Palyatif Toplum-Byung-Chul Han
Acıdan kaçmak ve acıyı tümden yok sayarak mutluluğa giden bir yolu kurgulamak. Hayatımızda yeteri kadar sıkıntı ve sorun var deyip, acıyı ve sıkıntıyı görmezden gelerek veya onu hayatımızdan çıkarmaya çalışarak mutlu olabilir miyiz? Acının hayatımızdaki yeri ve fonksiyonu nedir?
Bu hafta, merak ederek aldığım ve okuduğum muazzam bir eseri sizlerle paylaşmak istiyorum. Palyatif toplum. O kadar güncel bir eser ki, okuduktan sonra bugün neler yaşadığımızı ve bunun arka planını çok daha iyi analiz edebiliyor insan. Palyatif toplum, en temelde acısız bir toplum veya sorunlardan-acılardan arınmış bir toplumu ifade ediyor. İnsanları sürekli mutlu olmak, mutlu yaşamın sınırları içerisinde yer almaya iten bir anlatış. Peki bunu nasıl yapıyorlar? Evet, palyatif bir toplum oluşmasını arzulayanların bu toplumu oluşturma yolları var elbette. Biz insanları çılgınca bir tüketim saçmalığının içerisine iterek, yalnızlaştırarak ve hüküm kurarak.
Palyatif toplumlar üretkenlikten, direnmeden ve insanı yaşamak için üretmeye iten tüm sebeplerden soyutlayan toplumlardır. Acının olmadığı toplumlar. Mutluluğun ya da mutlu gibi görünmenin sarhoşluğu ile acıdan kaçan toplumlar. Pandemide çok iyi yaşadık ve gördük ki, palyatif toplumun temel taşları bireysellik ile örülmekte. Ötekinin acısını ve sıkıntısını duymamak ve ötekinin acısına sırtını çevirmek ve hayata sadece kendi bireysel mutluluğunu koruyarak devam etmek.
Bireyselleşen toplumun ise mutlu olması için sunulan yollar neo-liberal ekonominin vadilerinden geçiyor hiç şüphesiz; tükettikçe tüketmek. Tüketirken bunun reklamını yapmak ve giderek bir ‘’Like toplumu’’ olmak. Beğenilmedir başarılı olmanın ilk şartı. Ve öylesine büyük bir takıntıdır ki beğenilme, sanatta ve sanatçının yaptığı işlerde bile başarının ölçeri durumuna gelmiştir. Bir sanat eseri üretildiğinde, o eseri üretmeye iten sebep beğenilme duygusu veya isteği değildi. Ancak, günümüzde bir sanat eseri ortaya koyulduğu zaman, beğeni almıyorsa ve bugünün tabiri ile etkileşim almıyorsa, başarısız olmuş sayılır. Sanatın değeri bu kadar rakamların arasında boğulup kalmamıştı hiç.
Peki hayatımızdan acıyı çıkardığımız zaman ne kalır geriye? Gerçekten mutlak bir mutluluk mudur arta kalan? Bence öyle değil. Acı, hayatın içerisinden çıkarıldığı zaman, hayatın bütün kabuğu soyulmuş demektir. Sanatın, onu ürete sanatçıların en büyük itici güçleri acı olmuştur. Maksim Gorki’ye yazdıran acıydı. Acıdır sanatın ve üretmenin rahmi. Acıdır bize tırnaklarımızla kazıya kazıya ortaya benliğimizi ve insanlığı aydınlatacak çalışmalar koyan. Acıyı hayattan tamamen çıkarmak veya mutluluğu onun mutlak yokluğu üzerine inşa etmek, insanın kendini aldatmasından başka bir şey değildir.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.