Kürt meselesi bir partinin, bir örgütün sorunu olmaktan çıkmıştır

Hasip Kaplan
Hasip Kaplan
Hasip Kaplan

İSTANBUL (K24)

Eski HDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Kürt meselesi için “Kürt sorunu artık bir şahsın, bir partinin, bir örgütün Kürdistan’ın bir parçasının sorunu olmaktan çıkmıştır” açıklamasında bulundu.

Kürt sorununun çözümü için her partiyle görüşülmesi gerektiğini ifade eden eski HDP’li vekil Hasip Kaplan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme taşıdığı “Kürt sorununu çözmek için HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” açıklamasını değerlendirdi.

Kaplan, “HDP olmadan seçimi almayacaklarını çok iyi biliyorlar” dedi.

“Kürt meselesi artık bir şahsın, bir partinin, bir örgütün Kürdistan’ın bir parçasının sorunu olmaktan da çıkmış” diyen Kaplan, “Kürt sorunu dört parça Kürdistan’da Ortadoğu’da bölgesel ve buraya, Suriye ve Irak’a müdahale eden koalisyon güçlerinin Rusya ve İran’ın müdahalelerine baktığımız zaman Kürt sorunu bir dünya sorunu haline geldi” diye konuştu.

K24’ün sorularını yanıtlayan Hasip Kaplan, Türkiye ve Kürtlerin gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Kürt sorununu çözmek için HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Seçimler yaklaşıyor. Önümüzdeki yıl olmasa 2023 Haziran çok uzun bir süre değil. Seçim sistemi ittifakları zorunlu kılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1 gerekiyor. Böyle olunca da tabii ki Kürtlerin oyu, Kürtleri temsil eden siyasi parti, bütün siyasetçilerin sivil toplumun rolünün önemi ortaya çıkıyor. Çünkü yüzde 15’in üzerinden belirleyici olan bir güç var. Anketler bunu gösteriyor. HDP’nin de yer aldığı demokrasi cephesi dediğimiz, sol, Alevi, azınlık ve demokrasi güçlerinden oluşan bir potansiyel var. CHP bunun farkında. Bu konuda HDP olmadan seçimi almayacaklarını çok iyi biliyorlar. MHP’den ayrılmasına rağmen bunu İYİ Parti de biliyor. Burada bunu görmek lazım. Kısa bir süre önce CHP adına bir heyet Erbil’de ziyaretlerde bulundu. Kerkük’e gitti. Bu CHP’nin yaptığı ilk resmi temaslardır diyebiliriz.

CHP’nin Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret etmesinin sebebinin, Türkiye’deki seçim sürecinin bir parçası olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Tabii ki süreçlerle ilgilidir. Devlet Bahçeli de Kerkük’te Türkmenleri ziyaret etmek istiyordu ama Kürdistan Bölgesi’ni geçecek ya pasaportunda Kürdistan mührünü yememek için gitmedi. Meclis’te “Biz gitmedik çünkü pasaportumuza Kürdistan mührü vurulacaktı” dedi.

Sizce CHP Kürt sorununu çözer mi? 

CHP Kürt sorununun çözümünde bugüne kadar cesur bir adım atabilmiş değil. Gerçekçi olalım. 1989’da ‘Güneydoğu Raporu’ yazıldı fırtınalar estirildi. Daha sonra yine raporlar yazıldı ama Meclis’teki çözüm süreci görüşmelerinde 2013’te ve ondan önce hem CHP hem de MHP araştırma komisyonlarına onay vermediler hem de şiddetle karşı çıkıyorlardı. Hatta TRT 6 Kürtçe yayın yapacak diye en çok karşı çıkanlardı. Şimdi Kılıçdaroğlu tam da Erdoğan’ın ABD’ye gittiği bir süreçte ana muhalefet lideri olarak ilk kez senelerdir gündemi belirleyecek bir çıkış yaptı. ‘Kürt sorununu Meclis’te çözeceğiz ve HDP meşru bir partidir, seçilmişlerdir, 6 milyonun üstünde oy almışlardır onlarla çözeceğiz’ dedi. Doğru bir tespit, aslında biz de 2007’de bağımsız adaylarla Meclis’e girip Demokratik Toplum Partisi (DTP) adıyla grup kurduğumuzda biz de Kürt sorununun mecliste çözülmesi gerektiğini hep savunuyorduk. Meclis’te Kürtçe halen bilinmeyen dil, Kürt dili kabul edilmiyor. Kürtlerin seçtiği bütün belediye başkanları görevden alındı, iradeleri tanınmıyor, gasp ediliyor. Belediyelere kendi partizanlarını kayyum olarak atıyorlar. Bunların ilk işleri Kürt isimlerini silmek, Kürtçe tabelaları yıkmak ve Kürt kültür merkezlerini yıkmak oldu. Böyle bir saldırı dalgasının olduğu bir süreçte Kürt sorununu gündem gelmişken tabi HDP de seçim, demokrasi ve barışa ilişkin 27 Eylül’de bir deklarasyon açıklayacak. Bu süreçte Kürtlerin, Kürtlerin dostları ve müttefiklerinin yapması gereken bir tek şey var. Evet, Türkiye’nin gerçek sorunu Kürt sorunudur. Bunu gündemde tutmak tartışmanın sağlıklı bir şekilde sürdürmesini sağlamak lazımdır. Çünkü Kürt meselesi artık bir şahsın, bir partinin, bir örgütün Kürdistan’ın bir parçasının sorunu olmaktan da çıkmış. Kürt sorunu dört parça Kürdistan’da Ortadoğu’da bölgesel ve buraya, Suriye ve Irak’a müdahale eden koalisyon güçlerinin Rusya ve İran’ın müdahalelerine baktığımız zaman Kürt sorunu bir dünya sorunu haline geldi.

