Kürdistan'a/Kerkük’e Büyük İhanet ve Saldırı

Kurd24

Kürdistan’da bağımsızlık referandumu için bütün engellemelere, saldırılara, tehditlere,  provokasyonlara rağmen başarılı bir çalışma yapıldı. Bağımsızlık referandumu 25 Eylül 2017’de bir bayram ve demokrasi şöleni havası ile yapıldı O gün bütün Kürtler ve Kürdistanlılar büyük bir heyecanla ayaktaydılar.

Bağımsızlık referandum günü hiçbir olayın olmaması, sömürgeci devletlerin tehditlerine rağmen bir saldırının yapılamaması Kürdistanlılar için daha da sevindirici oldu.

Referandum sonucunun “evet” çıkması ve hem de yüksek oranda % 93 oranından halk desteğiyle çıkması, Kürdistanlıların hem heyecanını birkaç katına çıkardı ve hem de Kürdistanlıların kendine olan güvenlerini artırdı. Kürdistanlıların, Kürdistan Başkanı’na ve Kürdistan yöneticilerine ve partilerine olan güvenini yeniledi ve tazeledi. Çünkü Kürdistan siyasi partilerinin tümü bağımsızlık referandumunda “evet” oyu kullanacaklarını açıklamışlardı. Bunun sonucu Kürdistanlıların birliğini de en üst düzeyde ortaya çıkardı.

Kürdistan Başkanı ve yöneticilerinin bağımsızlık referandumunda yüzü ak çıkmaları da onları rahatlatmıştı. Kürdistanlıların onlardan beklentileri daha fazla artmış ve somut hale gelmişti. Kürdistan Başkanı ve yöneticilerinin sömürgecilerin bütün hakaretlerine rağmen, siyasi ve mili etik/kültür çerçevesinden hareket etmeleri onların niteliğiyle ilgili  güçlü bir performans ortaya çıkardı.

Kürdistan bağımsızlık referandumunun yapıldığı gün geç vakitlerde, resmi sonuç açıklanmadan ortaya çıkan sonuç, Kürdistan Devleti’nin kuruluşu ve ilan edilmeden kuruluşu olarak kafalarda bir harita yarattı. Resmi sonuç açıklamasından sonra, Kürdistan Devleti resmi olarak açıklanmadan, Kürdistanlılar kendi gönüllerinde ve dünyalarında devletlerini kurmuşlardı. Birbiriyle kişisel ilişkileri, Kürdistan parçalarının birbiriyle ilişkileri farklılaşmaya, farklı toplumsal ve siyasal düzeyde belirlenmeye başlamıştı.

Kürdistan’da bağımsızlık referandumu sonucunda Kürdistan Devletine “evet” denilmesiyle Kürt milleti ve Kürdistanlılar için yeni bir miladın olduğunu, ben de dahil bir çok yazar ve analist de saptama olarak ileri sürdüler. Bu yeni miladın ruh halinin pozitif etkilerini görmeye ve göstermeye çalıştılar.

Kürdistan Devleti’nin kuruluşuyla ilgili yol haritası ve zamanlaması hakkında düşüneler ve projeler üretilmeye başlandı.

Kürdistan’ın Güneyindeki bu gelişme, dünyadaki bütün Kürdistanlılarda sevince, umuda, zafere yol açarken; Kürdistan’ı sömürgeleştiren ülkelerde korkuya yol açtı.  Kürdistan’ın her parçada hemen kurulacağı hissine kapılmasına yol açtı.. Onların ezberini bozdu. Fikir ve siyaset paradigmalarını alt üst etti.

Referandum sonucu ve Kürdistanlıların aristokratik davranışları ve hareketleri; aynı zamanda onlarda aşağılık kompleksine yol açtı. Kürdistan Başkanı ve Kürdistan yöneticilerine karşı dabir aşağılık kompleksi ruhu haline girdiler.

Sömürgeciler, Kürdistan referandumunu engelleyememe kompleksini de taşıdılar. Dört sömürgeci devletin referandum öncesi Kürdistan’a saldırı cesareti göstermemeleri, Kürdistanlıların cesaretin artırırken, sömürgecileri kararsızlığa soktu.

Her Kürt, sömürgeci devletlerin Kürdistan’a saldıramayacakları konusunda güçlü ve verili bir fikre ulaştı. Bu nedenle de yapılacak saldırının kırılacağını, dünyanın müdahalesinin de bu saldırıları engelleyeceğini düşünüyorlardı.

 

Kalleşçe Bir Plân ve İhanet…

Buna karşılık sömürgeci devletler Irak öncülüğünde kalleşçe bir plan içine girdiler. Bu plânın öncülüğünü de her gün beş Kürdü darağacına çeken, tarihi fetbazlıklarıyla tanına İran sömürgecileri tarafından yapıldı.

