16 Nisan’a Giderken Kürtler ve AKP-HDP Dışındaki Partiler

Kurd24

2002’den beri yapılan yerel ve genel seçimler ile halk oylamalarını yakından takip etmeye çalışıyorum. Bazen araştırmalar yaparak bazen de salt kişisel gözlem yetinerek seçimin öncesini ve sonrasını anlamaya gayret ediyorum.

 

Eğer bana “Bu 15 yıllık süre zarfında bölgede heyecanın en yüksek olduğu seçim hangisiydi?” diye sorarsanız size iki tane adres gösteririm. Biri, 2007’deki genel seçimleriydi. Diğeri de 2015’deki (7 Haziran) genel seçimlerdi. 2007’deki heyecan çift taraflıydı: Bir taraftan HDP geleneği 16 yıllık aradan sonra bağımsız adaylar yoluyla parlamentoya girmeye çabalıyordu. Mümkün olan en fazla adayı Meclis’e göndermek için oy dağılımını iyi yapmak ve seçmeni doğru yönlendirmek gerekiyordu. Bu yüzden saha son derece hareketliydi. Diğer taraftan da Erdoğan, 2005’de Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı açıklamayla Kürt meselesinde yeni bir sayfa açmış ve inisiyatifi ele almıştı. AKP’li adaylar bunun verdiği moral ve güçle alanda seferberlik halindeydi.

 

7 Haziran’daki hikaye ise, dimağlarda taze zaten. HDP parti olarak seçime girme kararı vermişti. Seçim barajını yıkmak hedefindeydi. Çözüm sürecinin yarattığı bir rahatlama vardı. Meydanlar kıpır kıpırdı. Dağda taşta, ovada bayırda, köyde şehirde, hemen her yerde kalpler siyaset ile atıyor, muhabbetler seçim barajından girip tek parti ya da koalisyon hükümetinden çıkıyordu. Bayraklar, flamalar, şarkılar, türküler her yanı kaplıyordu. Öylesine bir coşku vardı ki, bir daha böylesine coşkulu bir seçim kampanyası daha görür müyüm, pek emin değilim.

 

Peki, “Ya en soluk seçim hangisiydi?” diye sorarsanız, o vakit tereddütsüz size 16 Nisan’da yapılacak olan halk oylamasını işaret ederim. Çeşitli vesilelerle bölgede birçok kente gitme fırsatı buldum. Hiçbir yerde bir referandum canlılığına rastlamadım. Türkiye’nin Batısında da öyle aman aman bir canlılığın olduğu söylenemez ama buralarda tam bir kayıtsızlık hakim. Ortada yakın zamanda hükümet sistemi değişikliğini içeren bir referandum yapılacağına dair bir emare görmenin imkanı yok. 

 

Dostlar alışverişte görsün!

 

“Evet” ve “hayır” cephesini oluşturan partiler herhangi bir kampanya yürütmüyorlar. Yaptıkları etkinlikler de genelde “dostlar alışverişte görsün” modunda. Sivil toplum örgütleri, tabii ki OHAL’in de etkisiyle, sahadan elini eteğini çekmiş vaziyette. İnsanlar konuyla alakadar görünmüyorlar. Her daim “aşırı politik” olmakla tarif edilen bölgede, politik gündemin en ehemmiyetli mevzuuna dönüp bakanların, onun hakkında bir-iki kelam edenlerin sayısı oldukça sınırlı.

 

Ortama çöken sessizlik ve ilgisizlik var. Bu da Kürtlerin 16 Nisan’da hangi yönde tercih kullanacakları konusu çeşitli ihtimallere açık hale getiriyor. Daha önceki iki yazıda AKP ve HDP’ye oy veren Kürtlerin tavırlarına dair araştırma ve analizlere değinmiştim.[1] Çünkü 2002’den ve –özellikle de 2007’den- beri Kürtlerin kahir ekseriyetinin oyları bu iki partide toplanıyor. Son iki seçimin sonuçları tabloyu daha net görmemizi sağlayabilir:

 

7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP, Doğu Anadolu’da % 36.2, Güneydoğu Anadolu’da % 33. 8 oy aldı. Aynı seçimde HDP’nin oy oranı Doğu Anadolu’da % 43, Güneydoğu Anadolu’da % 48.4 oldu. Aradan beş aylık bir süre geçtiğinde oylarda ciddi bir dönüşüm oldu. 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP oylarını Doğu Anadolu’da % 48’e, Güneydoğu Anadolu’da ise % 46’ya çıkarttı. Buna karşılık HDP’nin oyları Doğu Anadolu’da % 35’e, Güneydoğu Anadolu’da da % 41.5’e geriledi.[2]      

 

Kürtlerin mevcut siyasi dağılımını radikal bir dönüşüme uğratacak bir dalga ufukta görünmüyor. Dolayısıyla kaba bir hesapla Türkiye’deki Kürtlerin % 80-85’inin AKP ve HDP’de siyasi bir gelecek aradıkları söylenir. 16 Nisan öncesinde her iki partinin Kürt tabanında da bazı rahatsızlıklar ve kararsızlıklar olsa da, araştırmalarda seçmenlerin -esas itibariyle- partileriyle örtüşen bir tutum aldıkları görülüyor.

