Kürdistan’ın bağımsızlığı dünyayı çok fazla ilgilendiriyor!...

Kurd24

Kürdistan kamuoyunca ilgi, merak, dikkat ve sevinçle izlenen Güney Kürdistan bağımsızlık süreci, birkaç gün önce Hewlêr’de Sayın Mesud Barzani ve Kosret Resul’un katılımıyla YNK ve KDP üst düzey yetkilileri arasında yapılan toplantıyla yeni ve somut bir dönemece girmiş oldu.

Kısa bir süre önce bağımsızlık referandumu konusunda temaslarda bulunmak üzere oluşturulan heyetlerin Kürdistanlı siyasi çevreler, Bağdat hükümeti ve Kürdistan’da temsilcilikleri olan devletlerin diplomatları ile yaptıkları görüşme ve faaliyetlerin değerlendirildiği toplantıdan referandum sürecinde atılacak ortak adımlar konusunda önemli kararlar çıktı…

Bölgesel ve uluslararası düzeyde de ilgiyle izlenen bu süreç, özellikle İran, Türkiye ve bazı Irak devlet, hükümet yetkilileri ve siyasi çevrelerinde korku, endişe ve tepkiyle karışık tavırlara neden olmakta...

Kürdistan Başkanı Sayın Mesud Barzani’nin bağımsızlık hususundaki kararlı ve ısrarlı duruşu ile Kürdistan’ın en önemli iki siyasi gücü olarak YNK ve KDP’nin ortak tavrı, diğer Kürdistanlı siyasi güçlerle dini ve etnik grupları (Asuri, Suryani, Keldani, Türkmen) da olumlu yönde etkilemiş bulunuyor.

Güney Kürdistan’lı hiçbir siyasal güç bağımsızlık sürecine karşı olmasa da, Gorran gibi bazı örgütler izlenecek yol ve yönteme ilişkin (örneğin parlamentonun aktifleştirilmesi gibi) farklı düşüncelere sahipler. Ne var ki bu ve benzeri farklılıklar çözümü zor, aşılması imkânsız engeller gibi görünmüyor.

Bu süreçte önemli olan KDP ve YNK ile irili ufaklı hemen hemen bütün diğer siyasal güçlerin bağımsızlık referandumu konusunda görüş birliği içerisinde olmalarıdır.

Son dönemlerde birçok kez vurgulamıştık. Tekrar etmekte zarar yoktur.

Irak, Ortadoğu ve dünya koşulları Güney’in bağımsızlık yönünde adım atmasına elverişlidir.

Ne ABD, ne AB, ne Rusya, ne Suudi ve Körfez ülkeleri ve ne de İsrail Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı değiller. Tam aksine bu devletlerden bazıları bağımsızlığı teşvik edici bir siyasete sahiptir.

Dünyanın ve bölgenin en önemli ve güçlü devletlerinin bağımsız Kürdistan konusunda böylesi pozitif bir tavır sahibi olmaları oldukça önemlidir!...

Yakın tarihte, son yüzyıl içinde çok kısa bir zaman süren Sevr Antlaşması dönemi hariç, dış dünya veya Batı hiçbir zaman bugün olduğu kadar Kürdistan’ın bağımsız devlet olmasına sıcak bakmamıştır. Veya katı bir karşı duruş sergileyecek gibi görünmüyor. Buna Rusya’yı da eklemek mümkündür…

Bu uluslararası desteğin nedenleri değişik perspektiflerden uzun uzadıya analizlere tabi tutulabilir. Bu yazının boyutunu aşacağı için kısaca bazı noktalara vurgu yapmakta yarar var.

Yüzyıl önce Kürdistan’ı statüsüzlüğe, yokluğa mahkum eden Lozan Antlaşması’nın etkin (hakim) tarafları olan Britanya ve Fransa’nın artık o uğursuz antlaşmanın bekçiliğini yapmaya niyetleri ve takatleri yok!

