K24 RÖPORTAJ - Ahmet Türk'le seçime saatler kala...

Deneyimli Kürt politikacı, Türkiye cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı saatler kala önemli değerlendirmelerde bulundu.

Hasan Kösen – DİYARBAKIR

Deneyimli Kürt politikacı, Türkiye cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı saatler kala önemli değerlendirmelerde bulundu.

24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanlığının ikinci tura kalması halinde partisi HDP’nin kimi destekleyeceği konusunda Türk şunları söyledi:

“Tabii ki bize bir alternatif lazım. Bugün göründüğü kadarıyla ikinci tur için iki alternatif var; biri Erdoğan biri de Muharrem İnce’dir. Yani hakikat budur. Biz tüm gücümüz ve imkanlarımızla Sayın Salahattin Demirtaş’ı destekleyeceğiz, onun için çalışıyoruz. Ancak ortadaki hakikate göre bir tercihte bulunmanız lazım. Yoksa İnce’nin arkasından yürüdüğümüz yok.”

Türk, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için de, “Kürt halkının hakkını tanıma konusunda bir fikri yoktu. Bir halkın, bir milletin varlığını, hakkını, yüreğinde kabul etmezsen sorunları çözemezsin” dedi.

K24’ün soruları ve Ahmet Türk’ün cevapları…

Siz 1990’lardan bugüne özellikle de çözüm sürecinde Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesini istediniz, Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülemez ve Kürtsüz bir demokrasi ortamı sağlanamaz diyorsunuz. Nasıl olacak, sizce bu sorun nasıl çözülecek?

Biz Kürt halkının geleceği için, demokratik talepleri için, eşit şartlarda yaşaması için, özgür olması için siyaset yürütüyoruz.  Amacımız bu kutsal topraklarda barışı sağlamaktır. Her zaman diyoruz ki; Kürt, Türk, Arap halkları arasında hiçbir sorun yoktur. Ancak yürütülen siyaset halkları karşı karşıya getirdi. Halkları birbirine düşman ettiler. Onun için bu siyaset Türkiye ve Ortadoğu’da halkların birlikte yaşamalarının önünde engel oldu. Biz bugün Avrupa’daki gibi bir siyaset yürütmek istiyoruz; ortak bir yaşam, insanların birbirinin hukukunu tanıdığı, adaletin ve eşitliğin olduğu, her halkın kimliğinin tanındığı ortak bir yaşamı savunuyoruz.

Çözüm sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin Kürt sorununu çözeceğine inanç vardı. Ancak şimdi miting meydanlarında “Kürt sorununu çözdük” diyorlar, bu siyaset ve söylemi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğrusu o da (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) dünya da biliyor ki Kürt sorunu vardır. Kürt halkının haklarına ulaşmasını istememiştir. Bu sorun bugünün sorunu değil, yıllardır bu sorun devam ediyor. Onun için Kürt halkı, kimliğine, haklarına sahip çıkmıştır ve ağır bedeller ödemiştir, büyük emekler vermiştir.

Bir zamanlar kendisi (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) “Kürt sorunu vardır, biz Kürt sorununu çözeceğiz” diyordu ancak bugün başka bir dille bunu ifade ediyor “Kürt sorunu yoktur, Kürtler’e vereceğim birşey yok, Kürtler’in isteyeceği birşey yok” diyor. Kürt sorunu bu şekilde çözülemez. Kürtler için yaptıkları tek bir şeyi bile söyleyemezler. Ne yapmış ki? Kürt dili üzerinde yasak devam ediyor. Anadolu’ya çalışmaya giden işçiler Kürtçe konuştukları için öldürüldüler, bıçaklandılar. Kürtçe müzik eşliğinde eğlenmek isteyenlere müdahale ettiler. Gerçekten ırkçı, milliyetçi bir şekilde Kürtler’in üzerine yürüdüler. Yani siyasetçilerin yaptıkları şey; Kürtler ile Türkler’i karşı karşıya getirmek oldu. Şovenist siyasetle, ırkçı siyasetle halkları birbirlerine düşman yaptılar.

Bu değişimin nedeni ne sizce?

Erdoğan bugün bunların üzerine siyaset yapıyor. Tüm Kürt halkını “terörist” olarak görüyor. Bakınız, Suruç’ta bir olay oldu. İlk gün “HDP, PKK milletvekilimizin kardeşini öldürdü” dedi, ancak herşey ortaya çıktı. Onlara saldıranlar, hastanede saldıranlar vs herşey ortaya çıktı. Yani Kürt halkına yönelik düşmanlık yürütülüyor. Kürt sorunu da bu yaklaşımla çözülemez.

Sizce Erdoğan neden tavrını değiştirdi?

Erdoğan yaklaşımını değiştirmedi. Öncesinde de böyleydi.  Kürt halkının hakkını tanıma konusunda bir fikri yoktu. Bir halkın, bir milletin varlığını, hakkını, yüreğinde kabul etmezsen sorunları çözemezsin. Ama bugün ortaya çıktı ki 7 Haziran’da iktidarını güçlendirmek için Kürtler’e bazı mesajlar vermek istedi. Ancak o siyaset yürümedi. Kürtler partilerine destek çıktılar, onun partisine destek olmadılar. Bunun için o süreç akamete uğradı. Bunu görmemiz lazım.

HDP eski milletvekili Leyla Zana da “Erdoğan’ın Kürt sorununu çözeceğine inanıyorum’ demişti. Ancak şimdi CHP ve HDP arasında bir yakınlaşmadan bahsediliyor, sizce CHP mi, HDP mi değişti?

Doğrusu değişen kimse yok. Ne CHP değişti, ne de HDP. Ancak bugün yürütülen siyasetin nasıl yürütüldüğünü biliyoruz. Bugün OHAL yürürlükte, Kürt halkı üzerinde gerçekten büyük bir baskı var. Bunları yapan kim? Kürtler bu şeylerden kurtulmak istiyor. Kürt halkı demokrasiden yanadır. Türkiye’ye demokrasiyi getirebilenlerle yürüyebiliriz, çalışabiliriz, görüşebiliriz. CHP de geçmişte Kürtler’e karşı iyi şeyler yapmamıştır. Ancak bugün yürütülen siyasetle dünyanın neresinde bir Kürt varsa o Kürt’ün düşmanlığını yapıyor. Dün Güney’de bir referandum yapıldı, seçim için Sayın Mesud Barzani’yi Diyarbakır’da ağırladı, ilişkileri çok iyiydi ancak Kürtler statüleri, gelecekleri için bir karar verince İran ve Irak’tan daha çok o karşı çıktı. İşte bu bir milletin, halkın düşmanlığıdır. Bunu görmemiz lazım.

Yarın CHP iktidar olur da Kürt sorunun barışçıl bir şekilde çözülmesine yardımcı olacağını söylerse onlarla da görüşürüz. Ancak CHP’nin de siyaseti Erdoğan’ınki gibi değişirse biz yine o zaman hakkımızı savunacağız, kendimizi savunacağız ve haklarımız için de mücadelemizi sürdüreceğiz.

Muharrem İnce’nin seçim mitinglerinde Kürt sorununu çözülmesine yönelik verdiği taahhütlere güveniyor musunuz?

Tabii ki bize bir alternatif lazım. Başka alternatif yok. Bugün göründüğü kadarıyla ikinci tur için iki alternatif var; biri Erdoğan biri de Muharrem İnce’dir. Yani hakikat budur. Biz tüm gücümüz ve imkanlarımızla Sayın Salahattin Demirtaş’ı destekleyeceğiz, onun için çalışıyoruz. Ancak ortadaki hakikate göre bir tercihte bulunmanız lazım. Yani ortaya bir alternatif çıkarmanız lazım. Yoksa İnce’nin arkasından yürüdüğümüz yok. Alternatif olmadığı için. Varsa alternatif tartışırız. İkinci turdaki seçimler için de Kürtler’in ne istediği, haklarının ne olduğu Muharrem İnce’nin ne vadettiğini geniş bir şekilde gündeme getireceğiz.

CHP’nin söz ve söylemlerine inanır mısınız, yoksa CHP ve HDP arasında protokol mü olacak?

Zamanı gelince konuşulur, bakılır; 24 Haziran’dan sonra tartışılır. Muhakkak görüşmeler yapılacak, diyalog olacak, onların fikir ve düşüncelerini daha geniş bir şekilde tartışacağız. Bugün seçim ve propaganda dönemidir.

“KÜRTLER ERDOĞAN’I DESTEKLEMEZ”

Muharrem İnce ikinci tura kalırsa HDP olarak açık bir şekilde seçmeninize İnce’yi desteklemesi çağrısı yapacak mısınız?

Doğrusu daha önce de söyledim, alternatif yok. Bir tane alternatif var. Bugün Kürt halkının Erdoğan’ı desteklemesi mümkün değil. Erdoğan’ın Kürtler’e yönelik siyaseti artık ortaya çıkmıştır. Artık bütün Kürtler bunu görüyor ve biliyor. Biz “Erdoğan’ı destekleyin” desek de Kürtler desteklemez. Bu bir hakikattir. Yani her gün çıkıp “Afrin’de 4 bin 500 kişi öldürdük” diyen birini,  100 bin insanı Afrin’den edip çadırlara mahkum eden birini Kürtler nasıl destekleyecekler.