Peki, Kürt sorununun çözümünde en önemli aktörler kimlerdir?

Bellidir. Oslo ve İmralı görüşmeleri niçin yapıldı, bu sorunun çözümü için yapılıyordu. En önemli muhatap en çok etkili olanlardır, en çok mücadele edenlerdir, en çok örgütlü olanlardır elbette ki bunlardır. Yani HDP’dir. Burada HDP önemli bir faktördür. Çünkü Kılıçdaroğlu dedi ki "Muhatabımız meşru olarak HDP’dir, Meclis’te bunu konuşuruz." 1 Ekim’de de Meclis açılıyor.

Deklarasyondan önce Kılıçdaroğlu’nun böyle bir açıklama yapması HDP’yi kendi tarafına çekmek için midir? 

Tabii ki siyasette çıkar duygusuyla hareket her zaman vardır. AKP de bunu yapıyor. AKP her seçim döneminde ateşkeslere gidiyordu. 2013-14-15 yıllarında da Dolmabahçe Mutabakatından sonra çözüm sürecini birdenbire kesiverdiler, masayı devirdiler. Aslında silahsızlandırma çağrısı yapılacaktı bunun karşılığında Meclis’te birtakım adımlar atılacaktı. Fakat masayı devirdi çünkü Kürt demokratik siyaseti barışçıl dönemlerde ve çözüm süreçlerinde daha da güçlendi. Yüzde 6’lardan 13’lere çıktı. Şimdi MHP gibi partiler barajın altında kalmaya başladı. AKP’den iki parti çıktı. İşte böylesi bir siyaset karambolünde Kürtler geçen sene, hiçbir şart ileri sürmeden Ankara, İstanbul, Antalya, Mersin, Adana gibi birçok yerde CHP adaylarına destek verdi ve kazanmalarını sağladı.

HDP seçmeni ya da Kürtler CHP’ye destek vermeye devam eder mi?

Bu seçim ittifakı öyle olmayacak. Bunun ilkeleri, programı olur, yazılı hale çevrilir, taraflar bulun altına imzaları atar ve öyle seçime giderler. Bütün Kürtler bunu dile getiriyor. Artık lafla peynir gemisi yürümüyor. Artık yazılı söz ve taahhütlerle belgelerle bu tür bir atmosferin içerine girilir.

Yalnız sorumuzun cevabını almadık, CHP Kürt sorununu çözer mi? 

Valla AKP Kürt sorununu çözemedi. MİT’le görüştü, İmralı’da heyetlerle görüştü, genelkurmay, içişleri bakanlığı, jandarma, istihbarat, askeri, savunma bakanlığı heyet heyet görüşmeler oldu. Ama Kürt sorununun çözülmesi için gerekli olan Kürt halkının eşit yurttaşlık haklarını kabullenecek bir noktaya gelmediler, çözemediler. Çözemedi AK Parti. Şimdi bu seçimlerde de iki kural gereği Erdoğan daha da aday olmaz. Olsa bile anketlerde AKP yüzde 30’un altında gösteriyor. Böylesi bir durumda ana muhalefet partisi CHP ‘Ben Kürt sorununu çözerim’ iddiasıyla ortaya çıkacaktır. Çıkacak ki oy alabilsin. CHP, HDP’nin meşru bir parti olduğunu söylüyor. İYİ Parti de bunu demeye başladı. ‘O zaman oturup konuşabiliriz’ anlamı çıkıyor burada. HDP’nin bu siyasi atmosferi çok iyi değerlendirmesi lazım. Bu hem partinin kanmasının önüne geçer hem Kürtler artık Kürtçe konuştukları için öldürülmezler.  Çünkü Kürtler Kürtçe konuştukları için Kürtçe türkü söyledikleri için öldürülüyor. Gurbet ellerde çalıştıkları iş yerlerinde saldırıya uğruyorlar. Hiç olmasa bu saldırıların önüne geçilir ve Meclis’te Kürt sorunun çözümü ile ilgili birtakım yasal değişikliklerin kapısı aralanır.