Sovyetlerin dağılmasından dolayı Doğu ve Batı arasındaki çelişkilerden, rekabetten, çekişmeden dolayı kâh o yana kâh bu yana sığınarak varlığını sürdüren Irak gibi, Suriye gibi ve hatta hatta Türkiye gibi devletlerin soğuk savaş yıllarındaki önemleri kalmadı!

Kürdistan’ın elde etmeyi başardığı ABD, Batı ve uluslararası destekte, Güney Kurdistan hükümetlerinin (bütün handikaplarına rağmen) sergilediği başarılı pratik; fanatik İslam’a ve anti demokratik güçlere karşı duruş; Kürdistan’ın farklı dini inanç grupları ile farklı etnik gruplar arasında barış içinde birlikte yaşama örnek teşkil etmesi; ve nihayet DAİŞ saldırıları karşısında Pêşmerge’nin ilk şoku atlattıktan sonra başarıdan başarıya koşan kahramanca savaşı ve bu uğurda ödenen bedeller çok önem arz ediyor.

Tabi petrol, doğal gaz, su kaynakları gibi faktörlerin yanında, Kürdistan’ın jeopolitik, jeostratejik ehemmiyeti hesaba katılmaktadır… Bu konularda da uzun uzadıya tahliller yapmak mümkündür ama bu yazının boyutlarının çok genişlemesine neden olacağı için sadece vurgulayarak geçelim.

İşte bu ve benzeri sebepler Kürdistan’ın bağımsızlaşma yolunu açan önemli faktörler olarak sayılabilir.

Devletsizliğe mahkûm edilmiş dünyanın en büyük milleti olan Kürdlerin devletleşmesini (şimdilik bir parçada da olsa) belirleyen en önemli olay, Kürd’e karşı sağlanmış olan uluslararası konsensüsün sona ermiş olmasıdır. Kuşkusuz Kürdistan kurtuluş hareketinin bu günlere ulaşmasının en önemli iç faktörü ise özgürlük ve bağımsızlık uğruna verilen devasa bir mücadele ve ödenen büyük bedellerdir…

Türkiye ve İran’ın ve bunların etki alanındaki güçlerin bağımsız Kürdistan karşıtlığı; Ortadoğu ve dünyanın anti-Kürd nizamının sarsılmasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye ve İran bölgesel sömürgeci emperyal güçler olarak, daha doğrusu en azından son 500 yıl Kürdistan’ı işgal altında tutup, sömürge altı bir statüde kalması ve Kürd milletinin köleliğinin sürgit devam etmesinden yana olan devletler olarak, her ne kadar bölgesel hegemonya konusunda rekabet halinde olsalar da, sonuçta her iki devletin ortak paydası Kürdistan karşıtlığıdır…

Kürdistan üzerinde en önemli tehdit unsuru olan söz konusu bu iki devletten gelebilecek tehlikelere karşı, genelde Kürd hareketinin özel de ise Güney Kürdistan’ın teminatı; siyasal birliğini, ekonomik özgürlüğünü, askeri birliğini sağlayarak, yekvücut durabilme kapasite, kabiliyet ve başarısına bağlıdır...

Bunun yanında müstakbel Kürdistan’ın teminatı; uluslararası düzeyde başta ABD olmak üzere Avrupa’nın önemli devletleri ile belki Rusya olabilir. Bölgesel düzeyde ise, İsrail başta olmak üzere, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Ürdün ve diğer anti-Kürd olmayan güçler sayılabilir…

Kuşkusuz bağımsızlık sürecinin Irak merkezi hükümeti ile barış ve diyalogu esas alan bir çizgide seyretmesi ve sonuçlanması bölgesel müdahaleleri ve tehditleri asgariye indirebilecek olumlu bir sonuca da yol açabilir… Böylesi bir sürecin başarıyla sonuçlanması Kürdistan’ın diğer parçaları ile Ortadoğu’daki benzer mücadelelere olumlu bir emsal de teşkil edebilir. Bundan dolayı başta Kürdistan Başkanı Sayın Mesud Barzani olmak üzere, Kürdistan hükümeti, YNK, KDP ve diğer partilerin Bağdat’la diyalog yoluyla bağımsızlık adımını atma çabası ve gayreti çok değerli ve olumlu bir stratejidir…