Siz de HDP seçim çalışmaları için il il dolaşıyorsunuz, Ahmet Türk olarak ikinci turda Muharrem İnce için aktif bir şekilde çalışacak mısınız?

Aktif bir şekilde çalışacağız. Yani demokrasi için çalışacağız. Bu sistemin değişmesi için çalışacağız. Sadece Muharrem İnce için değil. Yani demokrasinin inşa edilmesini istiyoruz, bu sistemin değişmesini istiyoruz. Kürt halkı üzerinde yürütülen bu zulmün sona ermesini istiyoruz. Yani demokrasi için, tüm halkların geleceği için insani bir proje, adil bir proje ortaya atılırsa tüm güçlerimizle çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

Bu tavrınız, desteğini Erdoğan karşıtlığı için midir yoksa CHP’nin Kürt sorununu çözeceğine inandığınız için midir?

Mesele şahıs meselesi değildir, Erdoğan değildir; sistemdir. Fikir ve düşüncelere bakıyoruz. Yaklaşımlarına bakıyoruz. Onlar demokrasiyi nasıl görüyorlar, insan haklarına nasıl yaklaşıyorlar, emekçi haklarına yaklaşımları nasıldır ona bakıyoruz. Ona göre karar veriyoruz, çalışıyoruz. Artık bugün Kürtler’in Erdoğan’dan bir umutları kalmamıştır. Keşke umutlu olsalardı. Keşke o da demokrasi yolunda adım atsaydı. Bugün 12 milletvekilimiz cezaevinde, cumhurbaşkanı adayımız Sayın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ cezaevindeler. Fikir ve düşüncelerinden dolayı cezaevindeler. Kürt sorununu gündeme getirdikleri için cezaevindeler. Yeni bir siyaseti dile getirdikleri için cezaevindeler. Bugün 80 belediye eşbaşkanımız cezaevindeler. Partimize üye binlerce kişi cezaevindeler. Bunlar ne bir hırsızlık yaptılar, ne adam öldürdüler, ne de silahlı adamlardırlar. Fikir ve düşüncelerini dile getirdiler. Bu şartlar ortadayken Erdoğan’ın iyi biri olduğunu söyleyebilir miyiz, Kürt sorununu çözecek diyebilir miyiz? Ya da fikirleri demokrasi fikirleridir diyebilir miyiz, diyemeyiz. Onun için alternatif neyse onu destekleyeceğiz.

“ZANA TELEFONLARA CEVAP VERMİYOR”

Siz demin Erdoğan’ın Kürt sorunun çözüm sürecinde de bugün de hiç değişmediğini ifade ettiniz. Ancak tecrübeli bir siyasetçi olan Leyla Zana bu sorunun Erdoğan tarafından çözüleceğine yönelik inancını ifade etmişti. Sice o zaman Zana neye göre Erdoğan’a olan inancını dile getirdi?

Bunu Leyla Zana’ya sorun, onu bilemem. Bugün Leyla Zana demokrasi çalışmasında yok. Yıllardır kaybolmuş, bunun için de Kürt halkı da eleştiriyor. Leyla Zana hakkında konuşmam doğru olmaz. O soruyu ancak ona sorun. Artık siyasetin içinde yer almıyor. Bugün de kimseyle, arkadaşlarıyla görüşmüyor. Örneğin 2-3 yıldır telefonla arıyorum bana cevap vermiyor. Parti üyeleri, arkadaşları kim arıyorsa da cevap vermiyor. Neden böyle olduğunu bilmiyorum. O da dile getirmiyor. Yani dile getirseydi biz de makul veya makul değildir diyecektik. Ama hiçbir şeyi de dile getirmiyor. Onun için bu konuda bir tartışma yapmazsak daha iyi olur.

Daha önce bir konuşmanızda “Eğer Kürt sorunu çözülürse yaşadığımız tüm acılara bir çizgi çekebiliriz” demiştiniz, bugün de aynı fikirde misiniz?

Evet bunu her zaman dile getiriyoruz. Amacımız; halkımızın barışa, eşitliğe, demokrasiye ulaşmasıdır. Adil bir siyasetin yürütülmesi için çalışıyoruz. Biz kindar değiliz, Kürt halkı kindar değildir. Sadece biz değil; Güney, Kuzey, Batı Doğu’ya bakınız Kürt halkı kindar bir halk değildir. Kürt halkı birlikte yaşadığı halkla kardeşçe yaşamak istiyor, eşitliğin, diyalogun olmasını istiyor. Tüm sorunlarını diyalogla çözmek istiyor. Hep söylüyoruz; demokrasi güçlendikçe silahlı mücadele de duracaktır.

