Erdoğan: El Bab'tan sonra Minbic'e gireceğiz

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kullisyesi'nde yaptığı 33. Muhtarlar Toplantısı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Haber Merkezi- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kullisyesi'nde yaptığı 33. Muhtarlar Toplantısı'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yılbaşı gecesi İstanbul Ortaköy'de gerçekleşen saldırıya değinen Erdoğan, saldırı sonrası bunun 'yaşam tarzına yönelik bir saldırı olduğu' iddialarına yönelik, "Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok, bunlar tamamiyle ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara öteleme, ülkemizi bölme operasyonundan başka bir şey değildir." ifadelerini kullanarak AK Parti dönemi boyunca kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmediğini savundu.

Suriye'de TSK ve ÖSO'nun birlikte yürüttüğü Fırat Kalkanı operasyonuna da değinen Erdoğan, El Bab operasyonunun bir an önce bitmesi için çalıştıklarını söyledi. El Bab'tan sonra operasyonun gidişatına değinen Erdoğan, " Bu en kısa sürede hallolacak. Ardından Mümbiç başta olmak üzere diğer terör örgütlerini de temizlemekte kararlıyız" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Kaybedersek Sevr tezgâhı yeniden önümüze getirilecektir"

Böylesine büyük acılarla yoğurularak bugünlere gelen millet için 3-5 terör örgütü kullanılarak yapılan saldırılar teslimiyet gerekçesi olamaz. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi mücadeleye yeniden başlayacak ve zafere ulaşacak gücümüz her zaman vardır. Bu mücadeleyi kazanırsak 2023 hedefimize ulaşacağız. Kaybedersek 100 yıl önce başarılamayan bir Sevr tezgahı yeniden önümüze getirilecektir. Sorumluluk sahibi herkesin meseleye bu bilinçle yaklaşması gerekiyor. Bulundukları makamın getirdiği mesuliyetten tamamen uzaklaşarak, bu mesuliyetten uzak ifadeler kullanmaları bizi üzüyor. Türkiye'nin kendi güvenliği için yürüttüğü mücadeleyi başka devletinin iç işlerine karışmak olarak gören kafa, olan bitenden hiçbir şey anlamıyor demektir. DAEŞ'e karşı mücadele edenlere karşı terör örgütlerine silah sağlıyor demektir. Her meselede olduğu gibi yanlış yapanlar varsa güvenlik  ve yargı birimlerimize veriyor. FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerine destek verenler gibi, hayat tarzı üzerinden milletimizin bir kesimini istiskal etmeye çalışanlara da aynı muamele yapılacaktır. Ortaköy'de yapılan saldırı ile Gaziantep'teki saldırı arasında fark var mı? Ortaköyle ilgili bu kadar feveran edenler, acaba Gaziantep'teki o 56 kişiyle ilgili ne yazdılar, ne söylediler, ne konuştular soruyorum. O da büyük bir katliam değil miydi, orada niye sustunuz?

"Yaşam tarzına yönelik baskı yaşanmadı"

Türkiye'de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir, asla müsade etmeyiz. Buna 14 yıllık iktidar döneminde fırsat vermedik, aksini iddia edenler somut örneklerle bunu ortaya koymak zorundadır. En iğrenç istismar ölü bedenler üzerinden yapılandır. Ben yakın zamanda 6-8 Ekim olayları sırasında sakalından dolayı dövülen insanlara örnekler verebilirim, kıyafetleri yüzünden aşağılanmaya maruz kalmış kızlarımıza, kadınlarımıza dair örnekler verebilirim. Bunlar zaten medyada da yer alıyor. Şayet olay gerçekse faili kısa sürede tespit edilip en yakın zamanda cezalandırılıyor, bize göre de böyle olmalıdır.Hemen bunu yaşam biçimleri vesaire buraya kaydırmanın hiçbir anlamı yok, bunlar tamamiyle ülkemizdeki siyasi iradeyi bir kenara öteleme, ülkemizi bölme operasyonundan başka bir şey değildir. Saldırgan o gece orada değil de ertesi gün mesela bir pazaryerinde aynı eylemi yapsa yine benzer tavırlar sergilenecek miydi acaba?

Ben yakın zamanda 6-8 Ekim olayları sırasında sakalından dolayı dövülen insanlara örnekler verebilirim, kıyafetleri yüzünden aşağılanmaya maruz kalmış kızlarımıza, kadınlarımıza dair örnekler verebilirim. Bunlar zaten medyada da yer alıyor. Şayet olay gerçekse faili kısa sürede tespit edilip en yakın zamanda cezalandırılıyor, bize göre de böyle olmalıdır.

Yaşam tarzı baskısına maruz kalan tek bir kişi var mıdır. Kim acaba "Bu ülkede ben şöyle giyinmek istiyordum da giyinemedim, şöyle yaşamak istiyordum da yaşayamadım" diyordur? Birileri sosyal medyayı kullanıyor, birileri gazetelerinde, köşelerinde hala utanmadan sıkılmadan bunları yazabiliyor. Bu yalanı, bu iftirayı, bu istismarı yapanların kendileri en başta olmak üzere kimin yediğine, içtiğine, giydiğine karışılmıştır?

