İstanbul’da seçim yenilenir mi?

Kurd24

31 Mart seçimlerinin sonuçlarına itiraz etme, bir bakıma, günlük siyaset etme ya da siyasete bu koşullar içinde yön verme rutininin en önemli parçası olmayı başardı. Türkiye siyasetini İstanbul seçimleri üstünde kilitleme çabası, sadece yerel ve lokal bir sorunu çözme gayretini çoktan aşmış durumda. Önce bana kadar gelmeyi başaran duyumlardan söz ederek meselenin vehametini biraz daha görünür kılmaya çalışayım. Bana anlatılanlar doğru ise AK Parti kurmayları, seçimi yenileme kararını çoktan almış vaziyetteler. Ve yine bana anlatılan bilgi ve duyumlar doğru ise muhalefet, böyle bir durumda seçimlere katılmama, seçimleri boykot etme kararı almış durumda.

İfade edilen şu: Meral Akşener’in önerisine Kılıçdaroğlu da katılmış ve ikili birlikte, Saadet Partisi’ne yaptıkları taziye ziyareti sırasında sorunu Karamollaoğlu ile paylaşmış ve Karamollaoğlu da bu önerinin arkasında duracaklarını beyan etmiş.

Siyasetin mutfağında bu ve buna benzer siyasi manevraların hararetle tartışıldığını bilmek için kahin olmaya gerek yok. Söz konusu senaryoların, hakiki siyaset hatlarına dönüşüp dönüşmeyeceğini önümüzdeki günlerde elbette göreceğiz.

Aslında yukarıda kabaca altını çizdiğim senaryo, Türkiye’nin başına gelebilecek en etkili dehşet senaryolarından biri olur. İktidar ve muhalefetin “oyunun kuralları” konusunda ihtilaf yaşayıp, taraflardan birinin “oyundan çekilmesi” çok ciddi bir meşruiyet krizini tetikler.

Sandık sonuçları, milli irade ve siyasi sistemin toptan bir meşruiyet krizi seline kapılması, kelimenin tam anlamıyla bir “toplumsal afet durumu” yaratır. Bu siyasi selin nerede duracağını hiç kimse kestiremez.  Bu son derece tehlikeli siyasi konjonktürün, bütün toplumsal ön kabuller ve mutabakatların dibini en kökten oymaya aday olacağı açıktır.

Türkiye siyaseti böyle bir kumarı oynar mı? Doğrusunu söylemek gerekirse, her şeye rağmen bu kumarın masaya sürüleceğinden emin değilim. Bindiği dalı kesmek olarak ifade edebileceğim söz konusu senaryo, aklı ciddi biçimde aradan kovmadan sahne alamaz. Çünkü bu senaryonun kazananı olmaz. Herkesin kaybettiği bir oyun sadece siyasetin doğasına aykırı değil, aklın ve mantığın kurallarına da aykırıdır.

Bugün kontrollü olarak sürdürülen siyasi gerilimin, bana göre basit bir mantığı var. Birincisi AK Parti, vuruşa vuruşa çekilmek niyetinde. Bunun nedeni de şu; yenilginin belleklerde geçmiş zafer duygularını, kemirmesine izin vermemek. Mevcut yenilgiyi, zaferin büyüsünü bozarak sıradanlaştırmak ve toplumsal tabanı diri tutup, herkesi yenilginin olası sonuçlarında korumaktır. Halihazırda siyasal sistemi 2023 yılına kadar kontrol etme imkanını elinde bulunduran siyasi irade, seçimleri yenileme kumarını oynamaya yanaşmaz. Bana kalırsa AK Parti “ramak kala” siyasetini ustalıkla sürdürüyor.

İkinci amaç da mazbataların verilmesiyle birlikte başlayacağı öngörülen meşruiyet tartışmasının hızını şimdiden kesmektir. Muhalefetin zaferi siyaset sahnesine gerçek manada sürme imkanının bağlı olduğu stratejik amaç, meşruiyet tartışmasının temposu olacaktır. Bu temponun hızı ve enerjisi ancak zaferi siyasi gündeme taşıyabilir ve zaferin sonuçlarını siyasileştirebilir. AK Parti kurmayları ve siyasi aklı bu tehlikenin farkında. Üstelik bu bağlama oturmuş “meydan okumaların” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nezdinde yankı bulma olasılığı da yüksektir. Karakter olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan okumalara sessiz kalamayacağı da biliniyor.

Dört yıl daha ülkeyi yönetme imkanı orta yerde bir veri olarak duruyorken, İstanbul seçimleri üzerinden Türkiye’yi erken seçim atmosferine sokmak aklı selim bir siyaset olamaz. Benim öngörüm İstanbul’da seçimlerin yenilenme ihtimaline dayanmıyor. Risk çok büyük.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.