Bugün Kürt halkı ancak demokrasiyle haklarını elde edeceğine inanıyor artık. Silahlı mücadele bir yere kadar, yüzyıl silahlı mücadele yürütemezsin. Bir değişim gerekiyor. Bugün görüyoruz, İrlanda’da değişim oldu, ETA kendini feshetti. Katalanlar bugün artık halkla demokratik bir siyaset yürütüyor. Güney Afrika Ulusal Kongresi Partisi de daha önce silahlı mücadele yürütüyordu, silahlı adamları vardı. Ama barış zamanında hepsi fesholdu. Yani dünya artık halkların sorunlarını, emekçilerin sorunlarını, özgür olmayanların sorunlarını, ancak bir demokrasiyle çözüyorlar.

21. Yüzyıl’da siyasetin de kendini yenilemesi lazım, değişmesi lazım. Bunu da açıkça söylüyoruz. Ancak bu meseleyi çözeceğim diyebilen bir zihniyetin ortaya çıkması lazım. Ancak bugüne kadar bu zihniyet Türk siyasetinin içinden çıkmadı.

Yani bir halkın varlığını yürekten kabul etmezsen, onlar da haklara sahiptir demesen meseleleri de çözemezsin. Ancak biz takip ediyoruz bugün CHP bunları söylüyor yarın başka bir şey söylerse bunun garantisini veremeyiz. Çünkü dün Erdoğan da söylüyordu.

Daha önce Demirel de söyledi, Mesut Yılmaz da “Demokrasi ve Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” dediler ama bir şey yapmadılar.

Biz kimseye bağlı değiliz. Ne İnce’ye bağlıyız ne de CHP’ye bağlıyız. Biz demokrasiye bağlıyız.

Bunun için “demokrasiyi savunacağım” diyen alternatifi denemeye mecburuz. O alternatifle diyalog kurmaya mecburuz.

Bu savaşın sonsuza kadar sürdürülemeyeceğini söylediniz, PKK/KCK’ye yönelik de aynı düşünceleri savunuyor musunuz?

Tabii bugün Ortadoğu’nun hakikatinde İŞİD var, her parçada gerginlikler var, bunu diyemeyiz. Ama eğer Türkiye demokratik yollarla çözeceğiz dese, o zaman Türkiye’ye yönelik silah kullanmayabilirler. Ama eğer desen ki bugün PKK silah bıraksın, işte IŞİD’in hergün saldırısı var. Amacımız burada demokratik siyasetin önü açıldığı zaman silahlı mücadelenin demokrasiye fırsat vermesi lazım. Bizim için elzem olan budur.

Demirel, Yılmaz ve Erdoğan örneği verdiniz. Neden Kürt sorununu çözmüyorlar, bu mesele hem Türkler için hem de Kürtler için ağır bir yük değil mi, sizce çözümün önündeki en büyük engel nedir?

Tabii Ortadoğu’da 40-50 milyonluk bir Kürt nüfusu var. Gerçekten Türk, Fars nüfusundan daha fazladır. Yani Azeri ve diğerlerini çıkardığınızda. Burada da Terekeme, Pomak, Arap ve Kürtler’i birbirinde ayırdığın zaman Kürtler’in büyük bir güç olduğunu göreceksiniz. Tabii onlar Kürtler’i kendileri için tehlikeli bir potansiyel olarak görüyorlar. Kürtler’e haklarını verirsek yarın öbür gün Ortadoğu’da çalışmaları, güçleri artacak diyorlar. Bunun için Kürtler’in sesinin çıkmasını istemiyorlar. Hep etkileri altında bırakmak istiyorlar.

“İTTİFAKIN OLACAĞINA İNANIYORDUK”

Bu noktada da Kürt Ulusal ittifakı sorunu ortaya çıkıyor, bunun için çözüm öneriniz nedir?

Kürt siyasetçiler de birlik ve diyalog için rollerini oynamadılar. Eğer bugün Kürtler arasında ulusal bir kongre olmuş olsaydı bugün Kürtler’in üzerindeki saldırılar olmazdı. Öyle kolay bir şekilde bu saldırılar olmazdı. Uluslararası alanda da Kürtler birliktelikleriyle dünyaya güven vereceklerdi. Ama eğer bugün birbirinden uzak, diyalogun olmadığı bir durumda uluslararası alanda da bir güç olamazlar. Güney bile kendi iç siyasetinde aralarında ulusal bir diyalog kuramıyorlar. Eğer kongre oluşmuş olsaydı herkes eleştirilerini ifade edecekti ve Kürtler’in istekleri doğrultusunda hazırlık yapılacaktı.

