‘Eksik-hatalı-yavaş olan sistem, refakatsiz depremzede çocuklar için ikincil travmaya yol açtı’
ANKARA (K24)
6 Şubat’ta Maraş’ın Pazarcık ile Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler sonucu resmî rakamlara göre 48 bini aşkın insan yaşamını yitirdi.
Yaşanan son depremler çocukları fiziksel ve psikolojik açıdan olumsuz etkiledi.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Türkiye’nin yanı sıra Rojava ile Suriye’de yaşayan 5 milyon çocuğun depremlerden etkilendiğini ve yaklaşık 2,5 milyonunun insani yardıma ihtiyaç duyduğunu aktardı.
YAKLAŞIK 100 BİN ÖĞRENCİ DİĞER İLLERE NAKLEDİLDİ
Bu arada Türkiye'de depremin ardından çok sayıda aile bölgedeki illerden ayrılarak, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Kayseri, Konya, Mersin gibi kentlere gitti.
Türkiye Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in verdiği bilgilere göre, depremlerden etkilenen 11 ildeki toplam 99 bin 853 öğrencinin diğer kentlere nakli yapıldı.
Türkiye Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ise refakatsiz çocukların kendi sorumluluklarında bulunduğunu belirterek, şu açıklamada bulundu:
“Çocuklar sağlık kuruluşlarındaysa tedavilerini takip ediyoruz, taburcu olmuşlarsa hemen kuruluşlarımıza alıyoruz. Bunun dışında bir de henüz kimliği tespit edilememiş, sağlık kuruluşlarında olduğu halde yoğun bakımda tedavisi devam eden ve kimliği tespit edilememiş çocuklarımız var.”
Uzmanlar, depremi yaşayan ancak depremin ardından oturdukları kentten ayrılan çocukların psikolojik durumuna ilişkin uyarılarda bulunuyor.
"HATALI SİSTEM REFAKATSİZ ÇOCUKLAR İÇİN İKİNCİL TRAVMAYA YOL AÇTI"
Afet Çocuk Sivil Koordinasyonu (AÇSK), K24’ün sorularına yazılı olarak yanıt verdi ve şu tespitlerde bulundu:
“Depremin üzerinden bir ay geçti. Hala etkin, hızlı, güvenli, merkezi ve işlevsel bir mekanizma kurulmadı. Bu durum kayıp/arama ilanı olan çocuklardan refakatsiz çocuklara, hala deprem bölgesinde olan çocuklardan kimliği belirsiz olarak defnedildiği düşünülen çocuklara kadar geçerliliğini koruyor.”
“Daha başından eksik-hatalı-yavaş olan sistem, refakatsiz çocuklar için ayrıca pek çok zorluğa, ikincil travmaya yol açtı” ifadelerine yer veren AÇSK, şunları kaydetti:
“İşlevsel bir kayıt-takip sisteminin de olmaması, üzerinden bir ay geçmesine rağmen refakatsiz çocuklarla ilgili durumun net şekilde açığa çıkarılamamasına, hak gasplarının artmasına yol açtı, açıyor. Yanında herhangi bir yakını, tanıdığı, refakatçisi olmayan onlarca çocuk, ampütasyon gibi çok zorlu süreçlerin hepsini yalnız geçirmek zorunda kaldı. Daha başından, bu çocukların hızla olabilecek en yakınları ile buluşturulmaları; bu olmuyorsa onlara sabit biçimde refakat edebilecek, çocuk hakları odaklı uzmanların belirlenmesi gerekiyordu. Ampütasyon işlemi gören çocuklar için, bu işlemden hemen sonra cerrahi bakım, ortez/protez ve fiziksel ve ruhsal rehabilitasyon gereksinimlerinin karşılanması ayrıca varsa yanında refakat edenler, onların da bu süreçte psikososyal destek alması gerekiyor.”
