Kürdistan'daki Başkanlık Krizi Nedir?

Kurd24

Kürdistan’daki tek yasama erki olan Kürdistan Parlamentosu neredeyse iki yıldır aktif değil. Hükümeti oluşturan dört parti ve Ekim 2015’te hükümetten düşürülen Goran Hareketi dahil tüm partilerin yasama ve siyasi faaliyetlerini sekteye uğratmış bu durumun ise 2017 sonundan önce çözülmesi beklenmiyor. Bu durumu oluşturan sebeplerin başında ise 2015 yılından beri devam eden başkanlık krizi geliyor. Bir sonraki başkanlık döneminin yapısı üzerinde henüz yapılmış bir anlaşma yok, lakin kimse şu anki durumdan da memnun değil.

Kürdistan’da yaşanmış en derin siyasi krizlerden biri olan 2015 başkanlık krizini anlayabilmenin tek yolu bölge hükümetinin nevi şahsına münhasır parlamenter kültürünü analiz etmekten geçmekte. Hatta, Kürdistan siyasetinin farklı parlamenter kültürünü tanımlamak için siyasi söyleme eklenmiş terimler dahi mevcut. Bu terimler, uzlaşı anlamına gelen “sazan” ve anlaşmazlık anlamındaki “tirazan”. Her iki terim de Kürdistan siyaseti için kelime anlamlarından daha fazlasını ifade ediyorlar.

Sazan yani uzlaşı sanılabileceğinin aksine parlamento içi uzlaşmalara işaret etmesi amacıyla kullanılan bir siyasi deyiş değil. Tam aksine, Kürdistan’daki parlamenter kültür, siyasi partiler arası uzlaşının öncelikle parlamento dışında sağlanmasını öngörüyor. Meclis kampüsü dışında yürütülen siyasi trafik ancak tam bir uzlaşı sağlandığında parlamentoya taşınıyor ve olağanüstü bir hızla yasama işi icra ediliyor. Ya da, en azından Temmuz 2015’e kadar bu böyleydi.

Geleneksel bir siyaset okumasının Kürdistan’daki sazan kültürünü parlamenter sistemin sağlıklı bir işleyişe sahip olması açısından kabul etmesi mümkün değil. İşin açıkçası bölgesel siyasi kültürün bu öğesinin demokratik ivme açısından pek faydalı olduğu da zaten söylenemez. Tahmin edileceği gibi, sazan, yasama dışı motivasyonlarla yapılan çok partili uzlaşıları da kapsıyor. Böylece parlamenter sistem çıkar algıları birbirine yakın partilerin kurduğu güç dengelerine oldukça bağımlı bir hale geliyor. Tahmin edilebileceği gibi değişen güç dengelerinin ana aktörleri ise Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK).

Fakat sazanın sonuçları parlamenter yapıyı parlamento dışı güç dengelerine bağımlı hale getirmekle sınırlı değil. Kürdistan'daki siyasi, ekonomik ve hatta askeri istikrar parlamento dışında yapılan bu uzlaşılara bağlı. İki ayrı hükümetin birleşmesinden oluşmuş Kürdistan yönetiminin başat siyasi ve askeri güçler arasında varılacak uzlaşılarla kalkınma sürecine devam etmekten başka pek bir şansı yok. Daha da açıkçası, sosyopolitik açıdan çok renkli ama pan-Kürt ideolojilerin etkisiyle de bir o kadar can sıkıcı bir siyasi arenası olan Kürdistan Bölgesi için uzlaşı dışında kurulacak her hükümet en azından lokal istikrarsızlık demek. İşin içine bir de yönetimin yarı-üniter yapısı girince bu sosyopolitik farklılıklar merkezi Erbil hükümetini işlevsiz kılabilecek güce erişmiş oluyorlar. Bu durum ise teorik olarak kendinden menkul bir “kötü”ye işaret etmiyor. En basit deyişle; ülkedeki siyasi iklim sert, sosyopolitik yapı parçalı ve pan-Kürt ideolojilerin etkisi rasyonel çıkar algıları için sınırlayıcı. Bunu aşmanın tek ve onaylı yolu ise sazan.

Tirazan ise Kürdistan siyasi literatüründe bulunmasına karşın gerçek anlamda zuhur edişi Temmuz 2015 olan ve artık sazandan çok telaffuz edilen bir terim. Kürdistan’da yaşanmış en büyük siyasi kriz olan Temmuz 2015’i anlamak içinse henüz sonuçlanmamış olan başkanlık krizini ele almak gerekiyor.

Tahmin edileceği üzere, Kürdistan Bölge Başkanlığı makamı da hemen tüm diğer irili ufaklı pozisyonlar gibi sazan ile belirlendi. İlkin 2005’te KDP ve YNK arasındaki (ve kağıt üzerinde henüz devam eden) stratejik ittifak ile bölge başkanlığı makamı tesis edildi. 1992’de, yani henüz Erbil ve Süleymaniye iki ayrı yönetime ayrılmadan önce yapılmış başkanlık makamı hakkındaki kanun ufak değişikliklerle aynen yürürlükte bırakıldı. Bir sonraki seçimlerde Mesut Barzani karşıt adaylar da olmasına karşın seçimi ikinci defa mutlak bir oy oranıyla kazandı. Aynı dönemde KDP ve YNK Kürdistan Bölgesi’nin anayasasını hazırlamaya tekrardan giriştiler. Böylece, 2013’te yine birçok partili sazan ile Mesut Barzani’nin görev süresi iki yıl uzatıldı. Anayasanın tamamlanması ile de ülkedeki tüm resmi makamlar için yeni bir sürecin başlaması bekleniyordu.

Nedenleri bu yazının konusu değil, ama başkanlık üzerindeki bu uzlaşı Temmuz 2015’te yani Barzani'nin görev süresi dolmadan bir ay önce bozuldu. YNK ve Goran’ın başını çektiği, Kürdistan İslami Grubu’nun (Komel) tam, Kürdistan İslami Birliği’nin (Yekgirtû) ise kısmen destek verdiği bir kanun teklifi ile başkanlık seçiminin halk oylaması yerine parlamentoda olması için girişilen çaba tirazanın Kürdistan'da kriz yarattığı ilk durum olmuş oldu. Tüm bu partilerin toplam milletvekili sayısının neredeyse KDP’ye ait sandalye sayısını ancak biraz geçebiliyor olması, azınlık milletvekillerinin KDP’nin yanında durması ve Yekgirtû’nun teklife verdiği desteği büyük ölçüde geri çekme kararı vermesi teklifin oturuma dahi sunulmasına izin vermedi.

Parlamento aritmetiğinin başkanlık seçim sistemini değiştirmeye yetmediği bu durumda haliyle 60 gün içinde seçim yapılarak yeni başkanın seçilmesi gerekmekteydi. Fakat bunun için de önce sazan, yani uzlaşı, daha sonra da parlamento kararı gerekiyordu. Durum böyle olmadı. Goran ve YNK seçim yapılmayacağını, süresi dolan başkanın yerine parlamento başkanının iki yıl sonraki seçimlere kadar atanacağını zira başkanlık makamının Ağustos sonu itibariyle “boş” sayılacağını ilan ettiler. KDP’nin seçim yapılarak yeni başkanın seçilmesi ısrarı ise parlamentoda karar alabilecek sayıya sahip olmamasından ötürü sonuçsuz kaldı. Nitekim, seçim olamayacağı anlaşılınca tüm partilerden eşit kontenjan ile kurulmuş olan bürokratik bir kurum son kararı vermek üzere devreye girdi. Yasama Şurası bir beyanname yayınlayarak yeni başkan seçilmeden başkanlık makamının boşluğa düşmeyeceğini, acil durumlar ve vekaleten olmanın dışında parlamento başkanının bölge başkanlığını devralamayacağını ve Kürdistan'da en geç 2017’ye kadar başkanlık seçimleri yapılması gerektiğini duyurdu. Başka bir deyişle, Mesut Barzani’nin başkanlık görevi yeni başkan seçilene ya da en geç Eylül 2017’ye kadar uzamış oldu. YNK sessiz kalmayı tercih ederken Goran Yasama Şurası’nın kararını da Başkan Barzani’nin başkanlığını da tanımadığını duyurdu. Ardından bu tanımama kampanyasını genişletmek için yurtta ve yurtdışında temaslar atağına kalksa da PKK’nin nadiren okunan bir iki gazetesinden başka hiçbir yerden destek bulamadı.

Mevcut tirazana rağmen başkanlık makamı lokal ve uluslararası düzeylerde işlevlerini korudu lakin aynı şeyi parlamento için söylemek mümkün değil. Kürdistan Parlamentosu siyasi dengenin iki tarafının da tek başına yasama faaliyetini yürütecek sayıya sahip olamamasından ötürü Temmuz 2015’ten beri toplanamadı. Meclis dışı bir uzlaşı neredeyse imkansız olduğu için de parlamenter sisteme tekrar işlev kazandırma amaçlı görüşmeler dahi yapılmadı. Özellikle IŞİD savaşı gibi bir kriz devam ederken bölge başkanlığı makamının yasal meşruiyetini korumuş olması süreç açısından ciddi bir kazanım olsa da, aynı süreçte parlamentonun faal olmaması sebebiyle Kürdistan bir çok başka krizin de ucundan dönmüş oldu.

Kürdistan’da başkanlık ve parlamento seçimlerinin Eylül 2017’de yapılması planlanıyor. Yeni bir güç dengesi seçimler yoluyla oluşmadan ise sazan zaten mümkün değil.

 

  •  kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.