Suriye’de Yeni Hikâyeler/Yeni Denklemler ve Kürtler…

Kurd24

Suriye’de her gün hızlı ve şaşırtıcı gelişmeler, hem de dramatik gelişmeler oluyor. Bir gündem diğer gündemi hızla takip ediyor. Biz yazarlar, siyasetçiler, bölgenin insanı, Kürt olarak bu gelişmelerin hikâyesini yazmak, gelişmeleri yorumlamak, kendi adımıza sonuçlar çıkarmak durumunda kalırken, geç kalabiliyoruz.

Suriye Baas Barbar Rejiminin Duma’da kimyasal silah kullanması sonucunda bir katliamın gerçekleşmesi, dünyanın birinci gündemi oldu. Nefes kesen gelişmeler oldu. Dünyada Baas rejiminin cezalandırılması gerektiği istekleri yükseldi. Bunun için uluslararası gücün harekete geçmesi için, BM’nin kararına bile ihtiyaç olmadığı belirlendi. Çünkü insanlığın vicdanının belirlediği hukuk, kılıcı sallamıştı.

Bu gelişme günün iki gündemini, Afrin konusunda Türk Devleti ve Rusya arasından ortaya çıkan çelişki ve sorunu; ABD’nin Suriye’den askerleri çekmesi gibi iki temel konuyu gerilere itti.

Kürdistan’ın bir parçasının Suriye’nin sömürgesi olmasından dolayı, diğer bütün temel gelişmeler gibi, yeni gelişmeler bizi hayati anlamda ilgilendiren ve etkileyen bir gelişme oldu.

SON GELİŞMELERE KRONOLOJİK OLARAK BAKALIM…

Suriye Rejimi, Rusya ve İran’ın desteğiyle birkaç ay öncesinden daha güçlü bir konuma geldi. Birçok şehri ve bölgeyi, büyük yıkımlar yaparak, büyük ölümlere imza atarak, muhalefetin elinden aldı.

Son dönemde Şam’ın çevresindeki bölgeleri, Doğu Guta ve Duma’yı ele geçirmek, egemenliğini sağlamak için operasyonlar başlattı. İlk önce Doğu Guta’da devam eden operasyonların başlamasıyla, toplu cinayetler işlemeye başladı. Sonuçta muhalefet güçleri Doğu Guta’dan çıkmayı kabul ettiler. Böylece rejim Doğu Guta’da egemenliğini ve hegemonyasını sağlamış oldu.

Bu uygulamanın Duma’da daha çetin, daha kanlı geçeceğini gösteriyordu. Görünen o ki, Duma’da oldukça zorlanan Baas rejimi, kimyasal silahlar kullandı. Kimyasal silahlar sonucu da bir katliam gündeme geldi.

Baas Rejimi, kimyasal silahları daha önce de kullanmıştı.

Rusya’nın aracılığıyla bu konuda uluslar arası güçlerle kimyasal silahları imha anlaşması yapılmıştı. Ama anlaşmaya rağmen, tüm kimyasal silahların ortadan kalkmadığını uluslararası güçler de biliyorlardı.

Siyasi konjoktür, devletlerin iç içe geçen çıkarları, Suriye’de rejimin değişmesi konusunda bir stratejiye sahip olmamalarından dolayı, Suriye’nin, kimyasal silahları elinde tutmasına göz yumuldu.

Duma’daki kimyasal silah katliamından sonra, ABD Başkanı, Rusya şahsında Baas Rejimine savaş açtı. ABD Başkanı Trump, Rusya’ya, “akıllı füzeler geliyor hazır” ol diyerek rest çekti. Oldukça da fevri ve ABD Devlet Başkanına yakışmaz bir pozisyon takındı. Rusya buna karşılık daha soğukkanlı davrandı!!

ABD’nin açıklamasından sonra, Fransa ve İngiltere de Suriye yönelik operasyonun içinde olacağını sarih bir şekilde açıkladı.

Almanya ve İtalya operasyona katılmayacağını ifade etti.

Böylece Batı cephesinde bir yarılma oldu..

Sonuçta ABD, Fransa, İngiltere Baas Rejimine karşı operasyon yaptı. Operasyon sonucunda Baas Rejiminin savaş gücünün zayıflatıldığı açıklandı.

Rusya, İran, Suriye ise, operasyonun büyük zarar vermediğini açıkladılar. Gelişmeler ve tespitler de bunu doğrular nitelikte.

OPERASYON RUSYA VE TÜRK DEVLETİ ARASINDA AFRİN DOLAYISYLA ORTAYA ÇIKAN ÇELİŞKİ VE SORUNU ŞİMDİLİK GERİYE İTTİ. BU DA TÜRK DEVLETİ’NİN ÇIKARINA OLDU…

Duma Katliamı yapılmadan önce, Rusya ile Türk Devleti arasında, Afrin’in statüsü, yönetimi konusunda tartışmalar, söz düellosu başlamıştı.

