K24 RÖPORTAJ - Prof. Dr. Keyman: Çözüm sürecine dönüş yok

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’deki Kürt sorununu etkilediğini söyledi.

Cesim İlhan

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’deki Kürt sorununu etkilediğini söyledi.

Prof. Dr. Keyman, Suudi Arabistan petrol rafinelerine yapılan füze saldırıları ile Suriye’deki gelişmelerin birbirinden bağımsız olmadığını ifade ederek, petrol saldırısının enerji güvenliğinin 11 Eylül’ü olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin yeni Suriye politikasına da değinen Keyman, “Suriye meselesinden ve Ortadoğu sorunlarından en fazla etkilenen Türkiye, hem ABD-Rusya hem de Suudi Arabistan-İran ilişkilerinde sıkışmış durumda. Bir hamle yapması gerekiyor” dedi.  

Keyman, Türkiye’nin eskisi gibi bir çözüm süreceğine dönmeyeceğini ancak Kürt sorunuyla ilgili bazı adımlar atabileceğini kaydetti.

Rojava’daki gelişmelerin de ABD ile İran arasındaki yeni süreçten etkileneceğini vurgulayan Keyman, K24’ün sorularını yanıtladı. 

Sıcak bir gündem konusuyla başlayalım. Türkiye, Rusya ve İran’ın Ankara’da gerçekleştirdikleri Suriye zirvesinin sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu görüşme Astana formatında 5'inci Üçlü Zirve Toplantısı olarak ele alındı. 5’inci Astana Toplantısı’nda özel olarak İdlib, genel olarak Suriye’deki gelişmelerle birlikte bu ülkenin geleceği tartışıldı. 5’inci Astana Toplantısı Türkiye için Suriye’de çatışma ortamının sona erdirilmesi ve çatışma sonrası döneme girilmesi, mültecilerin ülkelerine dönmelerinin sağlanması açısından önemli. Burada Erdoğan, Ruhani ve Putin arasındaki görüşme daha önce Erdoğan ile Ruhani ve Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmelerine de bakmak gerekiyor. Bu üçlü görüşme Suudi Arabistan’da petrol rafinelerine yapılan saldırılar için de önemlidir.

Bu üçlü ittifak sadece Suriye üzerinden mi ilişkilerini sürdürecek?

Burada Ortadoğu’ya biraz bakarsak İran, Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkinin sadece Suriye’nin geleceğiyle ilgili değil, hatta Ortadoğu’nun geleceği açısından da önemli olduğunu altını çizmemiz gerekiyor. Çünkü buraya doğru bir kayışın olduğunu düşünüyorum. Bu toplantıda Suriye’de çatışma sonrası dönem geçişle ilgili tartışmaların ciddileştiğini gördük. Özelikle Suriye’nin geleceğine dönük olarak yapılacak yeni anayasada bir oylaşmaya varılması bu anlamda önemliydi. Bir de Türkiye’nin yavaş yavaş Esad’la ilişkilerde o noktaya yaklaştığını gördük. 

Ankara’daki toplantı Suudi Arabistan’ın petrol rafinelerine yapılan saldırı için neden önemli olsun?

Bu toplantı ile birlikte daha önce Erdoğan ile Putin görüşmesi ve Erdoğan ile Ruhani görüşmesine bakarsak ilk başta Suudi Arabistan petrol rafinesine olan saldırının çok önemli olduğunu söylememiz gerekiyor. O yüzden bu sadece petrol güvenliği açısından çok ciddi alınması gereken bir saldırı değildi. Bu saldırı aynı zamanda hem Suudi Arabistan’ın bölgedeki pozisyonu hem de ABD ile İran ilişkilerinde ‘İran sorunu’ temelinde önemlidir. Onun için Astana toplantısı, Suudi Arabistan’a yapılan saldırının getireceği endişe içinde yapıldı.

Bir de üç ülkenin görüşmesi sırasında Suriye hükümeti, YPG’nin de içerisinde bulunduğu Demokratik Suriye Güçleri'ni (DSG) ‘bölücü terörist milisler’ olarak nitelendirdi.  Bunu nasıl okumak lazım?

Biraz önce bahsettiğim gibi Türkiye’nin Esad’lı bir döneme yaklaşmasıyla birlikte, Rusya ve İran Türkiye’nin hassasiyetleri uygun olarak Suriye rejimine telkinlerde bulundular. Esad’ın YPG’ye yönelik söylentileri Öcalan’ın seçim öncesi PKK’ya gönderdiği mektubunda Türkiye’nin hassasiyetleri noktasındaki yaklaşımlarına benziyordu. O yüzden ben orada iki tür gelişme bekliyorum.

Nedir onlar?

Birincisi, Suriye’de yeni anayasa süreci temelinde Türkiye’nin Esad rejimiyle dolaylı bir ilişki olacak.

İkincisi ise, YPG’nin Suriye’nin geleceğindeki rolü ve söylemleri temelinde baskılar olabilir. Hatta daha genelinde PKK’nın üzerine daha ciddi bir baskının gelişeceğini görüyoruz. Bu biraz da gelecek hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) Erdoğan ile Trump arasındaki görüşmeye bağlı. Bekleyelim göreceğiz.

O bakımdan 5’inci Astana görüşmesi bir taraftan Suudi Arabistan petrollerine yapılan saldırı ve burada ortaya çıkan sorunun ciddiyeti bağlamında, diğer taraftan Suriye’nin geleceğinde hem Türkiye ile Esad ilişkilerinde hem de YPG/PYD’nin Suriye’nin geleceğinde rolünde ve etkisinde önemli değişimlerin olduğunu gözlemleyeceğimiz bir süreci başlattı.

Erdoğan devamlı Fırat’ın doğusuna operasyon sinyalleri veriyor, bu mümkün mü?

Bunu Erdoğan ile Trump görüşmesinden sonra göreceğiz. Çünkü genel olarak baktığımız zaman esasında Irak temelinde Suriye’ye Irak Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin kendi Kürt vatandaşlarıyla ilgili belli açılımları yapma, bölgede normale dönüş ile ilgili birtakım adım atmaya niyetli olduğunu görüyoruz. O yüzden burada çözülmesi gereken ilk nokta Suriye’nin geleceği ve YPG/PYD’nin rolü…

ABD operasyona izin verir mi?

Ben son Astana görüşmesinden sonra ABD’ye karşı Türkiye’nin dolaylı da olsa Esad’la yakınlaşacağını düşünüyorum. O yüzden burada önemli olan YPG’nin nasıl hareket edeceğidir. Bunu da Erdoğan ile Trump görüşmesinden sonra göreceğiz. Erdoğan’ın verdiği iki hafta süre giderek Türkiye’nin vereceği karar noktasına geldiğini görüyoruz. Ama burada Rusya ile İran’ın da Esad üzerine olan baskıları onun YPG ile ilişkileri üzerine baskılarının da gözardı edilmemesi gerekiyor. Yani orada sadece Erdoğan ile Trump’ın kararı değil aynı zamanda Rusya ve İran’ın da rolü önemli olacak bence. 

Türkiye’nin Kürtlerle ilgili birtakım açılımlar konusunda niyetli olduğunu söylediniz. Yeni bir çözüm süreci mi demek istiyorsunuz?

Esasında Türkiye’de çözüm sürecine dönüş olmayacak. Benim de içerisinde yer aldığım ‘akil insanlar heyeti’ gibi bir müzakere olmayacak. Bunu biliyoruz fakat Türkiye’nin Kürt sorunuyla ilgili birtakım adımların atması konusunda Suriye’nin belirleyici olduğunu biliyoruz. Ama son dönemde Öcalan’ın mektubuyla birlikte Türkiye’nin kendi içinde Kürt sorunu temelinde Kürt vatandaşlarımızın son seçimlerde verdiği normale dönme mesajı ve isteğinde birtakım adımların atılacağını görüyoruz. Dediğim gibi bu çözüm süreci şeklinde olmayacak.

MHP’ye rağmen Türkiye’de Kürt meselesiyle ilgili adım atılması mümkün mü? 