Sömürgeci devletler mertçe saldırıp, savaşla sonuca varma yerine, Kürdistan’da bir ihaneti örgütlediler.

Bilindiği gibi, çok eskilerden beri KYB’nin İran’la tehlikeli ilişkileri var. Bu ilişkilerinin sonucunda, KYB’nin uzun bir dönem bağımsızlık referandumuna onay vermediği biliniyor. İran temsilcisi katillerin KYB tarafından Kürdistan Meclis oturumuna kadar taşındığına şahit olundu. Bedir Güçlerinin Kürdistan’a yerleştirilmesi KYB kararıyla oldu. Süleymaniye, Iranlı katillerin cirit attığı bir alan haline getirildi. Mam Celal hasta haliyle İran’a taşındı.  

Bunun rahatlığıyla, KYB öncülüğünde bir ihanet örgütlendirildi ve kalleşçe bir plan yapıldı. Bu plan sonucu Kerkük’e saldırı yapıldı. Kürdistan’a ve Kerkük’e ihanet eden KYB’li komutanların açtıkları yoldan, küçük bir çatışmanın dışında hiçbir çatışma olmadan, Kerkük, Haşdi Şabi teröristleri eliyle işgal edildi.

Irak ve İran Sömürgeci Devletleri, saldırmaya cesaret edemediği Kerkük’e, hiç mukavemetle karşılaşmadan işgal etmeleri onlarda bile şaşkınlığa yol açtığını saptamak zor değildir.

Kürdistanlılar önce bu duruma inanmadılar. Ama daha sonra soğuk gerçek Kürdistanlılarda şok yarattı. Bu şok, travmaya dönüşme istidadı gösteriyor.

Kürdistanlıların bu şoktan çıkmalarının tek yolu Kerkük’ün yeniden ele geçirilmesidir. Kürdistan halkı, Kürdistan Başkanı’na duyduğu güvenden dolayı, halen bunun yakın zamanda gerçekleşeceğini düşünmekte ve umut etmekte. Kürdistanlılar bunun için Kürdistan Başkanı’nın vereceği emre kayıtsız şartsız uyacaklarını ifade etmekteler. Kürdistan’da işgalin son bulmasının ve ihanetin paçavraya çevrilmesinin pêşmerge güçlerinin yapacakları yeni bir savaş atılımı ve bunu destekleyen milli bir halk ayaklanmasıyla olanaklı olacağını düşünmektedirler.

Büyük İhanetin Tarafları…

Kürdistan’da kısa bir süre önce Kerkük’ün ve diğer birçok Kürt kentinin işgaline yol açan hiçbir ihanete rastlanılmamıştır. Bu ihanet, Şeyh Sait’i düşmana teslim eden Yüzbaşı Kasım’ın ihanetine benzemiyor. 1966’daki İbrahim Ahmet’in ihaneti, şimdiki ihanetçilerin ihaneti, dedelerinin ihanetine de benzemiyor. O zaman kurulu bir Kürdistan ihanet sonucu yıkılmadı. O ihanet aynı zaman da Kürdistan Otonomisinin kuruluşuna dinamik oldu.

Bu ihaneti yapanların bir kesimi, ilk plânda KYB’nin üst düzey yöneticileri tarafından açıklandı. Bu yapılan açıklamalara göre, İhanetin baş aktörleri, İbrahim Ahmet’in Torunları ve Kızı, Talabani’nin Kobat dışındaki oğulları, Onların taraftarları.

Kamuoyu bu hainler üzerinden değerlendirme yaparken, Celal Talabani’nin oğlu Pavil’ın bir Fransız televizyonundaki açıklamaları, ihanete yeni bir boyut kazandı.

Onun açıklamasına göre, bu ihanetin içinde PKK ve GORAN Hareketi de var. Anlaşmada, Goran’dan üç, PKK’dan 8, YNK’dan 38 kişinin imzasının olduğudur

İhanetçilerin, referandum öncesinde referandum karşı olanlar olduğu görülmektedir.

