İktidarın kaderi Kürtlerin elinde mi?

AK Parti’nin uzun zamandır izlediği saçaklı stratejiye bakılırsa, bu soruya temkinli olmak kaydıyla evet demek mümkün
af
af

Jeopolitikleşen dış politika ataklarının neredeyse tümü, kötü ekonomi yönetiminin çarkları arasında, siyasi malzeme olma niteliği kazanmadan, tıpkı güneş altında eriyen kar gibi buharlaşınca, iktidar kendi siyasetini temellendirmek için mecburen başka arayışlara girdi. Türkçü/ İslamcı sentez, geleneksel olarak, en “verimli ve en bereketli” besin kaynağı olan, Kürt alerjisinde karar kılıp, bu limana yeniden dümen kırdı. Çünkü Türkçü ve İslamcı sentezin birleştirici duyarlılığı milliyetçiliktir ve milliyetçilikte, köpüklü deniz dalgaları gibi görüp kabardığı tek olgu da Kürtlüktür. Suriye ve Irak topraklarında sürdürülen eylemlilikler, bu damarı diri tutmaya ve mümkünse bu diri hali, taze bir filiz haline getirerek, iç siyasete ikame etme niyeti taşıyor.

Ama görünen o ki Irak ve Suriye eylemlilikleri, seçmeni ayartacak bir hikâyeye dönüşmüyor. ABD’de yaşanan iktidar değişimi, Suriye ve Irak’tan bir hikâye çıkarma çabalarının, aslında kendisinin hikâye olduğunu kısa sürede gösterdi. ABD karşıtlığının yerini ABD ile işbirliği yapma zeminine terk ettiği bugünlerde, Suriye ve Irak’ta bir başarı öyküsünün artık yazılamayacağı gerçeğini bizzat iktidarın kendisi de gördü. S-400 ve F-15 meselelerinde geriye atılan adımlar, her şeyden önce jeopolitik dış politikanın karizmasına gölge düşürdü.

Eğer dış politika atraksiyonları, seçimler için güçlü, etkili ve işlevsel malzeme üretemiyorsa, o zaman geriye iç politikanın çatışmalarından başka medet umulacak bir şey kalmıyor. İç politikadaki en büyük çekişme alanı da hiç şüphesiz Kürt sahasıdır.

Kürt sahası denildiğinde de akla gelen ilk adres HDP oluyor. Cumhur İttifakının hem devlet hem de seçim stratejisi, aynı kulvara kilitlenmiş görünüyor. HDP’ye dönük strateji devletin ideolojik çıkarlarına hizmet ettiği gibi aynı strateji Cumhur İttifakının seçim çıkarlarına da hizmet ediyor. Aslında sanılan bu ve murat edilen de bu hizmetin beliğin bir sonuç üretmesidir. Türkiye’de egemen olan ideolojik hegemonyaya bakıldığında, HDP odaklı bir seçim stratejisinin, boğaza takılan tam bir kılçık olduğu anlaşılıyor.

Cumhur İttifakı bu strateji sayesinde muhalefeti ciddi biçimde hem tehdit ediyor hem de her gün dozu artırarak tedirgin ediyor. Tehdit, devletçi olan seçmen kitlesinin, muhalefetin etki alanından çıkmasını sağlayabilir. Tedirginlik, muhalefetin HDP ile işbirliği içinde görünmesini sağlayarak, muhalefetin birliğini bozabilir.

Baskın ve egemen ideoloji, Türkçü ve İslamcı bir karakter taşıdığı için, muhalefet açıkça bu ideolojik yapılanmaya itiraz edemiyor. Ana kaynak itirazsız kalınca geriye sadece utangaçça icraat muhalefeti kalıyor. Sadece icraat muhalefeti ise kitlelerde kurtuluş umutlarının yeşermesine imkân sağlayamıyor. İktidar bu büyük açmazın farkında ve İcraat muhalefetine karşı da terör ve HDP kartını sahaya sürüyor.

Terör ve HDP kartının birkaç amacı var. Birinci amaç, HDP’yi sindirerek, seçmeniyle var olan kalıcı bağını koparmak. HDP, yöneticilerini soruşturma ve kovuşturma imkanlarıyla kitlelerini yönetemez hale getirmek. Muhtemel bir kapatma davası yaşanırsa da herkesin sesini ve soluğunu kesmek.

İkinci amaç, ne pahasına olursa olsun, muhalefetle HDP arasında olabilecek her türlü işbirliklerinin önüne geçmek. HDP’yi terörize ederek muhalefetin, HDP’yi sahiplenemez duruma sokmak. Eğer buna rağmen muhalefet HDP’ yi sahiplenmeye çalışırsa, muhalefeti terörle işbirliği yapmakla suçlamak.

Üçüncü amaç, küçük bir ihtimal de olsa, HDP’yi seçimleri boykot etmeye mecbur etmek ya da kendi adayları için bir seçim yarışına zorlamak.

Bu stratejinin başarı şansı var mıdır? Eğer Millet İttifakı, sadece Kürtlerin kendi kendilerine altını çizecekleri bir siyasi sorumluluk trajedisiyle baş başa bırakmasa ve biraz basiret gösterip Kürt meselesini seçimlerin bir parçası haline getirebilirse, bu strateji çöker. Dolayısıyla bu stratejinin başarısı ya da başarısızlığı, bir bütün olarak muhalefetin tutumuna bağlıdır. Muhalefet Kürt meselesinde inisiyatif alabilirse, iktidar murat ettiği amaçlarına ulaşamaz.

Bütün bu verilerin işaret ettiği tek gerçek şudur; Türkiye’de olası bir seçimde kimin iktidar olacağının kaderi Kürtlerin elinde.

 

*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.