Blinken: Kantonların birleşmesini desteklemiyoruz

Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, "Kantonların birleşmesini desteklemiyoruz" dedi.

Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, "Kantonların birleşmesini desteklemiyoruz" dedi.

 

Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken, önemli açıklamalarda bulundu. Musul operasyonundan, Rakka ve El Bab operasyonlarına ve PYD'nin kantonları birleştirme amacının dile getirilmesine dair önemli açıklamalarda bulunan Blinken'ın NTV televizyonuna verdiği röportajın ilgili bölümleri şöyle: 

 

DAİŞ'e karşı özellikle Musul ve Rakka'ya yönelik askeri yaklaşım konusunda Türkiye ile mutabık mısınız? Bu konudaki somut plan nedir?
Ziyaretim sırasında çok verimli toplantılar yaptık. Bu kapsamda Musul'a ilişkin planın da üzerinden geçtik. Bu plan, Irak hükümeti ve Kürt bölgesi liderliğiyle, Başbakan El İbadi ve Barzani arasında iyi bir koordinasyon ve işbirliği sağlanarak aylar süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkarıldı. Bugün bu planı Türk müttefiklerimizle ayrıntılı şekilde ele aldık, olumlu tepki aldığımızı düşünüyorum. Kritik olan, Türkiye tarafındaki bazı endişelerin dikkate alınması. Özellikle hareket halindeki kuvvetlere ve PKK'ya ilişkin… Şunu açık şekilde ifade ettik ve Iraklılar da bu konuda hem fikir; Musul'un geri alınmasında onların asla bir rolü olmayacak. Dolayısıyla, Türk tarafının bazı endişelerini giderdiğimizi ve Musul planı hakkında Türkiye ile son derece olumlu fikir alışverişinde bulunduğumuzu söyleyebilirim.

 

Böyle bir harekatta özellikle Rakka'ya yönelik bir harekatta Ankara'nın muhalefetine rağmen Kürtlerin desteğini istemeye devam edecek misiniz? Yani, PYD/YPG gibi grupların desteğini?

Suriye'deki ortak çabalarımızı da konuştuk. Öncelikle, Türkiye'nin sınır bölgesindeki olağanüstü faaliyetleri sayesinde artık DAİŞ'in sınıra erişimi yok. Bu Fırat Kalkanı operasyonunun sağladığı en önemli avantaj. Biz bu çabayı kuvvetli bir şekilde destekledik. Şimdi ise Türkiye ile ılımlı Suriye muhalefetinin çabalarının sağladığı kazanımların güçlü bir şekilde kullanılacağı bir ortam oluştuğunu görüyoruz, bu konuda da konuştuk. Ayrıca artık Rakka'yı almamız gerektiği hususunu da konuştuk; belirttiğim gibi bu bölge Suriye'de Dabık ile birlikte geriye kalan en büyük parça. Bu kapsamda en etkili plan hangisi olur, kimler bu planın bir parçası olacak, bunu nasıl gerçekleştireceğiz, gibi konuları konuşuyoruz.

 

Türkiye'nin PYD/YPG örgütlerini terör örgütleri olarak kabul ettiğini biliyorsunuz. Sizin bunlarla ilişkiniz hangi çerçevede ve ne zamana kadar sürecek?

Suriye'de ortak düşmanımız olan DAİŞ'e karşı mücadelemizde etkili ortaklarla çalışmaya gayret ettik. Bu ortaklardan birisi, Arap ve Kürt bileşenlerden oluşan Demokratik Suriye Güçleri olarak bilinen grup. Bu ve başka gruplarla bugüne kadar DAİŞ'e karşı mücadele ettik. Ama Türkiye bizim NATO müttefikimizdir ve uzun yıllardır, ta 1952'den bu yana ortağımızdır. Bu sebeple de Suriye'de DAİŞ'e karşı giriştiğimiz mücadelenin Türkiye ile tam bir danışma ve şeffaflık içinde gerçekleştirildiğinden ve hiçbir hareketimizin Türkiye'nin güvenliğine zarar vermeyeceğinden emin olmak istiyoruz. Tam aksine bunların Türkiye'nin güvenliğini arttıracak operasyonlar olması önemlidir. Tabii ki DAİŞ'in yenilmesi hem Türkiye'nin hem de bizim güvenliğimizi arttıracak bir durumdur.

