PKK Beşikçi’ye neden saldırıyor?

Beşikçi PKK tarafından ilk kez saldırıya uğramıyor: Daha önce de Öcalan tarafından ikinci Ziya Gökalp olarak tanımlandı.
İsmail Beşikçi
İsmail Beşikçi

PKK’nın Kürdistan Bölgesi’ne saldırısına, Kürt yurtseverleri ve Beşikçi, şiddetle karşı çıktılar. PKK’nın Kürdistan Bölgesini terk etmesini savundular. Bunun üzerine PKK, kendi görsel ve yazılı basınında; kimlikleri belli olmayan Kürdistan Bölgesi’nin tescilli düşmanı kişiler de sosyal medyada Beşikçi’ye ve Kürt yurtseverlerine karşı saldırı kampanyası başlattılar. Bu saldırılar, önce 400 Kürt aydınına, yazarına, siyasetçisine, hukukçusuna, iş adamı ve kadınlarına, kanaat önderlerine, benim şahsıma yapıldı. Arkasından da Beşikçi’ye yapıldı.

Bu saldırıların zamanlaması, Kürdistan Bölgesi’ne yönelik PKK’nın yıkma eylemlerinin yaygın bir şekilde geliştiği, Pêşmergelerin katledildiği, PKK tarafından Kürdistan’ın batısından toplu bir güçle Kürdistan Federe Bölgesi’ne saldırının yapıldığı dönemde olması, bu saldırıların birbirine bağlı, aynı merkezden yönetildiklerini ortaya koymaktadır.

Beşikçi’ye saldırı, PKK’nın 45 yıldır Kürtlere, Kürt yurtseverlerine, Kürt dostlarına yaptığı sürekli saldırıların son halkalarından biridir…

Sıra dışı bir olayla değil, sıradan bir olayla karşı karşıyayız. PKK, kendisinden olmayan herkesi, her Kürt’ü düşman kabul etmektedir. PKK ve Öcalan, bir “PKK milleti” yaratmak sevdasındadır. Bunun için de birkaç bin mürit Kürt onun için yeterlidir.  Bununla da Atatürk’ün, Hitlerin, Musollini’nin, Stalin’in mirasını takip ediyorlar. PKK bu sosyal-faşist niteliğinden dolayı da sömürgeci devletlerin Kürtleri yok etme stratejisinin uygulayıcısının aparatı konumunda.

Beşikçi PKK tarafından ilk kez saldırıya uğramıyor: Daha önce de Öcalan tarafından ikinci Ziya Gökalp olarak tanımlandı.

PKK, Beşikçi onu desteklediği zaman el üstünde tutuyordu. Yazılarını yayınlıyordu. Ona övgüler diziyordu. Onun ne kadar bilime bağlı, Kürtlerin yaman savunucusu olduğunu tepe tepe savunuyordu. Çünkü PKK, Beşikçi ve Beşikçi gibi önemli şahsiyetlerle, Kürtler ve yabancılar içinde kendilerine meşruiyet kazanmaya;  cinayetlerini onlarla gizlemeye çalışıyordu. Onları kullanarak kendi kötülüklerini sürdürecek taraftarlar topluyordu. Muhalefet edenleri ve Kürt yurtseverlerini öldürmelerine kalkan yapıyordu. Beşikçi de buna göz yummuyordu. PKK’nın cinayetlerine ses çıkarmıyordu. PKK daha da cesaretlenerek kötülüklerini arttırıyordu.

Ben de bir gün gelecek PKK, Beşikçi ve Beşikçi gibi şahsiyetlerden faydalandıktan sonra, onların küçük bir itiraz ve eleştirilerle karşı karşıya kaldıkları zaman, onları düşman ilan edeceklerini; onları ortadan kaldırmak için saldıracaklarını; itibarsızlaştırmak için iftiralara başvuracaklarını yazdım. O gün de geldi. Beşikçi, Öcalan’ın mahkemedeki tutumunu “çürük” üstelik de hafif bir deyimle tanımladığı halde Öcalan tarafından ikinci Ziya Gökalp olarak tanımlandı.

Buna karşılık Beşikçi cevap verdi. Ben de cevap verdim. Yazdığım makalede Öcalan’ın ikinci Ziya Gökalp olduğunu yazdım.

BEŞİKÇİ’YE BUGÜNLERDE YAPILAN SALDIRI, PKK’NIN KÜRDİSTAN BÖLGESİ’Nİ YIKMA AMAÇLI SALDIRININ BİR PARÇASIDIR

Bütün dünya ve Kürdistan’ın dört parçasından Kürtlerin bildiği ve izlediği gibi PKK, tüm Kürtlerin evi olan Kürdistan Bölgesi’ni yıkmayı amaç haline getirmiş durumdadır. PKK, bu amacını gerçekleştirmek için yıllardır sürdürdüğü yıkıcı ve terörist eylemlerini, son zamanlarda daha yaygın ve daha tehlikeli bir saldırı aşamasına taşımıştır. Bu saldırıların bilançosunu bu konuya ilişkin yazılan yığınla makale, Kürt yazılı ve görsel basınında izlemek ve gözlemlemekteyiz.

PKK’nın bu işgalci, terörist, yıkıcı amacına karşı tutum, yurtseverliğin, vatan savunuculuğunu en önemli göstergesidir.

Beşikçi de bu konuda vicdanlı bir Kürdolog, Kürt dostu, Kürt milli davasının savunucusu olarak tutumunu belirlemiştir. Demiştir ki: “PKK, Kürdistan Bölgesi’nin egemenlik hakkını kayıtsız şartsız tanımalıdır. Kürdistan Bölgesi’nin egemenliğini tanımıyorsa Kürdistan’ı terk etmelidir. Kürdistan Bölgesi’ni terk etmediği zamanda da Kürdistan Bölgesi tarafından idari, hukuki ve cezai müeyyideyle karşı karşıya bırakılmalıdır.”

