K24 RÖPORTAJ - Mahçupyan: Güvenli bölge ABD - Rusya kararına göre oluşur

Mahçupyan, Türkiye’yle Rojava sınırında oluşturulmaya çalışılan güvenli bölgeyle ilgili ABD ile Rusya’nın üzerinde anlaştığı bir çizgide karar alınabileceğini vurguladı.

Cesim İlhan

Eski Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun bir dönem danışmanlığını da yapmış olan gazeteci - yazar Etyen Mahçupyan, Rusya’nın İdlib’de Türkiye’yi oyaladığını, Türkiye’nin de burada zaman kazanmak istediğini söyledi. 

Mahçupyan, Türkiye’yle Rojava sınırında oluşturulmaya çalışılan güvenli bölgeyle ilgili ABD ile Rusya’nın üzerinde anlaştığı bir çizgide karar alınabileceğini vurguladı.

Türkiye’nin F-35 ve S-400’ler konusunda sağlıklı bir stratejiye sahip olmadığını belirten Mahçupyan, “Orta vadede baktığımız zaman istikrarsız ve belirsiz bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkartıyor. Bunun bir maliyeti olacaktır. Yani kısa vadeli kazançlarınız karşısında orta vadede kaybettikleriniz olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Etyen Mahçupyan, Türkiye’nin İdlib ile güvenli bölgedeki konumu, ABD ile Rusya arasındaki denge politikası, CHP’nin Kürtçe adımı, yeni parti çalışmaları ve Kürtlerle ilgili K24’ün sorularını yanıtladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İdlib'le ilgili gelişmeler istediğimiz noktada değil" demişti. Orada binlerce kişi Türkiye sınırına yığılmış durumda. Suriye rejimi de İdlib’e yerleşmek üzere. Sizce İdlib’de neler oluyor?

İdlib’de bir sürpriz yok. Sonuçta Rusya ve Esad İdlib’i adım adım kendi kontrolü altına alıyorlar.  Rusya’nın koruması adı altında Esad’ın önü açılıyor. Bu baştan beri böyleydi. Bence Türkiye’yi oyaladılar. Türkiye de kendisini oyalamak istedi, biraz zaman kazandı ama bu Türkiye’nin belirli hedeflere ulaşmasına sebebiyet veremedi. Dolayısıyla zaman da bitti. Esad’ın önünde pek bir engel olacağını sanmıyorum. Bence Türkiye İdlib’de başarılı olamadı. Bunun karşılığında başka bir yerde bir taviz alır mı, onu da yakın zamanda göreceğiz. 

Peki, Türkiye ile Rojava sınırında oluşturulan güvenli bölge için de aynısını söyleyebilir miyiz? 

Taraflar orada bir anlaşmaya giderek razı oluyor. Bu anlaşma Türkiye’nin çok aleyhine de olamaz lehine de olamaz. Hem ABD hem PKK hem Türkiye dolaylı yollardan ya da doğrudan ilişki içinde ortak çizgiye varmak üzereler. Türkiye’nin istediği gibi bir güvenli bölge olmayacak ama PKK’nin hayal ettiği kadar dar bir bölge de olmayacak. Muhtemelen ABD ile Rusya üzerinde anlaştığı bir çizgi üzerinden karar kılacaklar. Yani aslında büyük aktörlerin istediği yöne doğu gidiyor her şey. Ama küçük aktörleri de bir şekilde yanlarında tutmaya çalışıyorlar.

Yani burada ABD ile Rusya karşı karşıya gelmeyecek diyorsunuz?

Başka yerde ABD ile Rusya çatışabilir ama Suriye konusunda büyük ölçüde iki ülke de anlaşıyorlar. Bu anlaşmanın getirdiği bir paylaşım var ve bu paylaşıma iki tarafa da şimdiye kadar uydu. Bundan sonra da uyacakları anlaşılıyor.

Kürtler, burada bütün dünyanın tanıyacağı bir statü ya da bir federasyona sahip olur mu sizce?

Statüden ne anladıklarına bağlı. Bağımsızlık tarzında gibi bir statünün olma ihtimali çok çok zayıf. Ama Irak’ta Barzani’nin sahip olduğu bir ana model gibi bir yapının olacağı gözüküyor.

Esad karşı çıkmaz mı?

