Hakemi Öldürmek

Kurd24

G20 zirvesinin ardından Arjantin’den Paraguay’a geçerken gazetecilerin sorularını yanıtlayan Recep Tayyip Erdoğan, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili süreç kendisine sorulduğunda “Gerekirse uluslararası yargıyı ayağa kaldırırız” dedi.

Oysa daha on gün öncesinde aynı Erdoğan, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını talep eden AİHM kararı için “Bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” demiş ve uluslararası yargının kararına uymayacağını açıklamıştı.

Nitekim de öyle oldu.

Yargının bağımsız olmadığının ayan beyan ortada olduğu bir süreçte mahkemeler bunu emir telakki etmiş olacaklar ki önce AİHM kararının çevirisini beklemek için zamana oynandı, ardından da Demirtaş’ın istinafta bekleyen başka bir dosyadan cezası onandı.

Böylece, AİHM kararı uygulansa bile Demirtaş için tahliye yolu kapandı. Yani artık Türkiye’nin AİHM kararına uyması ile uymaması arasında da bir fark olmayacak.

Yarın yetkili bir mahkeme AİHM kararının uygulanmasını sağlayarak Türkiye’nin uluslararası yargının kararına uyma sorununu ortadan kaldıracak ama Demirtaş yine de serbest bırakılmayacak. Zira “karşı hamle” yapılmış ve “iş” bitirilmiştir.

Bu hamle elbette hem siyasi ve hukuki bir tutarsızlığı hem de ilerde Türkiye’nin başına bela olacak diplomatik bir sorunu aynı anda ortadan kaldırmıştır. Lakin bu olup biten şey, toplum vicdanında bir haksızlık olarak kalacaktır. Hile hukukunu artık bir amentüye çeviren Pop-İslam iktidarı klişeleşmiş sol sloganlarıyla belki hesap vermeyecektir ama bu dava Mahkeme-i Kübra’da tekrar görülecektir.

İşine geldiğinde uluslararası hukuka tutunan, gelmediğinde de ona sırt çeviren bu zihniyet sadece iktidara ait değil. Bugün bir haksızlığa uğradığı göz ardı edilemez olan HDP çevresi de yazık ki aynı tutarsızlığı başka bir noktadan yürütüyor.

İstinaf Mahkemesi, Demirtaş ile ilgili kararını açıklamadan hemen önce HDP grup toplantısında konuşan Eş Genel Başkan Pervin Buldan buradan Avrupa ülkelerine seslendi. “AİHM kararının gereğinin yerine getirilmemesi halinde Avrupa Birliği, Türkiye ile ilgili tüm ilişkilerini dondurmalıdır. Aksi halde bu hukuksuzluğa alet olacaktır” diyen Buldan, benim aklıma partisinin başka bir konudaki Avrupa Birliği tavrını getirdi.

Haziran 2016’da Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Türkiye’nin durumu ile ilgili bir rapor onayladı. Sert ifadelerin yer aldığı raporda Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan siyasi ve hukuki yükümlülüklerini yerine getiremeyen bir ülke haline geldiği belirtiliyordu.

Özellikle hendek operasyonlarında Türk devletinin Kürt halkına karşı saldırgan tutumuna değinilen ve yaptırım talep edilen raporda, Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarında uluslararası hukuka ve orantılılık ilkesine uymadığı açıkça yer alıyordu. “Türkiye’deki Demokratik Kurumların İşleyişi” başlıklı raporda Türk mahkemelerinin tarafsızlığını yitirdiği, hukukun üstünlüğünün erozyona uğradığı, basın özgürlüğünün yitirildiği, Türkiye’nin terörle mücadele adı altında insan hakları ihlallerine imza attığı ve Kürt illerindeki gerilim ve çatışmalardaki ihlalleri ve sokağa çıkma yasakları sebebiyle acilen monitöring / izleme sürecine alınması gerektiği belirtiliyordu.

Raporun AKPM’de onaylanması ardından başlayan görüşmelerden iki gün sonra Avrupa’da yayın yapan ve PKK’ye yakınlığı bilinen Yeni Özgür Politika’da bir haber yayımlandı (24 Haziran 2016, Cuma). Strasbourg’dan Reha Sarı’nın aktardığı haberin başlığı, HDP’nin AKPM’deki üyesi Ertuğrul Kürkçü’nün “İsteseydik Türkiye İzleme Sürecindeydi” sözüydü. Haberde Kürkçü’nün Türkiye’nin İzleme Süreci’ne alınmasını engellediklerine dair ifadeleri yer almaktaydı. Aktaralım:

“Türkiye’nin yeniden siyasi denetime alınması HDP’li üyeleri sayesinde bir süreliğine ertelenmiş oldu. AKPM’nin HDP’li üyesi Ertuğrul Kürkçü raporu önemsediklerini belirterek, ‘Biz ağları yırtan gollerin peşinde değiliz. Mesele, barışçıl ve demokratik çözümün kapısının açılması’ dedi. Avrupa kurumlarının, insan hakları bağlamında şimdiye kadar Türk devletinin yaptığı ihlalleri görmediğini ve konuya sessiz kaldığını belirten Kürkçü, önceki akşam AKPM’de kabul edilen İzleme Heyeti’nin raporunun sokağa çıkma yasakları ve buna bağlı olarak ortaya çıkan olumsuzlukları ele aldığını belirtti.”

Neticede, haberin detayında Ertuğrul Kürkçü’nün de belirttiği üzere Türkiye’nin siyasi denetime ve izleme sürecine alınması HDP’nin sayesinde engellenmiş oldu.

Yerle bir edilen Kürt şehirlerindeki insanlık dışı uygulamaların cezalandırılması için başlatılan bir girişim böyle sonuçlanırken aynı şehirleri bir oy deposu olarak kullanan HDP şu an eski eş genel başkanlarına yapılan bir haksızlık sebebiyle Avrupa’nın Türkiye ile ilişkilerini kesmesini talep ediyor. Oysa zamanında AKPM’nin Türkiye ile ilgili monitöring sürecinin işletilmesini engellememiş olsaydı belki de bugün Demirtaş’a ve yüzbinlerce vatandaşa -ve bu satırların yazarına- uygulanan hukuksuzluk yaşanmayacaktı.

Recep Tayyip Erdoğan da HDP de işine gelince uluslararası güçlere dayanıyor, onların adaletine atıfta bulunarak hukuk talep ediyor. İşlerine gelmeyince de hukuku işletmeyeceklerini beyan ediyor ya da adil bir denetimin gerçekleşmesini engelleyebiliyorlar.

Oysa adalet, uluslararası hukuk kurumları ve evrensel değerler çerçevesinde kurulmuş denetim mekanizmaları aleyhimize de olsa işletilmesi ve varlığı korunması gereken şeylerdir.

Hakemler, lehimize karar vermeleri için değil, adalet sağlansın diye vardır. Hakemler öldürülürse mutlaka bir taraf diğerine haksızlık yapacak ve bu hep böyle kalacaktır.

 

Okura Not: Sosyal medyada Ertuğrul Kürkçü’nün ifadelerinin yer aldığı bu haber sebebiyle yoğun tartışmalar yaşandığı ve HDP suçlandığı için Yeni Özgür Politika birkaç hafta sonra bu haberi internet sitesinden kaldırdı. Yani müdahale sadece AKPM’ye değil aynı zamanda tarihin yazımına da yapıldı. Fakat yine bir uluslararası kurum olan ve internette yayımlanmış tüm yayınların arşivini tutan Digital Library’de haberin linki hala duruyor: Okumak için tıklayınız

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.