İhanetin Amacı…

  1. Başkan Barzani’yi tasfiye etme ve itibarsızlaştırmadır. Kürdistan Başkanı Mesut Barzani ve ailesinin tasfiye edilmesi, sömürgecilerin yüz yıllık bir amacıdır. Çünkü Barzani ailesi ve Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin tasfiye edilmesi halinde, Kürtleri tasfiye etmenin ve Kürdistan Devleti’nin kuruluşunun önüne geçmenin kolay ve olanaklı olacağını düşünüyorlar.
  2. Bağımsızlık referandumu ile kuruluşuna “evet” denilen Kürdistan Devleti’nin kuruluşunu engellemektir. Bunun için Kürdistan’ın kalbi Kerkük’ün işgal edilmesi gerekirdi. O yapıldı.
  3. Kürtleri Orta Doğu’da oyun kurucusu aktör olmaktan çıkarmaktır. Kürtlerin, Orta Doğu’daki ağırlığı bilinmektedir. Bunun da öncülüğünü Kürdistan’ın Güneyi ve Kürdistan Başkanı Mesut Barzani yapıyor. Bunun ortadan kaldırılası gerekir. Kerkük’ün işgali bunun da bir hamlesidir.
  4. Yapılan antlaşmanın maddeleri incelendiği zaman, en önemli maddelerinden biri, Kerkük, Süleymaniye, Helepçe’nin bir bölge yapısına kavuşturulması ve orada bir yerel hükümetin kurulması, bu bölgeyi Kürdistan’dan ayırarak merkezi hükümete bağlamasıdır. Bu tam da Kürdistan’ın bölünmesi anlamına gelir. Kürdistan’ın bölünmesi aynı zamanda ilk üç madde de belirttiğim amaçlara ulaşmayı da kolaylaştırır.

5-Kürtler arasında, özellikle de KDP ve KYB arasından çatışma çıkarmaktır..

Özcesi. İran’ın öncülük ettiği sömürgeciler, bir taşla birkaç kuş vurmayı amaçlamış durumdalar. Şimdilik belli amaçlarına ulaşmış görünüyorlar. Ama bu duruma fazla güvenmesinler, Kürdistan halkı bu durumu değiştirecek, her şey doğal yapısına kavuşacaktır.

Kürdistan Başkanı başta olmak üzere, Kürdistan Yöneticileri gafil avlanma, gelinen mevcut durumdan dolayı kapsamlı ve derinlikli bir muhasebe yapmaları gerekir.

Bu muhasebe ortada olan soruları cevaplandıracaktır. Bu soruların bazılarını ifade dersek:

* Kerkük neden savaşsız düşmana teslim edildi?

* Kürdistan'ın bazı diğer bölgelerinden pêşmergeler neden savaşsız  geri çekildi?

*KDP'ye bağlı pêşmergeler neden savaşmadan Kerkük'ten diğer Kürdistan birimlerinden örneğin Şengel ve Mahmur'dan çekildiler?

*Kürdistan Devletinin kuruluşunun akıbeti nedir?

*Bundan sonra neler yapılacak?

*Bağımsızlık referandumu öncesi, Kürdistan Devletinin kuruluşu için referandumu ve Kürdistan Devletini destekleyen bir kısım bölge ve birçok dünya devleti vardı. Kerkük felaketi ve sonrası hayati gelişmeler hakkında hiçbirinin sesi duyulmadı. En başta da İsrail'in sesi duyulmadı. Bunun nedeni sadece Kürtlerin ve Kürdistan'ın kendi içinden ihanete uğraması mı, yoksa başka neden ya da nedenler de var mı?

* Kürdistan Yurtsever Birliği başta bağımsızlık referandumu konusunda kararsızdı. Daha sonra Kürdistan kamuoyunun izlediği gibi referandumla ilgili bir kararlılık ve performans ve çalışma gösterdi? Bu tutumda bir şike var mı? Bugün Kerkük'te ihanet edenler (İbrahim Ahmet'in torunları ve kızı, Celal Talabani'nin çocukları ve bazı KYB'li taraftarları) nasıl bir tutuma sahiptiler?

* Kerkük ihaneti içinde olanlar ne zamandan beri İran ve Irak Devletleriyle ilişki içindeler ve anlaşmayı kotarmaya çalışıyorlar mıydı?

*Bu ilişki önceden tespit edilmedi mi? Tespit edilmişse neden tedbirler alınmadı?

*Kerkük ihanetçileri referandumdan bir gün önce sosyal medya yoluyla karışıklık yaratmak istediler ve darbe girişiminde bulundular. Onlara karşı güvenlik ve hukuki tedbir alındı mı? Alınmamışsa neden alınmadı?

*Kerkük ihanetçilerinin Irak Devletiyle yaptıkları ihanet antlaşmasında yer alan konular, Baas Diktatörlüğünün yıkılmasından sonra Mam Celal'ın Amerikalılarla yaptığı antlaşmayı, GORAN'ın Süleymaniye'yi Kürdistan'dan koparma, İbrahim Ahmet'in Soranist projesiyle örtüşüyor. Bu durumun özel bir anlamı var mı?

*İhanet edenlerin tutumu bilindiği halde Kürdistan ve KYB yönetimi olarak KERKÜK'te neden tedbir alınmadı? Güvenilir pêşmerge kuvvetleri ve güçleri neden Kerkük'e gönderilmedi?

*Eğer ihanet edenler söylendiği gibi küçük bir azınlık ya da birkaç kişi ise, onlar duruma nasıl hâkim oldular? KYB'nin çoğunluk üyeleri ne yapıyorlardı?

*İhanetin sınırları daha geniş, yaygın olabilir mi? Yaygınsa ne tedbirler alınıyor.

 

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.