Rusya, Dış İşleri Bakanı vasıtasıyla, Türk Devleti’nin Afrin’i PKK/PYD’den temizlediğine göre, Baas Rejimine teslim etmesi gerektiğini talep etti.

Buna karşılık, Türk Devleti’nin cevabı sert oldu. Cumhurbaşkanı zaviyesinden Rusya’ya cevap verildi. Denildi ki, “Dış İşleri Bakanı Lavrov yanlış konuşuyor, yanlış talepte bulunuyor. Biz Afrin’i kime ve ne zaman teslim edeceğimizi biz biliriz” dedi.

Bu karşılıklı açıklamalar, haklı olarak Rusya ve Türk Devleti arasında bir sorunu ve çelişkiyi gündeme getirdi. Bu çelişkinin derinleşeceği ve sorunun iki devlet arasındaki ilişkileri bozmaya muktedir bir mesele olduğu da gözden kaçmıyordu.

Her iki taraf da, kendilerin göre “haklıyı” ve “doğruyu” temsil ediyorlardı. Ama devlet çıkarları, doğrulara göre değil, güce göre tayin ve tanzim ediliyor.

Rusya haklıdır. Çünkü Rusya hava sahasını Türk Devleti’ne açmasaydı, Türk Devleti’nin Afrin’e yönelik askeri operasyon başlatması ve Afrin’i işgal etmesi olanaklı değildi. Ayrıca Türk Devleti Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanaysa, Afrin PKK/PYD’den temizlendikten, Rusya ve Baas Rejim tarafından da Türkiye’ye güvence verildikten sonra, Afrin’in Baas Rejimine teslim edilmesi kadar doğal bir şey olamazdı.

Türk Devleti ise, Afrin işgal ve ilhakla birlikte bütün Kürdistan’ın Doğusu’nu işgal ve ilhak ederek Türk Devleti’nin egemenliğine geçirmek istediği için, Afrin’i Baas Rejimine teslim etmesi düşünülemez.

Türk Devleti bununla birlikte, Suriye’deki rejimi meşru görmüyor ve yıkmak istiyor. Bu da Türk Devleti’nin Afrin’i Baas Rejimine teslim etmeyeceğini, sözde gelecek yeni yönetime teslim edeceğini gösteriyor.

Ama asıl önemli olan konu, yapılan açıklamalardan sonra Rusya ile Türk Devleti arasından Afrin konusunda yazılı ve ciddi sözlü bir antlaşmanın olmamasının açığa çıkması; Rusya’nın süper bir devlet olarak amatör bir konumda hareket ettiğidir.

Oysa Rusya, PKK/PYD’den, Afrin’i Rejime teslim etmesini istemişti. Bu talepleri ret edildiği için, Türk Devleti’ne operasyon için hava sahasını açmıştı.

Bundan hareketle Rusya ile Türk Devleti arasından çerçevesi belli bir antlaşmanın olduğu düşünülüyordu. Gelişmeler, böyle olmadığını ortaya koydu.

Baas rejimine karşı Batılı müttefik güçlerin operasyonu, Türk Devleti’ne yaradı. Afrin konusunda Rusya ile çelişkileri ve sorunlu durumu erteledi. Denilebilir ki, Rusya Batılı ittifaka karşı Türk Devleti’ne daha fazla yanaşmak ve taviz vermekle karşı karşıya olduğunu da düşünmek yanlış değildir.

ABD SURİYE’DE KALICILIĞINI YENİ BİR MODELLE SÜRDÜRECEK…

ABD, Duma katliamından önce, Devlet Başkanı Trump’un ağzından askerlerini Suriye’den çekeceğini açıkladı. Suriye’de bir çıkarlarının olmadığını, 11 Trilyon Dolar harcamasına rağmen, bir kazanç elde etmediklerini ifade etti. Başka devletlerin Suriye ile ilgilenmesi gerektiğini söyledi. Bununla Fransa’yı işaret etti. Fransa’da Suriye’ye ve özellikle Menbiç’e asker göndereceğini açıkladı. Suudi Arabistan eğer ABD askerlerinin Suriye’de kalmasını istiyorsa masraflarını karşılaması gerektiğini de, askerlerinin çekilmemesi için gerekçe yaptı.

Buna karşılık Pentagon, ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesinin gündemde olmadığını dile getirdi.

ABD’deki bu karmaşık ve çelişkili açıklamalar sonucunda, bir kez daha ABD’nin kafasının Suriye konusunda karışık olduğu, bir stratejiye sahip olmadığı açığa çıktı.

