Sömürge valisi tarzı Diyarbakır çıkarması

Kurd24

Kürdistan’ın üç önemli şehri; Diyarbakır, Van, Mardin illerinin belediye başkanları; hükümet ve İçişleri Bakanının kararıyla görevden alındılar. Yerlerine devletten kayyumlar tayin edildi. Belediye başkanlarının görevden alınmasının birçok nedene bağlandı.

Ben, belediye başkanlarının, Millet İttifakı/CHP kurbanları olduklarını esas olarak yazdım. Bunun yanında İçişleri Bakanlığının gerekçeleri gerçekse, CHP’nin PKK oylarıyla seçim kazanan belediye başkanlarının da başına, Kürdistan’daki üç şehrin belediye başkanlarının başına geleninin, gelmiş olması gerektiğini de yazdım. Ama bugüne kadar hükümetten CHP’nin PKK’den destek alan belediye başkanlarının durumuyla ilgili bir ses yok.

PKK’den destek alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, çok rahat bir pozisyondan, kayyumların tayininden sonra Diyarbakır’a gelip görevden alınan belediye başkanlarını ziyaret edeceğini açıkladı. Yaptığı açıklamaya uygun da davrandı. İmamoğlu’nun Diyarbakır’a geleceğini açıklamasından sonra da HDP büyük bir hazırlık içine girdi. Aynı zamanda HDP, İmamoğlu ile hükümeti dövme fırsatını elde etti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Diyarbakır’a gelmesinin, sıradan bir ziyaret olmadığı ilk andan itibaren anlaşıldı. Bu hareketin, tam anlamıyla bir sömürgeci Atatürkçü çıkarma olacağı belliydi. Bu çıkarma birçok açıdan açıklanabilir. Ama bir neden esas olandı. Bu yazımda esas olanla olmayan nedenleri açıklamaya çalışacağım.

İmamoğlu’nun Diyarbakır’a gelişi hükümete karşı bir protesto ve tepki, CHP’nin Kürtlerle hükümete dayak atma hamlesi...

İmamoğlu’nun Diyarbakır’a gelmesi, hükümete karşı İmamoğlu ve CHP’nin bir muhalefeti, tepkisi ve bir hamlesi olduğu ilk günden itibaren açıktı. İmamoğlu ve CHP, Kürtlerle hükümete ve Cumhur İttifakına dayak atmak istiyordu.

HDP’nin, İmamoğlu’nun gelişinde Kürtlerin horlanmasını, küçümsenmesin gözetmeyerek yaptığı karşılama ve gösteri de bunun en önemli göstergesi oldu. Bunun yanında hiç şüphe yok ki, HDP’nin de devletin gerçek sahibi parti CHP ile hükümete dayak atmak, tepki göstermek ve muhalefetini yükseltmek için kullandığından da bahsetmek yanlış olmaz.

TÜRK KEMALİSTLERİN “KÜRT KEMALİSTLERE” DİYET BORCUNU ÖDEMESİ…

Mart 2019 yerel seçimlerinde ve 23 Haziran’daki İstanbul seçiminde HDP, Millet İttifakına/CHP’ye oy verdi. Bu hareketle de CHP, kazanma olanağı olmayan birçok şehirde belediye seçimlerini kazandı. Özellikle de HDP oyları Kemalist Topal Osman’ın torunu İmamoğlu’nun kazanmasında belirleyici oldu.

İmamoğlu HDP’lilere karşı bir diyet borcu altına girdi. Diyarbakır’da görevden alınan belediye başkanlarını ziyaret etmesinin bir sebebi de diyet borcunu ödemek olduğu ihtimal dışında tutulmayacak önemdedir.

GELECEĞE SİYASİ YATIRIM

İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyareti, aynı zamanda geleceğe yatırımı olarak da ele alınabilir. Gelecekle ilgili siyasi yatırımın iki boyutu var.

İlki, gelecekte belediye başkan adayı olması halinde yeniden Kürt oylarını alması için bir yatırımdır.

İkinci boyutu ise İmamoğlu, Erdoğan pratiğinden yola çıkarak, gelecekle ilgili cumhurbaşkanlığı adaylığı hayalleri kurmakta. Bu adaylık döneminde HDP’nin oylarına fazlasıyla ihtiyaç duyacak.

İMAMOĞLU’NUN KILIÇDAROĞLU’NA KOL ATMASI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nun Diyarbakır’a gidişinden haberlerinin olduğunu söyledi. Bir kararlarının olduğunu söylemedi. Bu da İmamoğlu’nun CHP’de dayatan, kendisini de facto kabul ettiren bir aktör haline geldiğini gösteriyor. Bu bağlamda, İmamoğlu’nun günlük ve gelecek siyasi tasarımları, hesapları, planları çerçevesinde Diyarbakır ziyaretinin CHP’ye bir dayatma ve Kılıçdaroğlu’na da kol atma olarak değerlendirilebilinir.

HDP’nin İmamoğlu’na olan gösterisi, şimdiden onu Cumhurbaşkanlığına layık gördüklerine, destek vereceklerine bir işareti niteliğindeydi. Böylece de Erdoğan’ın “Başkan yaptırmayacaklar”, sonuçta bir başkan seçecekler, o da İmamoğlu olacak!

