Terzi Niyazi Usta haklı çıktı

Kurd24

Bugünkü yazımda, geçen haftaki “Önce Vatan” başlıklı yazıma devam etmek ve orada yer veremediğim bazı eleştirilerimi aktarmak istemiştim. Ama ne de olsa Türkiye’de yaşıyoruz ve gündem her an değiştiği için o yazımı bu haftanın gündemini dikkate alarak ertelemek gerektiğine karar verdim.

41 sene önce kaybettiğimiz ve Kürt siyasi dünyasının en renkli ve unutulmaz simalarından biri olan, çok değerli dostum ve ağabeyim, rahmetli Terzi Niyazi Usta’nın bir sözü vardı. Bizlerin solculuktan kaynaklı her şeyi bilen ukala tavırlarımıza karşı derdi ki, “Buralarda ne olacağını, okuduğunuz kitaplarla, sosyolojiyle, felsefeyle veya bilimle falan açıklayamazsınız. Buralarda ne olacağını yalnız ve yalnız Allah bilir.”

Saygı ve özlemle andığım Niyazi Usta’nın bu sözü neredeyse 50 senedir asla zihnimden çıkarmadığım bir veciz sözdür ve yine o haklı çıktı. Pek çok gelişme, umduğumuz ve beklediğimiz formlarda karşımıza çıkmamakta.

Gerçi çok da beklenmeyen veya sürpriz bir gündem maddesi olarak manşetlere oturmasa da, yine de gündelik hayat üzerindeki yakıcı/yıkıcı etkisi nedeniyle ekonomide yaşananları görmezden gelerek, nerede kalmıştık diye devam edemezdim. Krizin eni, boyu, evveliyatı, milletlerarası boyutu gibi teknik konularda uzun uzadıya yorumlar yapmak benim işim değil; zaten okuyucuların da benden bunu bekledikleri kanaatinde değilim.

Liseden sonra iktisat okudum. Aradan 50 yıl geçse de bazı temel kavramları öğrenmiştik ve hafızamıza yerleştirmiştik. Zaten dünyanın geldiği bu günkü şartlarda, hayatımızın hemen her evresinde de, belli başlı ekonomik kavramlarla iç içe yaşamaktayız.

Bir ekonomist olmasam da, bazı olaylardan sonra, hangi olayların geleceğini üç aşağı beş yukarı tahmin edebilecek durumda olduğumu sanıyorum. Böylesi büyük bir krizin patlak verebileceği de son birkaç yıldan bu yana tahmin edilebiliyordum. Pek çok insan gibi buna ilgisiz kalmak imkânsızdı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 8 Ağustos’ta Twitter hesabından yaptığı açıklamada, AK Parti yönetimini şöyle eleştiriyordu: "Eskiden Merkez Bankası dolara müdahale ederdi, bugün dolar Merkez Bankasına müdahale ediyor. TL’nin değer kaybını önlemek için Amerika’ya heyet üzerine heyet gönderiyorlar… Sesleri bile çıkmıyor… Öyle ya, tepedeki zat ne diyordu? 'Borç alan emir alır…' Dik duramadılar, emir almaya gidiyorlar… Ne diyorduk? Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor."

Evet,  doğrudur. Epey bir zamandan beri Türkiye yönetilmiyor değil, yönetilemiyordu.Daha açık ve net bir ifadeyle söylersek; aslında Türkiye yönetilmiyor,idare ediliyordu. Gerçekten Türkiye, tarihinin hangi döneminde borçsuz bir ülke oldu ki? Borç alanın emir aldığı, bizzat devleti yönetenlerce de itiraf edildiğine göre, demek ki, Türkiye, bütün tarihi boyunca emir almaya mahkûm bir ülke olarak bu günlere gelmiş. Kılıçdaroğlu dik duramadılar diyor. Doğrusu kimi koruduğunu anlayamadım;ama hangi konuda ve nasıl dik durulabileceğini de söyleseydi bari. Yani ABD’ye giden heyetin arkasında mı duruyor, yoksa orada dik duramadıkları Türkiye’yi yeterince savunamadılar diye eleştiriyor mu, pek anlaşılır gibi değil.

Rahmetli Çetin Altan, 50 sene önce milletvekili iken, o günlerde alınan borçların, gelecek nesillere miras bırakıldığını, torunlarımızın şimdiden borçlandırıldığısöyler ve yazardı. Çok ilgilenmezdik, ama hatırımızda tutup, bildiği bir şeyler olduğunu da dikkate alırdık. Tabiio zamanki borç rakamları, şimdiki borç rakamlarıyla mukayese bile edilecek rakamlar değildi.

