K24 ÖZEL - 'Erbil’den, D.Bakır’a kadar…'

Azad Altun - İSTANBUL

Türkiye’de kurulu Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, Kürt sorununun bölgesel bir sorun haline geldiğini belirterek, “Erbil’den Diyarbakır’a kadar Kürt sorunu, bölgesel bir sorun haline gelmiştir. Türkiye bu sorunu tek başına çözemez” dedi.

Barış Vakfı, İstanbul’da, “Çözüm Süreçleri ve STK’lar Çalıştayı” düzenledi. Çalıştaya Ankara,  Diyarbakır ve İstanbul’da 35’in üzerinde sivil toplum temsilcisi, farklı üniversitelerden çok sayıda akademisyen ve uzman katıldı.

Kurdistan24 TV’ye konuşan Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, “Bu çalıştayla hem devlete, hem de çatışmanın diğer taraflarına savaştan başka çözümler de olduğunu göstermek istedik” ifadelerini kullandı.

“Erbil’den Diyarbakır’a kadar ve diğer bölgelerde Kürt sorunu bölgesel bir sorun haline geldiği için Türkiye bu sorunu tek başına çözemez” diyen Tahmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bundan kısa bir süre önce Türkiye’de hem hükümetin, hem de sivil toplum kuruluşlarının Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumuna nasıl tepkiler verdiğini gördük. Aynı tepkiler Afrin operasyonunda da ortaya çıktı. Türkiye’de hükümet ve sivil toplum kuruluşlarının Kürt karşıtı tepkileri sorunun bölgesel hale dönüştüğünü gösteriyor. Oysa çözüm savaşmamak, barış ve sivil siyasettedir.”

Araştırmacı Cuma Çiçek ise Kürt sorununun daha çok siyasilerin etkisinde olmasından dolayı akademik çevreler, medya ve sivil toplumun çözüm noktasında etkili olamadığı görüşünde.

Çözüm süreçlerinin zorlu bir yol olduğunu belirten Cuma Çiçek, Filipinler’deki barış sürecini örnek göstererek, şunları söyledi:

“Filipinler’de 7 oturum yapıldı. Süreç birçok kez akamete uğradı ve 4 yıl boyunca savaş devam etti ama yine yedinci oturumda barış sağlandı. Bu da Türkiye’de diyalog için önemli tecrübeler olmadığını gösteriyor. Bu konuda önemli bir tecrübeye ihtiyaç var.

Türkiye’ye baktığımızda; birkaç tecrübeden bahsedilebilir. 99’dan 2004’e sizin de bildiğiniz İmralı süreci. Bundan sonra 2008’den 2011’e kadar Oslo süreci ve son olarak 2013-2015 yılları arasındaki barış ya da çözüm süreci. 3 sürece baktığımızda da süreçlerin müzakereye evrilmediğini tespit edebiliyoruz. Temas ya da birbirini tanıma aşamasında kaldı. Mevcut durum maalesef siyasilerin etkisi altında ve barıştan oldukça uzak.”

Çalıştayda hazırlanan raporda ise, şu ifadelere yer verildi:

“Kürt meselesinin siyasi çözümüne dönük bir müzakere ve uzlaşı sürecinin yeniden başlayacağı konusunda STK’lar arasında genel bir kabul var. Çoğu katılımcı masa dışında bir seçeneğin olmadığının altını çiziyor.

Bununla birlikte katılımcılar mevcut koşullar dikkate alındığında yeni bir müzakere ve uzlaşı sürecinin kısa vadede başlamasının zor olduğunu ileri sürüyorlar. Bu konuda sıklıkla hatırlatılan tarih ya da dönüm noktası 2019 seçimleri. Buna göre, seçimle birlikte Türkiye’de siyasi türbülans bitebilir. Kürt meselesi hem bu siyasi türbülansın sonlandırılmasında bir işlev görebilir, hem de siyasi türbülansın sona ermesinden sonra tekrar müzakere ve uzlaşı bağlamında gündeme gelebilir.

Bazı katılımcılar yeni bir süreç için esas olarak siyasi aktörlerin rolünün altını çizerken, bazıları ise siyasi aktörlerden ziyade sivil toplum aktörlerinin rol alması gerektiğini belirtiyor.”