K24 ÖZEL - Ölümünü bekleyen Kürt şehri: Hasankeyf

Moğollar’ın istilasında ayakta kalmayı başarmış olan Batman'ın Hasankeyf ilçesi birkaç ay içinde 10 bin yılı aşkın tarihiyle birlikte Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak.

M. Ali ERDOĞAN

Moğollar’ın istilasında ayakta kalmayı başarmış olan Batman'ın Hasankeyf ilçesi birkaç ay içinde 10 bin yılı aşkın tarihiyle birlikte Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak.

Kısa bir süre sonra su toplamaya başlayacak olan Ilısu Barajı'ndan dolayı Hasankeyf’i görmek isteyenler için bu yaz son fırsat olabilir.

Kürt Eyyubi ve Mervani hanedanlıklarının uzun yıllar hüküm sürdüğü medeniyet şehri, Mezopotamya’da insanlığın yerleşik hayata geçişinin en belirgin örneği, İran İmparatorluğu ile Romalılar için ileri karakol, Süryani Piskoposluğu’nun dini başkenti, Doğuya özgü Hıristiyan Kiliseleri’nin ilk merkezi, Artuklular’ın başkenti, İnsanlık tarihinin en çarpıcı miraslarından biri olan Hasankeyf’in baraj sularına gömülmemesi için yıllardır yürütülen sivil çalışmalar sonuçsuz kaldı.

Baraj projesinin iptali için ilk olarak Avukat Murat Cano tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açılan dava 10 yılı aşkın bir süredir devam ediyor.

K24’e konuşan Murat Cano, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Hasankeyf’in sular altında kalmaması için açtığım dava devam ediyor. Dava şuan konuşamayacağım bir süreçte çünkü mahkemenin gizlilik kararı var” dedi.

Cano, “Mahkeme kritik bir karar verecek. Ya davamızı reddedecek ya da insanlık tarihinde bir ilk başarılmış olacak. Biz, Hasankeyf’teki eserlerin yerinde korunması gerektiğini düşünüyoruz. Minareyi üç parçaya bölerek taşımaktan sözediyorlar. Bu kesinlikle eseri öldürmektir. Şu an Zeynel Bey taşındığı yerde yabancıdır, bu ölü kemiği taşımaya benzer. Hukuku, normları bir yana bırakıyorum, asıl olan doğayı, dünyayı bütün değeriyle aktarmak değil mi?” diye konuştu.

KAMPANYADA 152 BİN İMZA

K24’e konuşan Hasankeyf'i Yaşatma Platformu Başkanı Emin Bulut da, “Kürt tarihinin yanısıra insanlık mirası da yok ediliyor. Ne dünyadaki bilim adamları ne de Türkiye’deki tarihçi ve arkeologlar sesimize kulak vermiyor” ifadelerini kullandı.

Hasankeyf’in baraj suları altında kalmaması için şimdiye kadar düzenlenen imza kampanyalarında yüzbinlerce imza toplandı. Son olarak, “Safeguarding Hoor al-Azim Lagoon” adlı kampanyaya, 152 bin kişi imza verdi.

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi, geçtiğimiz yıl, Hollanda’da, Zeynel Bey Türbesi ile 8 eserin taşınma projesinde yer alan Breeser Firması’nı protesto etti. Firma, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) şikâyet edildi.

ARKEOLOJİK SİT ALANI

1978’de, Anıtlar Yüksek Kurulu’nca birinci derece “Arkeolojik Sit Alanı” ilan edilen Hasankeyf, 1981’den beri Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün koruması altında.

1960’lı yıllarda hazırlanan Ilısu Barajı projesi, 350 bin dekarı kapsıyor. Hasankeyf’in yanısıra 30 köy ve 49 mezrayı sular altında bırakacak olan baraj projesi binlerce insanın yer değiştirmesine neden olacak.

2012’de hazırlanan bilirkişi raporunda, Hasankeyf’te 550 arkeolojik yerleşim olduğu, bunların envanterinin dahi çıkarılmadığı, bütüncül bir koruma planının olmadığı ve taşınacak zarar görüp görmeyecekleri, bu zararların nasıl giderileceği, su altında kalacak eserlerin nasıl korunacağı, çökmesinin nasıl önleneceği konularında herhangi bir düşüncenin olmadığı belirtilmişti.

1966 YILINDAKİ TAHRİBAT

1966 yılında Hasankeyf’ten geçen Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, yol kenarında kendisini selamlayan kalabalığı görünce şaşırır. “Bu kadar insan nerede yaşıyor” diye sorunca, “mağaralarda” yanıtını alır. Ardından da ilçeye konut inşası talimatı verir. Bayındırlık bakanının görevlendirdiği müteahhit Kemal, konut sahası için tarihi eserlerle dolu bir alanı dozerlerle yıkar. Bir medrese, bir kervansaray, bir hamam, bir cami bu dönemde yok edilir.

