Azu Dağları’nı Nasıl Kaybettik?

Kurd24

Türk ulus inşasının en önemli ayaklarından biri de yerleşim yerlerinin değiştirilen isimleridir. 1925 yılında başlayan uygulamayla yaklaşık 30 bin yerin ismi Türkçeleştirildi. Alakalı alakasız onbinlerce isim, sınırları yeni çizilen devleti Türkiye olarak oluşturmanın, bunun içine de Türk’e dair bir tarih ve coğrafya yaratmanın sembollerine dönüştürüldüler.

Bu, bir kültürel soykırım olarak mevcut yerleri tarihlerinden koparmanın bir adımıydı. Zira Türkiye’deki yer adlarının orijinalleri, açık bir şekilde Türk öncesi tarihin ve Türkçe öncesi dillerin, etnik ve siyasi kimliklerin şaşmaz delilleriydi.

Özellikle Kürdistan’ın kuzeyinde binlerce yıldır korunan, dini-tarihi-arkeolojik bir bağlamı olan isimler bir çırpıda yok edilerek bir ülke köksüzleştirildi. Bu adım aynı zamanda ileride tarihini yazmak isteyecek Kürtleri de onomastik ve toponimiyi kaynak olarak kullanamaz, geçmişiyle bir bağ kuramaz hale getirdi.

Bir örnekle meseleyi açmak gerekir.

Asur kralı I. Tiglath Pilaser (M.Ö 1115-M.Ö. 1076), Kürdistan’a yaptığı işgal hareketleri ile ilgili tuttuğu zafer silindirinde Kurtie halkından ve Azu Dağları’nda onları uğrattığı hezimetten bahseder. Bu kayıt, Kürt isminin geçtiği ilk belgelerden biri olması hasebiyle mühimdir. Aynı zamanda tarihsel Kürdistan’ın sınırları ve o zamanki isimlendirmeler konusunda da oldukça detaylı bilgiler içerir.

1923’te bu belgeye değinen İngiliz Assurolog G. R. Driver, (bkz: The Name Kurd and Its Philologiacal Connexions, The Journal of the Royal Asiatic Society of Great Britain, No: 3, Jul. 1923, 393-403) tarihsel Azu’nun yerinin kesinlikle modern Hazzu (Hazzo / Hezo. 1926’da nahiye, 1936’da Siirt’e ilçe yapılan Kozluk) olduğu bilgisini verir. Fakat silindirden anlaşıldığı kadarıyla Azu, bir merkezden öte bir coğrafyanın, sıradağlarla çevrilmiş bir bölgenin adıdır.

Driver’ın belirlemesinden de hareketle Hazzo’nun kuzeyinden geçen dağları takip etmekte fayda vardır. Van üstü ve Hakkari Dağları’ndan kuzeyde Mercan Dağları’na çıkan ve güneye bir yay gibi kıvrılıp inerek Malatya Dağları’nı oluşturan hattın üzerinde Azo’nun izlerini aramak gerekir. Nitekim hemen Hazzo’nun 50 km. kuzeyinde ve bahsettiğimiz dağ hattının tam üzerinde Hazro adıyla bir yerleşim yeri daha vardır. Driver gibi bir kesinlikten bahsedecek olsak burasının Azu olması daha gerçekçidir. Belirlediğimiz dağ hattının doğusunda Bitlis’in Hizan (kimi kayıtlarda Hazûn) ilçesinin bulunması da yine şaşırtıcı değildir. Fakat 1928’de değiştirilen köy adları listesine bakıldığında Azu ile ilgili isimlerin sadece bu hat üzerinde sıralandığını görürüz.

Doğudan batıya doğru, bu isimler şöyle.
Ağrı Taşlıçay’a bağlı Azî köyünün adı 1946’da Azi Komu olarak, 1968’de ise Yeltepe olarak değiştirildi. Eleşkirt’e bağlı Azrail köyünün adı 1928’de Güvendik yapıldı.
Muş’ta Azakpûr adında iki köy var. Birisinin adı 1928’de Oğulbalı olarak değiştirildi. Pûr sözcüğü Mukriyanî ağzında hala oğul anlamına geliyor ki Kurmancî hali kur şeklindedir; yani köyün ismi Azak-oğlu. İkinci Azakpûr’a ise 1946’da Özdilek adı verilmiş. Malazgirt’e bağlı Azo adlı köy yakın zamana kadar Êzdî’ydi ve burada bu dinin büyükleri yaşardı, sonra Sünnileştiler; belki de bu yüzden 1928’de Erence adı verildi. Manai Kürtleri’nin krallarından birinin adının Azo olduğu da unutulmamalıdır.
Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Azgor köyüne ise 1928’de Yığınkaya adı verildi. Gor sözcüğü Kürtçe’de mezar, mezartaşı, dikit taş anlamlarındadır. Karşılaştırma için Aligor, Digor, Xirbegor isimlerine bakılmalı.
Bingöl’de 5 yer bulunmakta. Azakpert, Bingöl’ün Adaklı ilçesinin eski adı. Türkler, z-d değişiminden faydalanarak Azak’ı Adak yapmışlar. Pert sözcüğünün, Ermenice kale anlamına geldiğini biliyoruz, yani Azak Kalesi demek. Azaklar kim peki?  Azgilîr ise Genç’e bağlı ve 1946’da ismi Geyikdere olarak değiştirilmiş; Azk / Ask, Kürtçe’de geyik demek. Bu yeni ismi veren bu ses benzerliğinden yola çıkmış olmalı. 1928’de ismi Sudurağı olarak değiştirilen Azîzan ise aynı isimli aileden alıyor ismini. Bedirxan ailesi de Xaldî aşiretinin Azizan kolundandır. İsmin İslamlaşma dönemi ile birlikte Az’dan Aziz’e dönüşü irdelenmelidir (Yine Êzdîn isminin İzzeddin’e dönüşmesi de). Arapça’daki Aziz kelimesinin Medlerin yönetici ruhbanları olan Az’lardan kökenini aldığını biliyoruz (Karşılaştırma için bkz: Azi, Azdî-Êzdî, Aziyan, Azi Dehak, Aza-y, Ber-Azî). Aznafer köyünün adı ise 1928’de Doğankaya olarak değiştirilmiş. Az kelimesinin bir anlamı da Êzdilerdeki tavusa gönderme olarak “kutsal kuş” demektir. Aznavur, Kürt mitolojisinde Doğan ile betimlenen bir kuştur ve Ezdi sancaklarının başında bu adla kuş figürleri bulunmaktadır. Aznafer ve Aznavur arasındaki ses benzerliğini bir tarafa bırakarak soracak olursak köyün Türkçe adı neden Doğankaya olmuştur?
Bingöl yöresindeki en ilginç değiştirme ise ünlü Az köyüne yapılmış. Bu köyün yakın bir zamana kadar Zaza aşiretlerinin büyüklerine ev sahipliği yaptığı bilinmekte. Onları tarihten silme girişimi, Gewderê, Spênî ve Az köylerini aradaki mesafeye rağmen birleştirerek Üçyaka adını vermekle devam etmiş. Az kelimesi bu köyde herhangi bir takı almadan günümüze kadar ulaşmış.    
Dersim’de Azgilar köyünün ismi 1928’de Azkiler, 1946’da Azkılar ve ardından da Güneycik olarak değiştirilmiş. 
Adıyaman’daki Azikan (Azolar) köyünün adı 1960’ta Azko, 1968’de ise Yazıbaşı olarak değiştirilmiş. Azo isminin Yazı’ya dönüştürülmesinin bir benzeri de Siirt-Pervari arasındaki Azo adlı dağın isminin Yazı Dağı olarak değiştirilmesidir. Êzdî Kürtlerde erkek çocuklara verilen Azo ismine karşılık kız çocuklarına Yazê adı verilmektedir.
Elazığ’daki Azîzan köyü Demirli, Maraş’ın Azîzin köyü ise Yağmurlu olarak değiştirilmiş ve Kürdistan’ın kuzeyinde Az ismini taşıyan veya içeren bütün yerleşim yeri adları yok edilmiştir.

Görüldüğü üzere bahsettiğimiz dağ hattı üzerinde hala zafer silindirinde geçen Azu Dağları’nın devamı sayılabilecek, en azından aradaki tarihsel ve kültürel bağı açıklayabilecek onlarca isim vardır. Türklerin bunu değiştirmesindeki temel amaç bu bağı ortadan kaldırmaktır ve bu durum, kendi pencerelerinden kaçınılmazdır. Fakat belirtmek gerekir ki bu tutum, köksüzlük üzerine kurulabilecek bir kimlik için tamamıyla tutarlıdır. Oysa olan Kürt tarihine olmaktadır ve bizim tarihimizi kaybetmemiz egemen olanın umurunda değildir.

Fakat Türk modernleşmesini ve ulus inşasını örnek alanların da benzer saiklerle son yıllarda Kürdistan’daki yerleşim yerlerine yeni isim uydurma çalışması veya modern Kürtçe’ye çevirmek için Kürtçe olsun ya da olmasın antik isimleri değiştirmesi, mevcut Kürtlerin ve Kürdistan’ın, tarihsel Kürtler ve Kürdistan ile aralarındaki bağı bozduğunu belirtmek gerekir.

Türklerin kendilerine bir tarih yaratmak için ustaca yaptıkları şey, bizimkilerin beceriksiz zihinlerinin elleriyle yapıldığında bir tarih yaratmak yerine varolan tarihi öldürmeye dönüşüyor.

Son zamanlarda çokça karşıma çıkan bu duruma dair örnekleri bir sonraki yazıya bırakarak iyi bayramlar diliyorum.