100 yıldır Kürtlerin payına düşen, bir hiç!

Kurd24

Geçen haftaki makalemde “1946’dan sonra Türkiye’de çok partili rejimin kabul edilmesiyle birlikte Kürtlerin oyları hep önemli oldu. Kürt oyları, partileri hükümet eden oylar oldu. Bu seçimde de Kürt oylarının önemli olduğu açıktır” diye yazdım. Bundan dolayı da devlet ve sistem partileri seçimler döneminde Kürtleri hatırlamak durumunda kalırlar. Sözlü olarak Kürtlere büyük vaatlerde bulunurlar. Ne yazık ki yazılı belgelerinde, seçim beyannamelerinde Kürtlerin herhangi dişe dokunur bir taleplerini karşılama gereği görmezler.

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimlerinde de Kürtler yine özne olarak değil, nesne olarak hatırlanan bir olgu olmaya aday konumunda. Sistem ve devlet partileri üç ana blok halinde seçime katılmak için hazırlık yapıyorlar. Bu seçim blokları: Cumhur İttifakı, Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı.

Cumhur İttifakının, AK Parti hükümeti döneminde Kürtlerle ilgili yaptığı açılımlar dışında şimdilerde ekledikleri artı bir açılım yok. Yeni seçim döneminde de Cumhur İttifakının ortak programında, AK Parti’nin seçim bildirgesinde, Kürtlerle ilgili bir açılımın olması da zor görülüyor.

Millet İttifakından, muhalefet olarak genel anlamda büyük ve Kürtlerin beklentileri vardı. Millet İttifakı, iki ana belge yayınladı. Bu belgelerden biri, “Anayasa Taslağı Metni”, diğeri de 30 Ocak 2023 tarihinde açıklanan “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”. Ne yazık ki iki belgede de özellikle Kürtlerin beklentilerinin hiçbiri karşılanır durumda olmadı.

Millet İttifakının “Anayasa Yasa Taslağı Metninde” Kürtlerle ilgili bir açılım yok. Bu ittifakı destekleyen aklı başından liberal kişiler de bu konuda ciddi eleştiriler yaptılar.

Millet İttifakının “Ortak Politikalar Mutabakat Metnine” baktığımızda da gerek Kürt meselesinde, gerekse özgürlük, demokrasi, adalet, eşitlik, hak ve hukuk konusunda eski Kemalist devlet anlayışı aynen sürdürülmektedir. Kürt kimliğine, Kürtçe anadilde eğitim-öğretime dair bir tek kelimenin mutabakat metninde yer almaması daha da olumsuz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mutabakat metninde, örgütlenme özgürlüğü konusunda eski sınırlandırmalar, otoriter ve üniter devletin bu alanlardaki anti-demokratik kabulleri devam etmektedir. Kürtlerin bağımsız örgütlenmesine olanak sağlayan ve bu hakkı tanımaya yol açacak bir önermede yok. Bundan dolayı 244 sayfalık ve uçan toplu kuşların yol haritasını takip etmeyi bile içine alan mutabakat metninde, Anayasa Mahkemesinde haklarında kapatma davalarının devam ettiği Kürdistan partileri hakkında bir dokunma bile söz konusu değil. Bunun yanında, siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması, partilerin kapatılması yetkisinin Meclise verilmesi ve kapatılma için nitelikli oy oranının önerilmesi de; olumlu bir yaklaşım olmasına rağmen Kürdistan ve Kürt ismiyle kurulacak partilerinin kurulmasına ve yaşamasına özgürlük anlamına gelmiyor.

Aynı antidemokratik ve devletçi yaklaşım, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda da kendisini gösteriyor. Kürtlüğe ve Kürdistan’a dair düşüncelerin üretilmesine; Kürtlerin bağımsızlık ve kendi kaderini tayin etme hakkı içindeki tüm alanlarda özgürce kendilerini ifade etmeleri için de bir açılım ve önerme yok.

Bu gerçekleri analiz ettiğimiz zaman, 100 yıl önce Türk devletinin kuruluşunda kabul edilen felsefenin sonucu Kürtlerin varlığının inkârı, milli haklarının gaspı ve verilmemesi tutumu devam ediyor. Bu konuda İsmet İnönü’nün Kürdistan ve Kürtlerle ilgili yol haritasının/planının aynen uygulanmakta olduğunu görmekteyiz. Bu plan 1935 yılında hazırlanıyor. “Doğu Planı” başlığını taşıyor.

İsmet İnönü'nün 1935 yılında hazırladığı  “Doğu Planı’ndan” önemli bir bölümünü hatırlatmakta ve sunmakta yarar görüyorum. Bu belge aynı zamanda durduğumuz yeri göstermek ve tanımlamak bakımından da önemli bir belgedir.

İsmet İnönü’nün planına göre:

*Erzincan Kürt merkezi olursa korkarım Kürdistan kurulur. Van ve Erzincan'da Muş ovasında ve Elazığ ovasında kademeli olarak Türk kitlelerini bir araya getirmek zorundayız. Kürtleri Türkleştirmenin en etkili yolu, Türklerle Kürtlerin aynı okullarda eğitimini düzenlemektir.

*Diyarbakır, güçlü bir Türk merkezi olabilmek için etkinliklerimizi rahatlıkla yürütebilmemiz önemlidir.

*Dersim ilinin örgütlenmesi ile askeri yönetim kurulması ve Dersim ıslah programına bağlanılması şarttır.

*Erzurum'da Kürtlere karşı güçlü bir Türk merkezi kurulması, böylece boşaltılan Ermeni köylerine Kürtlerin yerleştirilmesinin de önüne geçilmesi şart...

*Bitlis, Hizan ve Mutki arasında, suni olarak sürekli devlet gücüyle bir araya getirilen bir Türk Merkezi olmalıdır.

*Kürtlerin şehirlere yerleşmesi engellenmelidir.

*Kürtlerin etkisini azaltmak için Karadeniz'den göçmenler buraya getirilmelidir. Örneğin Van'a yerleştirilen Karadenizli Türklerden bahsederek memnuniyetini sağlamalıyız. Böylece Kürt bölgelerine diğer göçmenlerin gelişini kolaylaştırmalı.

*Türk ve Kürt şehirleri olarak ayrılan istasyonlar ayrı ayrı hizmet almalıdır.

*Kürtlerin olduğu yerlerde okullar açılmamalı, açılacaksa Türkler için okullar açılmalı, ikinci planda Kürtçeyi çok daha hızlı öğrenebilecek yerlerde açılmalıdır.

*Mardin, Urfa, Hakkâri gibi sınır bölgelerinde Fransa ve diğer ülkelere karşı iyi bir yönetim kurulmalıdır.

*Boşaltılmış olan Ermeni köylerine Kürtlerin yerleşmesi engellenmelidir.

*Kürt bölgesi nüfus bakımından yoğun olmasına rağmen nüfus bakımından ülkeye katkı sağlamamaktadır. Bu nedenle yeraltı kaynaklarının (petrol, linyit) daha çok nasıl kullanıldığı araştırılmalıdır.

*Trahom ve cüzam hastalıkları (sadece Kars'ta yaklaşık bin cüzam var) bölgede çok popüler.

*Kürtlerin asimile edilmesi gerekiyor. Kürt cazibesine karşı Türk merkezleri kurulmalı.

*Kürdistan coğrafyası tren hattı tarafından kontrol edilmelidir.

*Dersim'e müdahale edilmeli.

*Kaçakçılık önlenmeli. Kürtlerin ekonomik güç kazanmasının önüne geçilmelidir. Gerekirse bunun için vergi kesilmeli. (Doğu Seyahat Raporu / 21 Ağustos 1935)

İsmet İnönü’nün bu planı, Kürt milli ayaklanmalarından sonra hazırlanıyor. Türk devleti, milli ayaklanmaları katliamla bastırınca, Kürtleri ve Kürdistan’ı mezara gömdüklerini, Kürt milletini her açıdan etkisiz hale getirdiklerini ettiklerini ilan etmişlerdi. Hazırlanan bu plan, gerçeğin bu olmadığını, Kürdistan ve Kürtlerin halen bir ülke ve millet olarak dimdik ayakta olduğunu ifade ediyor.

Bundan dolayı da Kürtleri ve Kürdistan’ı tümden teslim almak için daha zecri tedbirlere başvuracaklarını planmış oluyor. Gerçekten de bu plandan sonra, Dersim’de bir ayaklanma olmamasına rağmen, Dersim’e askeri sefer ilan edildi ve dehşet yeni bir Kürt katliamı gerçekleştirildi.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir