Suriye’de işler kızışırken

Kurd24

Suriye’de tam 8 yıldır trajik ve felaket bir durum yaşanıyor. Gelişmeler, akıl almaz bir hız ve dramatik bir çizgide ilerliyor.

Suriye vatandaşlarının; Arapların, Kürtlerin, diğer azınlık topluluklarının iradesi devre dışında, askıya alınmış durumda. Suriye halklarının kaderi üzerinde büyük devletler, büyük devletlerin destekledikleri güç odakları söz sahibi. Bu büyük devletler, onların destekledikleri kural tanımaz, barbar, ölüm sevici güç odakları, Suriye halklarının kaderleri üzerinde karar verdikleri zaman da kendi kaba çıkarlarına göre hareket ediyorlar.

Bütün bu gelişmelerin ve ortaya çıkan sonuçların nedeni; iktidarı küçük bir azınlıkla yöneten Baas diktatörlüğü rejimidir. Sivil ayaklanmalar başladığı zaman vatandaşın ekonomik talepleri yerine getirilmiş, yolsuzluğun önüne geçilmesi için garanti verilmiş, gelir adaletsizliğin düzletilmesi için çaba gösterilmiş, memleket kaynaklarının vatandaşlar, ulusal ve etnik topluluklar arasından eşitçe paylaşılması benimsenmiş olsaydı, bugünkü dehşet tablosu ortaya çıkmazdı.

Oysa en başta yapılacaklar oldukça kolay, insani, demokratik şeylerdi. Vatandaşların siyasi parti kurma, siyaset yapma özgürlüğü, özgürce seçimlerin yapılması kabul edilmiş ve parlamenter çoğulcu sistem benimsenmiş olsaydı; Kürtlerin ve diğer azınlık topluluklarının milli hakları tanımış olsaydı,  Suriye’de bugün değişik milletlerden insanların çektiği acıyı çekmeye gerek kalmayacaktı.

Geldiğimiz aşamada, ne yazık ki iç savaş eski şiddetini kaybetmiş olmasına rağmen, sorunlar daha da karmaşıklaşarak yeni bir aşamaya gelmiş durumda.

Suriyeli vatandaşlar, o kadar çaresiz durumdalar ki, “denize düşen yılana sarılır” misali, çözümden yana olmayanlardan bile medet umar hale gelmiş.

Son günlerde, ABD Başkanı Trump’ın T.C. Devleti Başkanı ile görüşmesinin ardında, Suriye’de askerlerini çekmesine kararı vermesi, birçok kişi ve çevrede yeni bir çözüm umudunun yeşermesine, çatışmaların azalacağı inancına yol açtı.

Oysa gerçek durum bu değildi. ABD’nin Suriye’den çekilmesinin, yeni çatışma alanlarını, yeni denklemleri, yeni ittifakları, karmaşık siyaset tarzının ortaya çıkaracağını; Suriye’deki verili durum, devlet ve güç odaklarının konumu analiz edildiği zaman hemen görülebilir bir gerçekti.

Aradan uzun bir zaman geçmeden, Suriye’de yeni gerçekler görünmeye ve gün yüzüne çıkmaya başladı.

ABD’nin konuya ilişkin tutarsızlığı, askerini geri çekmesinin başka bir arkaplanı olduğunu ortaya koymaya başladı. ABD, T.C. Devleti ile anlaşma sağlandığı verisini sundu. Bu anlaşmayla, T.C. Devleti’ne Kürdistan’ın batısında operasyon yapma geniş olanağını sunar görünürken, PKK/PYD’nin yeniden eski yuvasına döneceğini, PKK/PYD’nin Suriye rejimi ile hemen temasa geçeceğini, rejime büyük tavizler vererek kendisini güvenceye alacağını bile bilir durumdaydı. Bu hesabın sonucunda, PKK/PYD daha Suriye rejimi ile ilişki aşamasında iken, Menbiç’e Suriye bayrağı çekmesi, Suriye, ABD, T.C. Devleti, muhalefeti bir savaşa sürükleme riskini taşıdı.

PKK/PYD hakkında arkadan gelen açıklamaları, ABD ile T.C. Devleti’ni yeniden karşı karşıya getirdi. İlişkilerin eski “olumsuz” noktaya gideceği riskini ortaya koydu.

T.C. Devleti, ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle kendisine büyük alan açtığını düşündü. Çekilme ile birlikte Kürdistan’ın batısına operasyon yapma ve işgal etmesinin daha olanaklı ve kolay olacağının hesabını yaptı.

