Demokrat KDP’yi sosyal faşist PKK gibi tanımlama şaşkınlığı

Bunlar KDP’nin 1946 yılında dünyada demokrasinin geliştiği koşullarda demokrasiyi benimseyerek ve tercih ederek kurulan bir parti, bütün toplumsal kesimlerin taleplerini sentezleştiren, toplumsal ve milli bir parti olduğunu bilmez olabilirler mi?
PKK
PKK

“Aydın” ile ilgili birçok farklı tanımlama var. Bu konuda bir görüş birliği de yok. Ama çok açık ki aydının tanımlamalardan biri, çevresini aydınlatan, yol gösteren, doğruları açığa çıkaran ve halka anlatan kişidir. Belli bir kültür birikimine sahip olan, bilimsel kriterlerle olayları, gelişmeleri, olguları tanımlayan, sunan kişidir.

Afaki tanımlamalar ve yaklaşımlar içinde olan, objektif davranma özelliğine sahip olmayan kişi, aydın olamaz. Olsa olsa bir şarlatan olur. Bu şarlatan özelliğinden dolayı da olayları, gelişmeleri, olguları olduğundan başka gösterme gibi bir görev yüklenir. Bu yüklendiği görev de oldukça tehlikeli bir görev olur. Sorunların çözümüne değil, karmaşıklaşmasına, çözümsüzlüğe sebep olur.

Her şeyden önce aydın, geniş bir bakış açısına sahip olmalı, çok yönlü düşünebilmeli, olayları farklı boyutlardan görebilmelidir. Bunun için bilimsel bakış açısı, araştıran ve soran olmalıdır. Katı bir ideolojik (sağ ve sol fark etmez) niteliğe sahip olan insanın aydın olma özelliği olmaz. Her zaman sahip olduğu katı ideolojik pencereden olaylara, gelişmelere, olgulara bakarak tanımlamalar, analizler yapar. Bu tanımlamalarının ve analizlerinin hepsi, insanlarda şaşı ve sakat bir bakış açısına sebep olur.

Aydın verilenle yetinmez; merak eder, sorar, araştırır, eleştirir, vardığı sonuçları toplumla paylaşır. Aydın düşünür. Düşünmesi, sorup araştırmasını; bir konuyla ilgili eski ve yeni bilgilerini, deneyimlerini birleştirmesini; farklı çözüm yollarını veya sonuçları gözden geçirmesini kapsar. Belli kalıplaşmış görüşlerin, ideolojilerin tutsağı veya sözcüsü olmaz. Her görüşü, her durumu farklı boyutlarıyla değerlendirir, doğruyu ve gerçeği bulmaya çalışır.

Aydın olmanın en önemli özelliklerinden biri de eleştiridir. Aydın, birikimleriyle birlikte eleştirel olarak araştırıp düşünerek vardığı sonuçlar hakkında konuşur. Aydın olmanın bir başka önemli özelliği, bilgeliktir. Bilge kişi, bilgi ve deneyimlerini toplum için en yararlı biçimde kullanır. Eleştirel bakış açısına sahip olmayan bir kişinin aydın olması/olduğu düşünülemez.

                                 *****

Kürdistan’da ve özellikle de Kürdistan’ın kuzeyinde “aydın” dediğimiz kişilerin konumları ve yaklaşımları içler acısı bir durumdadır. Kürdistan’ın kuzeyinde aydın diye kendisini tanımlayanların, sıradan insanlardan farkının olmadığı çoğu olaylar, gelişmeler, olgular karşısında rahatlıkla saptanabilir bir durumdur.

Son dönemlerde Kürdistan Bölgesi’ndeki olaylar ve gelişmelerle ilgili aydın dediğimiz kişilerin sığ, katı ideolojik tarafgirlik, bilgiden yoksunluk, objektiflikten uzaklık yaklaşımlarına bolca rastlanılmaktadır. Bu yaklaşım, sorunları daha da karmaşıklaştırıyor, çözümden uzaklaşmayı sağlıyor, basit olguları bile görememe körlüğünü yaratıyor. Bu durumla ilgili birçok örnek verilebilinir. Ama ben bugünkü yazımda KDP ve PKK konusundaki tanımlamaları üzerinde duracağım.

