Kürdistan’ın Batısı Nereye Doğru Evrimleşiyor?

Kurd24

Kürdistan’ın batısı Nereye Doğru Evrimleşiyor?

Kürdistan’ın batısı, yüzölçümü ve nüfus olarak Kürdistan’ın en küçük parçasıdır. Suriye Arap Mezhebi Sömürgeci Devleti’nin de, sömürgesidir.

Kürdistan’ın bir parçası olarak, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki gelişmelerden doğrudan etkilenmekte; o parçaları, doğrudan etkilemektedir.

Kürdistan’ın batısına başka bir açıdan bakılırsa, önce uzun bir zaman kuzey Kürdistan’ın doğrudan bir uzantısı, daha sonra da bir bağlamda Kürdistan’ın güneyinin bir uzantısı olarak görülen, Kürdistan parçasıdır.

Bazı analistler, uzun bir zaman Kürdistan’ın batısındaki çözümü, Kürdistan’ın güney ya da kuzey parçasının bir “sınır düzeltmesi” olarak ele aldılar. Gelişmeler, sorunun bu kadar kolay ve yalın olmadığını ortaya koydu. Denklem değişti, güçlerin karakterindeki farklılıklar, farklı tarihsel momentler, farklı konumlar belirledi. Farklı çözümlerin olacağını veri olarak sundu.

Bugün Kürdistan’ın batısındaki gelişmeler, oluşumlar; uzağa gitmeye gerek yok, on yıl öncesi, hiçbir Kürt yurtseverinin, siyasi analistin, dünyanın aklından geçmeyen, hayal ötesi gelişmelerdir.

Demek ki, “ne olduğuna değil, ne olunacağına” bakmak gerekir.

KÜRDİSTAN’IN BATISININ BUGÜNÜNÜ ANLAMAK İÇİN: ULUSAL HAREKETİN KISA BİR GEÇMİŞİ VE BİRİNCİ TARİHİ DÖNEMEÇ KDP’NİN KURULUŞU…

Lozan Antlaşmasından sonra Kürdistan 4 parçaya bölündü. Kürdistan’ın batısı, Fransa’nın mandası olan Suriye’nin payına düştü. Suriye, egemen bir devlet olduktan sonra, asıl yüzünü ve politikasını açığa vurdu. Kürdistan’ın batısındaki halkımızın bütün ulusal haklarını gasp etti. Halkımız büyük milli, sosyal, kültürel zulümle karşı-karşıya kaldı. Buna karşılık, Kürdistan’ın batısındaki Kürt yurtseverleri devlete karşı olan mücadelelerini geliştirmek için birçok yol arayışına girdiler.

Bu yol arayışı devam ederken, Kürdistan’ın güneyinde ve kuzeyinde bağımsızlık mücadeleleri gelişmeye başladı. Milli ayaklanmalar, Türk ve Irak Devleti’nin temellerini sarsmaya başladı. Kürdistan’ın batısındaki halkımızda kuzeydeki ve güneydeki bu gelişmeler umut bağladı, onların yedek destekleyicisi güç haline geldiler.

1925 Milli Hareketinin ve Ayaklanmasının bastırılmasından sonra birçok Kürt lideri ve siyaset adamı Kürdistan’ın batısında yaşamını devam ettirmek zorunda kaldılar. Ama kuzeyle ilgili mücadeleyi elden bırakmadılar. Milli Hareketi sürekli kılmak ve Kürdistan’ın güneyindeki Kürt milli hareketine destek olmak için çalışmalarını yoğunlaştırdılar. Bu çalışmalar sonucunda, HOYBUN Teşkilatının kurulmasına (1927) ulaşıldı.

HOYBUN Teşkilatı, Kürdistan’ın kuzeyinde milli ayaklanmayla bağımsızlık mücadelesini geliştirmeye çalıştı. 1930’larda İhsan Nuri Paşa öncülüğündeki Ağrı Milli Hareketine ve Dersim Milli Ayaklanmasına destek olmak için sabırla ve fedakarca çalıştılar.

HOYBUN Teşkilatının kurucularının çoğunluğu Kürdistan’ın kuzeyinden gelen Kürt siyaset adamlarıydı. Bundan dolayı da, HOYBUN, Kürdistan’ın batısının bir örgütü değildi. Ama HOYBUN Teşkilatlının yetenekli, vatansever, aydın kadrolarının çok yönlü çalışmaları, Kürdistan’ın batısını da etkiledi. Bu etkilemenin ve Kürdistan’ın diğer parçalarındaki gelişmelerin sonucu olarak 1957 yılında Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (SKDP) kuruldu.

Eylül 1961 yılında Kürdistan’ın Milli Devrim Ayaklanması başladığı zaman, doğrudan ilişkiye geçti. Kürdistan’ın güneyindeki hareketten derinde etkilendi. Bundan dolayı da, Kürdistan’ın güneyindeki her olumlu ve olumsuz gelişme SKDP’yi ve Kürdistan’ın batısını kapsayan bir nitelik kazandı.

SKDP’deki tutuklama ve yargılamalardan sonra, program ve tüzük değişikliği yapılarak, partinin ismi değişti. “Kürdistan Partisi” “Kürtlerin Partisi” olarak değişikliği uğradı.

İKİNCİ TARİHİ DÖNEMEÇ: ULUSAL HAREKETTE 1966 BÖLÜNMESİ…

Kürdistan’ın güneyindeki silahlı milli kurtuluş hareketi, Irak’ta üzerinde anlaşma sağlanan, devletin iki milletten oluştuğunu ifade eden Anayasa’nın tatbik edilmemesi üzerine; Irak KDP ve Başkan Mustafa Barzani’nin öncülüğünde sürdürülüyordu. Aynı zamanda da hareket, önemli lider ve karizmatik öncü kadrolara da sahipti.

Ne yazık ki KDP’de 1966 yılında ortaya çıkan ayrılıklar, bölünme ile sonuçlandı. İbrahim Ahmet ve Celal Talabani’nin öncülük ettiği parti grubu, KDP ve Başkan Barzani’ye karşı, muhalefet bayrağını açtılar. Bu muhalefet milli çıkarların sınırları içinde kalmadı. Kısa süre içinde, milli çıkar sınırlarını aştı; tehlikeli bir noktaya doğru evrimleşti.

İbrahim Ahmet ve Celal Talabani’nin ihtirasları giderek, onları savurmaya başladı. Bu grup, grup ve kişisel siyasi çıkarlarını, milli çıkarlarının üstünde fetiş bir şekilde tutarak, Baas Diktatörlüğünün yanında konumlandılar. İbrahim Ahmet ve Celal Talabani’nin bu konumlanması, siyasi bir konumlanma olmadı. Baas Diktatörlüğü ve Irak Merkezi Sömürgeci Yönetiminin yanında, silahlı olarak Kürdistan milli kurtuluş güçlerine karlı savaşmaya kadar işi vardırdı. Sahip oldukları, Baas Rejiminin donattığı “Selahattin Süvarileri adlı güçle Kürt milletine karşı savaşmayı sürdürdüler.

Irak KDP içindeki bölünme ve çatışma, Kürdistan’ın güneyindeki milli hareketi ve onun partisi olan SKDP’yi derinden etkiledi. SKDP, böylece tehlikeli bir bölünme dönemecine girdi.

SKDP’deki bu bölünme, Kürdistan’ın güneyinde düşmanlık tohumlarının ekilmesini sağladı. Bölünme tarafları arasındaki çatışma ortamını ve psikolojisini yarattı. Bu da halkta güvensizliğe ve milli hareketin zayıflamasına yol açtı.

Bu bölünme sonucu, “Suriye Kürtleri Demokrat Partisi”, “Suriye Kürtleri İlerici Partisi”; milli hareket ve siyaset sahnesinde boy göstermeye başladılar.

Kürdistan’ın batısındaki milli hareket ve örgütlenme bölünmesi bununla da sınırlı kalmadı. Ayrışma ve ayrılma başka boyutlar kazandı. Belli bir tarihten sonra, KDP’den yeni ayrılmalarla birlikte, “Suriye Kürtleri Sol Partisi”, “Suriye Kürtleri Halk Partisi” olarak yeni parti oluşumları ortaya çıktı.

Bu milli hareketi daha da zayıflattı ve kan kaybını artırdı.

ÜÇÜNCÜ TARİHİ DÖNEMEÇ: 1980 SONRASI ULUSAL HAREKET VE PKK’IN KÜRT ÖRGÜTLEMESİNİ PARÇALAMASI VE SURİYE’DEN ÇIKIŞ MANEVRASI VE PYD’NİN KURULUŞU…

Kürdistan’ın batısındaki kan kaybını ve tasfiyeyi geliştiren yeni bir tarihi dönemece girildi. Bu dönemeç, üçüncü tarihi dönemeç olarak tanımlanabilir.

Sömürgeci tüm devletlerin (İran, Türk, Irak) amacı, Kürt milletini tasfiye etmektir. Onu yapması olanaklı olmadığı için, Kürt milletinin bağımsızlık hareketini, buna öncülük eden örgütlerini tasfiye etmektir. Suriye sömürgeci devletinin amacı da, buydu. Ama bunu diğer sömürgeci devletlerde olduğu gibi, tek ve kendi başına yapması olanaklı değildi. Hareketi içerden tasfiye enstrümanlarını geliştirmeye çalışıyordu. İlk yaptığı iş, Kürdistan’ın batısındaki örgütlerin içine ajanlarını sokarak, örgütlerin gelişmesini engellemekti. Bu enstrüman yeterli olmayınca, kendine bağlı siyasi gruplar ve örgütler yaratmaya çalıştı. Bu da istediği amaca ulaşmasını sağlayamadı.

İşte tam da belirli bir aşamada aradığını buldu. Keklik kafese girdi; hem de hiçbir emek ve enerji harcamadan. Bu da PKK’nın Suriye’ye gelmesiydi. Suriye ile ilişkinin geliştirilmesi için gönüllü olarak meydanda oynamasıydı. Suriye, Kürdistan’ın batısındaki parti ve örgütleri tasfiye etmek için, PKK’yi egemenliği altına aldı. Onlara her türlü maddi ve manevi desteği sağladı. Silahla donattı. İstihbarat örgütlerini hizmetine soktu. Kürdistan’ın batısında örgütlenmesine izin verdi.

PKK da, Kürt liderlerini, örgütlerini karalamaya başladılar. Kürdistan örgütleri de, PKK’nın Suriye’nin hegemonyası ve koruması altında olduğunu bildiklerinden, onların tasarruflarına ve saldırılarına sesiz kaldılar. PKK’nın Kürdistan’ın güney batısında örgütlenmesine karşı çıkamadılar. Bir dönem sonra, istihbarat ve devletin diğer kurumlarının desteği, sağlanan maddi ve silah olanaklarından dolayı, Kürdistan’ın batısındaki birçok gencin PKK’ya üye, militan, mürit olması sağlandı.

PKK’ya silahlı mücadele başlatmasından sonra, Kürdistan’ın batısındaki gençleri PKK’ya kanalize etmek daha kolay oldu. Binlerce genç PKK’nın silahlı militanı haline geldi. 8000 kadar Kürt genci, Kürdistan’ın kuzeyindeki dağlarda katlettirildi.

Bu siyaset, PKK Liderinin Suriye’den çıkışı tarihi olan 1999 kadar sürdü.

PKK’nın sınırlı da olsa Suriye’den çıkarılması üzerine, strateji değiştirildi. PKK’ya doğrudan örgüt kurdurulması sağlandı. PYD, bu strateji sonucu kuruldu. Kurulduğunda da, “Kürt” ve “Kürdistan” ismini kullanmadı.