Duma Katliamından sonra Suriye Rejimine karşı operasyon yaptıktan sonra, ABD’nin pozisyonunda değişiklik olduğu görüldü. ABD, Suriye’de yeni bir modelle ve daha güçlü bir konumda olacak. Bundan dolayı Araplardan oluşan 60.000 kişilik ordu kuracağıyla ilgili çalışmalar başlattığını ifade etti.

ABD Rusya ilişkilerinin de eskisi gibi olmayacağını operasyon açığa çıkardı.

ABD, Fransa ve İngiltere ile güçlü bir pozisyonda Suriye’de olacaklarını da gösterdiler.

Rusya ve ABD’nin son tahlilde Suriye’de çözüm konusunda anlaşma içinde oldukları tezleri de suya düştü.

BATI, ÖZELLİKLE DE FRANSA VE İNGİLTERE ESKİSİNDEN DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SURİYE’DEKİ GELİŞMELERDE TARAF KONUMUNDA OLACAK…

Duma’da kimyasal katliamdan sonra Fransa ve İngiltere’nin de, Suriye rejimine karşı operasyona katılması, doğal olarak Batı’nın, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye güçlü girdiklerini ve döndüklerini gösteriyor. 

Fransa ve İngiltere zaten bölgeye yabancı iki Batılı devlet değildir. Bölgenin eski sömürgeci devletleridir. Syces Picot Antlaşmasının mimarlarıdırlar.

Bu antlaşma ve uygulamalarıyla, bölge milletlerini böldüler. Arabistan ve Arap milletinin; Kürdistan ve Kürt milletinin parçalanmasına sebep oldular. Ama Arabistan’ı bölerken, 22 Arap Devletinin kuruluşuna imza atarak, Arap milletini parçalamalarına rağmen, Arap milleti hayrına iyi bir iş yaptılar. Ne yazık ki, Kürt milletinin devlet kurmamasını da imza altına aldılar. Böylece Kürt milletine yapacakları en büyük kötülüğü yaptılar.

Bölgeyi kendi genel olarak aralarında bölüştüler.

Bölgeye dönerken acemi olmadıkları bilinmektedir. Aynı zamanda bölgeyi iyi tanıdıklarından, ABD’ye de öncülük yapacak kuvvet ve kudrette olacaklardır.

Suriye’de yeni sürpriz uygulamalar içinde olacakları da öngörülmektedir.

RUSYA VE İRAN’IN SURİYE’DE ESKİSİ GİBİ DAVRANMA OLANAĞI OLMAYACAK. YENİ BİR POZİSYONA GEÇECEKLER…

ABD, Fransa, İngiltere’nin Suriye’de yaptıkları operasyon, Rusya’nın üslerini hedef seçmemiş de olsa, operasyon rejimle birlikte, Rusya ve İran’a karşı da bir operasyondur.

Rusya ve İran bu operasyondan büyük siyasi ve manevi yara aldılar. Operasyon sonrasında derin bir sessizliğe bürünmeleri de bunun en somut delili niteliğindedir.

Rusya ve İran’ın bu operasyona karşı atak yapacaklarıyla ilgili öngörüler de, giderek gerçek olmayı ortadan kaldırmaktadır.

Rusya ve İran, Baas rejiminin ömrünü uzatmakla kalmadılar, yeniden muhalefete karşı egemen olmalarını sağladılar. Bu bağlamda Rusya ve İran da bir anlamda rejimin ortakları, Suriye’nin sahipleri, Suriye kaderini tayin eden iki devlet ve aktör konumundadır.

Batılıların operasyonundan sonra, Rusya ve İran eski pozisyonda olamazlar. Kendilerini yeniden konumlandırmak ve yapılandırmak durumundadırlar.

Bu Batılı operasyon, Rusya, İran, Türk Devleti üçlü ittifakında, Türk Devletini güçlü hale getirdi. Rusya’nın daha fazla Türk Devletine mecbur etti. Yaklaştırdı.

TÜRKİYE “DENGE POLİTİKASINA” SONUNA KADAR DEVAM EDEMEZ. YERİNİ DAHA FAZLA BELİRLEMEK DURUMUNDA KALACAK…

Türk Devleti, Suriye’de, Rusya ve İran’ın yakın ve doğrudan ittifakı. Batılılarla NATO üyesi olarak dolaylı müttefiki konumundadır.

ABD ile Türk Devleti, Suriye’de karşı karşıyalar. Çünkü ABD PKK/PYD’yi destekliyor. Türk Devleti, ABD’nin bu tutumunu kendi ulusal ve devlet çıkarlarına aykırı görüyor. PKK/PYD’yi düşman kabul ediyor.

Bundan dolayı PKK/PYD’yi gerekçe göstererek Kürt şehri olan Kürt Dağı’nı işgal etti. Fırat’ın Doğusunda, Kürdistan’ın Güney Batısında da operasyon yapacağının planlarını yapıyor. Kürdistan’ın Güney Batısını tümden ilhak ve işgal etmek istiyor.

