirledi.

Türk Devleti’nin Afrin konusunda dile getirdiği, “ ne zaman” ve “kime” teslim edeceği kavramları onun niyet ve planını ortaya koyuyor.

Türk Devleti, Baas Rejiminin yıkılması halinde, Suriye’deki yeni yönetime Afrin’i teslim edeceğini anlatmak istiyor!! Bu da içinde,  Afrin’in teslim zamanını ve kime teslim edeceğini de anlatıyor.

Günümüzde ise: Afrin’i işgal etmiş durumda. Afrin’i kendisi, kendi işbirlikçileri eliyle yönetmeye devam edecek. Bunu ne zamana kadar yapacağı da iki konu üzerinde düşünerek cevaplamak olanaklıdır.  

Birinci konu, Türk Devleti’ne göre operasyon devam ediyor, operasyon son bulmuş değil. Gelişmeler, Suriye’nin bugünü ve geleceğine ilişkin bir vizyon, bunun çok çok zor olduğunu bize anlatıyor.

İkinci konu, Türk Devleti  “operasyon devam ediyor” derken, Menbiç, Kürdistan’ın Batısının tümüyle ilgili tüm operasyonları kastetmiş oluyor.

Bu da Türk Devleti’nin Kürdistan’ın Batısını işgal ve ilhak etmek istediği anlamına gelir ki; o zaman da Afrin’i hiçbir zaman Suriye’ye bırakmak niyetinde olmayacaktır.

Bu bir savaş nedeni olur mu, gelişmeleri izleyerek göreceğiz.

Türk Devleti, rüyasında darı gören tavuk konumundadır. Ama güncel anlamında da ve gelişmelere bakıldığı zaman da bu darıyı bulacağı ve yiyeceği görünmektedir.

Rusya ve Türk Devleti’nin Afrin konusunda karşı karşıya geleceği bir gerçek olarak ortaya çıkmıştı. Ama bu zıtlık ve çatışma, Duma‘daki kimyasal katliamdan sonra, ABD’nin açıklamaları ve tutumuyla, ABD ve Rusya arasında bir savaşın çıkma ihtimali, bu çatışmayı ve çelişkiyi ertelemiş durumdadır.

Açıkçası bu koşullarda Rusya ve müttefiklerinin bu koşullarda Afrin’le uğraşacak ne zamanı ve ne de imkânı var.

Afrin, Kürtler için birinci gündem maddesi de olsa, Rusya ve diğer müttefikleri için gerilere itilmiş bir sorun.

Ama bilinmewli ki Afrin, Türk Devleti ile Rusya arasındaki ittifakı da sarsacak kadar önemli bir konu ve çelişki. Suriye’deki büyük devletlerin konumlaması da bu çelişkiyi ve çatışmayı artıracak ve şiddetlendirecek potansiyel dürtülere ve reflekslere açık bir durumdadır.

Ama Duma Katliamı sonrasındaki gelişmeler, Türk Devleti’nin lehine bir olanak ve durum yaratmıştır.

RUSYA’NIN DUMA KATLİAMINDAN SONRA ABD’YE KARŞI FIRAT’IN DOĞUSUNDA OPERASYON YAPILACAK DEMESİ, TÜRK DEVLETİNE YENİ BİR OLANAK SAĞLAMANIN ÖTESİNDE BİR RÜŞVET GİBİ GÖRÜLMEKTEDİR…

Duma Katliamından sonra ABD tarafından dünyayı sarsan açıklamalar oldu. Rusya, daha soğukkanlı hareket ediyor. Bu arada karşılıklı hamleler de yapılmaya başlandı.

ABD, İngiltere, Fransa birlikte füzelerle Suriye’yi vurdu. Rusya’nın hamlelerinden biri de Fırat’ın Doğusunda yani Kürdistan’ın Batısında, Raka ve Dere Zor’da operasyon yapacaklarına dair açıklamaları oldu.

Rusyanın bu hamlesi birkaç anlama gelir.

Birinci anlamı: Rusya’nın ABD’ye, “sen Fırat’ın doğusunda işgalcisin. Senin oradan çıkman gerekir” anlamındadır.

İkinci anlamı, Rusya ve müttefiklerinin, PKK/PYD ile ilgili siyasi hesaplarının ve taktiklerinin son bulduğu, PKK/PYD’nin bundan böyle ABD’den koparmak mümkün değildir. Böyle olduğuna göre, daha önce vekâlet babında PKK/PYD’ye bırakılan alanlarla birlikte, Rakka ve Dere Zor’un alınacağıdır.

Üçüncü anlamı, Türk Devleti de Fırat’ın Doğusunda operasyon yapacağını planlamaktadır. Rusya bu tutumuyla, Türk Devletine yeşil ışık yakmanın ötesinde, bir rüşvet sunmaktadır.

Dördüncü anlamı, Rusya, Türk Devletinin, Batı’nın Suriye’ye karşı başlatacağı operasyon ve saldırıda, onlardan taraf olmamasını sağlaması, Batı ile Türk Devleti arasındaki çelişkiyi derinleştirmek istemesidir.

ABD, SURİYE’DEN ÇIKACAK MI?

Son günlerde konuşulan en önemli konulardan biri, ABD’nin Suriye’den çekilip çekilmeyeceğiydi. Bu tartışmaya da ABD’nin Başkanı Trump’ın açıklamaları meydan verdi ya da yol açtı.

ABD Başkan’ı Trump, “Orta Doğu’da yedi yılda 11 Trilyon Dolar harcamalarına rağmen, karşılığında bir kazançlarının olmadığını, bundan dolayı Suriye’yi terk edeceklerini. Biraza da başkalarının Suriye ile ilgilenmesini, bir anlamda taşın altına başkalarının elini koymasını” dile getirdi.

ABD Başkanı’nın bu açıklaması, ABD’nin Suriye’de olmasını çıkarlarına aykırı gören Rejimi, Rusya’yı, İran’ı ve en fazla da Türk Devleti’ni sevindirdi.

ABD Başkanı’nın bu açıklamasının üzerinden fazla bir zaman geçmeden, Pentagondan aksine açıklamalar geldi. Trump’ın açıklamalarından haberlerinin olmadığını basın sözcüleri açıkça ifade ettiler.

Bununla da ABD’de, kafaların karışık olduğu, Suriye ile ilgili kalıcı bir stratejilerinin olmadığı, kurumlar arasında ilişkinin, hatta bir krizin olduğu; yönetimde bir istikrarın ve bütünlüklü ortak yaklaşımların olmadığı açığa çıktı.

Bu tartışmalar yoğun biçimde devam ederken, Duma’da Kimyasala silahlarla katliam dünyada yayılmaya başladı.

Bu katliamın arkasında ABD Başkanı Trump’ın açıklamaları, Batı’nın tutumu, ABD’nin Suriye’den çıkmasının şimdilerde olanaksız olduğunu gündeme oturttu. Bu konudaki tartışmaları da rafa kaldırdı.

*Duma’daki kimyasal katliamından sonra gündeme gelen gelişmeleri yapılanları, yapılacakları, dünyanın genelinin, Suriye’de hesabı olan ve konumlanan devletlerin siyaset ve stratejilerini gelecek makalemde ele alacağım.

Amed, 15 Nisan 2018

İbrahim GÜÇLÜ  

[email protected]

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.