Tabİi Esad bunu çok istemiyor olabilir. Ama Esad’ın her şeye hakim olmasını da büyük güçler istemiyor. Çünkü Esad’ın her şeye hakim olması İran’ın istendiğinden daha fazla etkili olmak demek. Bunu Rusya da istemiyor, ABD zaten istemiyor. Dolayısıyla Kürtler orada bir denge unsuru olarak kullanılacaklar diye düşünüyorum. Bu da Kürtlere bir hareket alanı sağlayacak. Dediğim gibi bu Kürtlerin hayal ettikleri gibi bir çözüm değil. Ama bu onun altında kalan bir çözüm.

İdlib’de Esad’ın önünde bir engel kalmadı dediniz, bunu Rojava için de söyleyebilir miyiz?

O başka bir kart… Taraflar birbirine bakarak kartları oynuyor. Ama şunu söyleyebiliriz: Eğer ABD ile Rusya anlaşırsa ve Rusya önünü açarsa Esad yürüyecektir. Ama Rusya bunu isteyecek mi ya da nereye kadar isteyecektir, Esad’a ne kadar güvenir tüm bunlar ayrı sorular. Ve bu sorulara olumlu cevaplar verilmiyor.

Peki, Rusya Suriye’de eskisi gibi bir merkezi sistemin oluşmasını ister mi?

Rusya’nın Suriye’de bir merkezi rejimin galip gelmesine yönelik tavırları var fakat bu merkezi rejimin tamamen Esad ailesi tarafından yönetilmesi konusunda soru işaretleri taşıyorlar. Bunu da orduya hakim olarak engellemeye uğraşıyorlar.

Başarılı oldular mı?

Bir miktar başarılı oldular ama yerelde baktığımız zaman İran’ın gücü, Haşdi Şabi’nin üzerinde çok etkili ve bunun Rusya’nın dengeleme ihtimali yok. Dolayısıyla İran’la da anlaşmak zorunda ve aynı zamanda Rusya’nın İran’ı güçlü bir duruma getirmeyi de engellemek zorunda. Rusya bunu da ABD üzerinden yapıyor. Şimdi bu Rojava’ya kadar uzanır orada kartlar yeniden ortaya çıkar mı bunu zaman gösterecek. Ama ihtimal yok değil. Buradaki durum hem bu devletlerin hem de Kürtlerin nasıl adım atacağına bağlı. 

İsrail, ABD ve Rusya’nın Esad’ın gitmesi için anlaştığı iddia ediliyor. Böyle bir ihtimal görüyor musunuz?

Rusya açısından bakıldığı zaman Esad’ı net bir biçimde alternatifi çıkmadan Esad’ın gitmesi mümkün değil. Esad’ın net bir şekilde alternatifinin çıkması demek Rusya ile İran’ın ilişkisinin bozulması demek. Rusya öyle bir şey ister mı şu anda sanmıyorum.

ABD VE RUSYA’YLA İLİŞKİLER

Özellikle F-35 ile S-400’ler üzerinden Türkiye, Rusya ile ABD arasında denge kurmakta zorlanıyor gibi. Sizce Türkiye bu dengeyi nasıl sağlayacak?

Türkiye Batı’dan da Doğu’dan da bakıldığı zaman bence istikrarlı bir stratejiye sahip değil. Dolayısıyla oynak bir çizgi üzerinde ilerlediği için her an başka bir tarafa kayabilir. Bu Türkiye’nin lehine de bir durum gibi düşünülebilir. Çünkü bu pazarlık payınızı arttırır ama Türkiye’nin bir sonraki adımını hiç kimse bilemiyor. Bilemediği için de hem Türkiye’yi gocundurmamaya çalışıyor hem de dolaylı veya doğrudan tehditler savurabiliyor. Böyle ipteki cambazlar gibi bir durum var. Ama orta vadede baktığımız zaman istikrarsız ve belirsiz bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkartıyor. Bunun bir maliyeti olacaktır. Yani kısa vadeli kazançlarınız karşısında orta vadede kaybettikleriniz olabilir. Türkiye bence bunun farkında değil, bunun üzerinde akıl yürütecek insan da kalmadı pek.

Türkiye’de yeni bir çözüm süreci ya da barış süreci başlaması mümkün mü?

Ben şu an öyle bir şey görmüyorum. 

Neden?

Şu andaki iktidarın devletin diğer kurumlarıyla ilişkisinin ima ettiği şey; çözüm sürecine doğru giden bir yol değil, tam aksine giden bir Türkiye. Çözüm süreci ancak palyatif ya da taktiksel bir amaçla olursa ortaya çıkabilir. Şu an böyle bir niyet ve irade yok. Asıl mesele Türkiye’nin çözüm sürecini isteyip istemediğine bağlı. Bence Türkiye şu an bunu istemiyor.

