'Türk aydınları Yılmaz Güney’in Kürdistani duruşundan rahatsızdı'

“Kürt Gözüyle Yılmaz Güney” adlı kitapta ünlü Kürt yönetmenle olan anılarını paylaşan Baksi, Tuncel Kurtiz, Zülfü Livaneli ve Atilla Dorsay gibi Türk aydınlarının Güney’in Kürdistani duruşundan rahatsız olduklarını ve onu bu mücadeleden vazgeçirmeye çalıştıklarını dile getiriyor.
Yılmaz Güney
Yılmaz Güney

ANKARA (K24)

Lîs Yayınları, Kürt gazeteci-yazar ve siyasetçi Mahmut Baksi’nin külliyatını yayımlıyor.

Baksi’nin Lîs Yayınlarından çıkan son kitabı “Kürt Gözüyle Yılmaz Güney”de, ünlü yönetmenin Kürt kimliğine sahip çıkan yönlerine, Kendal Nezan ile müzisyen Şivan Perwer’in tanıklıklarına ve Güney’in sürgün yıllarına odaklanılıyor.

Kitap daha önce başka yayınevlerince de basılmıştı.

Yılmaz Güney’le arkadaşlık yıllarından ve Kürt sinemacının mücadele anılarından söz eden Mahmut Baksi, söz konusu kitabında bazı Türk oyuncu ve müzisyenlerin Yılmaz Güney’in Kürdistani duruşundan rahatsız olduğunu aktarıyor.

Baksi, oyuncu Tuncel Kurtiz ile yazar, siyasetçi ve müzisyen Zülfü Livaneli’nin Yılmaz Güney’le olan anısından şu sözlerle bahsediyor:

“… Yazımın yayımlanmasından bir gün sonra ‘Sazcı Ömer’ diye adlandırdığımız müzisyen (bahsedilen kişi Zülfü Livaneli) ve Türkiye’deki bazı günlük gazetelere yazı yazan eski bir arkadaş beni telefonla arayarak akşamüstü Kaptan’ın Sveavegen’deki evinde buluşmamızı söyledi. Ona göre konu çok önemliydi. Konu Yılmaz Güney’in hayatıyla ilgiliydi. Toplantıya Yılmaz’ın (Güney) yakın arkadaşları da katılacaktı. Toplantıya Tuncel Kurtiz de katılmıştı. Tuncel ateş püskürüyordu. Kin buram buramdı gözlerinde.

Sazcı Ömer konuyu açtı. Belleğimde kaldığı kadarıyla, ‘Baksi’ dedi. ‘Hepimiz seni seviyoruz. Biz etle tırnağız. Senin İsveç’teki başarıların hepimizin başarısıdır.'

‘Sağ ol Ömer’ dedim. ‘Ben ortada herhangi bir başarı görmüyorum.’

‘Yok yok, sen gerçekten çok başarılı işler yapıyorsun İsveç’te. Ama ne yazık ki yanlış yoldasın.’

‘Neden?’

Kürtçülük yapıyorsun. Bana göre Yumurtalık olayından sonra, Yılmaz Güney’e en büyük darbeyi sen o yazınla vurdun.’

‘Saçmalama Ömer.’

‘Saçmalamıyorum. Biz, yani Yılmaz Güney’in dostları olarak Yılmaz’ı hapisten kurtarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama sen bizim uğraşlarımızı gölgeledin, olayı provoke ettin.’

‘Provokatör sensin. Ne dediğini kulağın duyuyor mu senin?’

‘Elbette duyuyor. O Aftonbladet’teki (Stockholm merkezli, günlük bir İsveç gazetesi) yazın neydi öyle? Sen kalkıp orada, o yazında Yılmaz Güney’i Kürt olarak gösteriyorsun. Peki, Kürt Yılmaz Güney’e Türkiye’de kim sahip çıkacak? Oysa biz Bülent Ecevit (eski Türkiye Başbakanı) ile anlaşıp onu kurtaracaktık. Ama işin içine Kürtçülük girince iş değişti. Aklı başında hiç kimse bu olayla ilgilenmez artık. Yılmaz’ı Kürtler kurtarsın da görelim.’”

“KURTİZ, ‘KÜRTÇÜLÜĞE GEÇİT YOK’ DEDİ”

Tuncel Kurtiz’in o ana kadar sessiz olduğunu belirten Baksi, o akşamki toplantıyla ilgili anlatımını sürdürüyor:

“… Tuncel Kurtiz hışımla bana döndü. ‘Senin yaptıklarının bini geçti. Sana Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz. Kürtçülüğe geçit yok. Seni Yılmaz Güney’e şikayet edeceğim. Yılmaz için önemli olan sınıfsal mücadeleydi. Yılmaz bir Türk’tür ve Türk olarak kalacaktır.’”

“Duvar” filminin çekimlerinin yapıldığı hapishaneye gittiğini söyleyen Mahmut Baksi, orada film ekibiyle Yılmaz Güney’e katıldıklarını dile getiriyor.

