K24 RÖPORTAJ - ‘Kürt seçmen sürpriz yapacak!’
M. Ali ERDOĞAN
24 Haziran seçimleri yaklaşırken Kürtlerin sandıkta nasıl bir tercihte bulunacağı merak ediliyor.
Kürtler geçmişteki hangi partileri destekledi? Kürtlerin oylarında önceki seçimlere oranla nasıl bir değişim olur? Son günlerde dillendirilen Kürt seçmenin sessizliğinin nedeni ne? AK Parti - MHP ittifakının Kürt seçmene nasıl bir yansıması olacak?
Sosyolog - yazar Müfid Yüksel, Kürt oyları konusunda, “Seçmen ne yapacağını bilmiyor. Sessiz davranıyor. Yani sağ gösterip sol vurabilir. Başka bir şey yapabilir. Seçmenin şu anda ne yapacağı bilinmiyor” dedi.
K24’ün Yüksel’e soruları ve Yüksel’in yanıtları şöyle:
Tek Parti döneminin son bulmasının ardından Kürt seçmenin sandıktaki tercihi hangi yönde oldu? Hangi partiler Kürtler’den destek alabildi?
Geçmişte Kürt seçmen Demokrat Parti’den başlayarak sağ muhafazakâr partilere oy veriyordu. Ama 50’li, 60’lı yıllarda CHP’den aday olan bazı güçlü şahıslar da oluyordu. Bunlar özellikle şehir merkezlerinden oy alıyorlardı. CHP’nin Kürt şehir ve kasaba merkezlerinde belirli bir oyu vardı. Tabii daha çok muhafazakâr partiler oy alıyordu.
Bölgenin muhafazakâr oyları 1970’li yıllarda Milli Selamet Partisi’ne kaydı. 80’li yıllarda bu kayış artarak Refah Partisi’yle devam etti. Özellikle PKK eylemlerinin arttığı dönemlerde Refah Partisi bölgeden önemli bir oy alıyordu.
Fakat 1991 yılında Refah Partisi ile Milliyetçi Çalışma Partisi ittifakı, RP’nin oradaki yükselişini durdurdu. Muhafazakâr Kürtler için de bu ittifak kırılma noktası oldu. Sonra bu kırılma devam etti. Buna rağmen, Halkın Emek Partisi’ne (HEP) uzak duran belli bir muhafazakâr kesimin varlığı devam etti.
1991’den önce de Diyarbakır, Ağrı gibi yerlerde bazı Kürt siyasiler belediye seçimlerini kazanıyordu…
Alıyorlardı ama onların önemli bir etkisi olmuyordu. Küçük bazı belediyeleri alıyorlardı. Tabii bu konuda Kürtler arasından çıkmış olan bir parti olup da zamanında en fazla oy alan parti, Yusuf Azizoğlu’nun Yeni Türkiye Partisi’ydi.
Nasıl bir partiydi Yeni Türkiye Partisi?
Yusuf Azizoğlu’nun Yeni Türkiye Partisi, 60’lı yıllarda, Demirel iktidarına kadar yani 65’lere hatta 69’lara kadar ciddi bir etki oluşturdu. Yusuf Azizoğlu’nun ölmesinden sonra tabii o parti dağıldı.
Tüm Türkiye’ye hitap ediyordu tabii…
Tüm Türkiye’ye hitap ediyordu ama Kürt ağırlıklıydı. Yusuf Azizoğlu’nun Kürt olması dolayısıyla özellikle bölgede ciddi bir atak yapmıştı.
Silvanlı Yusuf Azizoğlu…
Evet, Silvanlı
Peki, 1991’deki RP-MÇP ittifakından sonra seçmen dağılımında nasıl bir tablo ortaya çıktı?
Refah Partisi çok aşağılara vurmaya başladı. Belediyeleri falan kaybetti.
Ama Diyarbakır hâlâ onların elindeydi…
İttifaktan önce RP’nin bölgedeki oyu yüzde 80’lere varmıştı. 87 ile 91 yılları arasında ciddi bir yükseliş oldu. 87’de bölgenin birinci partisi oldu. Diyarbakır özelinde de aynı şekilde… 91 seçimlerinde MHP/MÇP ile yapılan ittifak RP’nin oradaki konumunu önemli ölçüde sildi. Buna rağmen HEP’e uzak duran belirli muhafazakâr kesimler öyle veya böyle oy vermeye devam ettiler. Ama belediyeleri büyük ölçüde hep kaybetti.
Daha sonra AK Parti’ye bir yönelim oldu. Kısa bir zaman sonra o da kaybetmeye başladı. Şu son dönemlere kadar Bingöl, Bitlis gibi belediyeler AK Parti’deydi.
Bingöl hala AK Parti’de, Bitlis son yerel seçimlerde HDP’ye geçti.
2005 yılında Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasıyla RP’den kopuşu AK Parti tamir etmeye başladı. O konuşma birşeyleri değiştirdi. 2007 seçimlerine bu büyük oranda yansıdı. O dönem DTP 20 bağımsız aday çıkardı. O dönem AK Parti eğer iyi adaylar belirlemiş olsaydı DTP’nin aldığı vekil sayısı 10’a düşebilirdi.
2009’daki yerel seçimlerde “ya sev, ya terk et” benzeri söylemler yükselmeye başladı. Bu AK Parti’ye kaybettirdi.
Güçlü adaylar da yoktu tabii, mesela Diyarbakır adayı Kutbettin Arzu o zaman tartışma konusu olmuştu.