Suriye’nin usta politikası sonucu PKK’yı kullanarak Kürt milli hareketinde büyük parçalanmalara yol açtı. Onlarca örgütün kurulmasını sağladı. Böylece de milli potansiyelin parçalanması sağlandı, etkinliği kırıldı.

PYD, Suriye’nin Kürt milli hareket ve örgütlerini tasfiye etme amacına göre yapılandırıldı. Zaman içinde de PYD bu misyonunu oldukça iyi yerine getirdi. Emperyalist devletlerin de arkalamasıyla birlikte, bu işi profesyonelce yapmaya başladı.

DÖRDÜNCÜ TARİHİ DÖNEMEÇ: AYAKLANMANIN BAŞLARINDAN SURİYE REJİMİ KONUSUNDA İKİ TUTUM…

Bu tarihi dönemeç, Suriye’deki sivil ayaklanma ve iç savaş sonrası girilen keskin dönemeçtir. Bu dönemeçte, Kürdistan’ın batısında çok şey netleşti ve değişti. Kürdistan örgütlerinin demokratik ve milli tutumları ortaya çıktı. PKK/PYD’nin Baas Rejimi ve Diktatörlüğü yandaşı olduğu, açık bir gerçek olarak kamuoyu düzeyinde aydınlandı.

Suriye’de sivil ayaklanmanın başlamasından sonra, Kürdistan örgütleri, sivil ayaklanmayı ve ayaklanmanın, muhalefetin taleplerini destekledi. Kürdistan Örgütleri, daha federalizm konusunda ortak bir strateji üzerinde anlaşma ve stratejik uzlaşma sağlamadıkları dönemde de, ortak amaç birliğine sahip oldular. Bu amaçlarını da, netçe ifade ettiler. Amaçlarını şöyle kamuoyuna açıkladılar: Baas Rejimi ve diktatörlüğü tasfiye edilmeli. Baas Partisi fesih edilmeli. Devletin istihbarat örgütleri tasfiye edilmeli. Bütün toplumsal kesimlerin ve Kürtlerin siyasi partileri legalleşmeli. Legalleşen tüm partiler, demokratik seçimlere katılmalı. Demokratik, Çoğulcu, Çok Partili, Parlamenter bir sistem kurulmalı. Meclis’te halkın genel temsili sağlanmalı. Kürtler, Kürdistan’da egemen ve iktidar olmalılar.

Kürdistan Partileri, ENKS içinde örgütlenmeleriyle birlikte, bu amaçlarında genel anlamda bir değişiklik olmadı. Ama devletin federal devlet olarak yapılmasını, Kürdistan’da federe bölge ve yönetimin oluşması eklendi. Bu da kendilerinin amaç ve strateji netliğini sağladı.

PKK(PYD ise, Baas Rejiminin değişmesini talep etmedi. Suriye’deki demokratik muhalefeti ve sivil ayaklanmayı desteklemedi. Rejimi korumak ve onlar adına da Kürdistan’da vekâlet yapmak için silahlandılar. Başından itibaren, Rejime karşı olan Kürt milli muhalefetini ve Suriye demokratik muhalefetiyle bütünleşmesini engellemek için çaba gösterdi.

BEŞİNCİ TARİHİ DÖNEMEÇ: KÜRDİSTAN’IN BATISINDA HALKIN İRADESİNİN GASP EDİLMESİ, ÇİFTE DİKTATÖRLÜK VE İŞGAL…

Kürdistan’ın batısında, Suriye’de iç savaş genişleyip derinleştikçe, milli hareketin tutumu ile PKK/PYD’nin tutumu ve politikaları giderek netleşmeye, köklü anlamda farklılaşmaya başladı. Kürt Milli Hareketinin temsilcisi ENKS Suriye Rejimi ile bağ kurmazken, rejimin tasfiyesi için mücadele ederken ve Arap muhalefetiyle ilişki geliştirirken; PYD, rejim ile olan bağlarını güçlendirdi. Rejim tarafından daha sıkı bir şekilde korundu ve silahlandırıldı.