Baksi, film çekimi için Güney’in kendisini Tuncel Kurtiz’in yanına gönderdiğini, ancak buna itiraz ettiğini şu sözlerle ifade ediyor:

“Yılmaz Güney ‘Sana bir adam vereyim, yardımcı olsun’ dedi.

Yılmaz birden kahkaha attı, aniden neşelenmişti.

‘Sana kimi vereceğim biliyor musun?’ dedi.

‘Kimi?

‘Tuncel Kurtiz’i’

‘İstemem abi’ dedim, 'Aramız bozuk.’

‘İyi ya, ben de bunu bilerek yapıyorum. Tuncel’in ne denli ırkçı, Kürt düşmanı olduğunu biliyorum, ama iyi oyuncudur. Yararlanmak lazım. Özellikle Kürt ve Laz rollerini iyi yapıyor. Sürü’yü hatırla.’”

“YOL FİLMİ BİR YIĞIN İNSANI KÜPLERE BİNDİRDİ”

Bu arada daha önce Güney ile yaptığı söyleşiye de kitabında yer veren Baksi, Cannes’da ödül alan Yol filmiyle ilgili Kürt sinemacının şu yanıtlarını aktarıyor:

“Biz Yol filmiyle Türkiye ve Kürdistan’dan insan manzaraları, toplumsal manzaralar çizdik. Bir gerçeği belirttiğimizde buna birçok insan tepki koyuyor. Örneğin Yol filminde Kürdistan’ın belirtilmesi özellikle şoven yapılı bir yığın insanı küplere bindirdi ve bana hain damgasını vurdular. Ben burjuvazi tarafından her zaman hain ilan edildim.”

“ATİLLA DORSAY DA KÜRDİSTAN İFADESİNDEN RAHATSIZDI”

Ayrıca dönemin Milliyet gazetesi yazarı ve sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’ın o dönemki duruşundan da bahseden Baksi, şunları anlatıyor:

"Türkiye’de büyük bir kampanya yürütülüyordu ve bu kampanyanın başını çekenlerden birisi de Atilla Dorsay’dı. Dorsay, Milliyet Sanat Dergisi’nde Yılmaz Güney’e ateş püskürtüyor ve onu bölücülükle suçluyordu.”

“İNSAN ULUSAL KÖKENİNİ İNKAR ETMEMELİ”

Baksi’nin “Yol filmiyle Cannes’da birincilik ödülü alınca dünya basınına ‘Bir Kürt rejisörü ve sanatçısıyım’ dediniz. Sizi buna iten nedenleri anlatır mısınız” sorusuna yanıt veren Yılmaz Güney, düşüncelerini şöyle dile getiriyor:

“Onu şöyle belirtmek gerekir: Bir insan ulusal kökenini inkar etmemeli, kökenine sahip çıkmalıdır. Kaldı ki ben Kürt kökenli olmasaydım dahi bir demokrat olarak ulusal zulme karşı mücadele etmeyi görev sayardım. Yalnızca bir açıdan dahi bakılsa, görülecektir ki Kürt ulusu bugün gerçekten ağır bir ulusal baskı altındadır. (…) Bütün halklar gibi Kürt halkının da ulusal kurtuluş mücadelesi vereceği açıktır ve ulusal kurtuluş onun hakkıdır. Yani bir halk kendi kaderini kendi gücüyle tayin edecektir. Asıl inandığım halkımızın kendisidir. (…) Kürdistan meselesini ele alınca sadece Türkiye kesimindeki sömürge Kürdistan’ı almıyorum. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’deki sömürgeleri bir bütün olarak alıyorum. Kürdistan Ortadoğu devrimi için kilit noktada ve kilit görevi olacak bir potansiyele sahip.”

“Nasıl bir Kürdistan düşünüyorsunuz?” sorusunu da cevaplayan Güney, “Benim düşündüğüm Kürdistan birleşik, bağımsız ve demokratik Kürdistan’dır. Hedefi sosyalizm olan bir Kürdistan’dır” diyor.

GÜNEY’İN KÜRT SORUNUNA BAKIŞI

Yılmaz Güney’le yaptığı başka bir söyleşiye de yer veren Kürt yazar Mahmut Baksi, Güney’in Kürt sorununa ilişkin şu düşüncelerini paylaştığını aktarıyor:

“Kürt sorunu sadece bir kültürel baskı sorunu değildir. Kürt sorunu bağımsız ve özgürlük sorunudur. Kürdistan sosyal, siyasal, coğrafi açıdan taşıdığı devrimci potansiyeli ile Ortadoğu’nun belkemiğidir. Eğer bu konu doğru bir biçimde değerlendirilebilirse, Ortadoğu devriminin kilidi buradadır. Ben birleşik, bağımsız ve demokratik Kürdistan’dan yanayım.”

MAHMUT BAKSİ KİMDİR?

Gazeteci-yazar Mahmut Baksi, 1944 yılında Batman’ın Hezo (Kozluk) ilçesine bağlı Suphi köyünde doğdu. Gazeteciliğe 1967 yılında Batman gazetesinde başladı. 1968 yılında Türkiye İşçi Partisi (TİP) Batman İlçe Başkanı oldu. Aynı sene DİSK’te aktif olarak sendikacılık yapmaya başladı. 1969 yılında Mezra Botan adlı ilk romanı çıktı.