“HER ÇOCUĞUN İHTİYACININ FARKLI OLDUĞU/OLACAĞI UNUTULMAMALI”
Refakatsiz çocukların psikososyal açıdan desteklenmesi noktasında yeterli sayıda, nitelikli uzmanın görevlendirilmesi gerektiğini vurgulayan AÇSK, şu hususlara dikkat çekti:
“Bu süreçte her çocuğun ihtiyacının farklı olduğu/olacağı unutulmamalı. Yaş grubundan tutalım da geldiği yere kadar pek çok değişken var çocuklar arasında. Tüm bunları gözeten ve temelde çocukların üstün yararını, iyilik ve güvenliğinde ortaklaşan bütünlüklü bir tedavi takip sürecine ihtiyaç var. Halihazırda deprem gibi ağır bir travmayı yaşamış olan, üstüne bir de bambaşka bir şehirde, refakatsiz biçimde zorlu işlemlerden geçmek zorunda kalan çocukların psikososyal olarak desteklenmesinin yanında, bilgi alma haklarının da gözetilmesi gerekiyor. Hastanede çalışan tüm personelin, çocuk hakları alanındaki uzmanlar tarafından desteklenip, güçlendirilmesi de çocukların yararına olacaktır. Bu noktada başından beri yaptığımız işbirliği çağrısını yenilemiş olalım.”
“ÇOCUKLAR SANILDIĞI GİBİ GÜÇSÜZ, ZAYIF DEĞİL”
Devlet kurumlarının yakınlarını kaybeden çocuklara nasıl yaklaşması gerektiğini ve sivil toplum kuruluşlarına düşen görevin ne olduğunu sorduğumuz AÇSK, şu yanıtları verdi:
“Çocuklar evlerini, öğretmenlerini, okullarını, oyuncaklarını, şehirlerini kaybetti. Bunun anlaşılması, görülmesi önemli. Çocuklarla ilgili hâkim olan çarpık algı dolayısıyla, çocukların hemen unutacakları ya da çok kötü etkilenip asla toparlanamayacakları yönünde oluyor. Oysa çocuklar da kendilerine özgü biçimde yaşadılar tüm bu süreci. Sanıldığı gibi güçsüz, zayıf da değiller; aksine, bu tür durumlardan sonra adaptasyonları daha yüksek olabiliyor. Burada önemli olan her çocuğun farklı bir hikayesinin, baş etme biçiminin olduğunu kavramak ve öyle yaklaşmak, genellemelerden kaçınmak. Hassas ve hak odaklı yaklaşmak. Başta devlet kurumları olmak üzere, sürecin tüm bileşenlerinin bu noktada çocuk hakları odaklı ve çocuğun yararını gözeten çalışmalar yürütmesi şart. Adım adım çocukların yaralarının iyileştirilmesi, baş etme becerilerinin kuvvetlendirilmesi, yaşamış oldukları travmalar nedeniyle uğradıkları kayıpların yerine koyabileceklerinin olduğunun anlaşılması noktasında çocukların güçlendirilmesi, duygularının güvenle açığa çıkarılması ve ifade biçimlerinin zenginleştirilmesi üzerine süreçler yürütülmeli. Süreçte çocukların da yetişkinler gibi rutinlere ihtiyacı var.”
“İŞBİRLİĞİNİN HAYATİ ÖNEMDE OLDUĞU BİR SÜREÇTEYİZ”
AÇSK’nin verdiği yazılı yanıtta, “Özellikle afet bölgelerinde günlük yaşam çocukların dahil olamayacağı kadar hızlı ve düzensiz akıyor. Eğitim-okul, çocukların rutinlerinin başında geliyor. Hem en temel haklardan olan eğitim hakkı bağlamında hem de rutinler yaratılması noktasında, çocukların eğitim-öğretim hizmetlerinin güvenli, nitelikli biçimde sağlanması gerekiyor. Depremden sonra başka şehirlere yerleşmiş, okula başlamış ve yakınlarını kaybetmiş çocuklar noktasında da takibin, denetimin sağlanması; bu noktada ilgili tüm okulların bileşenlerinin çocuk hakları ve psikolojisi konusunda bilgilendirilmesi, özellikle rehber öğretmenler ve sosyal hizmet uzmanları ile sürecin ortak yürütülmesi yerinde olacaktır” ifadeleri yer aldı.