El Bab operasyonu

Ülkemizde işte kimlerin şiddete başvurduğunu görüyoruz değil mi, bölücü terör örgütü, PKK, FETÖ, DHKP-C bunların neler yaptığını görüyoruz. Ve bunların siyasi uzantıları şiddetle belli bir yere gelebildiler. Eğer bu şiddet olmamış olsaydı bunlar oralara gelemeyecekti. Her ne kadar ilk saatlerine üzüntülü başlamış olsak da 2017 ile ilgili ümitlerimizi, beklentilerimizi güçlü bir şekilde muhafaza ediyoruz. Terörle mücadelede tarihimizin en büyük başarılarını elde ettik ediyoruz. Tüm terör örgütleri bir yandan devletimizin diğer yandan milletimizin kuşatması altındadır. El Bab operasyonunu inşallah kısa sürede bitirecek şekilde yeni bir tertiplenmeye gidiyoruz. Bu en kısa sürede hallolacak. Ardından Mümbiç başta olmak üzere diğer terör örgütlerini de temizlemekte kararlıyız. 

Ekonomik Kriz

İnşallah Cuma günü Başbakanımız ile bakanlarımız Irak ziyareti olacak, diplomatik ilişkilerimizi kesintilerden sonra tekrar iyi noktalara taşıyacağız. Her türlü adımı atacağız. Tüm bu meselelerin önemli ölçüde çözüm yoluna gireceğini düşünüyoruz. Bölge halkının oynanan oyunu gördüğüne inanıyorum. Diğer yandan terör kadar ekonomi de önceliğimiz. 2013 yılından beri arka arkaya yaşadığımız hadiseler nedeniyle ekonomimizin dinamiklerinde bir yorgunluk ortaya çıktığı görülüyor. Ekonominin can damarı güvenlik ve istikrar ortamıdır.  Şu ana kadar genel bir durgunluğun ve yorgunluğun ötesinde kalıcı bir hasar hamd olsun almadık. İhracatımız bu yıl itibariyle toparlanmaya başladı, dış ticaret açığımız kapanıyor. Okların yeniden yükselişe işaret ettiği döneme girdik. Turizm, yaşananlardan etkilenen bir başka alandır. Avrupa tarafında ortaya çıkan kayıpların yakında sona ereceğini düşünüyorum. Döviz kurundaki artışın ithal ham maddeye dayalı üretim yapan iş yerlerimizi sıkıntıya soktuğu açıktır. Döviz kuru üzerindeki spekülasyonların amacı da budur. Kur seviyesinin geldiği yer ekonominin dinamiklerine uygun değildir. Vatandaşlarımdan rica, daha önce bazı ricalarım oldu ve vatandaşlarım gerçekten bu işi sahiplendiler. Yastıkların ardından varsa dövizler TL'ye çevirin dedik çevirdiler. Ve kaybedenler tarafında benim vatandaşım yer almamalıdır diyorum. İçinden geçtiğimiz günler döviz alınacak değil döviz satılacak günlerdir. Kardeşlerim hiçbir kriz sürdürülebilir değildir, ülkemize yönelik saldırılar da devam edecek değildir. Bunun bize olduğu kadar bu saldırıları yapanlara da artan bir maliyeti var. Ekonomik açısından ortaya çıkan maliyeti hiçbir gücün göze alamayacağını düşünüyorum.

"Herkes elindeki parayı piyasaya sürse sorun çözülür"

Tüm yatırımcılarımızdan, iş adamlarımızdan, esnaflarımızdan, vatandaşlarımızdan şunu rica ediyorum, elinizdeki tüm imkanları harekete geçirin. Alın, satın, istihdam edin, yatırım yapın piyasaları hareketlendirin. Başta kamu bankaları olmak üzere lütfen faiz oranlarını düşürün, faiz oranlarını düşürün ki yatırımcı, girişimci çok rahat bir şekilde yatırımını yapabilsin. Yatırım olursa üretim olacak, üretim olursa bu sıkıntılı süreç başarıyla atlatılacaktır. Çok kazanacaktın biraz az kazan. Zaten kendi paranla kazanmıyorsun ki, vatandaşın sana yatırdığı parayla kazanıyorsun. 10 kazanma 5 kazan. Yatırımcı da bu şekilde yatırımlarına devam etsin, genişlesin ve istihdam sağlasın. ekonomideki dar boğazın içinde en önemli sıkıntılardan biri de işsizlikteki sıkıntı olacaktır. Buna da fırsat vermemeliyiz. Bu oranın tek haneli rakama düşmesi lazım. Bu aralar yine başta kamu bankalarımız olmak üzere tabii bir numara Merkez Bankası olmak üzere çalışmalarını yaparak bunu aşağı çekmemiz gerekiyor. Herkes elindeki parayı piyasaya sürdüğü zaman bu sorun kendiliğinden ortadan kaldıracaktır.