Baksi, 56 yıllık yaşamında 22 kitap kaleme aldı. Bu kitapları başta Avrupa dilleri olmak üzere 10 dile çevrildi. 1978 yılında “Zarokên Îhsan” adlı kitabı İsveç’te Kürtçe olarak Kültür Bakanlığı desteğiyle yayımlandı. Bu kitap daha sonra İsveç okullarında Kürtçe eğitim gören Kürt çocukları için tercih edilerek okutulmaya başlandı.

Baksi 19 Aralık 2000 akşamı 25 yıl boyunca yaşadığı İsveç’in başkenti Stockholm’de böbrek yetmezliğinden dolayı yaşamını yitirdi. 4 Ocak 2001 günü vasiyeti üzerine Diyarbakır’da toprağa verildi.

Vasiyetinde bütün arşivini Stockholm Kürt Enstitüsü’ne bağışladı.

yg

YILMAZ GÜNEY KİMDİR?

Sinema dünyasında "Çirkin Kral" lakabıyla tanınan Yılmaz Güney, 1937'de Adana’nın Yenice köyünde dünyaya geldi.

İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamlayan Güney, lise yıllarından itibaren harçlığını çıkartmak için çeşitli işlerde çalışmaya başladı. Güney'in aynı dönemde yerel dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanmaya başladı. Usta yönetmen, And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtıcılığı yaptı.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne 1956'da giren Güney, 1957'de ayrılarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne kayıt oldu.

Yılmaz Güney, 1959'da yönetmen Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" filmlerinin senaryolarına imza attı ve oyuncu kadrosunda yer aldı.

On Üç Dergisi'nde yayımlanan "Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri" adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanan Güney, 1961'de 18 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yönetmen Güney, 8 ay Konya'ya sürgün cezası alması sonrasında eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

Yönetmenliğini Lütfi Akad'ın yaptığı "Hudutların Kanunu" filmiyle "Çirkin Kral" lakabını alan Güney, 1964'te "Kamalı Zeybek" filminin çekimlerinde tanıştığı oyuncu Nebahat Çehre ile evlendi.

İLK YÖNETTİĞİ FİLM

Güney, 1966'da "At Avrat Silah" filminde ilk kez yönetmen koltuğuna oturdu. Oyuncu, yapımcı, yönetmen ve senaryo yazarlığını üstlendiği "Seyit Han" filmiyle Adana Altın Koza Şenliği'ne katılan Güney, "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı.

Başarılı yönetmen, 1968'de Güney Film Yapım'ı kurdu, aynı dönem çıkarmaya başladığı "Güney" dergisinde sinema ve sanatla ilgili görüşlerini, şiir ve öykülerini yayımlamaya başladı.

Yılmaz Güney'in, senarist, yönetmen, yapımcı ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı "Umut" filmi, 1970'te Adana Altın Koza Film Şenliğinde "En İyi Senaryo" ve "En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldı. Sanatçı, aynı yıl Fatoş Süleymangil ile evlendi.

"Ağıt", "Acı" ve "Umutsuzlar" adlı üç filmiyle 1971'de Adana Altın Koza Film Şenliği'ne katılan Güney, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Senaryo ve En İyi Film Müziği ödüllerini topladı.

Güney, 12 Mart muhtırasının ardından 3 aylığına Nevşehir'e sürgüne gönderildi, daha sonra 10 yıl hapis cezası aldı.

"Boynu Bükük Öldüler" romanıyla Orhan Kemal Roman Ödülü'nü kazanan Güney'in mahkumiyeti, 1974'te çıkarılan Genel Af Yasası ile sona erdi. Aynı yıl, yönetmen, yapımcı, senarist ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı "Arkadaş" filmini tamamladı.

CANNES’DA ÖDÜL

1982'de Türkiye vatandaşlığından çıkarılan Yılmaz Güney, Fransa'da 1983'te çektiği "Duvar" filmiyle 1984'te Cannes Film Festivali "Jüri Özel Ödülü"ne aday gösterildi.

Hayatının 12 yılını cezaevinde geçiren sanatçı, "At Avrat Silah", "Seyyit Han", "Pire Nuri", "Bir Çirkin Adam", "Umut", "İbret", "Ağıt", "Arkadaş", "Sürü" filmlerini yönetti, "Karacaoğlan'ın Kara Sevdası", "Ala Geyik", "Bu Vatanın Çocukları", "Koçero", "Kamalı Zeybek", "Krallar Kralı", "Aslanların Dönüşü", "Hudutların Kanunu", "Çirkin Kral Affetmez", "Aç Kurtlar", "Umutsuzlar", "Baba", "Çirkin ve Cesur", "Düşman", "Yol" ve "Duvar" filmlerinin senaryosuna imza attı.

Eserleriyle çok sayıda ödülün sahibi olan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde ise senarist olarak yer aldı.