Kürt sorunun çözümü için kimlerle görüşülmeli?

İlk önce Kürtlerin kendi aralarındaki ittifaklarda şart şurt olmadan anlaşmalı, anadil özgürlüğü ve anadilde eğitim konusunda Kürtler kendi aralarında anlaşarak ortak deklarasyonlar yapmalı. Meclis’te ‘30 milyona yakın Türkiye yurttaşı olarak yaşamak istiyoruz’ demeleri lazım. ‘Türklerin ne hakları varsa biz de istiyoruz’ demeliler. Çünkü faşizm toplumu germeye, ayırmaya başladı. Onun için Kürt sorunun çözümüne açık olan herkesle görüşülmeli. HDP, Kürt sorununa kim dürüstçe ve namusluca yaklaşıyorsa hepsiyle görüşsün. AKP de dahil çünkü zaten daha önce AKP’yle görüşülüyordu. MHP, BBP, Vatan Partisi gibi lagaluga, cukacuka partileri hariç uygar partilerle görüşülebilir.  

Olası bir çözüm sürecinde taraflar nelere dikkat etmeli?

Kürtler bu kadar deneyimden, görüşmeden, oyalanmaktan, ötelenmekten, ötekileştirilmekten ve hakaretlerden sonra Rojava’ya yapılan saldırıların kesilmesi lazım ve Rojava’daki statü konusunda uyarıcı ve dikkatli olmaları lazım. Başur’a (Kürdistan Bölgesi) yönelik saldırıların kesilmesi lazım. Kürdistan sınırları arasında duvarların yapılmaması lazım. Yani Kürdistan’ın dört parçası arasında duvar örme zihniyetine son vermeleri lazım. Ve kesinlikle Meclis’te ‘Kürtçe artık bilmeyen dildir’ terbiyesizliğine ve maskarasına son vermeleri lazım. Çünkü TRT Kurdi yayın yaparken Meclis’te tutanakta bilinmeyen dil olarak geçirilmesi sadece inkâr etmek değildir aynı zamanda dalga geçmek anlamına da geliyor. Bunlar düşmanca bir yaklaşımdır. Bunlara son verilmesi lazım.

Size göre Türkiye’de Kürtler sorununda yegane çözüm nasıl olmalı?

Elbette ki insanlar birlikte yaşamak isterler. Bunun modelleri vardır. Özerkliktir, kantondur, federasyondur, eyalettir değişik biçimleri var. Irak’ta bir anayasa yapıldı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi şu an var. Federal bir devlet oldu. Yarın belki Suriye’de Rojava Kürtlerine farklı bir biçimde statü tanınacak. Aynı şekilde Türkiye’de de Bakur’da bir Kürdistan gerçeğini kabul etmeleri gerekir. Türkiye’de bu çatışma süreci 38 sene sürdü. Bakın Yüzyıl Savaşları bile 30 yıl sürmüş. 38 senedir halen çatışma devam ediyor. Bütün ekonomisini, enerjisini bin yıldır beraber yaşadığı Kürtlere düşmanlık üzerine siyaset yürüten bir iktidar söz konusu… Artık bundan vazgeçmeleri lazım. Türkiye’nin burada Kürdistan gerçeğini kabul etmesi lazım, Kürtlerin de cesur bir şekilde kabul ettirmesi gerekiyor.

Silahların susturulması konusunda kim muhatap alınmalı?

Çatışan silahlarda taraflar varsa elbette ki onlar muhatap alınacak. Bu konuda HDP Meclis’te kolaylaştırıcı rol oynayabilir. CHP de rol alabilir. Zaten Kürt sorunun çözümüne ilişkin adımlar atıldıkça o anlamda da gelişmeler olacak. CHP gerçekten bir şey yapmak istiyorsa, samimiyse bakın 2 sendir durmadan Öcalan’ın üzerinde tecrit ve izolasyon var. Ne ailesiyle ve avukatlarıyla görüştürülüyor. Buna ses vermeleri lazım. Tam 22 senedir devletin elinde mahkum. CHP’nin, ‘İnfaz hukukunun da hakları var, hukuku niye işletmiyorsunuz?’ demesi lazım.

Yani CHP iktidara Abdullah Öcalan için bunu doğrudan demesi mi lazım diyorsunuz?