“Bu çocukların, kayıplar ve travma sonrasında bir de yeni şehre, okula uyum sağlamaları uzun ve destek gerektiren, zorlu bir süreçtir” vurgusu yapan AÇSK, “Çocukların güçlendirilmesi, adım adım izlenmesi, özgün ihtiyaçlarının hesaba katılması gerekiyor. STK’ların yürüttükleri çalışmalardaki deneyimlerin aktarılarak ortaklaştırılması ve üretilen hak temelli materyallerin paylaşılmasının, bu noktada işbirliğinin de hayati önemde olduğu bir süreçteyiz” değerlendirmesinde bulundu.
“ÇOCUKLARIN TRAVMA VE KAYIPLAR YAŞADIĞI, KENDİLERİNE ÖZGÜ BİÇİMDE YAS TUTTUĞU UNUTULMAMALI”
Psikososyal desteklerin öneminden söz eden AÇSK, “Psikososyal destek süreci, afetten sonra yürütülen tüm süreçlerin içinden geçen, onlara eşlik eden bir süreç. Bu kapsamda, uzun soluklu, sürdürülebilir, ikincil travmalara yol açmadan ve hak temelli yürütülmesi kritik bir çalışma. En az çadır, su, gıda ihtiyaçları kadar kıymetli ve kritik olduğunu unutmamak, bu noktada bir sıra-öncelik-sonralık ilişkisi kurmamak gerekir. Bu çalışmalar, çocukların tümünün farklı ihtiyaçlarının ve risk durumları da gözeten bir yerden, koruyucu, destekleyici ve önleyici çalışmalardır aynı zamanda” ifadelerine yer verdi.
Afet Çocuk Sivil Koordinasyonu, “Başta çocuklar olmak üzere, depremden etkilenen herkes için incelikle ve özenle, bilimsel temellerle yürütülmesi gereken bu çalışmalar, çocuklar ve yetişkinlerin baş etme becerilerine katkı sunacak, onları güçlendirecek, rutinler kurmalarına yardımcı olacaktır. Sahada olan hemen herkesin bir şekilde çocuklarla da temas halinde olduğunu unutmadan; bölgede olan, gidecek olan ve dönmüş olanların da psikososyal çalışmalardan geçmesi önemli. Bunların çocuklar özelinde olanlarının, çocuk hakları odaklı olması; çocuklarla çalışacak gönüllülerin ayrıca çocuklara yönelik PİY eğitimi ve çocuk hakları noktasında eğitimlerden geçmesinin de önemli olacağını düşünüyoruz. Bütün bu psikososyal destek çalışmaların her çocuğun farklı, özgün ihtiyaçları olduğunu gören; çocukların gelişimsel, bedensel ve kültürel özelliklerini dikkate alan ve bu kapsayıcılıkla hareket eden çalışmalar olması gerekli. Ayrıca çocukların travma ve kayıplar yaşadığı, onların da bir yandan -kendilerine özgü biçimde-yas tuttuğu unutulmamalı. Hemen tüm çocukların, ortamdan kopuk biçimde en tepeden eğlendirilmeye çalışılması, böylece unutacaklarının düşünülmesi doğru bir yaklaşım değil, bunu da unutmayalım isteriz. Her şeyi onlar da yaşadılar, yaşıyorlar ve hep birlikte aşılacak…Burada hiç oyun oynatmamakla her yeri oyuncağa boğmak arasında bir denge var, çocukların haklarını ve öncelikli yararını gözeten bir denge” değerlendirmesinde bulundu.
