Mahabad’ın öğrettikleri - 1

Rusya, İran’daki Kürt politikasını 1944′te uygulamaya koydu ve Komela’nın başvurusu üzerine Mahabad’a Kürdistan-Sovyet Kültürel İlişkiler Topluluğu adıyla bir şube kurdu
Mahabad
Mahabad

Bu yıl, II. Dünya Savaşı’nın çelişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve tarafların birbiriyle anlaşması sonucu yıkılan, yıkılmasına göz yumulan Mahabad merkezli Kürdistan Cumuriyeti’nin kuruluşunun 75. yılı.

Cumhuriyet ile ilgili güçlü bir hafızanın varlığına ve Kürtlerin milli bilincinde büyük bir yer edinmesine rağmen bu devletin kuruluşu, yıkılışı ve kurucu liderlerin idamının siyasi kültürümüzde yeterince anlaşılmadığı da ortada. Kürdistan’ın dört parçasının milli sermayesi ile kurulan ve temelde Xoybun, Komela ve Hîwa’nın bir ürünü olan cumhuriyetin ders niteliğindeki başlıklarına yeniden değinmekte fayda olacaktır.    

İkinci Dünya Savaşı’nın en stratejik cephelerinden biri de İran’dı. Müttefik olan İngilizler ve Sovyetler; Mihver Devletleri olarak bilinen Nazi Almanyası, İtalya Krallığı ve Japon İmparatorluğu’na karşı enerji hatlarını ele geçirmek ve Pers koridorunu güvence altına almak için İran’ı işgal ettiler. Mihver Devletleri'ne sempati duyan İranlı lider Rıza Pehlevi, 1941’de Müttefikler tarafından devrildi ve oğlu Mihemed tahta geçti. Böylece İran’ın güneyi Birleşik Krallık ordusunun, kuzeyi ise Kızıl Ordu’nun denetimi altında tutuldu.

Bu durum, İran’ın Kürtler ve aynı yönetim altında yaşayan Azeriler üzerindeki otoritesinin de çökmesine yol açtı. Kürtlerin yaşadığı bölgelerde bu çöküşün en ciddi sonuçlarından biri Ruslar karşısında yenilen ve geri çekilmek zorunda kalan İran kuvvetlerinin geride bıraktığı askerî mühimmatın Kürtlerce ele geçirilmesi oldu. Bu gelişme, Şah Rıza rejimi tarafından zulme uğramış, liderleri zehirlenmiş, asılmış ya da toplu olarak göçe zorlanmış Kürtlerin konumunu değiştirmekle kalmadı, bölgedeki tüm dengeleri de alt üst etmeye yetti. Azeriler gibi Kürtler de Rus ve İngilizlerle görüşerek, İran’ın bölgedeki hâkimiyet bağını tamamen ortadan kaldırmak için çeşitli girişimlerde bulunmakta gecikmediler.

Bu arada Ruslar, Celalî, Şîqaq, Herkî, Mangurî ve diğer birçok aşiretle lokal ilişkiler geliştirmişti. Kürtlerin Kızıl Ordu’ya tahıl temini ve bölgedeki güvenliğin Kürt birliklerince sağlanması şartıyla Ruslar, Kürtlere destek vermeye başladı. İngilizler ise 1918-1943 yılları arasında Şeyh Mahmud Berzenci ile Şeyh Ahmed Barzani’den tecrübe ettikleri sorunlardan dolayı Kürt taleplerine her seferinde olumsuz yanıtlar vermekteydi. Nitekim Kürdistan, bölgedeki diğer ülkeler için de hassas bir konuydu ve İkinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Britanya, Ortadoğu’da bir risk almak istemiyordu.

Kuzeyde Laçin’den başlayan ve güneyde Ahvaz’a kadar uzanan Doğu Kürdistan bu şartlarda üçe bölünmüştü. Kuzeyde Sovyetler, güneyde İngilizler ve Kürtlerin faaliyetlerinin yoğunlaştığı bir ara bölge. Denetim dışı bir bölgenin oluşması Kürt aşiretleri için önemli hâkimiyet alanları meydana getirmişti.

Örneğin dünya savaşının hemen öncesinde Şah Rıza ile girdiği mücadele sonrası topraklarını terk etmek zorunda kalan ve bir süredir Irak Kürdistanı’na kaçmış olan Begzadî aşiretinin liderlerinden Heme Reşîd Xanê Baneyî, saygı duymadığını söylediği Irak-İran sınırını geçerek topraklarına geri dönmüş ve taraftarlarının yardımıyla Bane ile Serdeşt bölgelerini kapsayan yarı-özerk bir otorite kurmayı başarmıştı. Yüksek rütbeli bir İran subayını öldürmesine ve isyancı olarak ilan edilmiş olmasına rağmen İran Hükümeti, Hama Reşid’i bölgenin yarı-resmî valisi olarak tanımak zorunda kalmıştı. Yine aynı şekilde Mehmud Axayê Sinêî’nin kurmuş olduğu hâkimiyete İran güçleri müdahale edememişti. 1942 yazında Hama Reşid Beg ile Mehmud Axa arasında ihtilafların ortaya çıkmasıyla İran, Mehmud Axa tarafında yer aldı ve Hama Reşid’in yok edilmesi için gerekli mühimmatı sağladı. Yenilen Hama Reşid, tekrar sınırın diğer tarafına sürüldü. Bir yıl geçmeden İran, kuvvetlerini Mehmud Axa’nın üzerine yöneltti ve sınırın diğer tarafına sığınana kadar peşini bırakmadı.

