Kürtler İçin Adalet; Justice For Kurds

Kürtlerin bütün dünyada adeta dipten gelen güçlü bir dalga gibi, güçlü ve etkin dostlar edinmesinin, elbette bir dizi nedeni var ama sanırım bu nedenlerden iki tanesi belirleyici rol oynadı
fa
fa

“Tarih dünyanın en büyük devletsiz milleti olan Kürtlere şunu öğretti: ‘Kürtlerin dağlardan başka dostu yoktur.’ Bugün Kürt dostlarımıza şunu söylüyoruz: Biz Kürtlerin yanındayız.” Justice For Kurds. Biz bu düşünce kuruluşunun adını ilk kez, resmi olarak 2019’da Türkiye’nin Suriye’de YPG’ye karşı düzenlediği “Barış Pınarı Harekatı” sırasında New York Times’a verdikleri “Erdoğan’la köprüleri atma zamanı” başlıklı ilanla duymuştuk. Thomas S. Kaplan ve Bernard Henri Levy’in Justice For Kurds’un kuruluşuna ön ayak olduğu biliniyor. Thomas S. Kaplan Amerikalı zengin milyarderlerinden biri; Kaplan, 56 yaşında. Bakır, nikel, çinko madenleri olan dev bir holdingin başında. Bernard Henri Levy’i uzun uzun anlatmaya gerek yok. Fransız düşünür ve aktivist. Son dönemlerde de bütün dünyada ses getiren ilginç belgesellerin altına imza atmış biri.

Bu iki ünlü simanın dışında, kuruluşun danışma heyeti en az onlar kadar popüler ve değerli zihinler. Hepsinin adını buraya taşımamın imkanı yok, o nedenle kısa bir liste sunmakla yetineyim.

“…2015 Nobel Edebiyat ödüllü Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, Post’un ünlü yazarı Anne Applebaum, babası ve ağabeyi ABD başkanlığı yapmış eski Florida Valisi Jeb Bush, ARTE France’ın başındaki Veronique Cayla, Clinton ve Bush dönemlerinde Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev yapmış Richard Clark, Oscarlı oyuncu Glenn Close, Daniel Cohn-Bendit, Bosna Savaşı’nda Bosna Hersek ordusunun komutanlarından Jovan Divjak, ABD eski Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman, oyuncu Mia Farrow, ABD’deki Yahudi lobisinin en etkili isimlerinden, Erdoğan’a cesaret madalyasını da veren Abraham Foxman, Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, satranç şampiyonu Garry Kasparov, eski Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, eski Fransa Başbakanı Manuel Valls, eski Demokrat Senatör Joseph Lieberman, ünlü Amerikalı televizyoncular Bill Maher, Bill Kristol, eski CIA Başkanı David Petraus, ünlü filozof Michael Walzer ve hatta Sting…”

Geçen hafta Amerikan Adalet Bakanlığı, kamuoyu ile yaptığı paylaşımda, 100 yılı aşkın bir zamandır faaliyette olan Covington & Burling firmasıyla lobicilik için anlaşan kuruluşun Justice for Kurds olduğunu duyurdu. Covington & Burling, artık Justice Kurds adına, Amerikan siyaset ve sivil hayatının her düzeyinde Kürtler için lobicilik yapacak. Bu haberi çok daha değerli kılan nitelik, bu ciddi çabanın Kürt sermayesiyle değil, Kürtlerin dostları sermayesiyle finanse ediliyor olmasıdır. Bunun anlamı şudur; nihayet Kürt meselesi, başkaları için de siyasi bir mesele olmaya başladı.

Kürtlerin bütün dünyada adeta dipten gelen güçlü bir dalga gibi, güçlü ve etkin dostlar edinmesinin, elbette bir dizi nedeni var ama sanırım bu nedenlerden iki tanesi belirleyici rol oynadı. Birincisi, DAEŞ’le mücadelede, Kürtlerin adeta Batı medeniyetin aziz koruyucuları mertebesinde, sürdürdüğü mücadele; bu mücadelede gösterilen kahramanlıklar ve başarılar ve hiç şüphesiz ödenen emsalsiz bedeller. İkincisi, özellikle 2015 yılından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda hızla değişen portresi. Yıldıray Oğur’un ifadeleriyle “Türkiye çok uzun süredir dünyada demokrasi, hukuk ve medyada en geriye doğru giden ülke. Türkiye’den dünyanın okuduğu hikayelerin çoğu otoriterleşme, askeri operasyonlar, hapse atılan gazeteciler, entelektüeller, siyasetçiler hatta yabancılar hakkında. Bu geri gidiş uzun zaman önce Batı’da Türkiye’nin tezlerini savunan, ‘Bir dinleyin dediğiniz gibi değil’ diyen insanların da havlu atmasına neden oldu.”

Bu portreyi, cihatçı selefi güçlerin hamiliği de eklenince, Türkiye’nin Amerika da ve özellikle de Batı kamuoyunda neden savunulmaz hale geldiği açıkça ortaya çıkıyor.

Nihayet söz konusu dış destek ve uluslararası konjonktür, bir imkana işaret eder: Kürtlerin birliği. Kürtlerin birliği olmadan da söz konusu destekler ve konjonktür, otomatik olarak, Kürt meselesini çözemez. Dolayısıyla, bu hayal edilmesi bile heyecan verici koşulların bir sonuç üretebilmesi, kesinlikle Kürtlerin birliğine bağlıdır. Kürtler birleşmeden uluslararası bir siyasi aktöre dönüşemezler. Birlik ulusal fabrikanın kurulmasıdır. Dış destek ve konjonktür ise üretim için lazım gelen ham maddenin temin edilmesi anlamına gelir. Ama fabrika kurulmadan üretim bandı dönmez. Ürün üretilemez.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.