Türkiye ve Irak’ta Kürtler İçin Farklı Nitelikli İki Genel Seçim…

Kurd24

 

Orta Doğu Bölgesinde iki ülkede, Türkiye ve Irak’ta iki genel seçim gündemde. Bu iki devlet bölgenin önemli iki devleti ve aynı zamanda Kürtler için de önemli iki devlettir. Kürtlerin yaşadığı ve Kürdistan’ın iki parçasının var olduğu iki devlettir.

Irak’ta genel seçimler, 12 Mayıs 2018’de yapılacak. Türkiye’de parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri, 24 Haziran 20128’de yapılacak.

Bu iki devlette yapılan seçimler, Kürtler açısından önemli olduğu kadar, farklı ve hem de köklü farklı nitelikler taşıyan iki seçimdir. En azından 35 milyon Kürdü  de ilgilendirmektedir.

Irak’ta genel seçim, federal sistem ve devlet yapısı içinde; Kürtlerin sınırlı da olsa egemen ve iktidar, devlete sahip olduğu koşullarda yapılmaktadır.

Türkiye’de genel seçimler, Kürdistan’ın sömürge olduğu, Kürt milletinin bütün milli haklarının gasp edildiği, iktidar ve egemen olmadığı koşullarda yapılmaktadır.

TÜRKİYE’DE SEÇİMLER, “ERKEN”, “BASKIN”, “JET” VE “EN HIZLI” NİTELİKTEDİR…

Türkiye’de, muhalefet tarafından uzun bir zamandır erken seçim dinlendiriliyor ve talep ediliyordu. Ama Hükümet ve cumhurbaşkanı, sürekli bir şekilde seçimlerin (Mahalli Seçimler, Parlamento Seçimi, Cumhurbaşkanı Seçiminin) zamanında yapılacağını ifade ediyordu.

Bilindiği gibi AK Parti, 2002 yılında iktidara geldi. AK Parti’nin gelişinin üzerinden 16 yıl geçmiş bulunmasına, birçok olağanüstü gelişmelerle karşı gelmesine rağmen, seçimleri her zaman vaktinde yaptı. Bu da kamuoyunda ve siyasi çevrelerde erken seçimin olmayacağı ve zamanında seçimlerin olacağı kanaatini yerleştirmişti.

Buna rağmen, MHP Genel Başkanı, günlerden bir gün, erken seçimin yapılması gerektiğini ve hem de parlamento ve cumhurbaşkanı seçimlerinin, 26 Ağustos’ta yapılmasını Grup Toplantısında açıkladı. MHP Genel Başkanı’nın geçmişte çok kritik anlarda bu yönde yaptığı açıklamaların karara dönüşmesi, kamuoyunda erken seçimin olacağını güçlü düşünce haline getirdi. Bunun yanında, AK Parti ile MHP arasındaki “Cumhur İttifakı” da MHP Genel Başkanı’nın açıklamasını önemli ve stratejik noktaya taşıyordu.

Ayrıca bu açıklamanın danışıklı bir kavga olduğu da haklı olarak ileri sürüldü.

MHP Genel Başkanı’nın parlamento ve cumhurbaşkanlığının seçimlerinin erken yapılması açıklamasından sonra, AK Parti yetkilileri hızla sorunu görüştü. Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanı bir araya geldiler. Yaptıkları yarım saatlik bir görüşmeden sonra, erken seçimlerin yapılmasına karar verdiler. Erken seçimlerin 24 Haziran’da yapılmasını ortakça benimsediler. Yani iki aydan biraz fazla bir zamanda erken seçimlere karar verildi. İş ve sermaye dünyası da, erken seçimlerin, “en erken” yapılmasını satın aldı, benimsedi, önemli buldu.

AK Parti ve MHP’nin erken seçimle ilgili ortakça benimsedikleri nedenlere bakmak gerekir.