Ahmet Davutoğlu, “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz; 7 Haziran ile 1 Kasım arası en kritik dönemlerden biri” dedi. Nasıl okumak lazım?

Davutoğlu’nun açıklamaları çok iyi oldu, başkaları da hem geriye hem de ileriye dönük bu tür açıklamalar yapsalar daha iyi olur. Yani geçmişte ne yaşandığını ve ileride ne yapmak istediklerini anlatsalar daha iyi olur. Çünkü bir alan açılır insanlar tartışır, o bakımdan Davutoğlu’nun konuşmasını çok yararlı buluyorum. Davutoğlu yetkili biri değil, siyasete girmiş onun dışına itilmiş ve tekrar siyasete girecek olan biri ve bu tür aktörler ne kadar çok olursa o kadar iyi olur. Ne kadar çok konuşulurlarsa daha da iyi olur diye düşünüyorum. 

TÜRKİYE’DE YENİ PARTİ ÇALIŞMALARI

Türkiye’de yeni partilere ihtiyaç var mı?

Türkiye öyle bir noktada ki yeni partilere ihtiyaç var. Ama tamamen kimlikler üzerinden partilerin anlamlı olmadığını düşünüyorum. Kimlikleri aşan şekilde siyasi hareketler doğarsa bunlara teveccühün hiç de az olmadığını düşünüyorum ama bu teveccüh ilk başta yüksek rakamlarda olmaz. Yani insanlar birden bire ‘Yeni bir parti çıktı’ diyerek gidip oy davranışlarını değiştirmezler. Ama yeni çıkan partilerin 6 ay ya da bir sene sonra baktığımız zaman çok farklı bir Türkiye görebiliriz. Çünkü insanlar bu kanaatlerine adım adım kendilerini ikna ederek oluştururlar. Yeniden güven isterler bu yeni siyasetçilerin bu işi ne kadar başaracaklarına bağlı.

Bir yanda Ali Babacan bir yandan da Davutoğlu’nun yeni parti kurmaları konuşuluyor. Başarılı olma şansları var mı?

Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun bir arada olacağı bir hareket en iyisi olacaktı ama olmadı. Babacan ile Davutoğlu’nun birlikte hareket etmesi durumunda çok daha sinerjik bir durum ortaya çıkacaktı. Şu anda yeni partiye oy vermek isteyenler çok daha net bir biçimde onları savunur durumda olabilirlerdi. Ama şu an öyle bir durum yok. Başarılı olmalarını, her iki partinin nasıl adım atacağına bağlı olarak gelişmeleri göreceğiz.

Yeni partilerin kurulması durumunda AK Parti bundan nasıl etkilenir? Ciddi kopmalar olur mu?

Bence şu andaki AK Parti milletvekillerinden de teşkilattan da çok fazla bir kopma olmaz, zaten öyle kopmaya da ihtiyaç yok. AK Parti’nin en kıymetli teşkilatları en kıymetli geçmiş milletvekilleri hem zihin olarak hem kalp olarak hem gayret olarak zaten şu anda dışarıda kalmış durumdalar. Dolayısıyla şu anda çıkacak olan Babacan ile Davutoğlu hareketlerinin, mevcut AK Parti’den bir şey almaları gerekmiyor. Hatta almamaları gerekiyor. AK Parti tabanda bölünür. Bu AK Parti’nin parlamento grubunda ya da teşkilattan insanlar gidecek anlamına gelmiyor bence. Olmamasını da büyük bir yarar olarak görüyorum. AK Parti’nin parlamento grubunda belki 10 kişi vardır. 3-5 insan hemen sayabilir. Onun dışında olacağını sanmıyorum.

Kim bu isimler?

(Gülerek) Ben isimleri söylemem ama son zamanlarda insan hakları bağlamında kimler doğru dürüst açıklamalar yapmış, kim yargı bağımsızlığının yanında durmuş, bu onların açıklamalarında vardır. Medyaya baktığımız zaman hemen önünüze çıkıyor bu isimler. 

Geçen gün Erdoğan Rize’de konuşurken sandıktan bahsetti. Sizce bir erken seçim mümkün mü?

