Bedel bizden

Kurd24

Donald Trump bu yılın Ocak ayında Amerika Başkanı seçildiğinde, seçim süreci beyan ve tutumunu göz önüne alarak Çekçe, Slovakça vb. dillerde yayınladığım analizlerimde ya bu adamı öldürürler ya da siyaseten felç ederler demiştim.

Birinci ihtimalim daha hayata geçirilmedi. Ama ikincisi o Beyaz Saray'a adımını attığı ilk andan itibaren devreye girdi.

Trump’un iç siyasette almak istediği her karar belli merciler -bazen mahkemelerce, bazen senatoca- tarafından yok sayılarak gülünç duruma düşürüldü. Dış siyasette ise onun hali daha vahim. Dünyanın en büyük gücünün dünyanın diğer yörelerinde 20 Ocaktan günümüze kadar düşürüldüğü çıkmazlar bu yazıyı aşar.

Trump’un dış siyasetinde düşürüldüğü çıkmazın en ağır bedelinin faturası Kürtlere- var olup olmamak gibi ağır bir faturayla-çıkarıldığı için Ortadoğu üzerinde durayım.

Trump Başkan seçilme sürecinde tümüyle radikal İslam’a (biraz radikal olmayanlara da) ulusal savaş açacağını beyan etmişti. Ama başkan seçildikten sonra Dışişleri Bakanlığı'na Rex Tiilerson’u getirmek zorunda bırakıldı. Yani tüm öğrenim ve kariyerini « Exxon Mobil»e borçlu ve bu şirket bünyesinde geçirmiş, şekilenmiş bir şahsiyete.

Kimler devreye girdiyse O, Obama’nın DAİŞ'le savaştaki çok özel temsilcisi Brett McGurk’u yerinde bıraktı. Brett McGurk, Trump’ın özel temsilcisi olarak görevine daha fazla yetkiyle donatılmış şekilde devam etti. O Brett McGurk ki Eylül 2001 saldırısından sonra geliştirilen Bush ve akabinde Obama’nın suni mezhebinden olanların dünyasına karşı Şii mezhebinde olanları güçlendirme doktrinin sahadaki koordinatörüydü.

3.güç olarak sahada Pentagon’un ona bağlı silah sanayisi vardı ve onlar kendi doğruları yönünde hareket ediyorlardı. Tüm bunların yanında 2002-2003 yılından itibaren Bush-Obama anti Sunni mezhebi doktrini çerçevesinde şekillenmiş CIA’nın sahadaki uzmanları.

Farklı ekol ve sermaye gruplarının Trump’ın en yakın ekibinin yaratmak istediği yeni bir doktrinle çelişen bazı noktalarda yakınlaşan kendi başına temel de birbiriyle bazen zıtlaşan projelerini uygulamada ısrarlılar.

Tüm bu güçlü birbirine çoğu kez zıt konseptlerle sahayı şekillendirmek isteyen kurumlar arasında sıkışmış bir Trump’ın Amerika Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster!

Rex Tillerson petrol ve Amerikan silah sanayisinin çıkarlarının sahadaki elçisi ve ilk hamlesi, ilk ki Trump’on ilk yurtdışı seyahatininSuudi Arabistan’a yapması ve bu seyahat sırasında imzalanan yüz milyarı aşkın silah satış sözleşmesi, basına yansımayan petrol konusundaki ikili "harmoni".

Rex Tillerson görevde kalırsa, kaldığı sürece Amerikan dış siyasetinin fosil enerji ve silah sanayisinin çıkarlarıyla renkleneceği kesin. Bu verinin ışığında Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Kürdistan’daki referandum ve akabinde yaşananlar karşısında aldığı Kürdler açısından olumsuz tavrı izah edilebilinir.

Kürdistan idaresinin birkaç ay önce Rus enerji devi Rosneft’le yaptığı sözleşmeyi Tillerson nasıl hazmetti sorusunun cevabını bakanlığının tavrında okumak mümkündür. Brett McGurk gibi sahada kendi başına Amerika adına hareket eden bir oyuncuya- temsil ettiği ekol göz önüne alınarak- bakıldığında Bağdat ve İran’ın yanında Kürdlere karşı sadece tavır değil bazı güçleri de harekete geçirmiş olmasında şaşılacak bir şey yoktur.

Daha bir harmoniye girmemiş, girmemesi için Amerika’daki farklı güçlerin birbiriyle çelişen farklı doktrinlerinin sahaya yansımasının ağır faturasının bedelini bugün Kürdler ödüyorlar.

Bu ve diğer veriler ışığında bakıldığında insanın keşke referandum bir yıl sonra yapılsaydı, yani Trump’ın kendi projesini Amerikan yönetiminde uygulamaya geçirebileceği kadroyu görev yerlerine yerleştirdikten sonra gerçekleşmiş olsaydı diyesi geliyor.

Kürt referandumu belki Trump ve ekibine Amerika’nın içine düştüğü siyasi çıkmazı sonlandırılması için motivasyon ve güç vermiş de olabilir. Amerikan yönetimi içindeki savaşın en ağır bedelini günümüzde Kürtler ödüyorlar. Amerikan kamuoyunca görülmemesi mümkün olmayan bu bedel Amerikan yönetimindeki iç savaşı sonlandırmaya yetebilecek mi?

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.