1-Muhalefet uzun zamandır erken seçimden bahsediyor. Erken seçim spekülasyonun ekonomiye daha fazla zarar vermemesi,

2-Bilindiği gibi anayasada referandumla değişiklik yapıldı, Cumhurbaşkanı Sistemi benimsendi. Bu benimsenen sistemle, eski sistemin birlikte yarattığı sorunları ortadan kaldırmak; yeni anayasal sistemi hayata geçirmek,

3-Türkiye’nin uluslararası planda karşı karşıya kaldığı saldırıları ve ortaya çıkan bekaya bağlı güvenlik sorunlarını daha rahat çözmek ve engellemek, için erken seçim kararı aldıkları açıklandı.

Oysa bunun ötesinde, Cumhur İttifakının, kendisini güçlü, örgütlü, hazırlıklı gördüğü, muhalefetin güçsüz ve dağınık olduğu bir dönemde, kendi lehine seçimden sonuç almak istediği tartışmasızdır.

AK Parti ve MHP bu seçimleri, “erken seçim”” olarak nitelendirmesine rağmen, muhalefet bu seçimleri, “baskın seçim”, “jet seçim”, “en hızlı seçim” olarak tanımlayarak. Memnun olmadığını ifade etti.

MUHALEFET ERKEN SEÇİME HAZIR DEĞİL VE “HESAP SORULMASI GEREKEN ADAMI” ORTAK ADAY GÖSTERMEK AYAĞINA KURŞUN SIKMAK VE ZAVALLILIKTIR…

Erken seçimin farklı tanımlanması ve yaklaşımı, muhalefetin bir tepkisiydi.

Muhalefetin bu yaklaşımı, muhalefetin seçimlere hazır olmadığını gösteriyordu.

Seçim kararından sonra, muhalefetin halen bir ittifak arayışı içinde olması, ittifak oluşturamaması, ortak bir cumhurbaşkanı adayı arayışlarının halen devam etmek olması, siyaset de yeni ahlaki problemlerin ve sakat taktiklerin ortaya çıkması da (CHP’nin 15 Milletvekilini İyi Partiye borç vermesi de) muhalefetin seçimlere hazır olmadığını gösteriyor.

Cumhurbaşkanı seçiminde yüzde altmış oy alacağını söyleyen bir ana muhalefet partisinin ve özellikle de CHP’nin halen cumhurbaşkanı arayışı içinde olması da, bu hazırlıksızlığı gösteriyor.

CHP’nin, muhafazakâr kesimden bir cumhurbaşkanı adayı arayışı, bunun da Abdullah Gül olması, hem hazırlıksızlığın bir ifadesi, hem de CHP adına siyasi skandal ve fiyasko niteliğindedir. Çünkü Abdullah Gül, AK Partinin kurucusu, başbakanı ve cumhurbaşkanı olan bir kimsedir. Doğal olarak bir dönem de olsa R.T. Erdoğan’la birlikte muhalefetin eleştirdiği Türkiye durumdan sorumludur. Ona da hesap sorulması gerekir. Onu aday göstermek de zavallılık olduğu kadar, kendi ayaklarına kurşun sıkmaktır.

Gelinen noktada, İyi Parti Genel Başkanı’nın kendi cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrarı, muhalefet için cumhurbaşkanlığı konusunda ortak aday konusunu suya düşürdü. Bunun yanında muhalefetin parlamento seçimleri için ittifak yapıp yapmayacağı da tartışmalı konuma gelmiş durumda.

TÜRKİYE’DE GENEL VE CUMHURBAŞKANI SEÇİMLERİ, KÜRTLERİN TEMSİLİNİ SAĞLAMAYAN SEÇİMLERDİR. IRAK’TAKİ SEÇİMLER KADAR KÜRTLER İÇİN ÖNEMLİ DEĞİLDİR. TÜRKİYE’DE SEÇİMLER TÜRKLERİN İKTİDAR VE EGEMENLİK MÜCADELESİDİR. KÜRTLER BU MÜCADELEYE TARAF OLMAMALIDIR. MİLLİ MÜCADELELERİNİ GELİŞTİRMEK İÇİN SEÇİM PLATFORMUNU KULLANMALIDIRLAR.

