İran’ın dış politikasını kim belirliyor?

ABD Başkanı Donald Trump göreve gelmeden önce İran dış politikasının en aktif ismi olan Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in etkisini yitirdiği ve Hamaney’in dış politika danışmanı Ali Ekber Velayeti’nin güçlendiği belirtiliyor.

HABER MERKEZİ

ABD Başkanı Donald Trump göreve gelmeden önce İran dış politikasının en aktif ismi olan Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in etkisini yitirdiği ve Hamaney’in dış politika danışmanı Ali Ekber Velayeti’nin güçlendiği belirtiliyor.

Foreign Policy’de Rohollah Faghihi imzasıyla yayınlanan makalede İran’ın dış politikasının arkasındaki gölge ismin Ali Ekber Velâyeti olduğu bilgisine yer verildi.

İran kamuoyunun 5 yıldır dışişleri bakanlığı görevinde bulunan Cevad Zarif ve reformcu Cumhurbaşkanı Hasan Ruhanî’ye duyduğu güven azaldığı belirtilen makalede, “İran dış politikasının perde arkasında durduğu söylenen Velâyetî, gölgeden çıkıp ipleri eline almak üzere. Peki, gerçekten Tahran böyle bir değişime gebe mi?” ifadelerine yer verildi.

16 YIL DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI YAPTI

İran Dini Lideri Ali Hamaney’in Dış Politika Danışmanı Ali Ekber Velâyetî’nin uzun yıllar İran siyasetine damga vurmuş bir isim olduğu, 1979’daki İslam Devrimi sonrasında on altı yıl (1981-1997) dışişleri bakanlığı görevi yaptığı kaydedilirken, 2013’ten beri bu makamda bulunan Cevad Zarif gibi Velayeti’nin de ABD’de eğitim aldığının altı çizildi.

Makalede, Johns Hopkins Üniversitesi’nde pediatri okuduğu belirtilen Velayeti’nin, Zarif’ten farklı olarak kendini Batı’ya yakın hissetmediği ve bu kültürü reddettiğine işaret edildi.

İran tarihinin en uzun süreli dışişleri bakanlığı görevinde bulunan ismi olan Velayeti’nin 1997’de Batı’yla yakınlaşmak isteyen reformcu Hatemî başa gelince görevini bıraktığı, daha sonra dinî lider Hameney’in dış ilişkiler danışmanı olarak Velayeti’yi yanına aldığını ifade edildi.

Foreign Policy’deki makalenin devamında şu bilgilere yer verildi: “Velâyetî siyaset sahnesindeki ikinci sıçrayışını 2013’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında yaptı. Seçim kampanyasının başında ılımlı Ruhanî’ye karşı kurulan ittifakta danışmanlık rolünü sürdürüyordu. Fakat sonrasında ittifak içindeki diğer adayların öfkesi Velâyetî’yi hedef aldı.

Çünkü İslam Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında Batı’yla nükleer müzakerelerde bulunmuştu, tıpkı Ruhanî’nin seçildikten sonra izleyeceği yol gibi. Böylece Ruhanî’yle doğal ortak oldular ve seçimler kazanıldıktan sonra Velâyetî, eski reformcu Cumhurbaşkanı Haşimî Rafsancanî’nin önerisiyle, ülkenin en önemli düşünce kuruluşu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin başına getirildi.

“TRUMP GELİNCE DEĞİŞTİ”

Hasan Ruhanî’nin liderliği ve Cevat Zarif’in dümeninde, İran, uzun yıllar sonra Batı’yla masaya oturup nükleer krizini çözmeye koyuldu. Yorucu müzakereler sonucunda JCPOA (Kapsamlı Ortak Eylem Planı) tarafların kabulüyle yürürlüğe girdi.

Ancak 2017’de Rafsancanî’nin ölümü ve sonrasında Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak izlediği İran karşıtı siyaset, Velâyetî’nin duruşunda değişikliğe sebep oldu. Rafsancanî’nin yerine İslamî Azad Üniversitesi Yönetim Kurulu üyesi seçilen Velâyetî, üniversitedeki reform taraftarı akademisyenleri kovdu. Trump’ın İran karşıtı söylemi ve JCPOA’dan çıkma tehdidi artınca Velâyetî bu anlaşmaya açıktan tavır aldı."

Velâyetî hakkında konuşan İranlı gazetecilerden biri, onun “2013 seçimlerinde devrimci bir karaktere sahipken şimdi İslam Devrimi fanatiği kesildiği” yorumunu yaptı. Foreign Policy yazarı, benzer çıkarımlarda bulunurken iyice silikleşen Zarif ve Ruhanî’nin yerini Velâyetî’ye bırakabileceğini düşünmekte. Araştırmalar konunun hassasiyetini gözler önüne seriyor: Maryland Üniversitesi’nin yaptığı kamuoyu anketine göre İranlıların Zarif’in performansına verdiği onay 1 yıl içinde (2016-2017) %78’den %47’ye düşmüş. Bunun yanında, halkın % 61’i, Ortadoğu’da savaşan Kudüs Güçleri’nin komutanı Kasım Süleymanî’ye olumlu bakıyor.

ABD VE AB YERİNE RUSYA VE ÇİN

Makalede, bu ortamdan yararlanan Velâyetî'nin dış politikaya dair görüşlerini artık açıktan paylaşmaya başladığı: İran’ın Suriye’den ancak Şam istediği takdirde çıkması gerektiği; Suriye’ye ve Irak’a, hatta Yemen’e yardım edilmesi; Rusya’nın, genel görüşün aksine, İran’a dair kötü planları olmadığı ve olamayacağı; Batı’ya karşı Rusya ve Çin ile ittifak içine girilmesi; Batı’ya ise şüpheyle yaklaşılması dile getiriliyor.

İran’ın Batı’dan ziyade Doğu’ya yönelmesi gerektiğini düşünen Velâyetî, “Paris’e yüzünü dönen Batıcılardansa, Moskova’ya bakanlara kulak verilmesini” söylüyor ve Rusya’nın Suriye’de İran’ı arkasından bıçakladığı görüşünü paylaşan reformcu medyaya karşı çıkıyor.

Foreign Policy’deki makale, Velâyetî’nin artık bir daha perde arkasına çekilmeyip ön cephede çarpışan bir aktöre dönüşeceğini söylüyor ve Ruhanî’nin başını çektiği reformist kanada sesleniyor: İran içindeki kafası karışık, şüpheci seçmenin desteği alarak nükleer anlaşmada mutabık kalmadığı sürece Velâyetî’nin yükselişi önlenemez.