Kılıçdaroğlu deprem bölgesinde: Herkesin anahtarını teslim edeceğiz, 5 kuruş almayacağız

Hatay'da konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “Bütün vatandaşlarıma sözüm sözdür, herkesin anahtarını teslim edeceğiz, 5 kuruş almayacağız. Eğer bir helalleşme olacaksa, anahtarı teslim edeceksiniz, özür dileyeceksiniz” dedi.

HABER MERKEZİ

Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte Maraş merkezli depremlerde yıkıma uğrayan Hatay'da EXPO'da kurulan çadırda açıklamalarda bulundu.

“Slogan da yok pankart da yok” diyen Kılıçdaroğlu, “85 milyon insanı hiçbir ayrım yapmadan kucaklamak boynumun borcudur. Zor günlerden geçiyoruz. Bazı acılar var ki yüreğimizin köşesinde devamlı durur. Depremin yarattığı büyük acı bütün dünyada yankılandı. Birlikte olmak, beraber olmak, yaralarımızı sarmak gibi hasleti asla unutmayacağız” dedi.

“DÜKKAN YIKILMIŞ, FAİZ İSTİYORSUNUZ”

Kılıçdaroğlu, “Depremde hayatını kaybettiği vatandaşların mezarlığı Büyükşehir Belediyesi'ne aittir. Bir toplumu ayrıştırmak kadar tehlikeli bir şey yoktur” diyerek, şunları kaydetti:

“14 Mayıs'tan sonra yeni bir güne başlayacağız. Hatay'da, Kahramanmaraş'ta yeni bir anlayışı, hiç kimsenin ayrıştırılmadığı yeni bir ufku göreceğiz. Olağan üstü hallerde olağan üstü kararlar alınır dedi. Çiftçinin, esnafın, sanayicinin bir an önce kendisine dönmesi için ona destek vereceksiniz. Dükkan yıkılmış, faiz istiyorsunuz. Olağanüstü kararlar alacaksınız, 'esnafın bankalarda olan kredilerinin faizini siliyorum, dükkanı yıkılmışsa ana parayı da siliyorum' diyeceksiniz. Devlet yönetiminde kural şudur, derhal planlarsınız kısa dönem, orta dönem ve uzun dönemde ne yapacağım? Beşeri sermayeden büyük kayıp var, haberleri var mı acaba? Mühendisi, mimarı, doktoru, ustabaşı, sanayicisi, fabrikalarda çalışan nitelikli eleman kenti terk etmiş vaziyette.”

CHP lideri, “Bu insanların geri gelmesi lazım. Kısa vadede yapılması gereken şeylerdir bunlar. Çözümü basit, 50 sefer söyledim. 'Olağanüstü bir durum var, deprem bölgesinde çalışmak isteyenden vergi ve sigorta primi almayacağım' diyeceksiniz. Olağanüstü dönemler, devletin olağanüstü fedakarlıklar yaptığı dönemlerdir. Bunlar olmadığı zamanlar devlet yönetilmiyor demektir” dedi. 

“DSİ YAPAMIYORSA BİZ YAPARIZ”

Kılıçdaroğlu, “Okulların açılması lazım. Yapamıyorsanız bize söyleyin yaparız hepsini. Samandağ’da yazı göndermişler. Yeteri kadar su gönderemeyeceğiz, az su tüketen ürünleri ekin diye. Bir devlet bunu yapar mı? Verin kardeşim bize, deyin ki DSİ yapamıyor, bizim belediye başkanlarımız süratli bir şekilde yaparlar” şeklinde konuştu ve şunları ekledi:

“Bakınız 37 gün geçti, hâlâ molozlar, enkazlar var. 180 milyon ton enkaz bir yerlere taşınacak. Asbesti düşünüyorlar mı acaba? Gerekli önlemler alınmadığı takdirde kentlerin kanser üreten bölgelere dönüşebileceğini düşünüyorlar mı acaba? Bir çevre mühendisiyle görüştüler mi acaba? Devleti yöneten kişi bütün ayrıntıları düşünmek zorundadır. Biz afetten sakınmayı adeta defterimizden silmişiz. Oysa devletin liyakatli kadroları bunu belirlemiş durumda.  Kahramanmaraş’ta şu şiddette olacak diye raporlar yazılmış. Rapor öyle mükemmel yazılmış ki şu kadar büyüklükte olacak, şu kadar can kaybı olacak, şu kadar bina yıkılacak diye… Deprem oldu, hepsi oldu.”

“HERKESİN ANAHTARINI TESLİM EDECEĞİZ”

Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Temeller atıldı, o binaları biz tamamlayacağız. Bu olayda kimin kabahati var? Anayasa'nın 57'nci maddesinde ne diyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 25'inci maddesi... Bir binanın yapımı için 23 imza gerekiyor. 23 imzanın hiçbirisinde konut ve dükkan sahibinin imzası yok, tamamı kamu. Bu güveni kamu veriyor. Şimdi diyorlar ki 'Size yer vereceğiz ama sizi borçlandıracağız, 20 yıl ödeyeceksiniz.' Benim ne günahım var, o imzaları ben atmadım. Şimdi depremzedeyi borçlu çıkarıyorlar. Bütün vatandaşlarıma sözüm sözdür, herkesin anahtarını teslim edeceğiz, 5 kuruş almayacağız. Eğer bir helalleşme olacaksa, anahtarı teslim edeceksiniz, özür dileyeceksiniz. Eve ruhsat veriyorsun, herkes geliyor, bakıyor. 'Sana ev yapacağım, bana parasını ver.' Kimin kusuru varsa, kusuru giderecek olan odur. Vatandaşın devlete değil, devletin vatandaşa borcu var.”