İşte yarın olması muhtemel böyle bir tablo karşısında, yani ABD ve Avrupa tarafından uluslararası düzeyde desteklenen, bölgesel düzeyde yukarıda zikrettiğimiz devletlerin desteğini sağlayabilecek olan bağımsız Kürdistan’a İran ve Türkiye’nin açıktan açığa doğrudan doğruya müdahale etmeye, tehdit etmeye güçleri yetebilecek mi?

Burada söz konusu olan en önemli olay; Bu iki devletin mayalarında olan, siyasal varlık nedeni gördükleri Kürd ve Kürdistan düşmanlıklarından kurtulup, müstakbel Kürdistan’la (ileride kendi egemenlikleri altında olan Kürdistan parçalarını kaybetmeyi de göze alarak, ) iyi birer komşu olup olamayacaklarıdır?!

Kürdistan meselesi dünyadaki hiçbir ulusal meseleye benzemiyor derken, kast ettiğimiz, aynı anda Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri ile bu devletlerin bağlaşıklarını doğrudan ve dolaylı etkileyen bir niteliğe sahip olmasıdır…

İşte bu niteliğinden, özelliğinden dolayı, Kürdistan meselesi ne kadar bölgesel ise, bir o kadar da uluslararası bir karaktere sahiptir. Ve bütün dünyayı çok ilgilendiren bir meseledir…

Kürdistan’ın bağımsızlığına destek olup olmama konusu dün (1920’li yıllarda) dünyanın önemli devletlerini, hatta hatta süper güçlerini bölgesel ve global çıkarları açısından tereddüte sevk etmişti. Her ne kadar bu gün olumlu bazı belirtiler varsa da böylesi ağır bir yükü (Türkiye, İran, Irak, Suriye devletleri ve bunların etki alanındaki güçleri karşısına almayı göze alarak) kaldırmaya, açıkçası; Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ın anti-Kürd siyasetlerine ne kadar ortak olup olmayacaklarını önümüzdeki kısa zaman gösterecek!

Kürdistan Hükümeti Dışişleri sorumlusu Sayın Felah Mustafa 3 gün önce ‘’Hewlêr’de temsilcisi bulunan devletleri, bağımsızlık referandumu konusunda bilgilendirdik, hükümetlerine ileteceklerini bu konunun Kürdistan ve Irak’ın bir meselesi olduğunu ve Kürd milleti hangi yönde karar verirse bu sonuca saygı duyacaklarını söylediler’’ diye açıklamada bulundu.

Bunun diplomatik dildeki anlamı; Kürdistan meşru yollarla bağımsızlığa doğru adım atarsa, karşı durmayız, destekleriz demektir!...

 Sonuç olarak;

Güney Kürdistan iç siyasi birliğini mükemmel olamasa da önemli ölçüde sağlayarak bağımsızlık referandumunu gerçekleştirme kararını almış bulunuyor.

Son iki yüz yıldır bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi sürdüren yeryüzünün en büyük devletsiz milleti ülkesinin bir parçasında bağımsızlığa giderken tekrar dünyanın vurdumduymaz, lakayıt tavrıyla, ihaneti ile mi, yoksa dostluğu ve sempatisi ile mi karşılaşacak?

Başta bağımsızlık adımını atmaya aday siyasal kadrolar olmak üzere koskoca Kürd milleti ve dostları endişe ile yukarıdaki sorunun cevap bulmasını beklemektedir.

Bize ve her vicdanlı dünyalıya düşen görev; Bütün dünya Kürtlerinin kaderini, geleceğini, istikbalini etkileyecek olan bu mübarek tarihi adımın ve iradenin yanında, arkasında durmaktır.

 

  • kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.