Operasyondan önce, Rusya’nın Fırat’ın Doğusunda operasyon yapacaklarına dair yaptıkları açıklamalar, bir anlamda Türk Devletine yeşil ışıktır.

Türk Devleti, Duma Katliamından sonra, bir “denge politikası” izledi. Duma’daki katliam konusunda ABD, Fransa, İngiltere ve dünyanın diğer karşı devletleriyle ortak görüşe sahip oldu. Rejimin kimyasal silah kullanmasından dolayı cezalandırılmasını istedi. ABD, Fransa, İngiltere operasyon yaptığı zaman da, desteklediğini açıkça ifade etti.

Türk Devleti’nin bu tutumu, ittifak hem de sıkı ittifak içinde olduğu Rusya ve İran ile yüzde yüz karşıt bir tutum ve davranış anlamına geldi. Bunun yanında Fransa, Duma Katliamından sonra Suriye’de Baas Rejimine karşı geliştirdikleri operasyonla, Türk Devleti ile Rusya arasındaki uzaklaşmayı sağladıklarını açıkladı.

Türk Devleti ise, devlet ve ulusal menfaatlerine göre kiminle ilişki geliştireceklerine, kendilerinin yeri ve zamanı geldiğinde karar vereceğini ifade etti.

Ama ortaya çıkan durum, Türk Devleti’nin Suriye’deki pozisyonunda da değişiklik olacağını gösteriyor. Türk Devleti’nin daha uzun bir zaman “denge politikasını” sürdürmelerinin olanaksız olduğu veri olarak ortaya çıkmış durumda.

KÜRTLER ESKİSİNDEN DAHA AKILLI VE ULUSAL ÇIKARLARINI GÖZETEN BİR SİYASET VE STRATEJİ İZLEMELERİ GEREKİR…

Kürtler ve Kürdistan, Suriye’nin en önemli aktörlerinden biridir. Suriye’deki gelişmelere 2011’den bu yana bakılır ve analiz edilirse bu gerçek kolaylıkla görülür. Bundan dolayı da, Suriye’deki her gelişme, Kürtleri yakından ilgilendirmektedir.

Duma Katliamı sonrasında Rejime karşı ABD, Fransa ve İngiltere’nin hava operasyonundan sonra Suriye’de kartların yeniden karılması, yeni denklemlerin oluşması, yeni ittifakların belirlenmesi, yeni siyaset ve stratejilerin gündeme gelmesi, Kürtleri derinden etkilediği ve etkileyeceği de tartışmasızdır.

Afrin işgalinden sonra Kürtlerin konum ve pozisyonlarından zaten önemli değişiklikler oldu.

PKK/PYD Suriye’deki operasyona karşı görüş açıklaması, ABD ile ittifakını kavramadığını gösterdi. Suriye Rejiminden yana tavır koyarak, statükonun değişmesinden yana olmadığını bir kez daha ortaya koydu.

ABD’nin Suriye’nin Kuzeyinde bir Arap Ordusu kuracağı projesi, Kürtler ve Kürdistan hakkından hiç de Kürtlerin gönlünden ve kalbinden geçen bir strateji ve amaca sahip olmadığını okumamıza imkân sağlıyor.

Kürtler, Suriye’de değişen yeni dönemde, ana iki halkayı sıkıca tutması gerekir.

Birinci halka, Suriye’de Baas rejiminin gitmesinden yana olmaktır.

İkinci halka, Kürtlerin kendi ülkelerinden egemen, iktidar olması, bütün milli haklarını kazanması için federal devlet stratejisini ısrarla savunmasıdır.

Bu da Kürtlerin hiçbir büyük devlete düşman olmasını ve kayıtsız şartsız yandaş olmasını değil; ulusal menfaatlere göre uluslararası güçler ve devletlerle ilişki geliştirmeleri gerektiğini gösteriyor.

Kürtlerin, PKK/PYD’nin vekâlet savaşları kanalından çıkmaları hızla gerekmektedir.

SONUÇ YERİNE: SURİYE’DE YENİ BİR HİKÂYE YAZILIYOR…

Sonuç olarak diyebilirim ki, Rejime karşı ABD, Fransa, İngiltere’nin hava saldırısından sonra, Suriye’de yeni bir hikâye yazılmaya başlandı, Siyasi kartlar yeniden karılıyor. Yeni denklemler, yeni ilişki ağları ve ittifaklar oluşuyor.

Bütün bu gelişmelerde Suriye’de çözümün yakın olmadığı anlamına geliyor.

Amed, 22 Nisan 2018

İbrahim GÜÇLÜ

İ[email protected]

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.