Bir taraftan siyasi anlamda MHP’nin sert çizgisi temelinde mümkün gözükmüyor ama bir taraftan da gerekli görünüyor. Yani Sayın Erdoğan’ın Saadet Partisi Genel Başkanı’yla görüşmesinde Temel Bey’in Türkiye’deki kutuplaşma ile ilgili söyledikleri Erdoğan’ın belediye başkanlarıyla olan görüşmesi… Bundan sonra yapacağı görüşmeler de önemli. Türkiye’de iç siyasetin eylül ayından itibaren canlanacağını söylemiştik. Canlandı da... Bundan sonra Erdoğan’ın atacağı adımlara bağlı.  CHP de bir Suriye konferansı yapıyor. Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan’ın yeni parti kurma çalışmaları da etkilidir. Onların da Suriye ve Kürt sorunu temelinde görüşleri var. O yüzden sadece iktidara değil muhalefete de bakarak konuşmak gerekiyor. Çünkü muhalefette hem CHP hem de özellikle Ali Babacan’ın olduğu siyasi atılımlar önemli oluyor. O yüzden MHP’nin sert çizgisi ve Erdoğan’ın atacağı adımlarla sorunlara bakılması olumlu yorumlanamaz çünkü muhalefet de artık burada söz sahibi olacaktır. Bundan dolayı MHP’nin sert çizgisine rağmen Erdoğan’ın Kürt sorunuyla ilgili adım atması sürpriz olmayacaktır.

Suudi petrol tesislerine yapılan saldırılar nasıl sonuçları beraberinde getirebilir? 

Bu saldırılar çok ciddi bir olay. Suudi Arabistan’da günlük petrol üretimi 10 milyon varil. Bunun 6 altı milyonun yapıldığı bölgeye saldırı yapılıyor. Saldırının yapıldığı Yemen’le şüpheler artarken saldırının Yemen dışında yapıldığı görüşleri öne çıkıyor. Yani bu anlamda Husiler ve Yemen konusu biraz geçerliliği kayboluyor. Böyle bir saldırının Suudi Arabistan’ın petrolünün güvenliğini korumada ne kadar kırılgan olduğunu da gösteriyor. Bu anlamda bu saldırı petrol dünyasının ve enerji güvenliğinin 11 Eylül’ü gibi bir mesele. Çünkü Suudi Arabistan’ın kilit merkezine bu saldırı yapıldı. Tüm bunları ele aldığımız zaman ABD ile İran ilişkileri ve İran’ın pozisyonuyla ilgili yani İran soruna ne şekilde evrilecek. Bence burada bir dönüm noktası yarattı.

Bu başlangıç ABD ile İran savaşı mı?

İran konusu Suriye’nin geleceği meselesi kadar önemli. Ve ikisi paralel gidecektir. Bundan dolayı 5’inci Astana görüşmesinde Erdoğan, Ruhani ve Putin’in görüşmesinde bunu da ele aldılar. O yüzden çok endişe duyulacak bir döneme de girmiş olduk. İran’ın saldırının sorumlusu olarak görülmesiyle İran meselesinin kızıştığı bir durumla karşı karşıya kaldık. Hatta burada tek bir saldırı mı yoksa bir sürecin başlangıcı mı şeklinde tartışma devam ediyor. Bu tür endişeler de var.

Bu meselelerin Rojava ve Kürtler üzerinde bir etkisi var mı?

Bunun direkt olarak PYD/YPG’nin geleceğine Fırat’ın doğusuna, güvenli bölgeye, Türkiye’nin bu bağlamdaki manevra kabiliyetine de etkisi vardır. Bir tarafta Suriye’nin geleceği tartışılırken bir taraftan da ABD ile İran arasında ki bu da İsrail ile İran anlamına geliyor. O yüzden hem Suriye’nin geleceğiyle ilgili bir dizayn var hem de Ortadoğu’nun geleceğiyle ilgili bir dizayn var. Yani bu ikisini de birbirinden ayırmamamız gerekiyor. Suudi Arabistan saldırısı Ortadoğu ile Suriye meselesini birbirine bağlayan bir sorun olduğunu bize gösterdi. Çok önemli ve çok ciddi bir saldırıydı. Bu ABD, İsrail ve İran üçgeninde çok ciddi bir sürece girdik.

