Savunulabilir Sınırlar Teorisi

Kurd24

1967’de İsrail’in beş Arap devletini yenerek sınırlarını bir kaç kat büyütmesi iki ana tartışmaya yol açtı. Birleşmiş Milletler ve bölge ülkelerinin de dahil olduğu tartışma İsrail’in 1967 öncesi sınırlarına dönmesine yoğunlaşırken, İsrail’deki tartışma ise 1948-67 dönemi sınırlarının ne kadar güvenli olduklarıyla ilgiliydi. İsrail içindeki tartışmanın içeriğini bir kaç ana önerme oluşturmaktaydı.

Bunlar:

1- Beş Arap devletin (Mısır, Ürdün, Suriye, Irak Lübnan) oluşturdukları askeri ittifakı İsrail’in ani bir saldırıyla bertaraf etmesine karşın yeni bir savaş riski ortadan kalkmış değildi. 

2- İsrail’in sınırları büyük bir Arap nüfusu da içerecek bir şekilde genişlemiş, İsrail-Arap çatışmasını büyütmüştü. İsrail için demografik bir risk ortaya çıkmıştı.

3- Yeni kazanılan topraklar Yahudi mirasına dahil olan bir çok bölgeyi içerdiğinden İsrail’e ilhak edilmeleri güvenlik ve demografik riskleri de beraberinde getirmekteydi.

4- Kazanılan topraklar “barış için toprak” fikri dahilinde Arap devletleriyle İsrail’i tanıyan barış anlaşmaları imzalayabilmek için kullanılabilirdi.

5- En önemlisi, İsrail savunulabilir sınırlara sahip olmalıydı.

Savunulabilir sınırlar teorisinin savunma doktrinleri arasında yerini alması 1967’den önce olsa da, İsrail için bu teorinin önemi uygulandığı diğer yerlere kıyasla çok daha büyüktür. Bu nedenle bu teoriyle ilgili yapılacak hemen hemen tüm araştırmalar bir şekilde İsrail’i ve 1948-1967 sınır ihtilaflarını içermek zorunda kalırlar. İsrail için bu teorinin önemi bir kaç madde halinde sıralanabilir:

1- İsrail sadece düşman ideolojilerle yönetilen devletlerle komşudur ve savaş riski gündelik bir tehdittir.

2- Arap devletleriyle olan mevcut ve olası barış anlaşmaları kırılgan yapılara sahiptir ve İsrail’in güvenliğini tek başlarına garanti edemezler.

3- İsrail için savaş riski aynı anda birden çok cephede savaşmayı gerektiren doğası sebebiyle sınır güvenliği savaş durumunda uygulanacak savunma stratejilerinde büyük önem taşır.

4- En önemlisi, 1967 öncesi sınırlar uygulandığında İsrail’in Akdeniz sahilindeki şehirleri ile Ürdün kontrolündeki Batı Şeria arasındaki mesafe 12 kilometreye kadar düşmektedir. Bu mesafe Avrupa’nın orta ölçekli caddelerinin uzunluğuna eşittir. Bu durum kara savunmasını İsrail için neredeyse imkansız kılmaktadır.

1967 Altı Gün Savaşı İsrail’in sınırlarını genişletmiş olmasına rağmen, bu savaşın neticesinde ortaya çıkan savunulabilir sınırlar teorisi genişlemeyi savunma stratejisinin başat bileşenlerinden biri olarak görmez. Aksine, İsrail özelinde ele alındığında, bu konsept 12 km sorununun olduğu bölgelerde alan genişletmekle güvenlik sorununu aşmayı hedeflerken Sina Yarımadası ya da Batı Şeria’nın merkezi bölgeleri gibi demografik sorunların öne çıktığı yerlerde İsrail’in geri çekilmesine de yol açmıştır. Kuzey İsrail’in güvenliği için yüksek stratejik öneme sahip olan Golan Tepeleri ilhak edilirken, “barış için toprak” siyaseti ile İsrail Mısır ile barış anlaşması imzalayarak Sina Yarımadası’nın tamamından 1982 yılında çekilmiştir. Batı Şeria’daki tarihsel Yahudi mirasından neredeyse vazgeçilerek bu bölge (Ürdün’ün geri almayı reddetmesi üzerine) Filistin Özerk Yönetimi’ne bırakılmıştır. Tahmin edilebileceği gibi geri çekilmeler milliyetçi grupların tepkisine sebep olmasına karşın savunulabilir sınırlar elde edilebilmesi açısından en az Golan Tepelerinin ilhakı kadar önemlidir.

İsrail-Arap savaşlarından çıkarılacak derslerin bir kısmı Kürdistan-Arap savaşı için kendiliğinden geçerlidir. Zira, durumu İsrail kadar hassas olması sebebiyle, Kürdistan Hükümeti 2014-2017 Kürdistan-Arap savaşında benzer bir savunulabilir sınırlar teorisini benimsemiştir. Bu sınırlar kimi yerlerde genişlemeye yol açarken bir çok başka bölgede daralma ve geri çekilme üzerine kurgulanmıştır. İsrail’den farklı olarak, Kürdistan savunulabilir sınırları için iki ana faktörü baz almaktadır: Coğrafi engeller ve demografi. 2014-2017 Kürdistan-Arap savaşındaki savunulabilir sınırlar teorisinin ayrıntıları bölgesel bazda bir kaç madde halinde sıralanabilir:

 

1- Kürdistan için Golan Tepeleri kadar stratejik bir güvenlik önemine sahip olan Şengal dağı bölge hükümetine fiili olarak bağlanmış ve bu sayede Anbar ve Deyrezzor çöllerinden olabilecek saldırılara karşı Şengal-Duhok hattı korunmuştur.

2- Şengal’in düşmesine sebep olan Fişhabur-Rabia-Şengal ikmal hattına Şengal-Zummar-Wanke-Tel Skuf ve Şengal-Zummar-Duhok hatları eklenerek Şengal’e askeri sevkiyat yolları üçe çıkarılmıştır.

3- Musul’un doğusundaki eski Kürdistan-Arap sınırı olan Bertılla-Başik hattından geri çekilerek Nawaran-Başik Dağı-Zertık Tepesi-Hassan El-Şami tepeleri sınır olarak belirlenmiştir. 

4- Xazir-Mahmur hattında sınır genişletilerek Zap Nehri ve Dicle doğal sınır olarak belirlenmiştir.

5- Xazir hattında Kanhaş tepeleri alınarak doğal bir sınır çizilmiştir.

6- Mahmur’dan Kerkük’ün batısına uzanan Qereçox, Betiwa ve Gera tepeleri alınarak doğal sınır çizilmiş; bu tepelerin batısındaki tarihsel olarak Kürdistan toprakları sayılan bölgelere girilmemiştir.

7- Güneybatı Kerkük’te Daquq’un Kürt-Kakeyi nüfusu olan bölgeleri alınmış, Allas ve Ecil gibi zengin petrol yatakları savunma doktrini gereği ilhak edilmemiştir. Bu bölge direkt olarak Beyci’den geçen ikmal hatlarına bağlıdır ve Kürdistan için savunulabilir sınırlar dahilinde değildir.

8- Hemrin dağlarının kuzeybatı kesimi yine Beyci üzerinden geçen askeri ikmal hatlarına bağlı oldukları için bırakılmışlardır.

9- Hemrin dağlarının güneydoğu kesimi Xaneqin’in savunulması için Kürdistan’a bağlanmış ve bu bölgede sınırlar genişletilmiştir. Hemrin Barajı doğal bir set işlevi görerek Kürdistan-Arap sınırını belirlemiştir.

10- Tarihsel olarak Kürdistan toprağı sayılan Hawice demografisi tamamen değiştirildiği için talep edilmemiştir. Kerkük’ün güvenliği için buraya yapılacak olası bir operasyondan sonra da talep edilmesi beklenmemektedir.

Kürdistan’da savunulabilir sınırlar teorisinin ciddiyetle uygulanmış olması Kürdistan’ın en az İsrail kadar gelecekteki askeri tehditlerin farkında olduğunun bir işaretidir. Öte yandan, savunulabilir sınırlar teorisi bölgesel tavizler ve sınır genişlemelerinin beraber uygulandığı bir yaklaşım olarak olası savaş durumlarında asgari kaynak kullanımıyla azami savunma başarıları elde etmeyi amaçlar. Kürdistan Hükümeti bu teoriyi olabildiğince doğru uygulayarak bazı bölgelerde demografik tehditleri, bazı bölgelerde askeri ikmal yollarının yapısını, bazı bölgelerde ise coğrafi engellerin hacimlerini göz önünde bulundurmuş ve sınırlarına böyle karar vermiştir. Örneğin, Rabia ve Zummar Irak’ın Araplaştırma siyasetiyle neredeyse tamamen Arapların yerleşik olduğu iki bölge olmalarına karşın Suriye sınırı ve Şengal’in güvenliği için Kürdistan’a bağlanmışlardır. Fakat Hawice aynı tarihsel durumda olmasına karşın böyle bir stratejik öneme haiz olmadığından ülke dışında bırakılmıştır. Ninova’nın kuzeybatısındaki Ayn Zala petrol yatakları savunulabilir sınırlar dahilinde oldukları için Kürdistan’a bağlanmış, fakat güneydoğudaki Allas ve Ecil yatakları savunulabilir olmadıkları için alınmamıştır. Xaneqin savunulması oldukça zor bir bölge olmasına karşın tamamı Kürdistanlı olan nüfusu sebebiyle bu zorluk göze alınmış ve sınırlara dahil edilmiştir. Şengal’in güneyindeki düşük nüfus yoğunluğu olan köyler Kürdistanlı olan nüfuslarının taşınmasının bu bölgelerin savunulmasından daha kolay olması sebebiyle sınırlara dahil edilmemişlerdir.

Sonuç olarak, savunulabilir sınırlar teorisinin bir savunma doktrini olarak uygulanması Kürdistan ve İsrail gibi daimi savaş tehdidiyle yaşayan ülkeler için elzemdir. Bu konseptin işletilmesi tavizleri de beraberinde getirdiği için siyasi bir olgunluğa muhtaçtır. Bu teori Kürdistan özelinde daha da genişletilebilir ve kültürel/sosyo-ekonomik savunma/egemenlik ögelerini içerecek bir yapıyla tartışılabilir. Bir buçuk asra yaklaşmış savaş süreci Kürdistan’da bir çok bölgeyi savunulabilir olmaktan çıkarmıştır. Tarihsel olarak Kürdistan toprakları sayılan bir çok yer artık demografik olarak Kürdistan’ın dokusuyla uyuşmamaktadır, ekonomik olarak Kürdistan’daki pazara dahil olabilecek durumda değildir ya da askeri olarak savunulması Kürdistan’ın sahip olduğu kaynaklardan fazlasını gerektirmektedir. Akılcı yeni haritaların belirlenmesi, toplumsal dokunun tanımlanabilmesi için yeni formüllerin üretilmesi ve toprak kaybını olgunlukla karşılayacak siyasi fikirlerin tartışılması Kürdistan’ın üzerindeki yükü azaltarak asgari kaynak kullanımıyla azami başarı şansını arttıracaktır. 

 

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.