HDP ve Kürdistani partiler arasında yapılan ittifak görüşmelerinden neden sonuç çıkmadı,” HDP’nin sol marjinallerle ittifak yapabildiğini ama Kürdistani partilerle yapamadığı” yönündeki eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu eleştiriler doğru değildir. Onların da bu ittifaka katılmaları için çok çalıştık, çok çaba sarfettik. Biz de anlamadık, bu ittifakın olacağına inanıyorduk. Son günlerde sorunlar çıktı. O zaman da söyledik, her partinin mecliste kendini temsil etmesi için aday gösterelim dedik. Bunların hepsini tartıştık. Birlikte bir ittifak için bir araya gelelim dediler onu da kabul ettik. Sonra bize dediler ki neden bizden habersiz yaptınız, biz dedik ki solcularla ayrı, Kürdistani partilerle ayrı yapacağız diye. Onun için de anlaşmaya hazırız dedik. Biz dedik Diyarbakır’da bir daha görüşeceğiz, TV’leri de çağıracağız dedik. Biz “Bu Kürtler’in ittifakıdır” diyeceğiz ve bu esaslar üzerinde anlaştık diyeceğiz dedik.

Biz bu ittifakın olmasını çok istiyorduk ama olmadı. Umut ediyorum ki başka bir seçim için daha geniş bir ittifak için çalışma yürüteceğiz. Bazı eksiklikler oldu.

AHMET TÜRK / PORTRE

Ahmet Türk, 2 Temmuz 1942'de Mardin'de dünyaya geldi. 1954 yılında babası Hacı Sinan’ı kaybeden Ahmet Türk’ün aktif politik hayatı, milletvekili ağabeyi Abdürrahim Türk’ün öldürülmesi ile başladı. İlk defa milletvekilliğine XV. TBMM Döneminde (1973) Demokratik Parti’den Mardin milletvekilli olarak seçildi. Daha sonra bu partiden istifa ederek CHP’ye katıldı

Devam eden yıllarda çeşitli sol partilerde görev aldı. 1988 yılında sayısı 6 bini bulan insanın ölümüne ve daha fazlasının da sakat kalmasına neden olan Halepçe Katliamı nedeniyle 1989 yılında Paris’teki Kürt Konferansı’na katıldığı gerekçesiyle milletvekili bulunduğu SHP’den ihraç edildi. 1990'da HEP'nin kurucu üyesi oldu.

DTP'nin kurulmasından sonra, Aysel Tuğluk ile birlikte partinin genel başkanlığına seçildi. Böylece, Aysel Tuğluk ile birlikte, Türkiye'de eşbaşkanlık sistemini ilk uygulayan parti genel başkanı oldu. Haziran 2006'da yapılan DTP kongresinde eşbaşkanlık sisteminin kaldırılması üzerine, partinin tek genel başkanı olarak yeniden seçildi.

Şubat 2007 tarihinde yapılan kongrede, başka hiçbir aday çıkmaması üzerine, yeniden partinin genel başkanlığına seçildi.

22 Temmuz 2007 seçimlerinde bağımsız Mardin Milletvekili olarak meclise girmiştir.

Lise mezunudur. 4.(XV), 5.(XVI), XVIII., XIX. (1982 Anayasası’nın 84/son fıkrasına göre 30.06.1994 tarihinde milletvekilliği sona ermiştir.), XXIII. (1982 Anayasası’nın 84/son fıkrasına göre, 31.12.2009 tarihinde Milletvekilliği sona ermiştir.) ve XXIV. Dönem Mardin Milletvekilliği ile XIX. Dönem İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı yapmıştır.

30 Mart 2014 Yerel Seçimleri'nde Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilmiştir. Ocak 2016'da Ahmet Türk hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına “muhalefet” gerekçesiyle yedi yıldan 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Ahmet Türk, 17 Kasım 2016 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alındı. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kayyım atandı.

21 Kasım 2016'da gözaltına alındı. 24 Kasım 2016'da savcılık sorgusunun ardından Sulh Ceza Hâkimliği’ne çıkarılan Ahmet Türk, burada tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

3 Şubat 2017 tarihinde Sağlık sorunları nedeniyle Adli kontrol şartıyla tahliye edildi.