İç savaşta rejimin muhalefet tarafından sıkışmaya başlamasıyla birlikte, çok şey değişmeye başladı. İran, Rusya, Hizbullah, PYD rejimden yana doğrudan savaşçı oldular.

O aşamada, Suriye B planı denilen planını hayata geçirdi.

Kürdistan dışındaki bölgelerde muhalefete karşı etkin savaş yürütmek için, silahlı güçlerini Kürdistan’dan çekti. PYD’nin silahlı güçlerini Kürdistan’da kullandı ve halk üzerinde Baskı aracı haline getirdi.

Bu aşamadan sonra, Kürdistan’da çifte diktatörlük kuruldu. Baas Diktatörlüğünün emir komutasında, PKK/PYD Diktatörlüğü oluştu. Bu yeniden yapılanma ve çifte diktatörlükle, Kürdistanlıların iradesi gasp edildi. PYD, halk üzerinde büyük bir zulüm mekanizması oluşturdu.

PYD ile ENKS ve tüm Kürdistan örgütleri arasında çelişki büyüdü. Çatışmalara yol açtı. Kürt yurtseverleri, gençleri, Kürdistan partilerinin ve ENKS’nin üyeleri tutuklandı, öldürüldü, işkenceye tabi tutuldu.

Halkın bütün hak ve özgürlükleri gasp edildi ve ayaklar altına alındı. Hukuk tanımazlık, keyfi uygulamalar, başını aldı gitti.

Kürdistan, Kanton yöntemi ile daha fazla parçalandı. Önceleri, “rojava” diye anlamlı olmayan bir kelimeyle tanımlanan Kürdistan’ın ismi tümden değiştirildi. “Suriye’nin kuzey Bölgesi” diye tanımlandı. Bu tanımlama, Kürdistan’ın Suriye’ye ait bir bölge, farklı bir ulusun yaşamadığı bir ülke anlamına geliyor.

Kürdistan yeniden işgal edildi.

KÜRDİSTAN’IN ARAPLAŞTIRILMASI…

Suriye Sömürgeci Devleti’nin tarihi asıl stratejisi: Kürtleri Araplaştırmaktır. Bunun için iki yol/yöntem tayin etmiştir. Yollardan biri, Kürtleri asimile etmek; Kürtleri, Kürt olmaktan çıkarıp, Arap yapmaktır. İkinci yol, Arapları Kürdistan’a yerleştirerek, Kürdistan’ı Araplaştırmaktır. Bunun için 1965 yılında “Arap Kemeri” stratejisini tayin etti.

Ama her iki yöntemle de, Kürtlerin Araplaştırılmasını sağlayamadı. Siyaseti iflas etti,, stratejisi boşa çıktı.

Suriye’deki iç savaşta, savaşın doğallığından kaynaklanan nüfus hareketi gereği, PYD ve Rejimin teşviki ile Araplar Kürt şehirlerine gelip yerleşmişlerdir. Bulunduğumuz aşamada, Kürt şehirlerinde çoğunluğu Araplar oluşturmaktadır.

Bu durum oldukça sorunlu ve gelecekte çatışmalara, hem Kürt Arap Çatışmasına kaynaklık edecek bir gelişme olarak orta yerde durmaktadır.

Sonuç olarak diyebilirim ki: Kürdistan’ın batısındaki bu verisel temel gelişmeler Suriye’deki temel gelişmelerle sentezleştirildiği zaman: Çözümde köklü farklı çözüm projelerinin  devletlerin çıkar çatışmalarının yoğun olması, militarizmin kastlaşması ve yayılması gelecekte ARAP KÜRT, ARAP-ARAP, KÜRT-PYD, ARAP PYD ÇATIŞMASINA ZEMİN HAZIRLAMAKTADIR.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.