 

82 Anayasasının ömrü uzatılmamalı

 

Peki, geride kalan Kürtler ne yapacaklar? Onlar nasıl hareket edecekler? Bu grupta mütalaa edilebilecek Kürtlerde iki tavır gözlemlemek mümkün: Bir kısmının (HÜDAPAR ve KDP Türkiye İnisiyatifi) tercihi “evet” olacak. Türkiye’nin katılım ve uzlaşmayla yapılacak tümüyle yeni bir anayasa ihtiyaç duyduğunu savunan HÜDAPAR, evet kararını şöyle gerekçelendiriyor:

 

“Mevcut siyasal ve sosyal şartlar dikkate alındığında bunun (tümüyle yeni bir anayasanın) kısa vadede kolaylıkla olamayacağı da ortadadır. Bu sebeple kısmi değişiklikler için yapılacak çalışmaları değerli buluyor, değişim ve dönüşüm için niyet beyanı olarak görüyoruz. Bu değerlendirmeler ışığında; milletin tercihine sunulan değişikliklere karşı takınılacak olumsuz tavrın, herkesin değiştirilmesi gerektiği noktasında hemfikir olduğu darbe ürünü anayasanın ömrünü uzatmaya sebep olacak bir zemin oluşturabileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle yapılacak değişiklikleri eksik ve yetersiz bulmakla birlikte tümüyle yeni, sivil bir anayasa için atılmış bir adım olması temennisiyle referandumdaki tercihimizi ‘evet’ olarak açıklıyoruz.”[3]

 

KDP Türkiye İnisiyatifi ise, anayasa değişikliğini Kemalist paradigmanın yıkımını kolaylaştıracak bir güç olarak değerlendiriyor ve 16 Nisan’da “evet” tarafında duruyor: Hükümet etme şeklindeki değişikliği öngören anayasa değişiklik paketini 94 yıllık Cumhuriyet tarihinin ortaya çıkardığı kronikleşmiş sorunların çözüme kavuşması açısından kırılma noktası olarak görüyoruz. Referandum, demokrasi ve demokratikleşmenin önündeki güç odaklarının kaos ve iç savaş konseptinin sistemden temizlenmesi açısından yeni bir fırsat olarak görülmelidir.”[4]

 

Boykotçular

 

Bir diğer kısım ise, önerilen anayasa değişikliğinin Kürtlerin öncelikli bir sorunu olmadığından bahisle halk oylamasını boykot etmeye hazırlanıyorlar. Onlara göre, 16 Nisan’da oylanacak değişiklik Kürtlerin hak ve hürriyetlerini kapsamıyor. Dolayısıyla buna “evet” demelerini sağlayacak bir neden bulunmuyor. Diğer taraftan “hayır” zaten sorunlara kaynaklık eden bir sistemi savunmak anlamına geliyor. Bu nedenle Kürtlerin “hayır” noktasında durmaları da gerekmiyor. Yani 16 Nisan, Kürtlerin mutlak bir “evet” ya da mutlak bir “hayır” pozisyonu almalarını zorun kılmıyor.

 

Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (PDK-Bakur) ve Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), bu gerekçeyle referandumu boykot kararı aldılar. Ortak bir açıklamayla kararlarını kamuoyuna duyuran üç parti, Kürt ve Kürdistan meselesine adil ve eşitlikçi bir yaklaşım ortaya koymayan bir metnin “yeni anayasa” olarak nitelenmeyeceğini belirterek halka boykot çağrısında bulundular.[5]

 

Tüm bu veriler birlikte ele alındığında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da “evet” oylarının AKP’nin aldığı oylardan daha fazla bir orana ulaşacağı tahmini yapılabilir. 

 

 

[1] 16 Nisan’a Giderken Kürtler ve HDP, K24, 01.03.2017

http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/45f0cfa2-a900-480a-80a2-07c575d8c6ba/16-Nisan%E2%80%99a-Giderken-K%C3%BCrtler-ve-HDP

 

16 Nisan’a Giderken Kürtler ve AKP, K24, 14.03.2017 http://www.kurdistan24.net/tr/opinion/03335ce3-3e7b-4a85-b593-744d4c0a3847/16-Nisan%E2%80%99a-Giderken-K%C3%BCrtler-ve-AKP

 

[2] Rakamlar için bakınız: Deniz Zeyrek, Kürtler Referandumda Ne Yapacak?, Hürriyet, 17.03.2017, http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/deniz-zeyrek/kurtler-referandumda-ne-yapacak-40397667

[3] http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/02/15/huda-par-referandumda-evet-diyecek

[4] http://www.karar.com/guncel-haberler/kdp-turkiye-inisiyatifi-referandumda-evet-diyecegiz-415460

 

[5] http://www.hurriyet.com.tr/3-kurt-partisinden-referandumu-boykot-karari-40383482

 

  • kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.