Adeta iş olsun diye aday gösterilenler oldu. Sanki seçim kazanılmak istenmedi. Bu 2011 seçimlerine de yansıdı. Altan Tan gibi bazı isimlerin HDP’ye geçmesi, HDP’nin bölgedeki oyunun iyice yükselmesine sebebiyet verdi.
Önümüzdeki seçimlerde Kürt seçmen açısından nasıl bir tablo ortaya çıkar?
Bu seçimlerde bir belirsizlik var. 2015 Kasım seçimlerinden itibaren HDP’nin süreci yürütememesinden dolayı oy kaybı sözkonusuydu. Hendek, öz yönetim meseleleri yüzünden HDP tekrar zayıflamaya başladı. Nispeten seçmen AK Parti’ye yönelmeye başladı. Bu 2015 Kasım seçimleri ve 2017 referandumuna ciddi oranda yansıdı.
Fakat AK Parti cenahında yükselen milliyetçilik, 15 Temmuz sonrası MHP ile yapılan ittifak bölgede hayal kırıklığı oluşturdu.
Referandumda Kürtler’den “evet” oyu ciddi oranda artmasına rağmen milliyetçi söylemin artarak devam etmesi milleti ne yapacağını bilmez hale getirdi.
Şu anda insanlar böyle bir tahayyur içinde. Bir yanda MHP ile ittifak yapmış bir AK Parti var. Milliyetçi söylemlerin gerek medyada, gerek sosyal medyada, gerek başka şekilde yüksek doza çıktığı, yani asimilasyon politikaları bitti derken tekrar başa dönülüp aşırı milliyetçiliğe başlanması gibi… Bu aşırılık rahatsız ediyor.
Ama öbür taraftan da HDP’ye güvenilmiyor. Çünkü süreci iyi yönetemiyor. 7 Haziran’daki gibi seçmenin rağbeti olur mu, göreceğiz.
Peki, seçmendeki bu belirsizliğin, sessizliğin sebebi ne? Sebep OHAL mi, konuşmaya mı korkuyorlar, nedir?
Seçmen ne yapacağını bilmiyor. Sessiz davranıyor. Yani sağ gösterip sol vurabilir. Başka birşey yapabilir. Seçmenin şu anda ne yapacağı bilinmiyor.
Seçmen sürpriz mi yapacak?
Yani çok farklı, çok tezat sürprizler olabilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan’ın kazanması durumunda MHP ile yürütülen süreç bu şeklide devam eder mi?
Yürüyebilir. Çünkü bir kenetlenme oldu. Kolay kolay MHP bu işi bırakmaz galiba. Kadrolarını her yere doldurdu. Yeniden yapılandılar.
Ama bir açıdan da AK Parti ve Erdoğan’a kan kaybettiriyor gibi görünüyor. Erdoğan buna rıza göstermeye devam eder mi?
Milliyetçi söylemler dengelenmiyor. Kürtler bize oy vermeye mahkûm gibi söylemler de var. AK Parti içerisinde bu durumdan endişe eden ciddi bir kesim de var. “Kürtlerin oyunu tamamen kaybediyoruz. Olmaz, bunu dengede tutmamız gerekiyor” diyenler AK Parti’de çoğalıyor.
Tabii seçmen bazında bir sürpriz olabilir. Bir kısım seçmen sandığa gitmeyebilir. Artık tahmin etmek güç. 24 Haziran’da sonucun ne olacağı konusunda emin olamıyoruz. Yani AK Parti yükselebilir, ciddi düşüş de yaşayabilir. Diğer partiler için de bu geçerli.
Tabii Abdullah Gül’ün seçim denkleminden çıkması ortaya farklı bir durum çıkardı.
Abdullah Gül aday olsaydı tabii ki şimdi çok farklı şeyler konuşuyor olurduk. Saadet Partisi oylarını biraz yükseltebilir. Burada bir sürpriz olabilir.
MHP ile İYİ Parti arasındaki rekabet var. İkisi de aynı tabana hitap ediyor. Hangi tarafa oy kayacak? İYİ Parti MHP’den önemli derece oy alacak. Bunu referandumdan biliyoruz. İYİ Parti’nin CHP’den oy alma durumu olur. Yoksa oylarını konsolide eder mi? Kim kan kaybeder, kim yükselir, bu konularda ciddi oranda bir belirsizlik söz konusu. 1-2 hafta sonra işin rengi biraz daha belirginleşir. Seçimlerde de sürprizlerle karşılaşabiliriz.
PORTRE / MÜFİD YÜKSEL
Sosyolog - yazar. 1964 Muş doğumlu. Aslen Bitlisli. Ünlü İslam alimi Sadreddin Yüksel’in oğlu, yazar Edip Yüksel ve 1979 yılında ülkücüler tarafından öldürülen Metin Yüksel’in kardeşidir. 1991 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 1995-2001 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başkan danışmanı olarak görev yaptı.
Kürt sorunu başta olmak üzere, siyaset, din, Alevilik-Bektaşilik, Nakşibendilik ve Ortadoğu başta olmak üzere dış politika konularındaki makale ve çevirileri, 1987’den itibaren Zaman, İmza, Bilgi, Düşünce, Yeni Şafak gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı.
Kürdistan’da Değişim Süreci (1993), Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin (2002), Bektaşilik ve Mehmed Ali Hilmi Dedebaba (2002) ve İslamsız Kürdistan Hayali ve Ortadoğu (2015) isimli eserleri yayımlandı.
Müfid Yüksel, Kürtçe, Türkçe, İngilizce, Arapça ve Farsça bilmektedir.