MEDYANIN YAKLAŞIM BİÇİMİ
Diğer yandan bundan sonraki süreçte medyanın depremle ilgili ne tür haberler yapması ve depremzedelere mikrofon tutarken nelere dikkat etmesi konusundaki sorumuza da yanıt veren AÇSK, şunları kaydetti:
“Depremin ilk gününden beri çocuklarla ilgili haberler çeşitli biçimlerde yapılıyor, yayılıyor, yaygınlaştırılıyor. Burada ama en öne çıkan şey, çocukları nesneleştiren, onların ikincil hak ihlallerine yol açan, çocuğu zayıf gösteren haberler ve medya içerikleri maalesef. Medya konusunda, tüm alan emekçilerinin konuya çocuk hakları odağında yaklaşması önemli. Böyle olmadığında, çocuğun hakkı ya da iyilik halinden çok, tıklanma ya da izlenme oranı devreye giriyor. Oysa üstün olan, çocuğun yararıdır. Şu soru sorulmalı arka planda hep: Ben bu haberi böyle yaptığımda çocuğa faydası ne olacak, zararı olacak mı? Çocuğun ihtiyacını, yaşadığını göstermek isterken aynı zamanda onun güvenliğini, hakkını nasıl korurum…? Bu soruların önemli olduğunu düşünüyoruz. Haber yapılırken çocuğun fotoğrafı, videosu olmadan da haberin verilebileceğini bilmeliyiz. Eğer vermemiz gerekiyorsa, çocuktan ve yakınından samimi bir onay alınması, nerede ve nasıl kullanılacağı konusunda bilgilendirilmeleri, istediklerinde kaldırtma haklarının olduğunun söylenmesine dikkat edilmeli. Çocukların temel hak ve ihtiyaçlarının haberinin yapılması kritik ama bunun çocuklar için ikincil hak ihlallerine yol açmaması, çocukları zayıf göstermemesi lazım. Aynı zamanda bu haberler yapılırken sadece depremden doğrudan etkilenmiş çocuklar değil, haberi seyredebilecek tüm çocukların hakları ve iyilikleri gözetilmeli. Çocuklar araçsallaştırılmamalı, onay alınmalı, şeffaf bilgi verilmeli, destekleyici ifadeler verilmeli ve örnek olunmalı. Haberde mutlaka ‘bu haberde çocuklar ve ebeveynlerinden onay alınmıştır’ gibi ibareler geçirilerek konuya dikkat çekilmeli.”
AÇSK yetkilileri, “Diğer taraftan çocukların yerleştirildiği yerler, tedavi süreçleri vs. noktasında hak ihlalleri ve aslında olması gerekenler belirtilirken yine tüm çocuklar gözetilmeli. Bu haberlerde mutlaka olumlu, umutlu olana göndermeler yapılmalı” ifadelerini dile getirdi.
YAS NEDİR, NEDEN ÖNEMLİ?
Bu arada K24’e konuşan Psikolog Canan Yalçın, deprem sonrası ‘yas’ın önemine değindi.
“Yas, kayıpların ardından yaşanan duygusal bir süreçtir. İnsanlar yas tutarlar çünkü kayıp, onları derinden etkiler ve acı verir. Yas süreci, kişinin kaybı kabul etmesine, acısını ifade etmesine ve sonunda yavaş yavaş kaybın ardından yeni bir hayata başlamasına yardımcı olur” diyen Yalçın, şunları belirtti:
“Unutulmamalıdır ki her insanın yas süreci farklıdır. Bu nedenle, insanların kendi yas süreçlerini yaşamasına izin vermek ve kayıplarını kabul etmek için kendilerine zaman vermeleri önemlidir. Yas süreci, kişinin yaşadığı kaybın büyüklüğüne, kişinin kişilik özelliklerine, destek sistemlerine ve diğer birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bazı araştırmalar, yas sürecinin 6 ay ile 2 yıl arasında sürdüğünü göstermektedir. Ancak, bazı insanlar için yas süreci daha kısa sürebilirken, bazı insanlar için de daha uzun sürebilir. Ayrıca, bazı insanlar yas sürecinde ilerlerken, bazıları birden fazla yas evresi yaşayabilir veya bazı evrelerde daha uzun süre kalabilirler.”