Türkiye’de bir kesimde mülteci meselesi ciddi sorun olmaya başladı. Bunu nasıl okumak lazım?

Suriye mülteci sorunu ciddi anlamda meydan okumaya dönüşüyor. Artık eskisi gibi, yani 31 Mart seçimleri öncesi gibi sadece misafirperverlikle, Erdoğan’ın ve AK Parti’nin yaptığı bir şey olmaktan çıkıyor. O yüzden ‘Suriyeli mültecilerle biz misafirperverlikte insani temelde yaklaşımdayız’ noktasında AK Parti bu meydan okumaya yanıt vermek durumunda. Ayrıca AK Parti seçmeninin de bundan çok hoşnut olmadığını görüyoruz. 

Sizce Türkiye bundan sonra Suriye politikasında nasıl bir yol izleyecektir?

Bana göre Suriye’nin geleceğinden iki nokta giderek önem kazanıyor. Biri İran meselesi, diğeri Suriyeli mülteciler sorunu. Suriye meselesinden ve Ortadoğu sorunlarından en fazla etkilenen Türkiye, hem ABD-Rusya, hem de Suudi Arabistan-İran ilişkilerinde sıkışmış durumda. Hamle yapması gerekiyor. 

Yeni partilerle birlikte Türkiye’de yeni bir siyasi denklemin ortaya çıkması mümkün mü?

Türkiye’de son seçimlere kadar Türkiye eşittir AK Parti, Türkiye eşittir Erdoğan noktasındaydı. Güçlü hükümet güçlü lider denkleminde bakıyorlardı. Fakat 2018 Kasım’ından bu güne hem ekonomik alandaki ciddi sorunlar hem de Suriye mülteci sorunu hem AK Parti içindeki muhafazakâr kesimin bulunduğu durum… Bunların hepsine baktığımız zaman muhalefetin zayıflama değil etkin olmaya başladığı, güçlendiğini görüyoruz. Hükümetin de reforma ihtiyaç duyduğu biraz kendi içinde rahatsızlıklar yaşadığı oy oranının düştüğü bir noktaya geldik. Yeni parti arayışları esasında bize yeni bir siyasi denklemin ortaya çıktığını gösteriyor. Böyle olunca hem Suriye’nin geleceği, hem Kürt sonu hem PYD, bu konularda Suriye’nin dış politikası Esad’la ilişkiler ne olması gerektiği meseleler gündeme geliyor. 

Yani sonuç olarak muhalefeti artık gözardı edemeyiz. O yüzden muhalefet oyun kurucu aktörlerden biri olarak ortaya çıkacaktır. 

PORTRE / FUAT KEYMAN

Fuat Keyman 1958 yılında Ankara'da doğdu. Lisans ve yükseklisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde tamamlayan Keyman, doktorasını Kanada'da Carleton University'de yaptı. Doktora sonrası çalışmalarını Harvard Üniversitesi ve Wellsley College’da sürdürdü. “Çözüm Süreci”nde 63 kişilik Akil İnsanlar Heyeti’nde yer aldı.

Türkiye'de ve yurtdışında yayımlanmış çok sayıda kitap ve makale çalışması bulunan Keyman'ın başlıca kitapları şunlar: İç içe Çatışmalar: Türkiye'de Milliyetçilik, Türkiye'nin Yeniden-İnşası: Küreselleşme, Alternatif Moderniteler, Demokrasi; Değişen Dünyada Türk Siyaseti; Küreselleşen Dünyada Vatandaşlık: Avrupa Soruları, Türkiye Deneyimleri; Küreselleşme, Devlet, Kimlik/Farklılık; Küreselleşme, Avrupalılaşma ve Türkiye'de Vatandaşlık; Türkiye'nin İyi Yönetimi;  Değişen Dünya, Dönüşen Türkiye.

Fuat Keyman, Kanadalı Cara Murphy ile evli olup Ariana Esma ve William Nazif Keyman adında iki çocuğu var.