Erken seçim beklemiyorum çünkü kimse erken seçim istemiyor. Zaten Tayyip Erdoğan istemez çünkü erken seçimin iktidarını kısaltma ihtimali var. Bahçeli de istemiyor çünkü işlerin henüz çok kritik noktaya geldiğini düşünmüyor. CHP de istemiyor çünkü onların kongresi var. Orada da İmamoğlu’nun belediye başkanı seçilmesiyle beraber CHP’de yeni bir yapılanma ihtimali ortaya çıktı. Bu yapılanma ihtimalini Kılıçdaroğlu nasıl kullanacak bilmiyoruz, onu kongre sonrasında göreceğiz ve ondan sonra biraz değişmiş bir CHP ile karşılaşacağız. Dolayısıyla CHP bu değişimi yapıp sonra seçime girmek ister. Yeni kurulacak partiler istemiyor çünkü onların da güçlenmek için zamana ihtiyaçları var. İYİ Parti gelinen noktadan memnun.

O zaman Türkiye’de şimdilik erken seçimi kimse konuşmayacak...

Şartların zorlamasıyla ancak erken seçim olur. Bu da ancak bir yıl sonra ekonominin tekrar tıkanmaya doğru gittiğinin idrak ettirilmesiyle gündeme gelebilir ama ben ekonominin yeterli bir neden olabileceğini düşünmüyorum. Suriye’de bir başarısızlık olursa olabilir ama o da tek başına yeterli bir neden değil. Bir çok neden yan yana gelirse belki bir yıl ya da bir buçuk yıl sonra bir erken seçim gündeme gelir. Zaten 2023’te seçim olacağına göre bir yıl erkene çekmek çok garip gelmeyecektir. Ancak böyle olursa olur, yoksa ben erken seçim olacağını sanmıyorum.  

CHP’NİN KÜRTÇE ADIMI

Kemal Kılıçdaroğlu, bir hafta önce belediye bünyesinde Kürtçe kurs açacaklarını söyledi. Bu CHP’nin bir Kürt açılımı mı sizce?

Çok olumlu olarak değerlendiriyorum. Akıl ve sağduyu ürünü olan şeyler çoğu zaman, çok sıkıntılardan sonra siyasetçilerimize malum oluyor. Ama ‘Hiç olmazsa oluyor’ dememiz gerekiyor. Çünkü Kılıçdaroğlu’na malum olurken bazı doğrular, daha önce doğruları söylemiş olan bazılarının da aklı gitmiş bence. Bu bakımdan hiç olmazsa bir siyasetçinin, önemli bir siyasi partinin şu anda Kürt meselesinde daha sağduyuyu, doğruyu, normali savunmasından daha iyi bir şey olamaz. O bakımdan ben Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışları parti içerisinde de benimsenir diye düşünüyorum, umarım tabanda da kabul edilir.

“CHP Türkiye’de iktidara oynuyor” yaklaşımları var. Siz ne düşünüyorsunuz?

Her partinin buna benzer şansları var ve CHP’nin de çok büyük bir şansı var. Çünkü Türkiye’de çok önemli bir laik kesim var. CHP’de olumlu yönde adım atılması hem kendi tabanını geliştirecektir hem taban ile parti arasındaki bağı kontrol edecektir hem de diğer partiler karşısındaki duruşunu ve kendi politikalarını anlatma becerisini yükseltecektir. Bu da iktidara gitmek için önemli avantajlar demek. 

Siz iki yıl önce Kürdistan Bölgesi için “Bu bölgede bir Kürt devleti oluşursa, bu Türkiye’ye rağmen olmuş olmayacak… Türkiye ‘sayesinde’ olacak” demiştiniz. Halen aynı fikirde misiniz?     

Söylemek istediğim şey şu; Türkiye bir Kürt devletini engellemek için öyle şeyler yapıyor ki bu yaptığı şeyler bizzat Kürt devleti fikriyatını besliyor ve destekliyor. Yani yanlış bir stratejiyle kendi Kürtlerini kaybeden bir Türkiye olduğunu vurgulamak için yazmıştım.

Önümüzdeki süreçlerde Ortadoğu’da (Türkiye, İran, Irak, Suriye bağlamında) genel olarak Kürtlerin durumuyla ilgili nasıl bir öngörüde bulunursunuz?

3-5 ya da 8 yıl sonra Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de Kürtlerin durumunun ne olacağına dair bir öngörü yapacaksak, önce ABD ile Rusya’nın ilişkisinin ne olduğuna bakmamız lazım. Sonra her birinin İran’la ilişkisinin ne olduğu ancak ondan sonra Türkiye. Reel durum bu ama belirleyici olan Türkiye değildir. Türkiye, reel durumun bir sınırın önüne geçmesini engellemek açısından önemlidir. Yani Türkiye kendisinin olumsuz bulduğu bir durumu engellemek için etkili ama Kürtlerin önündeki alternatiflerden hangisinin ortaya çıkacağı konusunda hemen hemen etkisiz.