PKK’nın Beşikçi’ye saldırısı bunun içindir. Beşikçi’ye yönelik saldırılara karşı çıkanlar buna göre tutum takınmalı, yol haritalarını buna göre tayin etmelidirler.

BEŞİKÇİ, KÜRTLER İÇİN ÇOK ANLAMLI VE ÖNEMLİ BİR İNSANDIR, PKK BUNU ANLADIĞI İÇİN SALDIRIYOR…

Beşikçi’nin Kürtler ve Kürt milli meselesi için önemi büyüktür. Yazdığı kitaplar, makaleler, Kürtler ve Kürt meselesi için yattığı uzun hapisler, bir Kürt’ten daha fazla hapis yatması, ödediği bedeller, gördüğü işkenceler, çektiği yoksulluklar, Kürtler ve Kürt meselesi konusunda Beşikçi’yi anlatan kıymetli şeylerdir.

Beşikçi, Kürtlerin liderleri mahkemelerde susarken ve Öcalan Kürt halkını ve arkadaşlarını mahkemede satarken; Kürtleri, Kürt milletinin varlığını, Kürtlerin kendi kaderini kendisinin tayin etmesini ve devlet olmasını, ürettiği düşünceleri mahkemede on yıllarca cezayı göze alarak savundu.

Beşikçi, Kürtler için çok anlamlı ve önemli bir insandır. PKK bunu bildiği için saldırıyor.

BEŞİKÇİ BENİM İÇİN DE ÇOK ÖNEMLİ VE ANLAMLIDIR…

Beşikçi’yi 1967 yılında tanıdım. O tarihten sonra yazılarını ve “Doğu Anadolu’nun Düzeni” kitabını okudum. Bu kitap üzerinde konuşma, tartışma olanağımız oldu. Birlikte eksiklikleri tespit ettik. O da tespit ettiği eksiklikleri tamamladı. 

Bu okumalarım devam etti. “Doğu Mitingleri” ve “Alikan Aşireti Üzerine Araştırma” kitaplarını okudum.

1969 yılında Ankara DDKO’nun kurucusu ve yöneticisi, 1970 yılında DDKO Başkanı olduktan sonra yakın dostluğumuz oldu. DDKO olarak seminerler için çağırdık. O da olanak buldukça seminerlerde görüşlerini sundu. Seminerlerinde önemli tartışmalar ve hoş anılar oluştu.  

12 Mart 1971 Askeri Darbesinden sonra Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı cezaevinde beraber kaldık. Birlikte DDKO Komününde ortak yaşam sürdürdük. O da bizimle birlikte cezaevinde ve mahkemede büyük mücadeleye katıldı. DDKO’nun ortak savunma yapması için büyük çaba sarf etti. DDKO Komünün DDKO iddianamesine yaptığın geniş cevaba ve çalışmaya, mahkemede yapılan 600 sayfaya yakın savunmaya büyük katkıları oldu. Cezaevindeki ideolojik ve siyasi tartışmalarda, Kürtlerin bağımsız örgütlenmesi, milli kurtuluş çizgisi, Kürdistan’ın bağımsızlığı tarafında yer aldı.

Sıkıyönetim Mahkemesinde kendi başına çaplı savunmalar yaptı.

Özel timlerin 2 Mart Olayları sırasında onun kişiliğine karşı yapmak istedikleri saldırıya karşı siper oldum.

1974 Affından sonra Rizgarî ve Komal Hareketini birlikte kurduk, geliştirdik.

Rizgari Yazı Kurulunda birlikte çalıştık. Birlikte Anti-Sömürgeci Demokratik Mücadelenin ideolojisini inşa etmeye çalıştık. Devletin resmi ideolojisi olan Kemalizm’e karşı mücadeleyi birincil ve başat mücadele haline getirdik.

Onun kitaplarını gözden geçiren oldum. Komal Yayınevinde kitaplarını yayınladık.

Ne yazık ki 1989’lardan sonra PKK konusunda karşı karşıya geldik. PKK’yi ve Öcalan’ı Ortodoksça savunmasından dolayı karşılıklı, sert, 100 sayfayı tutan polemiklerimiz oldu. Beşikçi’nin yanlış “İlk Kurşun” ve benzeri birçok yanlış tespit ve teorisi o zaman ortaya çıktı. 

Benim mektuplarımı üzülerek belirteyim ki benim iznim olmadan PKK’ya gönderdi. Ama yine de hiçbir zaman karşılıklı saygı sınırlarını zorlamadık. İsveç’ten döndükten sonra görüşmeye devam ettik. Ama o polemikler hakkında konuşmamayı yeğledi.

Beşikçi, Öcalan’ın mahkemedeki tutumunu eleştirip “çürük” olarak nitelendirmesinden sonra, PKK saldırısına uğradı. Öcalan bizzat Beşikçi’yi ikinci Ziya Gökalp olarak nitelendirdi. Ben bu nitelendirmesine karşı çok sert yazılar yazdım. Kendi vakfını kurduğu zaman, Orhan Kotan’a ve Komal Yayınevine karşı haksızlığından dolayı kırıldım. Onu eleştirdim.

Şimdilerde yeni bir PKK saldırısı ile karşı karşıya. Ona yönelik saldırıyı göğüslemek benim de en başta gelen görevlerimden biridir. Beşikçi, aynı zamanda Leman Abla’nın bize emanetidir. Onu tehlikelerden korumak boynumuzun borcudur.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar k24 medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.