Kürdistan’da Petrol ve Ekonomik Kriz: 2013-2017 (1)

Kurd24

Aralık 2011’de ABD Irak’ta kalan son askeri güçlerini çekti. Dönemin Irak başbakanı Nuri El-Maliki ABD’nin Irak’ın iç işlerindeki dengeleyici rolünün son bulmasıyla beraber Dicle Operasyonlar Tugayı adında ağır silahlarla donatılmış, başbakanlığa bağlı bir gücü başta Kerkük; Şengal, Rabia ve Zummar olmak üzere Kürdistan’ın farklı yerlerine konuşlandırmak için adım atınca Kürdistan ve Irak arasında 2003 sonrası dönemde yaşanmış ilk askeri ve siyasi kriz patlak vermiş oldu. 2012 ve 2013 boyunca iki ordu Kerkük ve Rabia’da defalarca karşı karşıya geldi fakat karşılıklı askeri caydırıcılıkları krizin sıcak çatışmaya dönmesini engelledi.

 

Kürdistan üzerindeki askeri ve siyasi otoritesini yitirdiğini düşünen Irak hükümeti 2014 yılında Kürdistan Bölgesi’nin 2005 anayasasıyla belirlenmiş olan %17’lik bütçe payını bir daha ödenmemek üzere kesti. Bu ekonomik ceza, bölge hükümetini El-Maliki yönetiminin kuzey Irak siyasetinde geliştirmeye çalıştırdığı yeni otoriter düzene entegre etmeyi öngörüyorsa da Kürdistan yönetimini uzun zamandır planladığı ekonomik bağımsızlığı için adım atmaya da ikna etmiş oldu. Nitekim, bütçe payı kesilir kesilmez Erbil hükümeti denetimindeki boru hatları üzerinden bağımsız ham petrol satışına başladı. Irak tarafı “Kürtler Irak’ın petrolünü çalıyor” propagandasıyla birçok uluslararası mahkemeye başvursa da uzun yargı süreçlerinden pek bir şey elde edemeden geri döndü.

 

Kısa ama önemli bir not: Dicle Operasyonlar Tugayı’nın o sırada Musul ve Telafer’de olan komutanları IŞİD’in Irak’a saldırdığı 2014 yılının Haziran ayında Erbil’e sığındılar. Komutanların sivil kıyafetler ve tarifeli bir uçakla Bağdat’a gidişleri sağlandı, böylece Nuri El-Maliki’nin şahsi ordusunun öyküsü de son bulmuş oldu. Dicle Operasyonlar Tugayı’nın Irak’ın savunma mekanizmasına ne tür bir zarar verdiği ise bu yazının konusu değil.

 

Resmi raporlara göre Kürdistan Hükümeti Irak’tan bütçe payını en son 2013 yılında yaklaşık 12 milyar dolar olarak aldı. Kürdistan Parlamentosu Doğal Kaynaklar Komisyonu 2014 yılında yaptığı bir açıklamayla Kürdistan Hükümeti’nin 2005’ten 2014’e kadar sadece %12’lik bir bütçe payı alabildiğini, geri kalan miktarın farklı gerekçelerle kesildiğini duyurdu.  Aylık bürokratik giderleri ortalama 585 milyon dolar olan bölgesel hükümetin 2005-2014 arasında yaşamış olduğu hızlı ekonomik gelişme ise genel giderler çıkarıldıktan sonra geriye kalan aylık yaklaşık 400 milyon dolar ile sağlanmıştı. Bu hızlı gelişme 2014’ten sonra kademeli olarak yavaşladı ve halen devam eden ekonomik krizle beraber neredeyse durma noktasına kadar geriledi. 

 

