DEM Parti Sözcüsü: Hepimizin sahici bir demokratik çözüme ihtiyacı var

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Kürt meselesinde barış ihtimalinin konuşulmasının verilen mücadele sayesinde ortaya çıktığını bildirerek, mücadeleyi yükseltme çağrısında bulundu.
DEM Parti Sözcüsü, “Ekmek, Adalet ve Barış Buluşmaları” kapsamında Mersin’de sivil toplum örgütü temsilcileri ile Mersin 68'liler Konferans Salonunda bir araya geldi.
DEM Parti'nin PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşmesine ilişkin konuşan Doğan, barış ihtimalini güçlendirmek için çalıştıklarını belirterek, "Hepimizin sahici bir barışa; sahici bir demokratik çözüme ihtiyacı var." değerlendirmesini yaptı.
İmralı görüşmeleri sonrası siyasi partililerle yapılan temaslara işaret eden Doğan, tüm barış çağrılarına rağmen Öcalan’ın üzerindeki tecridin hukuksuz bir şekilde sürdüğünü, kayyum, baskı, gözaltı ve antidemokratik uygulamaların devam ettiğini kaydetti.
Demokratik çözümden yana olduklarını ve bunun için “iğne deliği” kadar küçük ihtimalleri değerlendireceklerini vurgulayan DEM Parti Sözcüsü Doğan, “Türkiye'de ciddi bir sistem problemimiz var. Bu sistemin demokratik bir şekilde değişimi sandığımız kadar kolay olmayacak. Türkiye'nin Kürt meselesini ve demokrasi meselesini nasıl bir çözüm zeminine kavuşturabiliriz, bunu tartışmalıyız.” diye konuştu.
Demokratik kanalların açılmasından yana olduklarının altını çizen Doğan, “Diyalog ve temasla Türkiye'nin sorunları çözülmeli. Şimdi bu ne anlaşmak anlamına gelir, ne kandırılmak anlamına gelir. Ayrıca devletin niyeti ne olursa olsun, iktidar blokunun niyeti ne olursa olsun biz bu niyetlerini boşa çıkartabilecek özgüvene bir mücadele deneyimine sahibiz. Böyle bir birikimimiz var.” ifadelerini kullandı:
“Bugün Kürt meselesinde bir barış ihtimalini konuşuyorsak bugüne kadar verilen mücadelenin sayesinde ortaya çıkan bir durumdur.” diyen DEM Parti Sözcüsü Doğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Biz bugün eğer Suriyeli Kürtler ya da Rojava'nın statüsü üzerinden konuşabiliyorsak bu Rojava'da yaşanan hakikati artık inkar edilemiyor, göz yumulamıyor olmasının ortaya çıkarttığı bir gerçek. Tüm bunlar ortak mücadelemiz sayesinde kazanımlarımız. Bu kazanımlar Türkiye'yi tehdit eden kazanımlar değil. Bu kazanımları özgürlükler lehine işletmek, özgürlükler lehine bir süreci evrilterek, yasal bir teminata kavuşturmak hepimizin arzu ettiği bir şeydir. Ama tekrar ediyorum. Bu, hiçbir iktidarın insafına, vicdanına bırakılabilecek bir mevzu olmadığı gibi tek bir siyasi partinin omuzlarına yüklenebilecek bir konu da değil. Bu ülkede herkes savaş yorgunluğuyla, bu ülkede herkes bu ekonomik krizden bu denli zarar görüyorsa, bu ülkede yaşayan herkes artık boğuluyor hissi yaşıyorsa, hangi siyasi partiden olursa olsun, hangi mahallede olursa olsun, hangi kutuplaştırılmış kampa yerleştirilmeye çalışılsa, hiç kimse artık rahat nefes alamıyor. Bu kadar boğulma hissiyle karşı karşıya kaldığımız bu tarihsel dönemde bu mücadeleyi yükseltmeye ihtiyacımız var.”