Ayrıca şimdicüzdanımızdaki paranın bile sabahki değeriyle öğleden sonraki değeri arasında ciddi düşüşler yaşanıyor. Geçen gün Maliye Bakanı ekonomik tedbirleri açıklamaya başladığında, güya bazı radikal kararlar alınmış olabileceği umuduyla, doların düşeceğini bekleyenler olmuştu. Ben dinlemeye değer bir şey söyleyemeyeceğini düşündüğüm için dinlememiştim; amadinleyen hiç kimsenin de bakanın konuşmasıyla ilgili aklında bir şey tutamamış olduğunu gördüm. Bakan Bey konuşmaya başladığında, cebimizdeki 500 liranın, 1,5 saatlik konuşma bitince 400 liraya düşmüş olduğuna da şahit olduk.

Aylarca öncesinden, önümüzde çok ciddi bir ekonomik kriz yaşanacağını sağır sultan bile biliyordu. Defalarca yazılıp çizildi ve söylendi ki, yaklaşan ekonomik krizin seçimlerden önce patlamaması için seçimler öne alınmıştı.Hatta en önemli neden bu gerekçeydi. Şimdi de beklenen oldu ve kriz patladı işte. Burada beklenmeyen bir durum yok.

Yok, ama bu krizin ustaca yönetilip, hükümete zarar vermeyecek bir emperyalist tuzak olduğuna hazırlanmış olmak ve buradan kalkarak hükümetin değil de bütün bir ülkenin emperyalist bir tehdit altında olduğunu yaymak ve toplumu buna inandırmak da ayrı çok özel bir yetenek gerektirir tabii.İzmir’de 2 sene önce niçin tutuklandığı bile açıklanamayan bir rahip,bir türlü içinden çıkılamayan bir davanın sanığı yapılarak, FETÖ ve PKK ile ilişkilendirildi. Tutuklama, başlangıç aşamasında pek dikkat çekmese de, giderek kimsenin hatırına gelmeyen siyasi sonuçlara ulaştı.

Adamın haksız yere tutuklandığını ileri sürerek serbest bırakılmasını isteyen ABD Başkanı Trump’ın sözleri büyük tepki aldı. ABD’nin güya Türk yönetimini zor durumda bırakmak üzere Türkiye’ye dönük yaptırım kararları, yine tam zamanında imdada yetişti ve krizi başka bir boyuta taşımak için yeni fırsatlar yarattı. Ortada ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyorken, rahip olayı bir “Milli Dava” senaryosuna dönüştürülerek siyasileştirilerek yeni bir Kuvayı Milliye ruhu ve hamaset edebiyatı ile açıklanmaya çalışılıyor.

Artık bu noktadan sonra işin dolar değeri ve ekonomik kriz boyutu da bir yana bırakılarak bir meydan okuma dönemi başladı. Yeni bir milli seferberlik ilanıyla birlikte, işler neredeyse Sokullu Mehmed Paşa’nın Venedik Sefirine, “traş olan sakal daha gür çıkar” sözlerine ve Lala Mustafa Paşa’nın Kıbrıs’ı fethine kadar uzadı. Milletin onur meselesi öne çıkarılarak gerekirse yeni bir vasi veya stratejik müttefik arayışı için pazar araştırmalarına girişilmekte.Hamdolsun, Allah hükümetin yanındaydı ve “Onların doları varsa, bizim de Allah’ımız ve halkımız vardı.”

Önceki gün Reisicumhur Tayyip Erdoğan’ın, 3 sene önce yaptığı bir haber nedeniyle, edepsizlik, ahlaksızlık, adilik ve “Her yerin gazete olsa, her yerinden kin kussan avucunu yalarsın”  diye suçladığı New York Times’ ta ABD ve Trump politikalarına karşı eleştiriler içeren ve Kendi pozisyonunu savunan bir de makalesi yayınlandı. Tabii Trump’ın Erdoğan’ı eleştiren bir makalesi de Türkiye’de yayınlansa neler olacağını tahmin etmek hiçte zor değil.   

Süreç giderek senaryoya uygun bir şekle dönüşerek gelişiyor. Muhalefet partileri, Türklüğün ve Türk Devletinin küçük düşürüldüğü gerekçesiyle bu milli meselede hükümetin yanında olacaklarını açıkladılar. Geçen haftaki yazımda da aktardığım gibi, yine “önce vatan” milli refleksi öne çıkarıldı bile.

İyi haftalar diliyorum.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.