Bu olayların neticesinde zayıf düşen Kürt birlikleri İran ordusu karşısında tutunamadı ve 1945 Eylül’ü itibariyle Saqiz-Bane-Serdeşt hattının güneyindeki tüm Kürt bölgelerinin denetimi tekrar İran Hükümeti’nin eline geçti. Geriye kalan bölgelerde yine güçlü bir Kürt varlığının söz konusu olması hasebiyle İran daha çok ilerleyemeden durmak zorunda kaldı. Hattın diğer tarafında kalan Mahabad şehrinde ise Kürt siyasî çalışmaları önemli sonuçlar doğuracaktı.

Mahabad
Kürdistan Cumhuriyeti haritası

İran’daki işgalin ilk yıllarından beri Kürtlerin siyasi bir varlık gösterdikleri Mahabad şehrinde 16 Ağustos 1943′te Komela olarak bilinen Kürdistan Diriliş Topluluğu adıyla bir komite kurulmuştu ve gizliden de olsa faal bir şekilde bağımsız Kürdistan propagandası yapmaktaydı. Değişen dünya dengeleri onlara bu fırsatı verebilirdi. Bu dönemde Kürdistan için iki önemli girişim dikkat çekiyordu. İlki, Rusların 1942′de nüfuz sahibi bazı Kürtleri Moskova’ya bir kongreye davet etmesiydi. İkincisi ise Irak ordusuna mensup üç Kürt subayın Kürdistan’ın bağımsızlığının desteklenmesi karşılığında Nazi Almanyası’na Kürtlerin silahlı desteğini önermesi oldu.

Rusya, İran’daki Kürt politikasını 1944′te uygulamaya koydu ve Komela’nın başvurusu üzerine Mahabad’da Kürdistan-Sovyet Kültürel İlişkiler Topluluğu adıyla bir şube kurdu. Nitekim öncesinde bir yeraltı örgütü olan Komela, 6 Nisan 1945′te, burada bir törenle tüzüğünü deklere etti. Programın şeref konukları Urmiye’deki Sovyet Konsolosu ve Sovyet-Azerbaycan Kültürel İlişkiler Topluluğu’nun şefiydi.

Bu programın en önemli bölümü “Dayika Niştiman” (Anavatan) adlı bir tiyatro oyunuydu. Bu oyunda Kürdistan’ı temsil eden yaşlı bir kadın, Irak, İran ve Türkiye’yi temsil eden üç ‘vicdansız’ tarafından tartaklanıyor ve kötü muameleye tabii tutuluyordu. Oyun, ‘Dayika Niştiman’ın oğullarının birleşerek onu kurtarmasıyla bitiyordu. Oyun seyredenleri o kadar etkiliyordu ki hayatları boyunca düşman olmuş kimseler gözyaşları içerisinde birbirlerine sarılıyor ve Kürdistan’ın intikamını almaya hep beraber yemin ediyor, kan davalarından Kürdistan için vazgeçiyorlardı. 

Bu dramatik oyunun başarısının yanı sıra bu toplantıdaki en önemli olay, elbette ki Kültür Kurumları Başkanı Qazî Mihemed’in Komela’ya kabul edilişiydi. Bu kabul edilişten hemen sonra güçlü kişiliği, karizmatik davranışları ve entelektüel birikimiyle örgüt içinde yükselen Qazî Mihemed, yönetimi tek elde bulundurarak bir Kürdistan politikası belirlemeye başladı.

Qazî Mihemed, 12-15 Eylül 1945 tarihlerinde çeşitli temaslarda bulunmak üzere kuzeni Seyfî Qazî ve Hecî Baba ile birlikte Bakü’ye gitti. Burada Rus yetkililerle görüşmelerde bulunan heyet, Mahabad’a dönüşü ertesi Kürdistan Demokrat Partisi adlı bir parti kurduğunu açıkladı ve bir bildirgeyle Kürt aydın ve soylularına çağrıda bulundu. Açıklama toplantısına katılan bütün Kürtler, oluşuma tam destek sundular ve ortak bir bildirge yayınlayarak partiye üye oldular.

Kısa bir süre içerisinde Irak’taki Kürtlerle diyalog geliştiren parti yöneticileri, Mustafa Barzani ile iletişime geçtiler. Ağabey Şeyh Ahmed Barzani İngiliz-Irak güçlerine karşı yenilmiş, 1932’de Türkiye’ye sığınmak zorunda kalmıştı. Mustafa Barzani ise kardeşi Mihemed Sadiq ile birlikte bir yıl daha çatışmaları sürdürmüş ama neticede başarısız olmuş ve Süleymaniye’de hapsedilmişti. Barzani, Temmuz 1943’te hapisten kaçmış ve İran üzerinden Barzan'a geçmeyi başarmıştı. Mustafa Barzanî ve Peşmergeleri Mahabad’da bir tören ve coşkuyla karşılandılar, daha sonra Barzani’ye Sovyetlerin de onayıyla generallik rütbesi tevdi edildi.

(Devam edecek)

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.