Bazı Cumhuriyetçi senatörlerin önce birlikte yaptıkları açıklamalar, daha sonra bu senatörlerin, ABD Başkanı Trump’la Suriye’den çekilme kararı, DAİŞ’e karşı mücadele, Kürtler ve PKK/PYD konusuyla ilgili görüşmelerinden sonra yaptıkları açıklamalar, T.C. Devleti’nin canını sıkmış olsa da bu açıklamalara öncelikle kulak tıkadılar, duymazdan geldiler. Ama arkasından Trump’ın, “Suriye’de Kürtleri korumaya devam edeceğiz” açıklaması, T.C. Devleti’nin canını hayli sıktı. ABD Dışişleri Bakanı’nın, “ABD, Türklerin Suriye'de Kürtleri kıyıma uğratmamasını güvence altına almaya çalışıyor” açıklaması, T.C. Devleti için büyük bir şok oldu diye düşünüyorum.

Bütün bunlara rağmen, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, aslında daha önce bu konuda yaptığı açıklamalar, son zamanlardaki çelişkili ve tutarsız açıklamaları, Suriye üzerinden İran’a karşı operasyon avantajını kaybetmesini görmemesi, Suriye konusunda bir stratejiye sahip olmadığını gösteriyor.

Bunun yanında ABD çekilirken, Suriye’de rejimi, Rusya, İran ve Türkiye’yi hâkim hale getireceği, Suriye’nin kaderini bu devletlerin eline verdiğini görmeme siyasi körlüğü de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu.

ABD aynı zamanda T.C. Devleti’nin İran ve Rusya ile karşı karşıya gelmesinin şartlarını olgunlaştırdı. Bu durumu açığa çıkaran gelişmelerden biri, test ve sınav niteliğindeki gelişme, Menbiç’e Suriye askeri güçlerinin girdiğine dair haberlerden sonra Rusya’nın yaptığı açıklamada aramak gerekir.

T.C. Devleti, ABD’nin çekilmesinden sonra, ABD ile kendi aralarındaki anlaşmaya göre Menbiç’e kolaylıkla gireceğini düşünürken, Rusya’nın, “PKK/PYD’nin egemen olduğu alanlara Suriye rejiminin girmesi ve kontrolü ele geçirmesinden memnunuz” açıklaması, ABD sonrası işlerin T.C. Devleti için hiç de kolay olmayacağını ortaya koydu.

T.C. Devleti bunu bildiğinden, ABD’nin çekilme kararından sonra Kürdistan’ın batısında operasyon ve diğer bütün işlerde İran ve Rusya ile koordineli çalışmaları gerektiğini hemen açıkladı. Bunun için Dışişleri Bakanı’nın başkanlığında güçlü bir heyeti Rusya’ya gönderdi. Rusya ile görüşmeleri sonucunda, Suriye’de terör örgütlerini tasfiye etme konusunda anlaştıklarını ifade etmelerine rağmen, detaylı açıklama yapmamaları, işlerin çok yolunda gitmediğinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Bütün bu nedenler alt alta ve üst üste konulup analiz edildiğinde, T.C. Devleti’nin Suriye’deki işlerinin kolay olmadığını, Kürdistan’daki operasyon için rahat olmadıklarını, generallerin bu konudaki farklı görüşlerinden de anlaşılmaktadır. Bunun yanında T.C. Devleti bünyesinde bir seçim hazırlığı var, bu konuya da kilitlenmek, dışarıdaki bazı işleri kaçınılmaz olarak ertelemeyi gündeme getirmektedir.

Rusya’nın işi de, T.C. Devleti’ne karşı zor. Çünkü Rusya bir yandan T.C. Devleti’nin Suriye’de güçlü hale gelmesini istememesine rağmen, diğer yandan T.C. Devleti ile ittifakını sürdürmeyi, onu NATO’dan ve ABD’den uzak tutmayı kendi devlet çıkarları gereği istiyor. Ayrıca T.C. Devleti ile arasında ciddi askeri ve ekonomik anlaşmalar var.

ABD’nin Suriye’den çekilmesinden sonra Rusya, İran ve Suriye rejiminin daha güçlü ve tek egemen güç haline geleceği açıktır. Hiç şüphe yok ki İran durumdan herkesten daha fazla memnundur. ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, Suriye’nin İran’a karşı bir üs olarak kullanılmaması anlamına gelmektedir.

PKK/PYD’nin, T.C. Devleti tehlikesine karşı, Suriye rejiminin kontrolüne geçerek, ABD desteği ve daha önce kendisinin desteği ile PKK/PYD’nin egemen olduğu şehirleri ve özellikle de Kürdistan’ı yeniden kontrolüne ve egemenliğine alma avantajını yarattığı gerçeği var. Bu durumda, T.C. Devleti’ne karşı itirazı da güçlü olacak. T.C Devleti’nin hem işgali altında olduğu alanları, hem de yeni işgal alanlarını elde etmemesini daha güçlü bir şekilde isteyecek ve engelleyecek konuma gelecektir.

ABD’nin çekilmesi koalisyon güçlerini, Mısır’ı, Suudi Arabistan’ı ve BAE’yi de zor duruma sokacaktır.

Bütün bu analizim gösteriyor ki, Suriye’de sular durulmayacak ve çatışma ortamı kızışacak.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.