Kürdistan örgütleri de bağımsız seçim siyasetlerini açıklamalı

Kurd24

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son açıklamasıyla, cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekilleri seçimlerinin tartışmalı da olsa 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacağı anlaşılmaktadır. Bütün siyasi partilerin bu tarihi gözeterek seçim siyasetlerini ve programlarını açıklamaları gerekir diye düşünüyorum. Doğrusuna bakılırsa Türkiye, uzun bir zamandır seçim atmosferine girmiş durumda ve ona göre amansız bir siyasi rekabet, hem de siyasi ahlak kurallarını zorlayan, demokrasi kültürüyle de ilgisi olmayan bir rekabet sürdürülmektedir.

Muhalefet 2019 yılında başlamak üzere “erken seçim” talep etmektedir. Bu talep gerçekleşmemiş olsa da seçim platformunu haklı olarak sıcak tutmuştur.

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimlerine, toplumsal karşılıkları olan üç ittifak seçime katılmaktadır. Bu ittifaklardan biri, Cumhur İttifakıdır ve üç partiden oluşmaktadır. İttifaklardan ikincisi, Millet İttifakı etrafında kümelenen 6 partinin oluşturduğu ittifak. Üçüncü ittifak, HDP’nin öncülük ettiği, “Emek ve Özgürlük İttifakıdır.” Bu ittifak da birçok sol partiden teşkil etmektedir. Bu ittifakların dışında seçime katılacak başka birçok küçük parti de bulunmaktadır.

Cumhur İttifakının, AK Parti hükümeti döneminde Kürtlerle ilgili yaptığı açılımlar dışında Kürtlerle ilgili artı ekledikleri bir açılım yok. AK Parti hükümetinin eski açılımları: Kürtçenin seçimlik ders olması, Kürtçe bir televizyonun açılması, Kürdistan’daki üniversitelerin bünyesinden Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması, Kürtçe öğretmenlerinin eğitimi, seçim kampanyalarında Kürtçenin de kampanya dili olması, mahkemelerde Kürtçe savunma yolunun açılması, cezaevlerinde tutukluların kendi aileleriyle Kürtçe konuşmaları, Kürdistan televizyonlarının yayın faaliyetlerine izin verilmesi, Kürdistan siyasi partilerinin kuruluşuna kolaylıklar sağlamasıdır. Bu açılımları Kürtler sınırları içinde önemsediler. Ama yeni seçim döneminde Cumhur İttifakının ortak programında, AK Parti’nin seçim bildirgesinde, Kürtlerle ilgili bir açılımın olması da zor görülüyor.

Millet İttifakının etrafından kümelenen 6 parti, muhalefet partisi olarak kendisinden genel anlamda ve Kürtler olarak da beklentileri vardı. Bunların en önemli belgesi anayasa taslağı olmasına rağmen, bu anayasa taslağında Kürtlerle ilgili bir açılım yok. Bu ittifakı destekleyen aklı başından liberal kişiler de bu konuda ciddi eleştiriler yaptılar. DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin Kürtçe eğitim ve öğretim, Anayasanın 66. Maddesinden Türk kavramının çıkarılması öneri-talepleri önemli olmasına rağmen, ittifakı bağlayan, gelecekte iktidarı kazanmaları halinde uygulanacak bir açılım olarak görülmüyor.

Emek ve Özgürlük İttifakı, Kürtçe eğitim ve öğretim olmak üzere Kürtlerle ilgili önermelere sahipler. Onların iktidarı alma şansı olmadığı için, Kürtlerle ilgili talepleri uygulama olanakları yok. Üstelik bulunduğumuz aşamada HDP için önde olan talepler, Kürtlerle ilgili taleplerden öteye, kendi varlığına ilişkin taleplerdir.

1946’dan sonra Türkiye’de çok partili rejimin kabul edilmesiyle birlikte Kürtlerin oyların hep önemli oldu. Kürt oyları, partileri hükümet eden oylar oldu. Bu seçimde de Kürt oylarının önemli olduğu açıktır. Bütün seçimlerde Kürt oyları önemli olmasına rağmen, önemine karşılık milli hakların kazanılması konusunda 1960’ların ortalarına kadar istenilen karşılığı bulamamıştır. Çünkü Kürtler bağımsız bir seçim siyaseti ile ağırlıklı olarak siyaset sahnesine çıkmamışlardır. Kuzeyli Kürtler, 1965 yılından sonra kendi kimlikleriyle hem seçim platformu dışında genel planda, hem bağımsız bir seçim siyasetiyle, hem de belli talepler çerçevesinden mevcut sistemin siyasi partilere destek olarak, milli hareketin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.

Bu tarihten sonra, Kürdistan’da okul, yol, fabrika açılması gibi hizmet talepleri öne çıktığı gibi, milli haklar konusundaki talepler de anılmaya ve tanınmaya başlanmıştır. Kürt dili ve kültürünün tanınması ve geliştirilmesi güncelleştirilmiştir. Bunun sonucu olarak 1970 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) 4. Büyük Kongresinde,  Kürt halkının varlığının tanınması, Kürt dili, kültürü ve tarihinin geliştirilmesi kongre kararı haline gelmiştir. TİP’in bu kararı Kürt mücadelesinden siyasi ve hukuki anlamda atılan önemli bir adım ve aşamayı ifade etti.

1975 tarihinden sonra, Kürt milli hareketinin örgütsel anlamda çoğulculaşması, kitlesel bir güç haline gelmesi, hem genel platformlarda ve hem de seçim platformlarından önemli gelişmelere yol açtı. Kürt mili hareketi bağımsız seçim siyasetiyle bağımsız birçok belediye başkanlıklarını, milletvekilliklerini kazandılar.

1990’lardan sonra da bu gelişmeler devam etti.

2023 cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimlerinde de Kürdistan siyasi parti ve örgütlerinin bağımsız bir seçim siyasetini benimsemeleri ve seçim platformuna Kürt milli hareketinin gelişmesinin hizmetine sunmaları gerekir. Bugüne kadar Kürdistan siyasi parti ve örgütlerinin bu konuda adım atmamaları büyük bir eksikliktir. Kürdistan siyasi parti ve örgütlerinin ikili bir programla seçim platformuna dahil olmaları gerekir.

Birinci ve esas programları, Kürdistan’ın milli haklarını, Kürt milletinin kendi kaderini tayin hakkını, Kürtlerin kendi kendilerini yönetecek statü talebini, Türk devletinin ortak federal bir devlet olmasını içeren bir program olmalıdır.

İkinci program, bilindiği gibi Kürt millet meselesinin çözümü devletin kabulü ve değişmesi ile olanaklıdır. Bir tek siyasi parti hükümetinin sorunu değildir. Bu ikinci programda, bütün siyasi partilere ve ittifaklara eşit mesafede durarak, Kürtlerin taraf olduğu gerçek anlamda toplumsal sözleşme niteliğinde bir anayasanın yapılmasını talep etmek; o anayasada Kürtlerin varlığının ve milli haklarının, Kürtlerin temsilinin kabul edilmesini istemektir.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir