Şimdi Ne Olacak?

Kurd24

Referandum bitti. Kürdistan Hükümeti Irak, ABD ve bölge ülkerinin yaptırımlarından çekinmediğini fiilen ilan etti. An itibariyle yaşanan durum askeri, siyasi ve diplomatik bir kriz. Irak ve Türkiye kuzeyde, İran ise Kürdistan Bölgesi’nin doğu sınırında askeri tatbikatlara başladı. İran destekli Şii milisler Havice’nin ötesine geçerek Kerkük’e batıdan da komşu oldular. İsrail yüzlerce kilometre öteden bu krizde taraf olduğunu ilan etti ama olası bir savaşta Kürdistan’a ne tür bir destek sağlayacağını henüz sır olarak saklıyor. ABD referandumun gerçekleşememesi için yapabileceklerinin hiç birini esirgemedi. Lakin referandumdan sonra beklendiği gibi Erbil ve Bağdat arasında yeniden diyalog kurulması çağrısına dönüş yaptı. Somut yaptırımlara ise katılması beklenmiyor. Irak hükümeti, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Kürdistan referandumunu desteklediklerini iddia ediyor. Her ne kadar kulağa olası gelse de henüz bu minvalde bir açıklama yok. Rusya’nın tavrı ise Erbil tarafından oldukça olumlu karşılanıyor.

Açıkçası alınan yaptırım kararları da, iç siyasete endeksli sebepler neticesinde savrulan savaş tehditleri de Kürdistan Hükümeti’nin beklemediği şeyler değildi. Daha da açık söylemek gerekirse, verilen tepkilerin Erbil’in beklediklerinden çok daha az olduğunu söylemekte artık bir mahsur yok. Kürdistan Hükümeti 25 Eylül’de oy verme işlemlerinin başlamasıyla beraber patlak verecek bir savaşa da hazırdı. Nitekim 23-24 Eylül’de Erbil’de görüştüğüm yetkililer özellikle Kerkük ve çevresindeki askeri güç dengelerinin hesaplarını yapmakla meşguldüler. Lakin o günlerde bunu bu kadar açıktan söylemek mümkün değildi. Tuzhurmatu’da yaşanan küçük çaplı bir saldırı dışında referandum günü ve sonraki günler sakin geçti. ABD’nin gösterdiği “aşırı” tepkinin nasılsa referandumun ertelenmesiyle sonuçlanacağını düşünenlerin bu yenilgiden siyasi menfaat devşirmek için savurdukları tehditler yerine getirilemedi. Nihayetinde, Kürdistan bağımsızlık referandumundan geriye havaalanlarına uygulanan yaptırımlar dışında bir şey kalmadı.

 

Kürdistan’a uygulanan yaptırımların yoğunlaştığı temayı Kürdistan’nın dışa bağımlı ekonomisini çökertme tehditleri oluşturuyor. Nitekim, ekonomik krizlerin rejim değiştirebilmek gibi bir potansiyelleri olduğu doğru. Bu potansiyel ekonomik krizlerin toplumsal kontratı yani vatandaş ile devlet arasındaki görev-hak ilişkisini bozmasıyla ortaya çıkan bir durum. Ekonomik görevlerini yerine getiremeyen yönetimlerin toplum üzerindeki otoriteleri sorgulanmaya başlar ve bu durum kitlesel başkaldırılara kadar gidebilir. Kürdistan özelinde hesaplanamayan durum ise 2014 ekonomik krizinden itibaren bu riskin ortadan kalktığıdır. Kürdistan zaten çetin bir ekonomik krizle üç yıl mücadele ederek referanduma gitmiştir; uygulanacak ekonomik yaptırımların artık Kürdistan’daki toplumsal kontratı bozmak gibi bir riski bulunmamaktadır. Referandumun zamanlaması çok tartışılsa da, Erbil için en doğru zamanda yapılmıştır.

Neredeyse son güne kadar yabancı basından bir çok dostum veya tanıdığım kişi telefonla ulaşarak referandumun gerçekten yapılıp yapılmayacağını sordu. Hatta, sorular o kadar çoğaldı ki, son hafta Kudüs’te bir basın toplantısı yapıldı ve bu referandumun zamanında gerçekleşeceği anlatılmak zorunda kalındı. Bir çok yabancı delegasyonun o sırada Erbil’de olmalarına karşın referandumun yapılmasıyla ilgili kuşkuları vardı. Bu bitmez-tükenmez sorular ve kuşkuların işaret ettikleri bir nokta var: Kurumsal ciddiyet.

 

Her toplum tarihinin bir döneminde ciddiyetini ispatlayacağı bir sınavdan geçer. Kürdistan ulusunun geçtiği sınav söz verdiği referandumu zamanında ve ilan edilmiş coğrafi çerçevede yapmasıydı. Etnik grupları uluslardan ayıran en temel özellik kurumlardır. Kurumsallaşmanın temeli ise ciddiyettir. İnanılırlığını ispatlayamamış bir toplum etnik grup olarak kalmaya mecburdur, oysa ulus olmanın birinci şartı kurumsal ciddiyeti fiilen ilan etmekten başka bir şey değildir. Nitekim, 24 Eylül gecesine kadar etnik bir grup olan Kürdistan toplumunun referandumu gerçekten yapıp yapmayacağından şüphe duyan kişiler olası yeni bir referandumda bu soruları artık sormayacaktır. Kürdistan’ın kurumsal ciddiyet ve inanılırlığını ispatlamış olması en az askeri başarıları kadar önemli tarihi bir adımdır.

Şimdi ne olacak sorusu ancak bu tarihi adım irdelenerek cevaplanabilir. Kürdistan bağımsızlık referandumunun sonuçlarının uygulanması zaman alabilir. Fakat kazanılmış inanılırlık Kürdistan’ın uluslaşmasında atılmış hayati adımlardan biridir. Kürdistan Hükümeti’nin bugünden sonra alacağı hiç bir karar artık politize olmuş bir etnik grubun merkezi hükümetlerle pazarlık gücünü arttırmak için giriştiği maceralardan biri olarak algılanmayacaktır. Her ne kadar bu gerginliğin çatışmaya dönmesi kesinlikle tercih edilmese de, ispatlanmış olan bu ciddiyet Kürdistan’ın referandum sonuçlarını Irak’a karşı askeri olarak savunmaktan da çekinmeyeceğinin ifadesidir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.