Evet, demesi gerekiyor tabi. CHP, iktidara ‘Mademki İmralı’da görüşmeler yaptırdınız, niye bu görüşmeleri kesip tecrit uyguluyorsunuz’ demesi lazım. Yani birtakım konularda cesaret şurubunu aşılamak lazım CHP’ye. İYİ Parti de bu seçim sürecinde kaybetmek istemiyorsa Kürtleri karşısına almayacak. Kürtlerle yaşamaya alışacaklar. Durum budur.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘HDP muhatap alınmalı’ açıklamasından sonra, Sezai Temelli’nin HDP yerine İmralı’yı işaret etmesi Kürtlerden tepki aldı. Daha önce de buna benzer açıklamaları olmuştu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bugün İYİ Parti’nin grup başkanı bir açıklama yaptı, ‘HDP Meclis’te meşru bir partidir, başkanvekili gelip oturuyor beraber çalışıyoruz’ dedi. Onu bu noktaya getiren siyasetteki etki olayıdır. HDP kitleleri toplayamasaydı, meydanlara çıkmasaydı, ses veremeseydi anketlerde yüzde 15’in üzerine göstermeseydi onu da muhatap almayacaktı. O (Sezai Temelli) zaten açıklama yapmış kişisel görüşü olduğunu söylemiş. Bunu söyleyeyim, artık Kürt sorunu devletin askere havale etmenin resmi duruşundan vazgeçmesi lazım. İktidarın da aynı şekilde CHP olarak Millet İttifakı’nın da… Aynı şekilde Kürt sorunun çözümünde tabi ki de Sayın Öcalan’ın Kürtler üzerinde çok büyük bir etkisi var. Bunu kabul ederiz ama barış ve çözüm sürecine katlı sunabilir onu koşulları ona göre düzeltilmesi gerekiyor. Bütün dünyada böyledir. HDP bunlara katkı sunabilir, görüşmeler yapabilir. Ama demokratik siyaset demokratik alanda mecrasını bulur ve devam eder. Bunun için bu süreci partiyi kapattırmadan götürmek için akıllı bir siyaset zamanıdır. Özellikle Kürtlerle kurulan ilişkilerde de daha duyarlı davranmak lazım. Çok açık söylüyorum; HDP Kürtlerden yüzde 80 oy alan bir parti ama Kürtlerin partisinden çok bir bileşen partisidir. Farklı görüşlerin bir araya olduğu bir durumundadır. Sosyalistler var, sosyal demokratlar var, yeşiller var, çevreciler var. Bizim de Türkiye’nin demokratikleşmesine, insan hakları hukuku çerçevesinde ortak duyarlılıklarımız var. Tabi ki bunlarda bütünleşeceğiz ama bu kesimlerin de Kürt sorununun çözümü için gerçekçi bir şekilde cesur adım atması gerekiyor.

Türk solu HDP’nin içerisinde çok mu etkili sizce?

Ben öyle bir algıya rastlamıyorum. Her darbe sonrası Türk solu çok ezdirildi. Keşke batıda da HDP’den oylarını çoğaltarak onlar da daha fazla Meclis’e girsin. Benim en çok istediğim budur. Yoksa bu baskı süreçleri, bu katliam süreçleri, baskılar, Kürtlere yapılan kayyum darbeleri Kürtlerde büyük bir öfke oluşturmuştur. Büyük bir potansiyel vardır. Ve bu potansiyel tabi ki kendi seçtikleri başkanlar ve milletvekilleri vardır. Bütün Kürtler birliğini sağlarsa gücünü sürdürdüğü zaman bu tür görüntüler olmaz. Elbette herkes bu bileşenin içinde söz ve karar sahibidir. Halkların Demokratik Kongresi diye bir kongre vardır, bu kongrede zaten dile getiriyorlar, kararlar alıyorlar ve birlikte uyguluyorlar. Kobani direnişi ruhuyla özgürlük mücadelesinde devam etmekten başka çare yoktur.

Son olarak söylemek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Avrupa’da seçimlerde ilginç bir şekilde bir sol rüzgâr esiyor. Norveç’te, İsveç’te, Danimarka’da emekten yana bir rüzgâr esiyor. Umarım Türkiye de bu rüzgardan nasibini bulur, demokratik bir yönetime ulaşır, bu tek adam rejiminden, tek bayrak ve diğer teklerin safsatalarından kurtulur, başkanlık rejiminden demokrasiye geçer. O zaman Türkiye nefes alır. O zaman Suriye’de çatışmanın tarafı olmaz işgalden vazgeçer. Libya Afganistan’a paralı asker göndermekten vazgeçerler. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.