Öcalan'dan 1 Eylül mesajı: Gerçek barış yalnızca silahların susturulmasıyla sağlanamaz

PKK lideri Abdullah Öcalan, halkları barış sürecine sahip çıkmaya, barış ve özgürlük yürüyüşünü daha da büyütmeye çağırarak, “Artık bu ülke, barışı ve demokratik yaşamı hem hakkı hem de görevi olarak görenlerin yurdu olacaktır.” dedi.
İmralı Cezaevi'nde 1999'dan bu yana bulunan ve yeni çözüm süreci kapsamında 27 Şubat'ta PKK'ye kendini feshetme ve silahları bırakma çağrısı yapan Öcalan’ın “1 Eylül Dünya Barış Günü” dolayısıyla gönderdiği mesajı, İstanbul'da gerçekleştirilen "Barış Mitingi"nde okundu.
"Barış ve demokratik çözüm çağrımız, sıradan bir siyasi hamle değil; stratejik bir adım ve tarihsel bir dönüm noktasıdır.” diyen Öcalan, “Bu çağrıyla birlikte hem Türkiye’de hem de Orta Doğu genelinde, savaşların ve yıkımların yerini barışa dayalı demokratik bir yaşamın alacağı yeni bir dönemin kapıları ardına kadar açılmıştır." ifadelerini kullandı.
Gerçek barışın, yalnızca silahların susması ya da çatışmaların sona ermesi olmadığını savunan Öcalan, “Gerçek barış; özgürlüğün, demokrasinin ve toplumsal adaletin yaşamın bütün alanlarında vücut bulmasıyla mümkündür." görüşünü paylaştı.
Toplumsal dönüşümün, sadece bir hak değil yeni dönemin temel görevi olduğunun altını çizen Öcalan, “Artık bu ülke, barışı ve demokratik yaşamı hem hakkı hem de görevi olarak görenlerin yurdu olacaktır.” sözünü sarf etti.
Öcalan’ın mesajının tamamı şu şekilde:
“Barış ve demokrasi için mücadele edenlere…
Barış ve demokratik çözüm çağrımız, sıradan bir siyasi hamle değil; stratejik bir adım ve tarihsel bir dönüm noktasıdır. Bu çağrıyla birlikte hem Türkiye’de hem de Ortadoğu genelinde, savaşların ve yıkımların yerini barışa dayalı demokratik bir yaşamın alacağı yeni bir dönemin kapıları ardına kadar açılmıştır.
Bu, yalnızca bir temenni değil; güçlü bir imkan ve ciddi pratik adımlarla inşa edilmesi gereken somut bir gerçekliktir. Çünkü gerçek barış, yalnızca silahların susması ya da çatışmaların sona ermesi değildir. Gerçek barış; özgürlüğün, demokrasinin ve toplumsal adaletin yaşamın bütün alanlarında vücut bulmasıyla mümkündür. Bu toplumsal dönüşüm, halklarımız için sadece bir hak değil; aynı zamanda önümüzdeki yeni dönemin temel görevidir.
Halklarımızın mücadelesiyle barış, demokrasi ve özgürlük değerleri mutlaka kökleşecek, toplumsal yaşamda karşılığını bulacaktır. Artık bu ülke, barışı ve demokratik yaşamı hem hakkı hem de görevi olarak görenlerin yurdu olacaktır.
1 Eylül vesilesiyle halklarımızı bu tarihi göreve sahip çıkmaya, barış ve özgürlük yürüyüşünü daha da büyütmeye çağırıyorum.
Herkesin bu dönemin ciddiyetini kavrayarak kendini gözden geçireceğine ve barışın ruhuna uygun hareket edeceğine olan inancımla hepinizi bitmeyen sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.”