Artık Köleliği Bırakın

Kurd24

Son süreçte Amerika’da birçok yazar, gazeteci, siyasetçi ve akademisyen ile karşılaştım ve konu Kürt meselesinden açılınca, hepsi meseleye duyarlı ve sonuna kadar da Kürtlerin özgürlük ve bağımsızlıklarını savunuyorlar. Fakat şaşkınlıklarını da gizleyemeyip soruyorlar: “Kürtler, bu kadar bedel ödemelerine ve şehitler vermelerine rağmen neden hala bağımsız bir devlete sahip değiller?”

Bunun izahı zor değil. En vahimi şu ki Kürdistan’ın bağımsızlığını istemeyen Kürtler var ve bunlar az değil. Bunlar utanmadan, değişik bahanelerle, perde altından Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkıyorlar. Örneğin; “Kürdistan, İsveç kadar demokratik olmalı, olmadığı için bağımsızlık süreci ertelenmeli!” diyorlar.

Bu tezin sahiplerinin göz ardı ettiği gerçek şu; İsveç, uzun zaman önce Norveç ile ciddi bir mücadeleden sonra bağımsızlığını ilan etmiş bir devlet. Bu ülkeler pürüzsüz bir demokrasiden sonra bağımsızlıklarını ilan etmediler ve bunlarla kıyaslandığında Kürdistan, mevcut iktidar yapısıyla bile bağımsızlığı ilan etmeye çok elverişlidir.

Diğer bazı kesimler ise komşu ve diğer dünya ülkelerinin bağımsızlığı altın tepside sunacakları hayaline kapılmış ve şimdi bağımsızlığın sırası değil diyorlar.

Bağımsızlığı dünyanın gündeminde olan bir diğer sorun bölgesi olan Filistin’le bile bir kıyaslama yaptığımızda, Kürdistan’ın şartları ve potansiyeli açısından Filistin’den çok daha iyi olanaklara sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Temel insani ihtiyaçların karşılanması için gerekli su, elektrik ve diğer altyapı olanakları, çalışanların maaşları gibi konularda Kürdistan’la kıyaslanmayacak derecede kıt olanaklar var orada. Bunun yanı sıra, resmi olarak da Fetih ordusu ile Hamas arasında bölüşülmüş bir iktidar yapısıyla yönetiliyor.

Filistin’in bu durumuna rağmen bu cehennem durumu kötüleyen bir Filistinli ile nadiren karşılaşılır. Hele Goran Hareketi üyesinin yaptığı bayrağa tükürme gibi değerleri rencide edici kişiler kat-i suretle bulunmaz.

Devletsiz olmanın ızdırabını ve bağımsızlığın ne kadar değerli ve mukaddes bir şey olduğunu en çok yurtdışında yaşayan Kürtler bilirler.

Batı ülkeleri yüzyıllar öncesinden elde ettikleri bağımsızlıkları ile gurur duyarlar ve her yıl gerçekleştirdikleri resmi kutlama ve törenlerle bu gururu perçinleştirirler.

Fakat bizde bu konuda büyük bir duyarsızlık var. Çoğunluk yurtdışında yaşayan Kürtlere baktığımızda, bulundukları ülkelerin bağımsızlık günlerinde, büyük bir gururla, o ülkelerin bağımsızlıklarını kutlayıp bayrakları ile hatıra fotoğrafları çektiriyorlar ve birileri kalkıp kendi ülkeleri olan Kürdistan’ın bağımsızlığının hayal olduğunu ve Kürdistan bayrağı ile dalga geçiyorlar.

Önce pürüzsüz demokrasi ardından bağımsızlık diyenlerin ya dünyadan haberleri yok ya da Kürtlerin hep başkalarının boyunduruğu altında kölece yaşamasını istiyorlar.

Burada demokrasileriyle hep övünen ve kendilerini dünyanın geri kalanı için hep ulaşılması gereken model ülkeler olarak lanse eden Batı ülkelerine değinmekte fayda var. Bu ülkeler, kendi çıkarları gerektiğinde anti demokratik sert adımlar atabiliyorlar.

ABD’yi örnek verecek olursak; ABD, kendi çıkarları için Suudi Arabistan gibi, bölge ve dünyanın en anti demokratik ülkeleri ile bile ekonomik, siyasi ve dostane ilişkiler kurabiliyor. Zira onlar için milyar Dolarlar demokrasiden daha değerli olabiliyor.

Devletli olmanın ne olduğunu idrak edenler şunu iyi bilirler ki Kürtlerin bağımsız bir devleti olmadığı sürece, onlarca petrol anlaşmaları imzalasalar da Kürtler, dünya nezdinde hak ettikleri değeri hiçbir zaman bulamayacaklar.

Kürtlerin başkalarının boyunduruğunda yaşamayı olumlamaları, siyasi açıdan olduğu kadar ahlaki açıdan da utanç vericidir.

Kürtler mutlaka kendi bağımsızlıklarını ilan etmeliler. Demokrasi ve insani hizmetleri bahane edenler, özünde Kürdistan’ın bağımsızlığını istemeyen ve sonuna kadar başkalarının boyunduruğunda kölece yaşamayı isteyenlerdir.

Büyük Celaledin Rumi’nin de buyurduğu gibi; “Neden zindanda kalasın, kapılar sonuna kadar açıkken.”