Mağaralarından çıkarılan Hasankeyfliler, daha küçük evlere taşınır. Hasankeyfliler o evlere alışamayınca, geri döner. Devlet, “Hasankeyflileri ev hayatına alıştırmak üzere” mağaraları mühürler. Yazın serin, kışın sıcak olan mağaralardan, yazın sıcak kışın soğuk konutlara geçince hastalıklar artar. 20 binlik ilçe nüfusu, göçle iyice azalır.

Hasankeyf’te geçtiğimiz yıla kadar 3 bin kişi yaşıyordu.

NELER SULAR ALTINDA KALACAK?

Hasankeyf'in baraj suları altında kalmasını önlemek için yıllardır mücadele eden Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi’nin Ağustos 2017 tarihli raporunda, Ilısu Barajı Projesi’nin bitmesiyle birlikte 250’ye yakın höyük, 5 binden fazla mağara, tarihi camiler, minareler, kilise kalıntıları, sahabe kabirleri, türbeler, tarihi köprüler gibi eşsiz değerlerin sular altında kalacağı kaydedildi.

İlçenin yüzde 90 gibi büyük bölümünün barajdan etkileneceğinin, aralarında köy ve mezraların da bulunduğu 199 yerleşim yerinin sular altında kalacağının altını çizildiği raporda, barajın bitmesi ile 10 bini aşkın kişinin büyük kentlere göç edeceği tahmin edilmektedir" denildi.

Yazın serin, kışın sıcak mağaralarıyla ünlü Hasankeyf, arkeologlar tarafından dünyanın en eski yerleşim alanlarından biri olarak görüyor.

12 ve 13’üncü yüzyıllarda bölgenin en önemli bilim ve ticaret noktalarından biri olan şehirde Eyyubi ve Artuklu medeniyetlerinden kalma mezar, saray, cami ve köprü gibi önemli kalıntılar içeriyor. Bölgede 300’den fazla tarihi kalıntı varlığından sözediliyor.

HASANKEYF’İN TARİHİ

Kayalara oyulmuş mağara şeklindeki binlerce konutu nedeniyle, şehre, Arapça ve Süryanicede Mağaralar Şehri ya da Kayalar Kenti anlamına gelen “Hısn-ı Keyfa” denilmiştir. Tarihi kaynaklardaki “Cepha” (Kefa) ve “Hısn-ı Keyfa” adı, Osmanlı’nın son zamanlarında “Hasankeyf”e dönüşmüştür.

Kimler tarafından ve ne zaman kurulduğu bilinmeyen kentin Gunfe Vadisi’ndeki mağara resimleri, bölgenin eski çağlarda şekillendirildiğine işaret etmektedir. İlk bilgilere, “Cepha” adıyla Bizans kayıtlarında rastlanmaktadır. Tarihte Süryani Piskoposluğu‘nu temsil etmiş olan kent, stratejik önemi nedeniyle Roma İmparatorluğu’nca askeri üs olarak kullanıldığı bilinmektedir. Arkeolojik kazılarla bu döneme ait mimari ve süsleme kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Hasankeyf ilk kez 640’ta Hz. Ömer zamanında İslam topraklarına katılmıştır. Çevre halkının inancına göre, Hz. Muhammed’in akrabası Cafer-i Tayyar’ın oğlu İmam Abdullah 651’de burada hayatını kaybetmiş, sonraki yüzyıllarda adına bir türbe ile zaviye yapılmıştır.

Sırasıyla Emeviler’in, Abbasiler’in, Hamdaniler’in ve Mervaniler’in idaresi altında kalmıştır. Hasankeyf 130 sene Artuklular’ın “Hısn-ı Keyfa” ve “Amida” (Diyarbakır) beyliklerinin başkenti olmuştur.

1232 yılında Eyyubi Hükümdarı el-Melikü’l Kâmil şehri zapt ederek Artukoğulları’nın hâkimiyetine son vermiş, Hasankeyf emirliğini de oğlu el-Melikü’s Salih’e bırakmıştır. 1260’ta gerçekleşen Moğol istilasındaki yağma ve tahribattan Hasankeyf büyük zarar görmüş ve bir daha eski haline dönememiştir.

Kısa bir süre (1461-1482) Akkoyunlu hâkimiyetinde kalan Hasankeyf,  Karakoyunlu ve Mardin Beyleri arasında süren çekişmelerde sık sık el değiştirmiş, 1517 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Hasankeyf Osmanlı sistemi içinde Diyarbekir Beylerbeyliği’ne bağlı kaza ve sancak merkezi olarak idare edilmiştir.

Kaynaklarda, XVI. Yüzyıl’ın sonlarında Hasankeyf 9500 nüfusun yaşadığı 1700 haneli varlıklı bir şehir olarak geçmektedir. XVII. Yüzyıl’dan sonra, Hasankeyf’ten geçen tarihi ticaret yolunun değişmesi bu kenti önemli ölçüde etkilemiş, 1867 yılından sonra Midyat’a bağlı bir nahiye konumuna düşmüştür.

1926’da Gercüş ilçesine bağlanan Hasankeyf, Batman’ın 1990 yılında il yapılması üzerine ilçe olarak Batman’a bağlanmıştır.