Irak’ın Kürdistan’a ekonomik ambargo uygulamaya başlamasından altı ay kadar bir süre sonra IŞİD Suriye’nin kuzeyinden ve Irak’ın Anbar çölünden başlattığı saldırılarla Irak ordusunu 72 saat içinde 600 km enindeki bir bölgeden çıkarmayı başardı. IŞİD’in henüz erişemediği Kerkük, Beyci, Tikrit, Samarra gibi şehirlerden de Irak ordusu kendi kararıyla çekildi. (Kerkük valisi Necmettin Kerim’in anlattığına göre, Irak ordusunun Kerkük’ün batısından çekilmesi örgütün aynı bölgeye varmasından üç gün önce yaşandı.) Kürdistan Hükümeti’ne dahil tüm partilerin ortak kararıyla IŞİD’in Kerkük’e varmasından önce Peşmerge güçleri Kerkük’teki tüm askeri noktalara girerek hem şehri hem de çevresindeki petrol üretim tesislerini kontrol altına aldı. O dönemde Peşmerge ve Maliye bakanlıkları bugün muhalefette olan Goran Hareketi'ne aitti. Kerkük’e gönderilen Peşmerge güçleri de bakanlığın emriyle konuşlandırılmıştı. Kerkük’ün alınmasıyla beraber Kürdistan Hükümeti’nin petrol rezervleri 2014 öncesi hiç hesaplanmamış derecede yüksek bir orana ulaştı. Daha da önemlisi, Irak ordusunun ülkenin üçte birlik kısmından çekilmesiyle beraber Kürdistan ve Irak arasında herhangi bir karasal bağlantı da kalmamış oldu.

 

Kerkük petrollerinin Kürdistan Hükümeti’nin kontrolüne girmesi ve merkezi Irak hükümetiyle Kürdistan Bölgesi arasında karasal bağlantının kalmaması Irak’ı 2014’ün Aralık ayında Kürdistan Hükümeti ile ortak petrol satışı anlaşmasını imzalamaya zorladı. ABD ve Birleşmiş Milletler’in gözetiminde imzalanan anlaşma ile iki taraf birbirlerini eşit ticari ortaklar olarak tanıdılar. Anlaşma metni Kürdistan Hükümeti’nin Kerkük dahil tüm petrol üretim tesislerinden günlük toplamda 550 bin varil petrol üretmesini, üretilen petrolün Erbil-Ceyhan boru hattı üzerinden Kürdistan denetiminde taşınmasını, Irak’ın resmi petrol şirketi SOMO tarafından ihraç edilmesini ve bunun karşılığında merkezi hükümetin Kürdistan’a ait olan %17’lik bütçe payını ödemesini öngörüyordu. Lakin bu anlaşma hiç bir zaman uygulanamadı. Kürdistan Hükümeti SOMO’nun Kürdistan’daki üretimi denetlemesine anlaşma maddeleri arasında olmadığı için izin vermedi. Irak hükümeti ise günlük değişen petrol üretim miktarlarını sebep göstererek bölge hükümetine bütçe payını ödemedi. Neticede uygulanamamış olan bu anlaşmadan Kürdistan Hükümeti bağımsız petrol satışlarını resmileştirdiği için kazançlı çıkarken Irak hükümeti de Kürdistan’a ödemediği bütçe payını resmi bir anlaşma metninin uygulanmayan maddelerine dayandırarak kazançlı çıktı. İki taraf da kazandığı için kimse anlaşmanın gözden geçirilmesini ısrarla talep etmedi.

 

Kısacası, Dicle Operasyonlar Tugayı’nın kuzey Irak ve Kürdistan’da yaşadığı askeri başarısızlık, IŞİD’in Irak ordusunun tüm unsurlarını Bağdat’a kadar çekilmeye zorlaması ve 2014 yılında Kürt siyasi partiler arasında mevcut olan iş birliği Kürdistan Bölgesi’nin sınırlarını %40 oranında genişletirken petrol rezervlerini de üç katı kadar bir miktara çıkardı. Aynı yıl, modern tarihte ilk defa merkezi bir hükümet kendi bölgesel hükümetiyle uluslararası gözetimde ticari bir anlaşma imzalamak zorunda kaldı. Aralık 2014 anlaşması Kürdistan ve Irak’ı eşit taraflar olarak tanıyan bir metin olarak hiç bir zaman uygulanmamak üzere rafa kaldırıldı. Fakat tüm bu ekonomik ve siyasi kazanımlar Kürdistan Bölgesi’ni kısa tarihinin ilk ekonomik krizinden korumaya da yetmedi.

 

Kürdistan’daki muhalif parti ve örgütler bölge hükümetinin yaşadığı ekonomik krizi ‘maceraperest’ ekonomik bağımsızlık hayaline bağlarken, bölge hükümeti yayımladığı rakamlarla yaşanan krizin bir doğum sancısı olduğunu savunuyor. Bu rakamları ve olası senaryoları önümüzdeki haftanın yazısında tartışacağız.

 

  • kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.