Sömürge valisi gibi karşılandı, karşılanmayla ilgili iki tutum belirlendi.

HDP, Kürt katliamcısı ve Atatürk’ün yakın arkadaşı Topal Osman’ın torunu İmamoğlu’nun geleceği haberinin kendilerine iletildiği andan itibaren, büyük bir heyecan duymaya başladı. İmamoğlu için olağanüstü hazırlıklar yapıldı. Sömürgelerdeki valilerin karşılanması havası verildi.

HDP, İmamoğlu Diyarbakır’a ayak bastığı zaman da bir sömürge valisine layık görülen karşılama ve gösteriler yaptı. O da adımını atar atmaz, bir sömürge valisi tarzından hareket etti. Afrika’da sömürge çocuklarına şeker sunan sömürgeci valiler ve yetkililer gibi, o da HDP’lilere şeker yerine Kürt katliamcısı ve inkarcısı Atatürk’ün resmini sundu. HDP’liler de Atatürk’ün resmini baş uçlarına astılar. Böylece düşmanına âşık olan bir sendromu yaşattılar. Bu sendromun meşhur tanımı, “Stockholm sendromudur.”

Başından itibaren Kürdistan yurtseverleri HDP’nin bu tutumuna şiddetle karşı çıktılar. İmamoğlu’nun niteliği ve ailesi hakkında önemli yazılar yazdılar.

İmamoğlu sömürge valisi tarzıyla Kürtlere meydan okudu, Kürtleri horladı ve Kürt katliamlarını savunduğunu ifade etmiş oldu.

Topal Osman’ın torunu İmamoğlu, sömürge valisi tarzıyla Kürdistan’ın başkenti kabul edilen Diyarbakır’a ayak basar basmaz da sömürgeci vantuzlarını gösterdi. 1919 ile 1938 yılları arasında milyonlarca Kürt’ü katleden sömürgeci devletin kurucusu, Kürdistan’ı işgal ve ilhak eden, Kürt milletinin varlığını reddeden, Kürtlerin Türk olduğunu ileri süren Atatürk’ün resmini Kürtlerin eline verdi. Oysa Yahudilere Hitlerin resmini hediye eden Alman, parçalanır, kafası kırılır. Bunlar olmazsa bile lanetlenir, yüzüne tükürülüp dışarı atılır. Bu davranışı onaylayan Yahudiler de lanetlenir. İnsan içine çıkması zorlaşır. Çıkmaları halinde "Bu Yahudi’nin yüzüne tükürün" diye boynuna tabela takılır.

İmamoğlu tavrının ne anlama geldiğini bazı Kürdistan yurtseverlerinin tespitlerinden de izleyelim.

“Katil ve Atatürk'ün tetikçisi Topal Osman’ın torunu İmamoğlu sömürge valisi rolündedir. Bundan dolayı ziyaret ve desteğe değil, Kürtleri küçümseme ve horlama için Diyarbakır'a gelmiştir. Sözüm ona halkın temsilcileri de onun önünde düğme bağlayıp boyun eğmişlerdir. Yazıklar olsun.”                                         

                                                   *****

“HDP, onların müritleri, İstanbul seçimlerinde CHP/İmamoğlu'na oy verdikleri zaman, İmamoğlu'nun Diyarbakır'daki Atatürk gösterisi rezaletini, Onun sömürge valisi gibi hareket edeceğini, Kürtleri horlayıp küçümseyeceğini peşinen kabul etmişlerdi.”

                                                      *****

“İmamoğlu tesadüfen Atatürk posterini Diyarbakır ve Mardin belediye başkanlarının eline vermemiş. Onların ağa babalarının ve PKK'nin, Kemalist sömürgeci devletin bir projesi olduğunu biliyor. Bu kabulün Kürtlük adına olmasını düşünmek akıl tutulmasının ötesinde sömürgeci Türk devleti uşaklığı olabilir.Bunun yanında kocaman adamların içine düştüğü hali görünce, üzülmemek olanaklı değil.

Selçuk Mızraklı ve Ahmet Türk'e kişisel anlamda söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum. Sadece Kürdistan'da yediğiniz ve içtiğiniz size haram olsun. Lanet olsun size.”

                                                        *****

Katil diz çöker ve özür diler, yaptıklarından utanç duyduğunu açık seçik dile getirir kıvırtmadan.

Bizde ise tersi yaşanıyor.

Kürt katili dedesi Topal Osman’la övünen torunu İmamoğlu Kürdistan’a geliyor ve Kürtlere bir başka Kürt katili Atatürk’ün fotoğrafını hediye ediyor.

Katil, katilliğinden memnun ve maktul, katledilmişliğinden şikayetçi değil.

Katledildiğini hak etmişliğine sayıyor olmalı.

Bir nevi anlama ve onaylama.

Ve bu yüzden...

Katleden değil, katledilen diz çöküyor.

Katleden hakaret ediyor, katledilen ses çıkarmıyor.

Daha ne diyeyim?                                  

*****

Şimdi siz bana söyleyin lütfen.

Kürtlere Saddam resminin hediye edilmesi ve kabul edilmesi ile PKK/HDP’lilere, Siverekli Selçuk Mızraklı, Derikli Ahmet Türk’e Atatürk resminin hediye edilmesi ve kabul edilmesi arasında ne fark var? 

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.