“PSİKOLOJİK MÜDAHALELERİN KULLANIMI KİŞİNİN KAYBI KABUL ETMESİNE YARDIMCI OLABİLİR”
“Deprem sonrası yas tutma sürecinde yardım almak önemli midir?” sorusunu cevaplayan Yalçın, şunları kaydetti:
“Deprem sonrası yaşanan kayıplar, kişilerde büyük bir acı ve stres yaratabilir. Bu nedenle, kayıplarla başa çıkmak için destek almak önemlidir. Birçok araştırma, destek sistemlerinin yas sürecindeki önemini vurgulamaktadır. Destek sistemleri, kişinin yas sürecinde kendisine yardımcı olan, dinleyen, anlayan ve destek veren kişilerden oluşur. Bu destek sistemleri, yas sürecinin birçok evresinde kişinin kendisini daha iyi hissetmesine yardımcı olabilir. Bunun yanında, profesyonel yardım da yas sürecinde önemli bir role sahip olabilir. Psikologlar, psikiyatrlar ve terapistler, kişinin yas sürecine daha etkili bir şekilde başa çıkmasına yardımcı olmak için gerekli becerileri sunabilirler. Bazı durumlarda, psikolojik müdahalelerin kullanımı yas sürecindeki semptomları hafifletmeye ve kişinin kaybı kabul etmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, yas sürecindeki kişilerin ihtiyaçları, kişiden kişiye farklılık gösterir. Bazı insanlar, yas sürecinde daha fazla destek ve dikkat gerektirebilirken, bazıları daha fazla kişisel alan ve özel zaman ihtiyacı hissedebilirler. Bu nedenle, destek sistemleri ve profesyonel yardım, kişinin ihtiyaçlarına göre ayarlanmalıdır.”
“SABIRLI VE ANLAYIŞLI OLMAK ÖNEMLİ”
“Deprem sonrası yas sürecinde, insanlar özellikle acılarını ifade etmek isteyebilirler. Onları dinlemek ve anlamak, kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olabiliriz” diyen Yalçın, şöyle devam etti:
“Kayıp yaşantısı ile başa çıkmak zaman alabilir. Sabırlı ve anlayışlı olmak önemlidir. Deprem sonrası, insanlar evlerini ve mal varlıklarını kaybedebilirler. Pratik yardım sağlamak, örneğin yiyecek, barınak veya temizlik malzemeleri temin etmek, hayatta kalma mücadelesinde önemli bir rol oynayabilir. Deprem sonrası, insanlar yardım istemekte zorlanabilirler. Onları yardım almaya teşvik etmek, psikolojik olarak ve pratik olarak yardıma ihtiyaç duydukları kaynaklara erişmelerine yardımcı olabilir. Bazı insanlar, deprem sonrası yas sürecinde profesyonel yardıma ihtiyaç duyabilirler. Psikoterapi veya destek grupları, kayıp yaşantısı ile başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, yakınları kaybeden insanların yas sürecinde desteklenmesi için destek gruplarına veya çevrimiçi kaynaklara da başvurulabilir. Deprem sonrası yas sürecinde, birçok insanın ortak bir deneyim paylaştığı için destek gruplarına katılmak, yalnız hissetme duygusunu azaltabilir. Bunun yanı sıra, çevrimiçi kaynaklar, insanların kayıp yaşantısı ile başa çıkmak için gerekli olan becerileri öğrenmelerine yardımcı olabilir.”