Kürdistan Bölgesi’nde, PKK on yıllardır bir saldırı içinde. Kürdistan Bölgesi’ni yıkmayı kendisine amaç edinmiştir. Bu amacını da açıkça ifade etmekten bir beis de görmemektedir. Hiç şüphe yok ki Kürdistan Bölgesi’nin yıkılmasını isteyenler, asıl Kürdistan’ı işgal eden ve sömürgeleştiren, Kürtlerin hiçbir zaman özgür ve bağımsız olmayan devletlerdir. PKK de o devletlerin taşeronu ve vekalet savaşçısıdır. PKK son günlerde de sömürgeci devletlerin istediği bu amacın gerçekleşmesi için yoğun bir saldırı içindedir.

Bazı aydın dediğimiz kişiler de PKK’nın bu saldırılarına ve amacına çanak tutmaktadırlar. Bunu yaparken de değişik konuları olduğundan farklı göstererek, gelişmeleri karartarak, somut olayları yanlış yorumlayarak, yok ederek, görmezlikten gelerek yapıyorlar.

Bu aydın dediğimiz kişiler, PKK’nın Kürdistan Bölgesi’ndeki asıl amacını gizlemek için, sorunu KDP ile PKK’nın arasındaki bir sorun olarak göstermeye çalışıyorlar. Bunu da yaparken, KDP ile PKK arasında bir nitelik farkı olmadığını belirterek, PKK’ya destek çıkıyorlar.

Resmi devlet (Kemalist) ve resmi örgüt (Apoist) tarih anlayışına sahip olmayan, felsefeleri ve ideolojileri tanıyan, siyaset bilimiyle alakası olan, siyasi partilerin gelişim tarihini ve dünyadaki partilerin ideolojik, yapısal, toplumsal-sınıfsal yapılarını tanıyan, Kürdistan milli kurtuluş tarihini az çok bilen, Kürdistan partilerini tanıyan, aydın olduğunu iddia eden biri, sosyal-faşist, sömürgeci devletlerin taşeronu ve vekalet savaşçısı parti olan PKK ile milli kurtuluşçu ve demokrat olan KDP’yi aynı nitelikte gösterme suçunu işleyebilir mi?

Bu kendisine aydınım diyenler, PKK’nın Kemalist ve Stalinist katı ve otoriter değerlerden doğrudan beslenen sosyal faşist bir parti olduğunu bilemezler mi? PKK içinde küçük bir eleştirinin bile cezasının ölüm olduğunu bilmeyecek kadar kör, sağır, dilsiz olabilirler mi? PKK’nın Kürt katliamını, Kürtleri aşağılamasını, aydın düşmanlığını, gençleri imha etmesini, kadını aşağılamasını bilemez olurlar mı?

Bu kendine aydın diyenler, PKK’nın emperyal ve sömürgeci devletler adına vekâlet savaşlarını yürüttüğünü ve bu savaşlarla bütün Kürdistan parçalarına zarar verdiğini gizlemeye çalışıyorlar. PKK’nın tek katı ideoloji, tek katı ve diktatör lider partisi olduğunu biliyorlar.

PKK’nın üretim dışı sınıf ve tabakaların partisi olduğunu da biliyorlar. Öcalan’ın kendisi kendi topluluğunu köksüz Yeniçeriler olarak tanımladığını nasıl bilemezler?

PKK’nın, Kürdistan Bölgesi’ni yıkmak istediğini gözleriyle görüyorlar. PKK yazılı ve görsel basınından gelişmeleri izlemelerine rağmen sesiz kalmayı yeğliyorlar?

Üstelik bu kendisine aydın diyenler de KDP yayın organlarında da yazarlık yapıyorlar. Ama biliyorlar ki KDP kendilerine bir şey yapmaz. KDP kendine yönelik haksız ve ahlak dışı olan eleştirilerden dolayı da kimseyi cezalandırmaz. Ama aynı kişiler, PKK yayın organlarında yazarlık yapma hallerinde başlarına geleceğini bütün dünya, bütün Kürtler, Kürt siyasetçileri ve aydınları, kendileri iyi biliyorlar. Bu kendisine aydın diyenlerin bir kesimi de, PKK’nın giyotinden ve infazlarından kaçanlardır.

Bunlar KDP’nin 1946 yılında dünyada demokrasinin dünyada geliştiği koşullarda demokrasiyi benimseyerek ve tercih ederek kurulan bir parti, bütün toplumsal kesimlerin taleplerini sentezleştiren, toplumsal ve milli bir parti olduğunu bilmez olabilirler mi?

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar k24 medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.