16 Nisan’a Giderken Kürtler ve HDP

Kurd24

Türkiye’de 2002’den beri AKP hükümeti işbaşında. AKP, 2007’de altı anayasa hukukçusundan oluşan bir uzmanlar heyetine bir anayasa taslağı hazırlattı. Ancak AKP Meclis’te yeterli çoğunluğa sahip olmadığı için, parlamenter sistemi esas alan bu taslak yürürlüğe girmedi.  

 

2007 yılında Türkiye bir anayasa krizi yaşadı. AKP’li bir adayın Meclis’te Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek için önce ordu bir muhtıra verdi, ardından Anayasa Mahkemesi devreye girdi. “367 Kararı” olarak tarihe geçen karar ile AKP’li bir adayın önüne geçilmek istendi. Bunun üzerine AKP, Cumhurbaşkanlığı seçim sistemini değiştirdi ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi usulü kabul edildi.

 

10 Ağustos 2014’te Erdoğan, halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı sıfatını kazandı. AKP’lilere göre Cumhurbaşkanının halkın oyuyla seçilmesinin ardından parlamenter rejimin devri kapanmış fiili olarak başkanlık rejimine geçilmişti. Yeni bir anayasa ile bu fiili durumu hukukileştirmek gerekiyordu.

 

15 Temmuz’un etkisi

 

AKP’nin hükümet sistemini değiştirme talebine Meclis’teki üç parti (CHP, MHP ve HDP) uzunca bir süre karşı koydular ve parlamenter sistemin devamından yana tavır aldılar. Ancak 15 Temmuz’dan sonra Türkiye siyasetinde bir dalgalanma oldu. Çünkü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hükümet sistemindeki belirsizliğin ülke için tehdit teşkil ettiğini belirtti. Bahçeli’ye göre bu sorunu halka götürmek ve halkın hakemliğinde bu sporunu çözmek gerekiyordu.

 

Bahçeli’nin teklifi üzerine AKP ve MHP kurmayları hemen anayasa değişikliği hazırlığına başladılar. Teklif kısa bir sürede hazırlandı ve Meclis’ten geçti. Akabinde Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve halkoyuna sunuldu. Artık son sözü halk söyleyecek; 16 Nisan’da halk sandık başına gidecek ve sandıktan çıkacak neticeye göre Türkiye yoluna ya parlamenter sistem ile ya da başkanlık sistemi ile devam edecek.

 

Başa baş yarış

 

16 Nisan referandumu hakkında birçok kamuoyu araştırması yapılıyor. Güvenilir araştırma kuruluşlarının verileri, anayasa değişikliğinin taraftarlarının ve karşıtlarının birbirine yakın olduğuna işaret ediyor. Yani ortada kıyasıya bir yarış var. Oranların birbirine yakın olduğundan demografik bir ağırlığa sahip olan Kürtlerin referandumda yapacağı tercih son derece önem kazanıyor.

 

Seçmen davranışları baz alındığında Türkiye’deki Kürtleri iki büyük havuzda toplam mümkün: HDP’ye oy veren Kürtler ile AKP’ye oy veren Kürtler. Elbette diğer siyasi partileri tercih edenler de var ama Kürtlerin kahir ekseriyeti bu iki partiden birine oy veriyor. Bu yazıda HDP seçmenini ele alacağız.

 

MetroPoll Stratejik ve Sosyal Araştırma Merkezi’nin Ocak 2017 tarihli “Türkiye’nin Nabzı” başlıklı araştırmasına göre; 16 Nisan’da Kürtlerin 5 30’u “evet”, % 48’i “hayır” oyu vereceğini söylüyor. Kürtlerin % 22’si “kararsız” olduğunu belirtiyor.

 

HDP’lilerin çok büyük bir bölümünün tercihi “hayır” yönünde. Aslında HDP seçmenin başkanlık sistemine bakışının değişmesinin dikkate değer bir seyri var. MetroPoll rakamlarına göre 2012 Haziran’ında HDP’lilerin başkanlık sistemine desteği, % 50.4 seviyesinde iken Ocak 2017’de bu destek % 6.6’ya inmiş. Yani aradan geçen dört buçuk yılda HDP seçmeni nezdinde başkanlığın cazibesi mum gibi erimiş.    