 

Amerikan yönetimi Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu belirtiyor, ancak ittifak içinde olduğu PYD/YPG özerklik ilan etti. Bu örgütler sizin tarafınızdan ülkenin parçalanma riskine karşı uyarıldılar mı?

Evet, bu konuda tüm taraflara, bahsettiğiniz gruplar da dahil olmak üzere, çok açık ve net şekilde Suriye'nin toprak bütünlüğünü kuvvetli bir şekilde desteklediğimizi ve Suriye'de Kürt kantonları olarak bahsedilen bölgelerin birleştirilmesine karşı olduğumuzu ifade ettik. Bu konuda şimdiye kadar net bir tavır aldık, ve tutumumuz bu şekilde devam edecektir.

 

Türkiye, PYD/YPG'ye desteği konusunda Amerikan yönetimine çok defalar şikayette bulundu. Özellikle (bu grubun askeri kanadına) silah desteğini eleştirdi. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Bu konuda şunu çok net ifade etmek istiyorum bizim verdiğimiz her destek Suriye'deki Arap Koalisyonu'na yani "Suriye Demokratik Güçleri"nin Arap bileşenine verilmiştir; YPG'ye değil. Bu kuvvetlere geçmişte cephane ve teçhizat sağladık; bugünkü desteğimiz de bu kapsamdadır.

 

Sizce Suriye'nin toprak bütünlüğü korunabilecek mi? Federatif bir yapı mümkün olabilir mi, bunu bir çözüm önerisi olarak görüyor musunuz?

Nihayetinde buna karar verecek olanlar Suriyeliler'den başkası değildir. Suriye'nin toprak bütünlüğünü kuvvetli bir şekilde desteklediğimizi daha önce de çok defalar söyledik. Fakat Birleşik Suriye içerisinde Suriyeliler kendilerini nasıl organize edeceklerine, yine kendileri karar verecekler. Umarım, ülkedeki iç savaşın bittiği aşamaya ulaşırız ve Suriyeliler gelecekteki yönetimlerinin nasıl olacağını tartışabilecekleri noktaya gelirler. Ancak tüm bunların, Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisinde gerçekleşmesi gerekir.

 

Uçuşa yasak bölge ile başlamak istiyorum. Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturma çabasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ve özellikle Türkiye'nin uçuşa yasak bölge önerisi neden Amerikan yönetimi tarafından bir türlü kabul görmüyor?

İki konu var. Öncelikle, Güvenli Bölge ile ilgili olarak Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında alınan aksiyonlar, Türkiye ile Suriye arasındaki sınırda fiili bir güvenli bölge oluşturacak niteliktedir. Buradaki faaliyetler devam ettikçe ve güneye doğru ilerledikçe bu güvenli bölgenin genişlemesi ve arzu edilen tampon bölgenin oluşması potansiyeli söz konusu, ki bu da bugüne kadar Suriyeli mültecilerin karşılanması konusunda çok cömert davranan Türkiye için faydalı olacaktır. Uçuşa yasak bölge konusunda ise; Ruslarla çatışmaların durdurulmasına ilişkin bir anlaşmaya varmak için bu kadar yoğun çaba sarfetmemizin bir nedeni de, bu anlaşmayla, Suriye hava kuvvetlerinin uçuş yapamayacağı ve sivillerin yoğun olduğu bölgelerin bombalanmayacağı "pratikte bir uçuşa yasak bölge" oluşmasının sağlanmasıydı. Ulaşmak istediğimiz sonuç buydu, pratikte, üzerinde anlaşmaya varılmış ve sınırları iyi belirlenmiş uçuşa yasak bir bölge… Çatışmaların durdurulmasının hala mümkün olup olmadığını göreceğiz. Ancak ne yazık ki, rejimin ve Rusların son dönemde Halep'teki faaliyetleri nedeniyle şimdilik bunun gerçekleşmesi zor görünüyor. Yakın gelecekte bunun mümkün olup olmadığını göreceğiz.