 Türkiye’deki seçimler, Türklerin iktidar ve egemenlik mücadelesidir. Bunun için Türklerin heyecanla ve aşkla bu mücadelede taraf olmaları anlaşılır olmanın ötresinde, onlar için bir vazifedir.

Ama Kürtler için pozisyon ve tutumun farklı olması gerektiği, Kürtlerin konumları, önündeki hedef/hedefler açısından açıktır.

Ama ne yazık ki, ulusal direnme ve ayaklanma, hak arayışı toplumsal hareketlerin bastırılması ve 1950’den sonra çok partili sisteme geçilince Kürtler Türklerin iktidar ve kayıkçı mücadelesine genel olarak taraf oldular.

Ama 1974’lerden sonra Kürtler, kendi örgütleriyle ve kendileri için bu konuda bir farklılaşma ve ayrışma içine girdiler.

Kürtler, kendi bağımsız adaylarıyla, milli hareketin ve milli bilincin gelişmesi, Türk tarafının Kürtlerin gasp edilmiş ulusal hakları konusunda duyarlı kılınması için seçim platformunu değerlendirmeye başladılar.

Kürtler, Türkiye’de devletin sahibi değiller. Bundan dolayı iktidar ve egemenlik sahibi değiller. Türkiye’deki “temsili kurumların”, meclis ve cumhurbaşkanlığı da Kürtlere ait müesseseler değildir. Sömürgecilerim müesseseleridirler.

Bundan dolayı Kürtlerin seçime katılması, iktidar ve egemenlik paylaşımı; ortak bir devleti yönetmek için değildir.

Kürtler, sadece, milli hareketin geliştirilmesi, Kürdistan’ın sömürgecilikten ve işgaldan kurtarılması, milli hakların ifade edilmesi; en azından federal bir devlet için Türk tarafını olgunlaştırmak için seçim platformunu kullanabilirler. Bugüne kadar da böyle yapmışlardır.

Kürdistan partilerinin de bugün de bunu yapmaları gerekir.

Kürdistan partileri, siyasal partiler yasasının öngördüğü seçime katılma kapasitesine kavuşamadıkları için, kendi adlarına seçime giremiyorlar.

Şartlar analiz edildiği zaman, ne yazık ki Kürdistan partilerinin seçimlerde daha hazırlıksız ve dip noktada oldukları görülmektedir. Bu durumun başlı başına ele alınıp çözümlenmesi, çözüm yollarının bulunması; her açıdan yeniden yapılanmaya hazır olmaları gerekir.

Kürdistan partileri, bu hazırlıksız ve dip noktada olma hallerinde bile birlikte, seçim platformunu Kürdistan milli hareketi ve Kürtlerin haklarının kazanılması için kullanabilirlerse belli ölçüde etkili olma olanakları olabilir.

Verili durumda Kürdistan partilerinin, bağımsız milletvekili adaylarıyla seçim platformunu değerlendirmeleri, kullanmaları olanaklı görünüyor.

30 Nisan’da bunun için ortak bir toplantı var. Her Kürt yurtseverinin beklentisi, Kürdistan partilerinin bağımsız milletvekili adaylarıyla seçime girmek için ittifak ve anlaşmaya varmalarıdır.

IRAK’TA KÜRTLER, KENDİ PARTİLERİYLE, DEVLETİ YÖNETMEK, İKTİDARI VE EGEMENLİĞİ PAYLAŞMAK İÇİN SEÇİME KATILIYORLAR…

Irak’a seçimler 12 Mayıs 2018 tarihinde, federal parlamento için genel seçimlere gidiyor. Genel seçimde federal parlamento için, 329 milletvekili seçilecek.

Bu parlamento seçimlerinde, Kürdistan Federe Bölgesinde 46 milletvekili seçilecek. Kürdistan partileri seçime katılacaklar. Bu milletvekillerinden, 18’i Süleymaniye ve Halepçe’de, 16 milletvekili Hewlêr’de, 12 milletvekili de Duhok’tan seçilecek.

Ne yazık ki, Kürdistan partileri Kerkük ve Musul’da seçimlere katılamıyorlar. Çünkü bu şehirler, federe bölge yönetiminin sınırlarının dışında, tartışmalı, statüleri referandumla tespit edilecek şehirlerdir.

Ama Kerkük ve Musul’da Kürt adayları seçilerek, mecliste Kürdistan milletvekili grubunu güçlendirebilir ve kanun yapımlarında Kürdistan Grubuna desteğini sunabilir.

Kürdistan Federe Bölgesinde, 25 liste seçime katılıyor. Bu listelerde 503 milletvekili adayı seçimlere katılıyor.

Kürdistan’da, Enfal’ın yıldönümü nedeniyle, seçim kampanyasına geç başlandı.

Kürdistan Federe Bölgesinde en dikkat çeken konu, bu seçimde Arap Partilerinden birinin de seçime katılmasıdır.

Kürdistan Federe Bölgesinde: 1-Kürdistan Demokrat Partisi, 2- Kürdistan Yurtseverler Birliği, 3-Kürdistan Demokratları Sosyalist Partisi, 4- Kürdistan Birleşik İslam Partisi ve İslam Hareketi, 5-Goran Hareketi, 6-Adalet ve Demokrasi İttifakı, 7-Yeni Nesil, partileri seçimlere katılıyorlar.

Kürdistan Federe Bölgesinde seçime katılan partilerin çoğu eski ve tanınan partilerdir. Sadece “Adalet ve Demokrasi İttifakı” ve “Yeni Nesil” partileri yeni seçime katılıyorlar.

Seçimler için Kürdistan Demokrat Partisi en hazırlıklı parti olarak görülüyor. Bu hazırlıklı halinden dolayı da, daha fazla milletvekili çıkaracağına dair veriler var.

Açık ki Kürdistan partileri kendi adlarına seçimlere katılıyorlar. Ne yazık ki Kürdistan Federe Bölgesinde bir karışıklık var. Kürdistan demokrat Partisi ortak bir liste ve ittifakla seçime katılma önerisi kabul edilmedi. Bu durumda da, bazı oyların kayma göstereceğine dair endişeler var.

Kürdistan Federe Bölgesinde ortak liste ile federal parlamento seçimlerine katılmamanın sebepleri, bağımsızlık referandumu döneminde partilerin tutumları ve özellikle de referandum sonra Kerkük’ün işgaline dair politika ve çelişkilerde yatıyor. Bazı Kürdistan partilerinin İran ve Irak merkezi hükümetinin etkisinde olması da engelleyici bir neden olarak orta yerde durmaktadır.

Irak’ta genel seçimler, Kürtler ve Kürdistanlılar için oldukça önemli ve hayati seçimlerdir. Federal Sistemin yerli yerine oturması ve stabilize olması, demokrasinin yapılandırılması, Kürdistan Devleti’nin kuruluş koşullarını olgunlaştırmak için, çok milletvekili kazanmaları gerekmektedir.

Federal Anayasanın yaşama geçmesi ve Kerkük için referandum yapılması için de seçimler Kürt için önem taşımaktadır.

SONUÇ YERİNE…

Yukarıdaki tespit ve analizlerim. Türkiye ve Irak’ta yapılan seçimlerin, Kürtler için niteliksel bir farklılığa sahip olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı da Kürdistan partilerinin her iki devletteki tutum ve politikaları seçimlerde doğal olarak ayrı nitelikte olmak zorundadır.

Maden, 29. 04. 2014

İbrahim GÜÇLÜ

[email protected]
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.