 

“Seni başkan yaptırmayacağız”

 

Peki, neden? Başlıca iki nedenden söz edilebilir: Birincisi, bölgede AKP ile HDP arasında çetin bir siyasi rekabet var. Her iki parti de birbirlerine karşı çok sert bir siyaset yürütüyor. HDP, 2015 seçimlerinde doğrudan Erdoğan’ı hedef aldı. “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganı, HDP tabanında hem Erdoğan’a hem de başkanlık sistemine karşı büyük bir reddiyeyi oluşturdu. Hâlihazırda HDP cephesinde Erdoğan’a duyulan büyük bir öfke yerli yerinde duruyor. HDP’lilerin önemli bir kesimi, Erdoğan’dan gelecek herhangi bir öneriye karşı durmayı parti kimliğinin bir parçası olarak görüyor.

 

İkinci neden ise mevcut durumla alakalıdır. 15 Temmuz’dan sonra ilan edilen OHAL’in de verdiği imkânla AKP, PKK ve HDP’yi her alanda baskılayan bir politika izledi, izliyor. Bu bağlamda milletvekilleri ve belediye başkanları tutuklandı. Belediyelere kayyumlar atandı. HDP ve DBP’nin teşkilatlarına dönük yoğun operasyonlar yapıldı. Muhtemelen 16 Nisan’a kadar devam edecek bu baskılama politikası HDP tabanındaki AKP’ye dönük öfkeyi ve nefreti bileyliyor.

 

MetroPoll’un araştırması, HDP’lilerin % 87.9’u “hayır” oyu kullanacağını belirtiyor. HDP’liler “hayır” gerekçeleri dört başlık altında toplanıyor: Buna göre, HDP’lilerin

  • % 50’si otoriterliğe yol açacağından
  • % 23’ü ülke bütünlüğüne zarar vereceğinden
  • % 11’i Erdoğan’ın başkan olmasını istemediğinden
  • % 9’u mevcut parlamenter sistemi yeterli gördüğünden, anayasa değişikliğine karşı duruyorlar.

 

HDP tabanındaki Erdoğan ve AKP karşıtlığı çok katı. Öyle ki, partinin politikası değişse dahi, HDP’lilerin büyük bir kısmı kendi tercihlerini değiştirmeyeceklerini söylüyorlar. Nitekim araştırmada kendilerine yöneltilen “Oy verdiğiniz parti referandumda ‘Partili Cumhurbaşkanlığı’ sistemini desteklerse tutumunuz ne olur?” sorusuna HDP’lilerin % 51’i “Partim desteklemesine rağmen karşı çıkarım” cevabı veriyor. Partisiyle aynı istikamette oy kullanacağını belirtenlerin oranı ise % 31’de kalıyor.

 

Hendek kırılması

 

Ezcümle sandığa gidecekler açısından HDP’de durum berrak. 16 Nisan’da oy vermek için evinden çıkacak olan on HDP’liden dokuzu mührünü “hayır”a basacak. Ancak gerek MetroPoll araştırmasında ve gerek diğer bazı araştırmalarda Kürtlerin % 20-25’in kararsız oldukları, sandık başına gitmede çekincelerinin bulunduğunu gösteriyor.

 

Acaba HDP, içinde kendi seçmenleri de bulunan bu mütereddit kitleyi sandığa götürebilir mi? Onları HDP’nin tercihi doğrultusunda oy kullanmaya ikna edebilir mi? Burada HDP açısından iki sorundan bahsedilebilir:

 

İlki, HDP’de 7 Haziran öncesindeki gibi bir hava yok. Bir heyecan dalgası hissedilmiyor. Buna mukabil HDP’nin ve DBP’nin üyeleri yoğun bir şekilde gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, teşkilatları da dağıtılıyor. Bu nedenle HDP daha çok kendi sorunlarına odaklanıyor. Anayasa değişikliği de tali/ikincil bir soruna dönüşüyor. Dolayısıyla kararsız kitleyi motive etmek ve sahaya sürmek HDP için çok zor olacak. 

 

İkincisi ise, PKK’nin 7 Haziran sonrasında şehirlere taşıdığı savaştan ötürü PKK ve HDP ile tabanı arasında açılan mesafedir. Bu mesafe henüz kapanmış değil. Çatışmaların şehirlerin kalbinde yapılması ve çok büyük bir yıkım yaratması PKK ve HDP’ye dönük bir kırılma yarattığından bu mesafeli kesimin sandık başına gitmeyebilir.

 

 

  • kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.